Fenerbahçe Başkan Ali Koç, Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu (YDK) Olağan Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu.
Başkan Ali Koç'un konuşması şu şekilde:
“Değerli Yüksek Divan Kurulu Başkanımız, kıymetli üyelerimiz, yönetim kurulu arkadaşlarım, çalışan arkadaşlarımız, bizi televizyonlardan izleyen tüm Fenerbahçeliler, Fenerbahçeli olanlar olmayanlar, herkesi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Umuyorum ki sizler aileleriniz, sevdikleriniz hem güvendesiniz hem de sağlığınız yerindedir ve inşallah hep beraber bu sıkıntılı süreci minimum tahribatla aşarız. Vefa Bey’e özellikle teşekkür etmek istiyorum, bu sıra dışı, kalıplar dışı toplantı düzenini kabul ettiği için ona özellikle teşekkür etmek istiyorum. Bu bir çalışanımızın fikriydi. İptal etmektense, hiç yapmamaktansa bu şekilde yapmayı aramızda değerlendirdik. Vefa Bey’in de uygun görmesiyle böyle bir düzen yaptık.Hepimiz olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Biraz evvel Genel Sekreterimiz, kulüp olarak neler yaptığımızı, bu süreci en iyi şekilde yürütebilmek için nasıl çalıştığımızı sizlere aktardı, sayıları, rakamları da aktardı. Bu arada kendisi de çok çalışırken virüse yakalandı. Geçen Pazar akşamı beni aradığında, ‘karı-koca öksürüyoruz’ dedi. Hemen test ayarladık, tomografisi iyi çıkmadı, testi iyi çıktı. Ama önemli olan tomografik görüntülerdi. Kendisi çok zinde hissetse de, hiçbir semptom olmasa da kendisini karantinaya almak zorunda kaldık. Camiamızın çatısı altında bu virüse yakalanan herkese, ülkemizdeki herkese de geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, acil şifalar diliyorum.
Bu toplantıyı fiziken olmasa da teknolojinin nimetleri sayesinde hem Fenerbahçe Televizyonu’nda hem de YouTube kanalımızda izleyebiliyoruz. Öncelikle Dünyayı, mart ayında da ülkemizi ve milyonları etkisi altına alan bu salgın dolayısıyla değişik bir süreçten geçiyoruz. Aslında 100 yılda ilk defa başımıza geliyor ama bana sorarsanız bundan sonraki yüzyılda çok kez böyle bir olayla karşılaşacağımızı tahmin ediyorum. İster insan yapımı olsun, ister doğal olsun ama bu virüs olaylarına üzülerek tahmin ediyorum ki daha dirençli olacağız, daha alışacağız. İnşallah olmayız, inşallah yanılıyorumdur ama öyle gözüküyor. Ancak ülkemiz olarak baktığımızda hem devletimiz, hem ilgili kurumlarımız bu virüsten korunabilmek için bu süreçten en az hasarla çıkabilmemiz için 11 Mart’tan itibaren yeni bir sistem ve planlar çerçevesinde önlemler almaya, bizleri bilgilendirmeye, çağrılarda bulunmaya özen gösteriyorlar, dikkat ediyorlar. Sistematik bir şekilde bunu yapıyorlar, iyi de yapıyorlar. Bizler de vatandaşlar olarak mümkün oldukça bu kurallara uymaya çalışıyoruz, etrafımızda da bu kurallara uymaları için insanlara telkinde bulunuyoruz.
Şunun üzerine basarak söylemek istiyorum; buraya kadar geldik. Buraya kadar gelirken de çok çaba sarf ettik ve belli kazanımlarımız oldu. Dünya ile kıyasladığımız zaman daha iyi durumdayız. Büyük emeklerle bir yere kadar geldik, tünelin sonunda da ışık görüyor muyuz? Görüyoruz. Ama burada önemle yapmak istediğim hatırlatma; rahatlamayalım, rehavete kapılmayalım, çok korkmayalım ama korkumuz da tamamen geçmiş gibi davranmayalım ve ilk günkü gibi hassasiyetle konuya yaklaşmaya devam edelim ki bizim için çalışanlara, devletimize, sağlık çalışanlarına bu şekilde azami desteğimizi verelim. Aslında biz, bir ülke olarak adeta bir dayanışma ruhu içerisinde bir milli mücadele veriyoruz ve bugüne kadar da bu mücadeleyi iyi verdiğimizi söylemek istiyorum. Sağlık Bakanımıza bir parantez açmak istiyorum: kendisini tanımam ancak kendisinin tüm toplumumuzu, halkımızı her gün sistematik bir şekilde bilgilerle donatması, bunu yaparken herkesin anlayacağı dilden anlatması, güven telkin etmesi, bizleri rahatlatması, kapsayıcı ve katılımcı olması ve gerçek bir liderlik örneği sergilemesi bu sürecin, bu şekilde atlatılmasına da büyük katkı sağladığını düşündüğüm için onun da kendisine bir parantez açmak istedim. Ama tabii ki bu bir ekip işi, burada özellikle sağlık çalışanlarımıza, bu süreçte hepimiz için eşsiz bir fedakarlık yaparak, büyük riskler alarak herkesin sağlığına kavuşması için var gücüyle çalıştılar. Sağlık altyapımızın da ne kadar donanımlı olduğunu test ederek gördük ve başta doktorlarımız olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına Fenerbahçe camiası olarak şükranlarımızı, minnetlerimizi iletmek istiyorum. Tabii bunu yaparken de unutmamız lazım ki sağlık çalışanları ön cephede ama arka cephede de hayatın durmaması için bizler evlerimizdeyken hayatın nispeten mümkün olduğu kadar normal akışında gidebilmesi için çalışan diğer tüm ilgili sektörlerin emektarlarına da burada bir kez daha teşekkür ediyorum. Allah hepinizin yardımcısı olsun.
İfade ettiğim gibi birinci günden beri birlik ve beraberlik içinde, dayanışma ruhuyla bugünlere geldik. İnşallah Dünyaya örnek olan bu tutumumuz ve süreci yönetiş şeklimiz bundan sonra da bu şekilde devam eder. Tabii ki hepimizin temennisi en çabuk, en kısa sürede normal hayatımıza dönmek ama normal hayatımıza dönmek için de gerektiğinden fazla risk almamak ve bütün kurallara uymak ve inşallah en kısa zamanda da eski günlerimize dönmek. Bu vesileyle hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Ailelerine de sabır diliyorum.
Biraz önce Burak Bey de değindi. Van’dan acı haber aldık, şehitlerimiz var. İki vatandaşımız şehit oldu. Hem de yardım yapmak için yola çıkmışken bu hain saldırıyı kınıyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine, sevdiklerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Evet, teknolojinin nimetlerinden yararlanarak böyle bir toplantı yapmaya karar kıldık, yaptık, yapıyoruz. İnşallah ilk ve son olur. İnşallah bir sonraki toplantımızı –temmuz- mümkün olan en normale uygun şartlarda yapma imkanını sağlarız. Bir de tabii Mali Genel Kurulumuz var. Nisanda yapmamız gereken bu toplantıyı 15 Mayıs’ta bu şekilde yapıyoruz. Ama hiç olmazsa yapıyoruz. Belki birbirimize sarılamıyoruz, dokunamıyoruz, dertleşemiyoruz ama ‘hiç yoktan iyidir’ diye en azından bu şekilde temasta kalmaya, sizlerin fikirlerini almaya ki bizler için her zaman çok önemli olan öneri, eleştiri ve fikirlerinizi almak bizler için çok önemli. Hiç olmazsa bu yolla alabildiğimiz için de bir nebze olsun özlem giderdik, giderebiliyoruz diyelim.
Bu toplantıyı iptal etmek içimize sinmedi. ‘Nasıl yaparız?’ diye düşündük, bu şekilde yaptık. Küçük bir oturma düzeni, katılabilen Yönetim Kurulu arkadaşlarımız, çalışma arkadaşlarımız da buradalar. Evinden de takip eden Yönetim Kurulu arkadaşlarıma da selam ve saygılarımı iletiyorum. Biz, ‘fikirleriniz önemli’ dedik. Mümkün olduğu kadar teknoloji kullanarak online, telefon, video şeklinde biraz sonra cevaplayacağım sorularınızı, fikirlerinizi aldık. 41 kişi katıldı, onlara da zahmet ettikleri için, fikirlerini, görüşlerini paylaştıkları için de ayrıca teşekkür ediyorum. Benim size anlatmak istediğim bazı konular zaten soruların içinde barınıyor. Sorular geldikçe oraya da değineceğiz.
Tabii gündemde pek çok konu var. Bunlardan bir tanesi önce erkek basketbol ile başlayalım. Obradovic, hocamız önümüzdeki sezon ne olacak? Tabii ki konuşulan gündem maddelerinden bir tanesi, bilhassa son dönemde. Bu konuya tabii ki açıklık getirmek istiyorum. Daha önce de birkaç kez ifade ettiğim gibi hocamız Fenerbahçe’nin yaşayan efsanelerindendir. Geçen sene EuroLeague Final-Four öncesi takım olarak müthiş bir performans yakaladık, camia olarak. Hem performans hem rakamlar hem havaya girdik. Dedik ki, ‘belki de en kolay Final-Four turnuvası’ olacak. Üç ayrı EuroLeague rekoruna imza atarak turnuvaya kaldık ancak ondan sonra müthiş başlayan sezon hiç beklemediğimiz, hocamızın da bize ifade ettiği gibi kariyerinde hiç yaşamadığı, tecrübe etmediği şekilde, eşi ve benzeri olmayan talihsiz sakatlıklar neticesinde sezonu hiç de arzu etmediğimiz, hiç de beklemediğimiz şekilde tamamladık. Yani muhteşem başlayan sezon, çok çok kötü bitti. Yeni sezon planlamasına başladık. Hocamızın istek ve beklentileri doğrultusunda çalışmalar yaptık. Bu çalışmaların içerisinde de Avrupa’da ses getiren transferlerle takımımızı güçlendirdik. Hatta hocamızın söylemine göre size aktarıyorum; ‘Fenerbahçe’de bulunduğu sezonlar içerisinde en iyi kadroyu kurduk’ dedi. Ancak geçen sezonun tam tersine bu sefer, bu sene sezon başlangıcımız hiç kimsenin inanamayacağı, tahmin edemeyeceği şekilde gerçekleşti. Bizler bile yaşadıklarımıza, gördüklerimize inanamıyorduk. Bilhassa kendi sahamızda rahat kazanmamız gerekirken son saniyelerde aldığımız mağlubiyetler vs. vs. diyelim ama sezon başlangıcı beklentimizin tam tersi oldu.
Buna rağmen; geçen senenin tam tersine çok kötü başlayan sezon haftalar içinde biraz kıpırdanmaya ve toparlanmaya başladı. Arkasından EuroLeague Play-off potasına girdik. Türkiye Kupası’nı aldık. Tam işler yoluna giriyor derken; iptaller, ertelemeler geldi. Şunu söylerken çok abartmış olmam. Geçen sene kimse sezon içinde yaşadıklarını gördüğünde sezon sonunda bu sonuçları tahmin edemezken; belki de bu sezon lig takvimi ve play-off takvimi devam edebilseydi kimsenin beklemediği şekilde sezonu bitirebilirdik. Belki tarihe geçecek bir ‘come back’ yapabilirdik. Belki diyorum, neden belki diyorum? Geçen sezon yaşadığımız müthiş performansın nasıl sonuçlandığını kimsenin tahmin edememesi gibi bu seneki kötü başlangıcın da sonu çok farklı olabilirdi. Bilemiyoruz. Hiçbir zaman da bilemeyeceğiz.
OBRADOVIC FENERBAHÇE’NİN YAŞAYAN EFSANESİDİR
Başantrenörümüz Zeljko Obradovic’e dönmek istiyorum. Ben kendisine de ifade
ettiğim gibi; bize yaşattığı eşsiz mutluluklar, eşsiz zaferler doğrultusunda sezon nasıl devam ederse etsin hem teknik kadronun hem de takımımızın bizlerin ve camiamızın nezdinde sonsuz kredisi olduğu yönündeydi. Birkaç kez kamuoyuna da ifade ettiği gibi; hocamız Fenerbahçe’nin yaşayan efsanesidir ve Fenerbahçe’de kalmak istediği müddetçe burası onun evidir. Bu düşüncemde değişiklik olmamıştır. Sezon içerisinde de kendisine bu düşüncelerimiz hem Semih Özsoy hem de şahsım tarafından iletilmiştir. Sezon içerisinde de birkaç defa kontrat uzatma niyetimizi iletmemize rağmen hocamız gidişattan dolayı sezon sonunda değerlendirme yapmamızın daha doğru olacağını ifade etmiştir. Türkiye Ligi iptal edildi. Cenk Renda’nın da belirttiği gibi; 25 Mayıs’ta EuroLeague toplantısında turnuvayla ilgili kararlar alınacaktır. Tam ne çıkacağını bilmiyorum ama en azından yaz aylarında oynanabileceğini sanmıyorum. Dolayısıyla biz de önümüzdeki günlerde hocamızla bıraktığımız yerden istişare edeceğiz. Kendisi bizimle kalmak istediği müddetçe, burası onun evidir.
BÜTÜN YAŞADIKLARIMIZDAN DERS ÇIKARMAMIZ LAZIM
Futbola dönelim. Geçen sene çok sıkıntılar yaşamıştık. Ersun Hoca’nın liderliğinde yeniden bir yapılandırma yaptık. İkinci yarının ikinci maçında Başakşehir’i evimizde 2-0 yendiğimiz maçta çok da iyi futbol oynamıştık. Belki de sezonun en iyi maçlarından biriydi. Liderin birkaç puan gerisindeydik. Şampiyonluk havası yakalamıştık. Şampiyonluğun en büyük adaylarından gösteriliyorduk. Ne olduysa 7 maçta 21 puanın 18’ini kaybettik. Şampiyonluk havası yakalamışken birden bire geçen sezonki tabloya dönmüş olduk. İyi oynarken, rakipleri domine ederken, liderlik potasındayken, bahis siteleri tarafından şampiyonluğun en kuvvetli adayı olarak gösterilirken de oyuncular, hoca, yönetim, tribündeki taraftar desteği ve şampiyonluk inancı aynıydı. En üst seviyede çok iyi bir kamp dönemi geçirdik. Hal böyle iken 7 haftada yaşadığımız korkunç düşüşün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu düşünüyorum. Bunun temel iki nedeni var. Biri bizlerle alakalı. Yani iç faktörler. Diğeri de dış faktörler. İç faktörlere baktığımız zaman; daha evvel de 1907 Tribünü’nde yaptığımız basın toplantısında ifade etmiştim. Sezon ilerledikçe ve sakatlıklar yaşandıkça bazı pozisyonlardaki eksik yapılanmanın olumsuz sonuçlarını yaşadık. Böyle olunca da hocamız çok istemese de saha içinde çok fazla rotasyon yapmak zorunda kaldı. Buna rağmen şampiyonluğa oynuyorduk. Devre arası geldi. Eksiklerimizi gidermek ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için büyük bir fırsattı. Şampiyonluğun en büyük adayıydık. Bir diğer hatamız da puan kayıplarının yaşandığı haftalar itibarıyla gerek bizler gerek yönetim kurulu üyelerimiz olsun; gerek idari kadro gerekse de teknik kadronun yaşadığı konsantrasyon eksikliği, futbolcuların psikolojik düşüşüne ve şampiyonluk inançlarının zedelenmesine mani olamadı. Bir çare üretmedik. Arka arkaya gelen puan kayıpları da futbolcuların üzerinde çok olumsuz bir hava yarattı. Özgüvenimiz kayboldu. Diğer hatalarımızdan bir tanesini de önümüzdeki sezon kesinlikle gidermeliyiz. Gidereceğimize de inanıyorum. Futboldaki başarılarının en önemli unsurlarından birisi de takım içindeki rekabet ortamının en üst seviyede olmasıdır. Bu da her futbolcunun her an oynayabileceğine inanmasıdır. 11’de oynayan her futbolcunun da performansı düştüğü takdirde yerini bir başkasına kaybedebileceğine olan inancıdır. Ne yazık ki bu ortamı sağlamakta yeterli olamadık. Takım içi rekabeti bu noktaya getiremedik. Dış faktörlere baktığımızda da bunu anlatırken malum yerler hemen ‘mazeret arıyorlar, hakemlerle mazeret buluyorlar’ diyorlar. Ama hakkaniyetle ve vicdanla bakarsanız aleyhimize yapılan fahiş hakem hataları öyle bir boyuta geldi ki lig içerisindeki sıralamayı normal bir sezonun ortalamasını çok çok üzerinde etkiledi. Bunu mazeret olarak söylemiyorum. İyiye iyi, kötüye kötü diyen insanlarız.
Kendi hatalarımızı da hiç çekinmeden söyleyen insanlarız. Ancak bu hatalar öyle bir boyuta geldi ki en azılı Fenerbahçe karşıtı olan medya mensupları ‘Fenerbahçe doğranıyor’ yorumlarını yapacak durumda kaldılar. İş o boyutlara geldi. Psikolojiyi en çok etkileyen unsurlardan biri de buydu. Samandıra’da ‘ne yaparsak yapalım şampiyon olamayacağız, şampiyon yapmayacaklar’ havası hakim oldu. Yönetim olarak da belki biz hatalıyız. Belki bunun tersini savunmalıydık ama bunları yaşadık. Yabancı oyuncularımız ne olduğunu sordukları zaman Türkiye’nin doğasını bilmeyen, bilhassa yeni yabancı oyunculara bu gelişmeleri aktarmakta ciddi sıkıntılar yaşadık. Kadro eksiklerini, bilhassa sol bek eksikliğini gidermek için transfer penceresini kullanmak istedik. Takviye yapmak istedik. Transfer dönemini transfer yapmaktansa TFF Lisans Kurulu ile boşa geçirdik. Sürecin başladığı günden, transfer penceresinin son gününe kadar Lisans Kurulu’nun birbiriyle çelişen kararları attığımız her türlü finansal adımları boşa çıkaracak, harcama limitlerini transfer yapmamızı engelleyecek seviyede tuttular. Bir nevi ne yaparız da Fenerbahçe’ye transfer yaptırmayız mantığıyla işler yürüdü. Simon Falette’i bile Sadık’ın yaptığı büyük fedakarlık ve maaşında indirim kabul etmesiyle son dakikalarda halledebildik. Ligimizde transfer yapmak açısından baktığımızda mali durumu Fenerbahçe’den çok daha kötü olan takımlar da dahil olmak üzere Süper Lig’in her takımının transfer izni olmasına rağmen, yapabilme imkanı varken; sadece transfer yapamayan tek takım olarak Fenerbahçe belirlendi. Bütün bu hatalarımızdan ve yaşadıklarımızdan ders çıkarmamız lazım.
YERLİ VE YABANCI 3 FARKLI TEKNİK DİREKTÖRLE GÖRÜŞÜYORUZ
Önümüzdeki senenin planlarını yapıyoruz. Erteleme süreci de bu planları yapabilmek için bizlere daha fazla zaman sağladı. Birkaç konuya da açıklık getirmek istiyorum. Teknik direktör konusunda erteleme sürecinden önce de çalışmalarımız vardı. 3-4 hocayla beraber görüşmeleri götürüyorduk. Bir tanesiyle neredeyse anlaşmışken; EURO 2020’nin 2021’e atılmasıyla ne yazık ki bizim çalışmalarımız da sekteye uğradı. Şu anda yerli ve yabancı olmak üzere üç farklı teknik direktörle görüşüyoruz. Değişik kriterlere bakıyoruz. Kafamızdaki kriterlerin hepsini bir hocada bulmak da mümkün değil. Genç, aç, çok çalışan, disiplinli, profesyonel, ya Türkiye’yi iyi bilen ya da bu coğrafyada çalışması sıkıntı olmayacak, çabuk adapte olabilecek, 40-50 yaş arası, ekonomik imkanlarımıza uyabilecek ki şu an daha da sıkıntıya girdi, takım içinde rekabeti sağlayabilecek çoklu oyun anlayışı, çok değişik taktikleri deneyebilecek, cesur olacak ki gençleri daha çok çalıştırabilecek, daha iyi adapte edebilecek, gerekli rekabeti takım içinde oluşturabilecek türde bir hoca arıyoruz. Önceliklerden bir tanesi sezon bitmeden önce gelebilmesiydi. Tabi bu herkes için geçerli değil ama görüşmelerimiz devam ediyor. Bildiğiniz bir isim olabilir, bilmediğiniz bir isim de olabilir ama hiçbir acelemiz yok. Üstüne basarak söylüyorum. Bu sezonu kurtaracağız diye gelecek sezonu da kaybetmek istemiyoruz. O yüzden buradaki çalışmalarımız devam ediyor. Herhalde bayram sonrası camiaya seslenişle tüm yapılanmamız hakkında bilgi vermek istiyorum. Keza transfer çalışmalarımız da gidiyor. Finansal Fair Play’den dolayı manevra alanımız dar, ne demek istiyorum. Sattığın kadar alabilirsin. Dolayısıyla bonservissiz ve kiralık oyuncular ön plana çıkıyor. Daha çok yerli piyasaya odaklanıyoruz. Yabancı oyuncuları bir nebze erteliyoruz. Virüs dolayısıyla FIFA’nın da uygulayacağı transfer penceresi farklı olacak. Herhalde ekim sonuna kadar bir transfer penceresi olacak, ağustosta başlayan. Bazı liglerin iptali, virüsün getirdiği ekonomik sıkıntılar, yabancı piyasada… O yüzden şu an yerlilere odaklanmış vaziyetteyiz.
ASIL SIKINTI ÖNÜMÜZDEKİ SEZON
Fenerbahçe Spor Kulübü 2019-20 sezonu için şubat ayı sonuna kadar bütün maaşları ödemiştir. Gazetelerde çıkan 3 ay geriden geliyorlar, söz konusu değildir. Futbolcularımıza herhangi maaş indirimi görüşmesi pazarlığı henüz başlamamıştır. Çünkü önce borcumuzu ödeyelim, martta da zaten virüs dönemi başlıyor. Mart, nisan, mayıs. Bunların nasıl olacağını yapacağımız takımla görüşmeler, birebir görüşmeler, diğer takımların uygulayacağı modellerle geliştirmek istiyoruz. Herkes bu sezonu konuşuyor ama asıl sıkıntı önümüzdeki sezon. Bu sezon iyi ya da kötü 3/2’si ödendi. Bundan sonrası içinde illaki hepsi değil bir kısmı ödenecek. Acele etmiyoruz. Uluslararası kuruluşlarda bu konuda kulüplerin yanında. Anlayışlı davranıyorlar. Zaten çökük olan futbol ekonomisi önümüzdeki sezon daha da büyük sıkıntıya girecek. Kombine satabilecek miyiz? Maçlar seyircili mi başlayacak? Koltuklar arası boşluklar mı olacak? Bunların hiç birini bilmiyoruz. Yayıncı kuruluşun durumunu da bilmiyoruz. Federasyon ve Kulüpler Birliği toplantısı çerçevesinde mart ayı ödemesi alınmadı. Bu bizi o kadar etkilemiyor. Çünkü Fenerbahçe Spor Kulübü’nüntüm gelirleri temlikli. Biz kendi imkanlarımızla kulübü buraya kadar getirebildik ama Anadolu’daki kulüplerin can suyu, yayıncı kuruluştan gelen rakamlar. Geçen sene başında %15’lik indirim yapıldı. Bu sene ne ile gelecekler, onu da bilmiyoruz.
Sponsorlar ufak ufak başladı önümüzdeki sezon devam edemeyeceklerini, çekincelerini belirtmeye. Orada büyük resim tam olarak nasıl olacak, onu da bilmiyoruz. Futbolda yatırımlarımızın çoğu Euro ile. Kazancımız Türk Lirası ve TL ciddi değer kaybetti. Zaten sıkıntıda olan futbol sektörü çok daha büyük girdabın içine giriyor. Şu noktada futbol açısından baktığımızda tünelin sonundaki ışığı ya çok zor görüyorum yahut tam da göremiyorum, diyebilirim.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün marta kadar olan bütün ödemeleri yapılmıştır. Martta 5 maçın üçü oynanmıştır. Nisan’da hiç oynanmadı, mayısta da oynanmayacak. Bundan sonrasını gelişmelere ve futbolcularla yapacağımız müzakerelere göre kararını vereceğiz. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim artık eski maaşlar Türk futbolunda yok. Biz Fenerbahçe Spor Kulübü olarak 92 milyon eurodan 71’e indik. 50’lilere inmemiz gerekecek. Zaman alacaktır. Bu sezon bütün oyuncularımız 3 milyon euronun altında alıyor. Bu rakamları daha da aşağıya çekmemiz lazım. Çok yakın zamanda 2 milyon, 2.2 milyon bir iki oyuncu alacak en yüksek rakam o olacak. Gerisi çok çok altında alacak. Eskisi gibi maaşlar kesinlikle olmayacak.
Bir de bunun üzerine yeni vergiler var. Tüm kulüpler adına devletimize çağrıda bulunmak istiyorum. Futbolcularla anlaşmamızı net rakamlar üzerinden yapıyoruz. Ekstradan %20 vergi var. Total %40’a çıkıyor. Zaten zar zor ayakta duruyoruz. Kulüplerimizi çok daha zora sokacak. Bir nebze olsun, 1-2 sene erteleme olabilir. Devletin yardımına çok çok ihtiyacımız var.
ALTYAPIYA YÖNELME TEŞVİK EDİLMELİ
Burada birinci önerimiz, yapılandırma. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak devletimizin çok iyi niyetli başlattığı yapılandırma sürecine giremedik. Yani anlaşamadık ama anlaşmak zorundayız. Biz de zar zor buraya kadar getirdik. Borçsuzluk kağıdı aldık da, %80 gelir bize gelmeden direkt bankalara gidiyor. Bizler de yapılandırma yapmak zorundayız. Bizi ilgilendiren 4 ana bankayla görüşmelerimiz devam ediyor. Kendilerine yeni bir yapılanma planı sunduk. Şu gerçek var ki, Fenerbahçe Spor Kulübü sürecin başından itibaren bu yapılandırmanın yeterli olmadığını, çok yakında geçersiz olacağını, işlemeyeceğimi ve bunun en az 10 yıl olması gerektiğini ve diğer kulüpler de bilhassa büyük kulüpler henüz bir yıl olmadan 10 yıllık bir yapılandırma olmadan kolay kolay bu işin olmayacağını ifade ediyorlar. Biz de aynı şekilde düşünüyoruz. Faizlerde ciddi anlamda düştü. Devletimizin uzattığı yardım eline sıkı sıkı sarılıp, artık eskisi gibi harcamalar yapmadan ama gerçekçi bir plan içerisinde bir yapılandırma yapmamız lazım. Bugünkü yapılandırmada bütün kaynaklar bankaya gidiyor ve banka isterse veriyor, isterse vermiyor. Bizlerde işlerin çevrilmesi için nakit ihtiyacı var. O yüzden kazan kazan yapıya girebileceğimizi düşünüyorum. Devletimizin yardımları içinde biz yararlanmasak da teşekkür ediyorum ama başka yerlerde devletten yararlanıyoruz. Kamusal borçlar, her kulübün devlete borcu var. Büyük kulüplerin daha büyük borçları var. Kamusal borçların da yapılanması gerekiyor. Kendi imkanlarımızla devlete gidiyoruz. Devletimiz ellerinden gelen desteği veriyor. Kriz öncesi gelir zaten çarkları çevirmiyordu, sadece gemiyi yüzdürmeye çalışıyorduk. Pandemi sonrası kulüpler faaliyetlerini sürdürmek için büyük sıkıntılarla karşı karşıya. İster tercihen, ister mecburen altyapılara kaymak zorundayız. Bizlerde geldiğimizden itibaren altyapıya önem veriyoruz ama ektiğiniz tohumlarım meyve vermesi zaman alıyor ve verecektir meyve. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak şu çağrıyı yapıyoruz. Altyapıya yönelme, yatırım teşvik edilmeli. Hep yabancı sayısını konuşuyoruz. Doğrusu ben tam doğru rakamı bilmiyorum. Yabancı sayısından daha çok kalitesi, aldığı maaşlar, yaptığı kontratlar daha da önemli. Şöyle bir önerimiz var. Zorunlu ve doğru dönüşümün teşvik edilmesi için altyapı yatırımlarına ağırlık verilmesi, biz nebze de fair play açısından bizim federasyon desin ki kulüplere ‘İlk 11’de en az iki oyuncu oynatma mecburiyeti getirilsin. Sonra da 3’e çıkabilir’ Yabancı sayısı şöyle yapalım böyle yapalım değil. Bu kuralı benimseyelim. Dönüşümü hızlandıralım, teşvik edelim.
Çok önerimiz var ama mali genel kurulda çok daha detaylı anlatacağız. Bahis konusu çok hassas. Gelir seviyesi düştükçe oynanan bahis oranının artığı söyleniyor. Türkiye Avrupa’ya göre bahis oynama yönünde çok önde. Avrupa’da ne oluyor? 5 büyük ligde yer alan takımların en önemli gelir kaynakları çeşitli bahis siteleriyle yaptıkları sponsorluk ve reklam anlaşmalarından geçiyor. Bahis faaliyeti ülkemizde son yıllarda kısmen düzenlendi. Yasal düzenleme içinde olmayan 6 firmanın dışında çeşitli yollardan reklamlar vererek mesela bizlerin yaptığı özel maçları seyredin, reklam panolarında Türkiye’de legal olmayan bahis şirketlerinin reklamları var. Bazen büyük maçlarda Türklere yönelik bahis reklamları var Avrupa liglerinde. Ancak bu bahis siteleri reklam yapıyorlar, vatandaşlarımız orada oynuyorlar ama kulüplerimiz kendi aralarındaki müsabakalar ile bu faaliyetlerin esas unsuru olmalarına rağmen oluşan gelirden hiç pay alamıyor. Avrupa ülkelerinin 2018-2019 sezonu toplam bahis gelirleri yaklaşık 30 milyar Euro. Ve bunun yüzde 43’ü spor bahisleri. Yani yaklaşık 12 milyar Euro’su. Bu pastadan kulüplere yüzde 10-15 düşüyormuş. Yani 1,2 ile 1,5 milyar Euro tahmin ediliyor. Ülkemizde ise yasal bahis faaliyetlerinden elde edilen ciro 2018-2019 için 12 milyar TL. Yani yaklaşık 1,5 milyar Euro.
Ancak yasal mercilerin, kamu yetkililerinin açıklamalarından görüyoruz ki oynanan yasal bahsin 5-6 misli büyüklüğünde 50 ile 60 milyar TL arası yasal düzenleme altında yürütülmeyen bahis operasyonları var. Bunun gelirleri ne devlete vergi olarak ne de kulüplere sponsorluk, reklam olarak kalmıyor. Bu yaşamakta olduğumuz pandemi zaten çok kötü koşullarda olan futbol ekonomimizi daha da zorlayacak. Pek çok gelirimiz azalacak ya da tamamen sona erecek. Bu yüzden bu durumu yetkililerimizin dikkatine getirmek istiyoruz. Biliyorum ki Spor Bakanlığımız özellikle bu sene çok yeni düzenlemeler yaptı bu sorunu önüne geçebilmek için. Ancak bu sistem bize göre Avrupa standartlarına getirilirse tüm kulüplerimiz için 5-6 milyar TL’lik – bu rakamlar değişebilir ama büyük resim değişmez, bir potansiyel- devletimize 10 milyar TL’lik vergi potansiyeli getireceğine inanıyoruz. Yanlış anlaşılmasın, biz bahis özendirilsin demiyoruz. Zaten oynanan bahsin bir şekilde sisteme çekilmesini ve çok zorda olan kulüplere yardım etme, kaynak sağlama açısından fayda sağlayacağını düşündüğümüz için bunu korumak istiyoruz. Yabancı kulüpler bundan yararlanırken Türk kulüpleri bundan niye yararlanmasın. Bunu dikkatinize getirmek istedim.
Son ana konumuz liglerin oynanıp oynanmaması. Tarih yaklaştıkça bu konudaki tartışmalar artıyor, farklı görüşler oluşuyor. Öncelikle Beşiktaş, Galatasaray, Kasımpaşa, Ankaragücü, Erzurumspor, Sancaktepe, Giresun Belediyespor, Ümraniyespor’un gerek sporcularına gerek idarecilerine gerek yöneticilerine gerek profesyonel çalışanlarına hatta son olarak Sayın Ahmet Nur Çebi başkan nezdinde yakalanan herkese çok geçmiş olsun diyorum. Acil şifalar diliyorum. Sayın Ahmet Nur Çebi’yle görüştüm, iyi olduğunu söyledi. O da herhalde Burak gibi virüs var ama sağlığı yerinde. Ayrıca Sayın Mustafa Cengiz’e de geçirdiği ameliyat dolayısıyla çok geçmiş olsun diyorum. Dün kendisine moral vermeye gittik, moralin iyisini o bize verdi, sevindirdi. İnşallah o da kısa zamanda sağlığına kavuşup aramızda olur.
Ligler başlayacak dedikçe takımlarda koronavirüs hadiseleri çıkmaya başlıyor. Federasyonumuzun şimdilik yaklaşımına katılıyorum. Çünkü şimdilik bir şey söyleyebiliyorsunuz, 10 gün, 20 gün sonra ne olacağı belli değil. Bunun da en güzel ifadesini Avrupa’daki diğer ligler başladıkça göreceğiz. Onlar bizden biraz öndeler. Hem onlardan daha geç virüs salgını bizde problem oldu. Zor bir karar. İşin sağlık boyutu var, ekonomik boyutu var. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak biz ne demişiz bugüne kadar bu konuyla ilgili. Bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bu süreçte en az biz konuştuk. Mümkün oldukça görüş belirtmemeye özen gösterdik hatta mart ayında yapılan Kulüpler Birliği toplantısında telefonla yaptığımız görüşmede 17 Nisan tarihini ifade ederken demiştim ki her türlü alternatifi değerlendirin. Buna oynamamak da dahil. Çünkü ne olacağı belli değil. Ben mayıs başı diyordum o zaman. Her türlü sonuca hazırlıklı olmamız lazım demiştim. Biz 7 Mayıs’ta bir açıklama yaptık. Burada en önemli unsurun insan sağlığı olduğunu özellikle vurguladık ve verilecek her türlü karara da saygılı olduğumuzu ifade ettik. Bununla beraber liglerin devam ettirilmesi çabasını da anlayışla karşıladığımızı vurguladık ve devam etmesi durumunda ise bazı konulara da açıklık getirilmesi gerektiğini belirttik.
Ben Avrupa Kulüpler Birliği İcra Kurulu’nda toplantılarda gerek ekonomik gerekse sağlık açısından nasıl pek çok modeli karşılaştırdıklarını, pek çok senaryoya göre plan yaptıklarını, bütün paydaşlarla görüştüklerini, UEFA’nın bütün paydaşların görüşlerini alarak kararlar verdiğini yaşayarak görüyorum. Mesela Türkiye’de paydaşlar arasında futbolcular var. Futbolcuların a bu süreçte konuşması lazım, onlara da sorulması lazım.
Bu devam edecekse birkaç tane soru ortaya attık. Sonra gördük ki bu sorular daha fazla sorulmaya başlandı. Mesela liglerimizin başladığı hafta itibarıyla bir oyuncu, antrenör ya da takım idari kadrosuna dahil olan bir kişide virüse rastlanması halinde hangi adımlar atılacak? Mesela bizde geçen hafta 2 kişide çıktı, idmanları 1 hafta erteledik. Haftaya tekrar başlayacağız ama her hafta çıkarsa ne olacak? Maçlar başladıktan sonra çıkarsa ne olacak? Bu bağlamda herhangi bir şekilde virüsle enfekte olmuş sporcuların takımı ve o takımın son 2 haftada oynadığı tüm rakipleri 14 günlük karantina süresine dahil olacaklar mı? Bu süreçte ilgili takımların oynayacağı müsabakaların akıbeti ne olacak? Oynamaya başladık, sıralama değişiyor, 2 hafta sonra oynayamıyoruz ne olacak? Nasıl tescillenecek? Sağlık açısından uygulaması zor bazı önlemler bizlerle paylaşıldı ama her senaryoya göre ne yapılabileceği bizlere açık açık anlatılması lazım.
Bütün bunların yanı sıra maçların oynanmaya başladığı hafta itibarıyla bir sporcu ya da spor adamının virüsle enfekte olması halinde belki de kariyerini etkileyecek kalıcı hasarla karşı karşıya kalma ihtimali bulunmaktadır. Böyle bir durumun hukuki sorumluluğu hangi kurum ve kişilerde olacaktır? Bugün bir arkadaşım gösterdi, kuaföre gitmiş, kuaföre girmeden önce 7-8 maddelik rıza formu dolduruyor. Kuaförler Derneği bunu geliştirmiş. Futbolda nasıl olacak? Bunların bilinmesi lazım. Bütün hukuki sorumluluklar, alternatif senaryolar ligler başlamadan belirlenmeli. Bu soruları sorduktan sonra düşüncelerimiz aslında kamuoyunda birçok kişinin, kulübün ve medya mensubunun cevabını aradığı sorular olduğunu da gördük ve bir şeyin daha üstüne basarak söylemek istiyorum: Bütün takımlar en az haftada 1 test olmak durumunda. Bizim bilgilerimize göre bazı kulüpler antrenmanlara başladılar hiç test yapmadan. Premier League’den size örnek vereyim. 4 milyon Pound yatırım yapıyorlar ve her bir kulübün tesislerinde test istasyonları kuruyorlar. Bu parayı federasyon kulüplere ödeyecek. Kulüpler şu an kendi imkanlarıyla kuruyorlar ama bu 4 milyon Pound’luk yatırımı federasyon kulüplere ödeyecek. Şunu da ifade etmek istiyorum; futbol kulüpleri olarak devletimizin de sağladığı imkanlar sayesinde testlerimiz nispeten daha hızlı yürüyor. Onun da üstüne basmak istiyorum. Bu soruların cevabı bulunmalı.
AYNI TAKVİME GÖRE TÜRKİYE KUPASI ORİJİNAL PLANLANDIĞI ŞEKİLDE OYNANMALI
Biz kendimize has bir şey söyledik. Bu işin oldu bittiye gelmesini istemiyoruz. Ligler oynanacaksa aynı takvim üzerinden oynanmalı. Aynı takvime göre de Türkiye Kupası orijinal planlandığı şekilde oynanmalı. Bize bundan farklı bir senaryo lütfen diretmeyin. Buna karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Takvimin de bir an önce belirlenmesinde fayda var. Hızlandırılmış bir takvimden bahsediliyor. Hızlandırılmış takvim ne demek? Yayıncı kuruluşun ben ödemelerimi yapmıyorum ya da kısmen yapıyorum demesi için bir mazeret. O da haklı çünkü abonelikleri hafta hafta satıyor. Bunun artısı da eksisi de var. En iyi kararı federasyon verir.
Önümüzde böyle alternatifler var. Şahsen 2., 3. Liglerin ve Bölgesel Amatör Liglerin kesin oynanmaması gerekir. Bunların oynanması için hiçbir gerekçe göremiyorum. Uygulanması istenen şartları uygulamaları mümkün değil. Gelir açısından da baktığınız zaman da bir sıkıntı olmaz. Pek çok ülkede de erteleniyor.
Her türlü alternatif ve sonuca göre hazırlıklı olmalıyız ve bunlar önceden belirlenmeli. Ekonomik boyutla sağlık boyutunu iyi dengelememiz lazım. Çok zor bir karar. Ligler iptal edildiği taktirde, oynanmadığı taktirde ekonomik açıdan bilhassa da Anadolu kulüplerine sıkıntı yaratacaktır, hepimize sıkıntı yaratacaktır ama bilhassa onlara. Tabii ligler oynanamaz, devlet bir şekilde telafi eder, onu bilemem. Oynanacaksa askeri kamp mantığında bir yaklaşım olabilir. Ne demek istiyorum? Yani ligler başlamadan son iki hafta önce bilemediniz 3 hafta önce ki futbolcuları bu kadar uzun kampta tutmak zor. Onun üstüne bir de ligler gelecek. Yani başlamadan iki veya üç hafta önce askeri kamp gibi girecek oyuncular, hiçbir şekilde normal hayatla temasları olmayacak, sadece maçlar için gidip gelecekler. Ve her gidip gelmede de test olacaklar. Bugün gazetede biri yazmış, ‘Karantina Ligi’ diye. Karantina ligi mi dersiniz, askeri kamp mı dersiniz, bilemiyorum. Ama böyle bir yaklaşım olabilir. Tabii Avrupa’daki liglerin gidişatına göre bakmak durumundayız ama benim en büyük endişem bu seneyi kurtaracağız derken önümüzdeki seneden ciddi kayıplarımızın olması. Önümüzdeki sene zaten hali hazırda geç başlamak durumunda. Bütün değişik alternatifler, senaryolar değerlendirilmeli. Ona göre en iyi karar verilmeli. Ligler oynanmayacaksa da, o karar alınmadan önce oynanmadığı taktirde nasıl tescil edileceği, mevcut sıralamaya göre mi yapılacak? ‘Beyaz Sezon’ mu ilan edilecek? Ya da ‘beyaz sezon’ ilan edilirse Avrupa’ya nasıl takımlar yollanacak? Bunların hepsinin açık ve şeffaf ortamlarda konuşturulup, değerlendirilip kararın verilmesi gerek. Benim en çok üzüldüğüm nokta futbolun paydaşları, tüm paydaşları yeterince aynı ortamda olup, şeffaf bir ortamda konuşamıyoruz. Kulüpler Birliği olarak biz kendi aramızda konuşuyoruz, Federasyon Sağlık Bakanlığı’na, Spor Bakanlığı’na gidiyor, işin içinde futbolcular var, yayıncı kuruluş var. Bütün paydaşların beraber bu işi değerlendirmesi lazım ama dediğim gibi çok çok zor bir karar. Ekonomik ve sağlık boyutu var. Bunun iyi dengelenmesi lazım. Çünkü hiçbir şey insan sağlığından daha önemli değil. Bunu mesajımızda olduğu gibi bir kez daha söylemek istiyorum.
23 Nisan yani Meclisimizin 100.yılı bu seneydi. Bu şartlarda elimizden gelen en iyi şekilde, bu önemli yıla layık olabilecek şekilde bir şeyler yapmaya çalıştık. Yaptığımızın çok beğeni gördüğünü memnuniyetle yaşayarak tecrübe ettik. Aldığımız mesajlardan, telefonlardan bilhassa önem verdiğim Fenerbahçeli olmayanlardan aldığımız mesajlar. Vefa Beyin ve Burak Beyin de ifade ettiği gibi stadımızda, tarihinde asılmış en büyük pankartı asarak bir video yaptık. Bu öneri, bu resmi buraya asmak isminin verilmesini istemeyen bir arkadaşımızdan, taraftardan geldi. Bir video kurgusu da bizden geldi. Arkadaşlarımız da çok güzel bir iş çıkarttılar. 23 Nisan’ın 100. yıl dönümü olan günü kutladık. Akşam da bütün kulüplerle beraber saat 21.00’da stadımızda İstiklal Marşımızı okuduk. En azından bu semte marşımızın coşkusunu yayabildik. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. 7/24 son günlerde çalışan, sokağa çıkma yasağına rağmen izin aldık, çalıştırdık. Herkese çok çok teşekkür ediyorum. Posteri asan dağcılardan, stat güvenliğinden, Ayhan Bak’ın ekibinden, iletişim ekibi, Fenerbahçe TV, sosyal medyacılar, hepsinin çok emeği oldu. Fenerbahçe Koleji’nden gelen güzel iki kardeşimize de teşekkür ederiz. Gurur duyduk. 3 Mayıs da bizim için çok önemli. 23 Nisan ve 19 Mayıs arası bizim için çok önemli zamanlar. Kulübümüzün kuruluşu olarak sonradan belirlediğimiz, Atamızın kulübe olan ziyaretine, Atamız ile Fenerbahçe’nin bağına tarihsel olarak baktığımızda çok kuvvetli. Pek çok örneği var. Ama biz her zaman ‘Atamızın tuttuğu takım değil; hangi takımın Atamızın yolundan yürüdüğü önemlidir.’ diyoruz. Atamızın da bizim için kullandığı kıymetli, paha biçilmez sözler de her Fenerbahçeli için büyük bir övünç kaynadığıdır. Birkaç gün sonra Atamızın İtilaf Devletleri’nin işgaline karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı ve Türk gençliğine armağan ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız var. Orada da sokağa çıkma yasağı var. Ülkesi ve milleti için Atatürk sevgisi ve aidiyetiyle dolu, değerlerine saygılı, ilkelerle yaşayan gençler yetiştiren Fenerbahçe için tüm bayramlarda olduğu gibi bu bayram da çok özel. Pek çok insan bunu bilmez. Ülkemizdeki ilk 19 Mayıs kutlamaları bizim stadımızda yapıldı. O zaman ismi 19 Mayıs kutlamaları değildi, Atatürk Spor günü olarak kutlanıyordu. Bizim stadımızda yapılması da Atamızın Fenerbahçe’ye olan sıkı bağının da bir göstergesi olarak ifade ediyorum. Bu ulusal günler hepimiz için çok duygulu. Ay-yıldızlı al bayrağımız her zaman sonsuza dek dalgalansın. Fenerbahçemizin doğum günü kutlu olsun. Nice 100 yılları kutlu olsun. Sonsuza dek var olsun ve her daim bu ülkeye örnek olmaya, bu ülkenin aydınlık geleceğinde rol almaya, Türk gençliğine yatırım yapmaya ilelebet devam etsin. Fenerbahçemizin kurucuları olarak tarihe geçen Necip Okaner ve Ayetullah Bey ile Ziya Songülen başta olmak üzere, Fenerbahçe’nin bu günlere gelmesi için mesai harcayan, emek veren, gece gündüz çalışan başkanlara, yöneticilere, profesyonellere, formasını taşıyan sporcularına minnet ve saygılarımızı iletiyorum. Bugün aramızda olmayanlara da Allah’tan rahmet diliyorum.
Pek çoğuna Burak bey teşekkür etti. Öncelikle çalışanlarımıza teşekkür ediyorum. Bazıları dönüşümlü bazıları her gün işler aksamasın diye buraya gelen herkese sonsuz teşekkür ediyorum.
Futbol takımımıza teşekkür ediyorum. İnisiyatif kullanarak, İstanbul Valiliğimizin Vefa Kolisi kampanyasına destek oldu. Onlar para topladı biz fikri gerçekleştirdik. 33 bin koli ihtiyaç sahiplerine teslim edilecek. Ramazan ayının son haftası ya da bir sonraki hafta koliler teslim edilecek.
Kulüp tarihinde ilk defa personelimiz sigortalandı. Kolay değil bu mali durumda. Türk sporunun yanında olan HDI sigorta, küçük büyük takım onlar için hiç önemli değil, birçok destekleri var. Bizimde sponsorlarımızdan. Personel sigorta konusunda bizimle iş birliği yaptılar. En iyi imkanları sundular. Hem Türk sporu hem de Fenerbahçe için yaptıkları için teşekkür ediyorum.
İnsan Kaynakları departmanımız insan sermayesine çok önemli yatırım yapıyor. Bunların neticeleri ileride çıkacak. Her zaman dedim bir kurum insan sermayesinin kalitesi ile fark yaratabilir. Maç sonuçlarını şu an etkilemiyor. Geleceğimiz için atılan tohumlar için insan kaynaklarına bu güzel çalışmaları için teşekkür ediyorum.
Muzaffer Yıldırım’a teşekkür ediyorum. Bir konu daha öncü ve ilhan kaynağı olduk. Sokağa çıkma yasakları konuşulurken, hiçbir şey belli değilken, önlem aldık. Oyuncularımızı kendi evlerinde mümkün olduğu kadar yaptıkları egzersizlere en yakın ortamı sağlayabilmek için önlemler aldık. Bunlardan bir tanesi evlere fıtness araç gereçlerin dağıtılmasıydı. Sokağa çıkma yasağı ne zaman belli olacak bilmiyorduk. MACfit ve Life Fitness şirketlerine Muzaffer beyin öncülüğüyle çok teşekkür ediyorum. İki telefon görüşmesi ve 48 saat sonra ihtiyacımız olan bütün ekipmanlar futbolcularımızın evindeydi. O sayede çok iyi online idmanlar yapabildik. Sonradan öğrendim ki hem Beşiktaş hem de Galatasaray onların bu imkanlarından yararlanmışlar. Bizleri kırmadıkları için onlara çok teşekkür ediyorum. Dayanışma ruhu bu. Bunu bedelsiz yaptılar. Haftalarca kapalı olacak fitness şirketlerindeki aletleri hiç olmazsa sporculara kullandırttılar. Getir firmasına teşekkür ediyorum. Hem 65 yaş üstü üyelerimize ve kombine kart sahiplerimize hem çalışanlarımıza geliştirdikleri müthiş sistemle kolileri dağıttılar. Onlarla iş birliğimizin ileriye dönük büyümesini arzu ediyorum. Onlar bizi kırmadılar, her türlü isteğimizi yaptılar. Her türlü esnekliği gösterdiler. Son olarak Medical Park’a teşekkür ediyorum. Medical Park bu sıkıntılı dönemde gerek kendi tesislerine gerek bizim tesislerimizde ne zaman ihtiyacımız olduysa ne zaman rica ettiysek koşarak geldiler, testleri yaptılar. Sonuçları en kısa zamanda çıkarmaya çalıştılar. Bir dediğimizi iki etmediler. Onlara da teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle bizi takip ettiğiniz için teşekkür ediyorum, bu programı organize edenlere teşekkür ediyorum. Vefa Bey’e onay verdiği, kabul ettiği için teşekkür ediyorum. İnşallah temmuzda yapacağımız toplantıda hep beraber olabiliriz eski günlerde olduğu gibi.
Umarım ailecek hayırlı bir Ramazan ayı geçiriyorsunuzdur. Bu süreç çok
kötü bir süreç olmasına rağmen yanında getirdiği iyi unsurlar da var;
kendimize vakit ayırma, ailelerimize vakit ayırma, bazı şeyleri
sorgulama gibi. Bir akıntıya kapıldık gidiyoruz, yaşamımızı böyle
sürdürüyoruz ama hiç olmazsa o akıntıdan biraz sıyrılıp insanların
kendileriyle ilgili plan yapmasına vesile oldu. Tabii ailelerle
kaynaşmaya sebep oldu. Ben şahsen aylardır çocuklarımla geçiremediğim
vakti geçirdim. Umarım herkes için de böyledir. Önemli olan önce sağlık,
kurallara uymak ve bu süreci bir an evvel atlatmak. Şimdiden herkesin
Ramazan Bayramı’nı kutluyorum. Hep beraber nice bayramlar geçirmeyi
diliyorum.”
Fenebahçe Başkanı Ali Koç konuşmasının ardından Yüksek Divan Kurulu
Üyelerinin sorularını yanıtladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder