Bein Sports'un eski genel müdürü ve şimdiki
yorumcularından Şansal Büyüka, Bein Sports ile TFF ve kulüpler
arasındaki anlaşmazlığın detaylarını açıkladı. Büyüka, kaçak yayınlar
sebebiyle Digiturk'ün 1,2-2 milyar TL kaybı olduğunu ve müdahale
edilmezse, ileride hiç bir yayın kuruluşunun Süper Lig yayın haklarını
satın almayacağını söyledi.
Milliyet Gazetesi'ne konuşan Şansal Büyüka, yaz dönemine damga vuran
yayıncı kurulu ve TFF/Kulüpler Birliği arasındaki itilafın arka planını
anlattı. Yayıncı kuruluşun tezlerini detaylandıran Büyüka'nın
röpartajından bazı önemli satırbaşları şöyle:
♦ Digitürk için yıllık maliyet, abartısız KDV ile birlikte 600 milyon
doların üstünde, ki unutmamak lazım bu Dünya futbolundaki en yüksek
yayın anlaşmalarından biri...Ancak sorun sadece ödemelerle ilgili değil.
♦ Digitürk’ün illegal yayınlardan yılda tam 1.2-2 milyar TL kaybı var.
♦ Kaçak yayınlar konusunda TFF’ye ısrarla müracaat edilmesine rağmen bugüne kadar bir girişim bile yapılabilmiş değil.
♦ BeIN gelir gider ama halkın yarısı ligi illegal olarak bedava
izlerken hiçbir yayın kuruluşu Süper Lig’in yayın haklarını almaz.
♦ TFF'nin kaçak yayınlara karşı tedbir almaması, Türk futbolunun “bindiği dalı kesmesi“ anlamına gelmiyor mu?
♦ Son iki senede Süper Lig, dünya genelindeki 105 bölgede
yayınlanarak global olarak 107 milyon futbol taraftarıyla buluştu. Bizim
ligimiz için bunu başka hiçbir yayıncı yapamazdı.
♦ Fatih Terim’e, TFF Disiplin Kurulu tarafından 10 maç ceza verildi.
Fatih Terim’in cezası bitene kadar, Galatasaraylı futbolcular maç sonu
canlı yayına gelmedi. Sanki cezayı yayıncı verdi. Bir Şampiyonlar Ligi
maçında bunun 10’da birini yapamazsınız. UEFA canınıza okur... Çünkü
orada cezaların caydırıcılığı var. Bizde yalan - dolan.
♦ Hakem yanlış karar veriyor, suçlu beIN Sports. Acaba İngiltere’de
Sky Sports ya da Fransa’da Canal+ aynı şeylere maruz kalıyor mudur?
♦ Çeşitli televizyonlara maçın üç dakikalık özeti veriliyor. Özeti
alan programında “şu yok - bu yok“ diye başlıyor yayıncıyı fırçalamaya.
♦ Yayın talimatına göre maç sonlarında, iki takım futbolcu ve teknik
direktörlerinin canlı yayın süreleri toplam 25 dakika içinde bitmek
zorunda. Ancak hocaların büyük bir bölümlü, ancak 45 dakika, hatta bir
saat sonra yayına geliyorlar. Yayıncı, hocaların keyfiliği yüzünden her
sezon, milyonlarca dolar uydu kirasını boşuna ödüyor.
♦ Bu ülkede başladığı günden beri “davul“ yayıncının boynunda,
“tokmak“ kulüplerin elinde. Vur Allah vur, yayıncıyı dövüyorlar. Bu
anlayışla devam ederseniz, günün birinde yayıncıyı da, bu paraları da
bulamazsınız. Hem dünya para vereceksin, hem ciddi zarar edeceksin, hem
de sürekli dayak yiyeceksin.
Şansal Büyüka'nın verdiği mülakatın tamamı şöyle:
Yayında korkunç kaçak 2 milyar lira
Yayıncı kuruluş ve kulüplerin kasasına girmesi gereken milyonlar illegal yayınlara akıyor.
İnanamayacaksınız ama Digitürk’ün illegal yayınlardan yılda tam 1.2-2
milyar TL kaybı var. Gelişen teknoloji ve artan alternatiflerle
birlikte bugün maçın oynandığı stattan bile cep telefonları başta, canlı
yayın yapıp, bu yayın çoğaltılabiliyor, dağıtılabiliyor. Böyle bir
kaçağa engel olmak adına en ufak bir adım atılmaması, kelimenin tam
anlamıyla Türk futbolunun “bindiği dalı kesmesi“ anlamına gelmiyor mu?
Türkiye Futbol Federasyonu ile Süper Lig’in yayıncısı beIN Medya
Group’a bağlı Digitürk arasında uzunca süredir kamuoyuna da yansıyan bir
anlaşmazlık var... Aslında bu anlaşmazlık, sadece döviz kurunun yeniden
ayarlanması ile ilgili değil... Türkiye’de havuz işi başladığından beri
bu işlerin içindeyim, biliyorum, anlatmaya çalışayım...
beIN Media Group sözleşme gereği Futbol Federasyonu’na her sezon için
500 milyon dolar ödüyor... Bu ödemenin yarısını döviz, yarısını Türk
parası olarak yapıyor... Ancak Türk parası ödenen yarısı için de yıllık
%25 enflasyon zammı ödüyor...
Aslında ödemelere, maliyetlere, işletme giderlerine baktığınızda
Digitürk için yıllık maliyet, abartısız KDV ile birlikte 600 milyon
doların üstünde, ki unutmamak lazım bu Dünya futbolundaki en yüksek
yayın anlaşmalarından biri... Ancak sorun sadece ödemelerle ilgili
değil...
Kendine zarar
-İnanamayacaksınız ama Digitürk’ün illegal yayınlardan yılda tam 1.2-2
milyar TL kaybı var... Gelişen teknoloji ve artan alternatiflerle
birlikte bugün maçın oynandığı stattan bile cep telefonları başta, canlı
yayın yapıp, bu yayın çoğaltılabiliyor, dağıtılabiliyor... Bu konuda
TFF’ye ısrarla müracaat edilmesine ve çok ciddi yaptırımlar talep
edilmesine rağmen bugüne kadar bir girişim bile yapılabilmiş değil.
Sonuç olarak iş TFF’nin yayın haklarını korumasına bakıyor. Çünkü beIN
gelir gider ama halkın yarısı ligi illegal olarak bedava izlerken hiçbir
yayın kuruluşu Süper Lig’in yayın haklarını almaz. Zaten bu yüzden
Premier Lig, La Liga veya diğer ligler kaçak yayınlara karşı bu kadar
yatırım uyguluyorlar. TFF ise aksine hiçbir aksiyon almıyor. Bu da kendi
kendine zarar vermektir.
- Ülkede kabul edelim ki ekonomi kötü... İş yerleri yıllardır
sürdürdükleri aboneliklerini çok istemelerine rağmen sürdürmekte
zorlanıyorlar... Eski reklamlar hayal oldu... Reklam yok... TV’lerde en
fazla reklam alan Acun Ilıcalı bile “artık eski reklamlar yok, eski
gelirler yok“ diye son röportajında çok açık söyledi...
-Şartlar her geçen gün bu kadar zorlaşır ve daralırken, 1.2-2 milyar
TL’lik kaçağa engel olmak adına en ufak bir adım atılmaması, kelimenin
tam anlamıyla Türk futbolunun “bindiği dalı kesmesi“ anlamına gelmiyor
mu?
Türk Futbolu dünyaya açıldı
Geçtiğimiz 2 senede, Süper Lig dünya genelindeki 105 bölgede
yayınlanarak global olarak 107 milyon futbol taraftarıyla buluştu. Bizim
ligimiz için bunu başka hiçbir yayıncı yapamazdı.
Maç sonları röportaj yapılan yere asılan reklam panolarını
görüyorsunuz... O panolarda 10 bin lira veren sponsorun adı var, her
sezon için KDV ile birlikte 600 milyon doların üstünde olan maliyetin
sorumluluğunu yüklenen yayıncının adı yok... Ve bu sadece parayla
alakalı da değil, unutmayın beIN/Digiturk Türkiye Ligi’ni dünyadaki
birçok pazara servis ediyor. beIN Türkiye Süper Ligi’nin uluslararası
yayın hakkını 2016’da aldığında lig çoğunlukla Türkiye’de yayınlanıyordu
(ve sadece Türkçe olarak); ve ligin başka uluslararası yayın ortağı
yoktu diğer Avrupa liglerinde olduğu gibi.
beIN gibi 43 ülkede (içlerinde Amerika, Fransa, Singapur, Orta Asya,
Kuzey Afrika, Güneydoğu Asya Adaları ve bir çok yerin daha bulunduğu)
faaliyette bulunan bir firmayla işbirliği yaparak Türkiye Süper Ligi’nin
kendi standart kitlesinin dışına yayılma fırsatı doğdu. Bu doğal olarak
dünya genelinde de yeni izleyiciler edinmek demekti. beIN, Türk
futbolunu mevcut üyelerine (55 milyon beIN SPORTS üyesi var) farklı
dillerde yayınlayabiliyor; ve beIN’in kanalı olmadığı diğer marketlere
(şu anda gelişmekte olan Çin ve Japonya gibi) DAZN gibi 3. Şahıs yayıncı
kuruluşlar ile sunulmasına da olanak sağlıyor.
Geçtiğimiz 2 senede, Süper Lig dünya genelindeki 105 bölgede
yayınlanarak global olarak 107 milyon futbol taraftarıyla buluştu. Bu
Türkiye için inanılmaz pozitif bir durum ve daha çok beslenmeli. Bizim
ligimiz için bunu başka hiçbir yayınca yapamazdı.
Cezayı sanki yayıncı veriyor
Fatih Terim’e, TFF Disiplin Kurulu tarafından 10 maç ceza verildi...
Fatih Terim’in cezası bitene kadar, yani bu 10 maçlık süre içinde
Galatasaraylı futbolcular maç sonu canlı yayına gelmedi... Sanki cezayı
yayıncı verdi... Oysa yayın talimlatında şart var...
Maç sonu 3 futbolcu canlı yayına gelecek...
Buna rağmen gelmediler... Çünkü cezalar komik... Başkanlar kızdı mı
“çıkmayın, ben cepten veririm” diyor... Bir Şampiyonlar Ligi maçında
bunun 10’da birini yapamazsınız... UEFA canınıza okur... Çünkü orada
cezaların caydırıcılığı var... Bizde yalan - dolan...
Hakem yanlış karar veriyor, suçlu beIN Sports... Kardeşim o düdüğü
yayıncı mı çaldı... Geçen yıl bir Göztepe maçında hakem Bülent
Yıldırım‘ın yanlış kararını bile Digitürk‘e fatura etmeye kalktılar...
Hangi kulüpte işler kötü giderse hemen yayıncıyı hedef alıp, “seyirciye
boykot çağrısı yaparım haa“ diye açıkca tehdide başlıyorlar...
Sanki sahada yayıncı çalıp oynuyor... Acaba İngiltere’de Sky Sports ya
da Fransa’da Canal+ aynı şeylere maruz kalıyor mudur? Hiç sanmıyorum...
Maç bitiyor Messi yayında!
İspanya’da maç bitiyor, Messi daha soyunma odasına gitmeden saha
kenarındaki panonun önünde canlı yayına çıkıyor... İsterse derbi olsun,
sonuç ne olursa olsun... Premier Lig’de birbirinden önemli hocalar, maç
sonu bazen o canlı yayını birlikte yapıyor... Bizde bugüne kadar iki
büyük takımın hocasının maç sonu birlikte canlı yayına çıktığını
gördünüz mü ?
Her fırsatta örnek gösterdiğimiz Premier Lig’de haftanın cuma günleri
takımların hocaları oynayacakları maçla ilgili yayıncıya en az 10
dakikalık o maça dair özel röportaj veriyorlar... Bizde niye yok? Yayın
talimatına neden konmaz... Madem iş ortaklığı var, bazı kulüpler belli
aralıklarla oyuncularını özel röportaj için yayıncıya niye vermez? Madem
yayıncı ile ortak çalışma konusunda bu kadar samimiler (!), kendi kulüp
televizyonlarına gösterdikleri özeni yayıncıya neden göstermezler...
İnsaf artık
Çeşitli televizyonlara “bartır” karşılığı maçın üç dakikalık özeti
veriliyor... Özeti alan programında “şu yok - bu yok“ diye başlıyor
yayıncıyı fırçalamaya... 3 dakikaya elbette herşeyin, üstelik her açıdan
sığması mümkün değil... Golleri vereceksin, her hakem kararını 3-5
kameradan vereceksin, nasıl olacak bu iş... 3 dakika değil, 13 dakika
verseniz yine zor...
Her sezon bu kadar para pompalayan yayıncının statlarda 1 koltuğu bile yok bırakın protokol tribününü... İnsaf artık...
Seyirciye saygısızlık yapılıyor
Yayın talimatına göre maç sonlarında, iki takım futbolcu ve teknik
direktörlerinin canlı yayın süreleri toplam 25 dakika içinde bitmek
zorunda... Ancak hocaların büyük bir bölümlü, maç bittikten sonra “ne
diyorlar“ diye televizyon programlarını, yorumcuları izliyorlar ve ancak
45 dakika, hatta bir saat sonra yayına geliyorlar... Oysa maçın
oynandığı o statta, dakikası binlerce lira olan ve sezon sonu
toplandığında milyon dolarları bulan uydu kiraları var...
Yayıncı, hocaların keyfiliği yüzünden her sezon, milyonlarca dolar uydu
kirasını boşuna ödüyor... Talimatlara uysanıza, yasal süresi içinde
yayına gelsenize... Gelmiyorlar ve karşılığında asla bir yaptırım
görmüyorlar... Yayıncının boşa giden milyon dolarlarına yazık değil mi,
sizi merakla bekleyen milyonlarca seyirciye saygısızlık değil mi?
TFF’nin ana amaçlarından biri Süper Lig’in yerel olarak ve dünya
genelinde reklamını yapmak ve geliştirmektir. Digitürk ve diğer yayın
kuruluşları da Süper Lig’in dünyaya açılan vitrinidir. Eğer futbolcular
ve teknik direktörler yayıncı kuruluşun röportajlarına gelmezse
(hukuksal olarak zorunlu oldukları), bu da vitrinde Dünya’ya
gösterilecek hiçbir şey yok demektir! Tekrar söylemek gerekirse bu
konuda TFF’nin hiçbir aksiyon almaması kendi kendisine zarar vermektir.
Başkanlar niye bir araya gelmez
İstanbul’daki belediye başkanlığı seçimi öncesinde siyaset ikliminin bu
kadar sert olmasına rağmen iki başkan adayı birarya gelip televizyon
programına çıktılar...
Bizde başkanlar biraraya gelip niye televizyon programına çıkmazlar...
Örneğin bu satırların yazarı, yani ben, geçen yıl çok uğraş vermeme
rağmen başkanlarla birlikte bir televizyon programı
gerçekleştiremedim...
Tokmak kulüplerin elinde
Elbette yayıncının da eksiği, yanlışı olacak... Bugüne kadar oldu,
bundan sonra da olacak... Ancak her fırsatta, her ortamda “Marka değeri“
deyip, yayıncıyı bu kadar yalnız bırakmak, hatta her kötü sonuçtan
sonra yayıncıyı hedef almak, marka değeri ile alay etmekten başka birşey
değil...
Bu ülkede başladığı günden beri “davul“ yayıncının boynunda, “tokmak“
kulüplerin elinde... Vur Allah vur, yayıncıyı dövüyorlar... Bu anlayışla
devam ederseniz, günün birinde yayıncıyı da, bu paraları da
bulamazsınız... Hem dünya para vereceksin, hem ciddi zarar edeceksin,
hem de sürekli dayak yiyeceksin...
Dünyanın neresinde var bu... Ne arzuladığınıza dikkat edin...
Maç programını TFF belirliyor
Kulüplerin maç saatleriyle, hatta günleriyle ilgili sık sık TFF’ye
itirazları oluyor, değişiklik talep ediyorlar... TFF her müracaatta
“yayıncı böyle istiyor“ diyor... Bu doğru değil TFF maç programlarını
nezaketen yayıncıya soruyor ama tamamını kendi belirliyor... Ayrca maç
günü ve saatinin değişmesi için rakip kulübün izni gerektiği de
unutulmasın...
Kaynak:
Milliyet