Spor Toto Süper Lig’in 13. haftası dünya derbisine sahne olacak. Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak mücadele tarihiyle, kökeniyle, heyecanıyla merak uyandırıyor. Peki bu karşılaşma saha içinde neler vadediyor?
Yılın o günü geldi çattı…
Dev derbide Galatasaray ile Fenerbahçe, ezeli rekabete unutulmaz bir çentik daha atmak için kozlarını paylaşacaklar.
Peki, bu mücadele öncesi takımlar bizlere neler vadediyor? İki dev kulüp, hangi noktalarda birbirlerine üstünlük kurabilirler?
İncelemeye başlayalım.
Zirveden neden uzaklaştılar?
Kısa bir özetle toparlayalım.
Galatasaray, Marcao’nun dahil olduğu Avrupa maçlarında kendine bir oyun
kimliği biçmeyi başardı. Özellikle iki bekinin neden olduğu problemlere
rağmen Brezilyalı stoperin liderlik ettiği savunma hattı, önlerinde
oynayan iki defansif orta saha ve doğru yerleşimle birleşerek belki de
yıllar sonra sarı-kırmızılılara “savunma takımı” kimliği kattı.
Bununla birlikte Galatasaray, dominant olması beklenen maçlarda şu ana
dek arzu ettiği futbol adına istikrar yakalayamadı. Bu durumun, “9,15
Podcast” içeriklerinde sıklıkla tekrar ettiğimiz birçok nedeni var.
Aralarında belki de en temeli, takımın savunmadan çıkış ve rakibi
karşılama problemini minimuma indiren orta saha kurgusunun yeterince
üretkenlik katamıyor oluşu.
Fenerbahçe’de ise 2019-2020 sezonunda Abdullah Avcı ile Beşiktaş’ın
birlikteliği esnasında dile getirilen temel soru işaretinin bir benzeri
mevcut. Vitor Pereira’nın ikinci kez takımın başına geçişinden bu yana
üzerinde durduğu oyun sistemi ile oyuncu grubu arasında uyumsuzluk var.
Bu durum, henüz cevabı netleştirilememiş şu soruyu gündemde tutmaya devam ediyor;
Kafandakini sahaya yansıtmak mı, yoksa sahadakinden yola çıkmak mı?
En iyi maçları hangileriydi?
İki takımın bu sezon en tatmin edici performanslarını inceleyelim.
Galatasaray, Lazio ve Lokomotiv Moskova karşısında verdiği sınavlarda
merkez savunmasında çok başarılı olmuş, geçiş hücumlarını efektif
kullanmış ve topu da rakiplerini sindirecek oranda ayağında tutabilmeyi
başarmıştı.
Fenerbahçe, Antwerp deplasmanıyla birlikte taktiksel açıdan belki de
tüm isteklerini Atakaş Hatayspor mücadelesinde yerine getirmişti.
Takımların -en formda oldukları haftaları göz önüne alarak- topu
bırakan, rakibini arkada karşılayarak yalnızca hücum oyuncularını kaleye
yaklaştıran oyun anlayışı da diğer maçlarda ortaya konulmadığını
görüyoruz. Bunun sebebi rakiplerinin onlar karşısında her zaman top
üzerinde bu kadar talepkar olmaması. Takımlar Galatasaray ve Fenerbahçe
karşısında topu her zaman bu kadar istemiyor, rakibinin üzerine
gitmiyor. Bu durumda Fenerbahçe’nin de Galatasaray’ın da topu domine
ettikleri en az bir oyun pratiğini içselleştirmeleri gerekiyor. Son
dönemde her iki ekip de inişli çıkışlı grafikleri içinde bu yönde çaba
gösteriyor.
Galatasaray’ın en temel zaafları neler?
Sarı-kırmızılı ekip, sezon başından beri savunmadan çıkarken ya da
savunma oyuncularının aralarında yaptığı paslaşmalar esnasında basit top
kayıpları yapıyor, pozisyonlar veriyor, gol yiyor ya da kırmızı kart
görüyor.
Oyun kurulumuna katkıları fazla güven vermeyen iki bekin soyutlandığı
çıkışlarda Galatasaray’a bu organizasyonu yönetecek bir savunma önü
oyuncusu gerekiyor ancak burada oynayabilen futbolcuların tamamı,
yanlarında bir ‘destek birimi’ arıyor. Hal böyle olunca Galatasaray’ın
sahanın her yerinde aktif olabilmesi için kusursuz bir yerleşime
mecburiyeti doğuyor.
Sarı-kırmızılı ekip, alan bulduğunda kontrol edilmesi zor hücum
silahlarına sahip. Bununla birlikte, kapalı savunmalara ve derinde
oynayan takımlara karşı yaşadıkları problemlerin oyuncu bazlı bazı
açıklamaları var. Feghouli’nin her hafta aynı fiziki kalitede olmaması,
kanat oyuncularının mesafe araması, orta sahadaki futbolcuların bir
nebze tahmin edilebilir profilleri bu kategoriye girebilir. Bunlarla
beraber, forvet hattındaki oyuncuların yapabildikleri ve yapamadıkları
da belirleyici unsurlar arasında.
Halil Dervişoğlu oldukça gezgin, arkadaşlarına fırsat yaratan, alan
açan, top taşıyabilen ve saklayabilen bir forvet olmakla birlikte henüz
‘golcülük’ kimliğini kazanamadı. Mostafa Mohamed iyi bir gol vuruşuna
sahip olsa da Halil kadar işçilik yapamıyor. Diagne, iki alanda da
meziyete sahip olmakla birlikte takım arkadaşlarının çıktığı seviyede
istikrar yakalayamıyor. Haliyle forvet hattında net bir birinci oyuncu
belirlenemiyor.
Son olarak, satır aralarında değindiğimiz bir konuyu açalım.
Galatasaray’ın bekleri hem pozisyon alma, hem bire bir savunma hem de
mesafe kontrolünde soru işareti oluşturan oyuncular. Ek olarak Kerem,
Barış Alper, Morutan gibi alan arayan futbolcular genellikle tercihen
önde tutuluyor. Doğal olarak bekler kimi pozisyonlarda 2v1 eşleşmelere
maruz kalabiliyorlar. Trabzonspor, Beşiktaş, Lokomotiv, Alanyaspor gibi
pek çok maçla örneklendirebileceğimiz şekilde Galatasaray’ın iki
çizgiden atılan toplar ile goller yediğine şahit olduk.
Fenerbahçe’nin en temel zaafları neler?
Sarı-lacivertli ekip sezona üçlü savunmayı temel alan farklı formasyonları kullanarak girdi.
Tisserand ve Szalai gibi kenar stoper gömleğini giyebilecek iki
oyuncunun yanında fiziksel açıdan lig standartlarının üzerinde bir kota
belirleyen Kim Min Jae’den oluşan tandem güven veriyor. Bununla birlikte
devşirme kanat bekler ve sistem arasındaki entegrasyon süreci sezon
başından beri devam ediyor.
Sarı-lacivertli ekip, henüz bu sisteme uygun ideal orta saha ikilisini
bulamadı. Gustavo’nun dahil olduğu merkez ikilileri rakip
karşılayabiliyor olsalar da hücum hattına bağlanmakta zorlanıyorlar.
Gustavo’suz tercihler de Vitor Pereira’nın fiziksel öncelikleriyle ters
düştüğü gibi kolay geçilebilir gözüküyorlar.
Bu durumda üretim yükü büyük oranda ileri üçlüye kalıyor. Bize göre
oranın en verimli oyuncularından İrfan Can’ın uzun süre yaşadığı
sakatlık problemi, Pelkas’tan verim alınamaması, Mesut Özil’e bu düzen
içerisinde yer bulma çabası gibi henüz istikrara kavuşmamış faktörler,
sarı-lacivertli ekibin çözüm opsiyonlarını daralttı.
Üçlü stoper tercihinin kağıt üzerinde en büyük iddiası daha kuvvetli
bir savunma hattına sahip olmaktan geçiyor. Fenerbahçe, son dönemde
üretim problemlerini çözmek için yaptığı denemeler esnasında savunma
güvenliğini de kaybetmeye başladı. Ayrıca ekip, Antwerp deplasmanı
dışında son dönemdeki neredeyse her maçında duran top golü yedi. Bu
goller, ön direk ve arka direkteki yerleşimlerle birbirinin kopyası
hatalar içeriyordu.
Peki, dörtlü savunmalı bir alternatif oluşturulamaz mıydı? Elbette ki
bu sorunun yanıtının ‘evet’ olması beklenir ancak henüz sağlanabilmiş
değil. Sarı-lacivertli ekip, savunma hattındaki pek çok oyuncunun
yerinin değiştiği Aytemiz Alanyaspor ve dörtlü savunmaya geçilen Yukatel
Kayserispor maçlarında, normal şartlarda koruyabildiği iki kenar
koridorunda boşluklar vermiş ve birbirine çok benzeyen goller yemişti.
Kerem ile Halil, Berisha ile ?
Halil Dervişoğlu’nun oyuncu profilinden söz etmiştik. Bu tip bir
forvetin performansının anlamlı kılınması için onun açtığı boşlukları
işleyecek, kalenin yolunu sürekli zorlayacak, kontrataklarda onunla yer
değiştirecek bir kenar oyuncusu işlevsel oluyor. Kerem Aktürkoğlu, hem
Galatasaray hem de Milli Takım performansıyla direkt buna hitap etti.
Yine de Halil’in takımı oynatma gayesiyle bezenmiş oyun tarzı hala gole
çok yakın değil. Bu sebeple, yine Milli Takım’da olduğu gibi
Galatasaray’da da çift forvette daha verimli olacağı düşüncesindeyiz.
Son dönemlerde hedef maçlar içinde çok sık kullanılmamış olsa da derbide
Galatasaray’ın Halil ile beraber bir başka forveti ilk 11’e
yerleştirmesi sürpriz olmaz.
Direkt eşleştirilemeyecek olsa da benzer bir durum Fenerbahçeli Mergim
Berisha için söz konusu. Yine gezgin oynayan, stoper temasından
uzaklaşarak hareket eden Alman forvet, Valencia tipi bir partnerle daha
verimli olabilir. Onun yokluğunda, muhtemel 11’lere göre orta saha
bolluğunda Fenerbahçe’de Berisha’ya kimin partnerlik edeceği kritik.
Maçta neler yaşanabilir?
Olası senaryoları gözden geçirelim.
Sarı-lacivertli ekibin dörtlüye döndüğü ya da beşli savunma hattının
mesafe kontrolünde problem yaşadığı ortamda Galatasaray’ın kanat
oyuncuları için koşu alanları oluşabilir. Bu da başta Kerem ve oynaması
halinde Feghouli ya da Morutan için fırsat doğurabilir.
Şu ana dek hücum etkinliği soru işareti olsa da bu tip hücumlarda
koridor boşluğu oluşma ihtimalinden ötürü Patrick Van Aanholt için gol
ya da asist fırsatı doğabilir.
Sezonun geride kalan diliminde ve hatta geçtiğimiz yıllarla beraber
duran toplarda çok düşük etkinlik gösteren Galatasaray için derbi bir
fırsata dönüşebilir. Zira Fenerbahçe, ceza yayının ön ve arka çizgisi
başta olmak üzere duran topta rakiplerinin vuruş yapabileceği/topu
çevirebileceği noktaları savunmakta güçlük çekiyor. Ayrıca
sarı-kırmızılı ekip, son üç yılda Ryan Donk’u kullanarak Fenerbahçe’ye
iki korner golü atmış, birini direkt hazırlanmış korner seti ile
bulmuştu.
İrfan Can, Mesut gibi oyuncuların varlığı, sezon başından beri kanat
beklerine boşluk oluşturmakta zorlanan Fenerbahçe için yeni bir opsiyon
açabilir. Ters ayaklı ve pas menzili geniş oyuncular üzerlerine bir
savunmacı çekecekleri için çizgiyi kullanacak Osayi-Samuel (ya da Ferdi
Kadıoğlu) etkili hücum aksiyonları gerçekleştirebilir. Galatasaray’ın bu
alanda savunma problemi olduğuna da değinmiştik.
Beklediğimiz üzere çift forvet düzeniyle sahaya çıktığı takdirde
Galatasaray’ın bir orta saha oyuncusu eksilecek. Bu durumda ev sahibi,
ceza yayı ve çevresinden şut imkanı tanımaya müsait hale gelecek. İrfan
Can, Mert Hakan, Pelkas gibi şutörler için bu durum bir fırsat
oluşturabilir.
Her iki takımda da rakip savunmaya karşı topsuz koşu atacak fazla
sayıda oyuncu var. Bu durum, sezon genelinde fiziki durumları soru
işareti oluşturan Sosa, Feghouli gibi üreticilerin derbide süre almaları
halinde skora yaklaşmalarını sağlayabilir. Feghouli ayrıca kaleye daha
yakın konumlanıyor.
İki ekibin de aniden hızlanabilen, vücudunu rakip savunmacıya göre
şekillendirebilen ve bire bir oynamayı seven hücumcuları, genç ve fazla
hamleli (kimi zaman savruk) savunmacıları var. Derbide penaltı, kırmızı
kart gibi maçın kaderini değiştirecek ekstrem durumlar yaşanabilir.
Dünya derbisinin başlamasına artık sayılı zaman kaldı. Herkes gibi dev
maçı heyecanla bekliyor ve futbol keyfinin ön planda olacağı bir 90
dakika temenni ediyoruz.
Kaynak : Eylül Akbulut - Alperen Doğan / TRT SPOR