Sayfalar

8 Eylül 2020 Salı

Pierre Gasly’nin zaferi neden çok önemliydi?

Pazar günü öğleden sonra Twitter’a girmişseniz ve Formula 1 takip etmiyorsanız, muhtemelen anasayfanıza bir Fransızın sevinç görüntüleri onlarca kez düşmüştür. Evet, Gasly tarih yazdı. Peki bu zafer neden bu kadar önemliydi?

Formula 1, genel olarak tüm dünyada her Grand Prix ile gündem olmaya devam ediyor. Ancak bu sporu derinlemesine takip edenler, son 5 sezonda olduğu gibi bu sezon da aslında çoğu şeyden şikayetçi. Mercedes’in yakaladığı dominasyon, Mercedes’in bir diğer pilotu Valtteri Bottas’ın bile Lewis Hamilton’a yaklaşamaması eleştirileri de beraberinde getiriyor. Burada eleştiri kelimesi tepkileri anlatmak için hafif kalabilir.
Zaten herhangi bir sporda yaşanan büyük üstünlük izleyenler tarafından çoğunlukla eleştirilir. Ancak bu kez durumlar farklı çünkü Formula 1 izleyicisi, Hamilton istediği kadar birinci olsun, o “her an” olabileceklerin ihtimali, hep bir “umut” olması, orta sıralardaki mücadele, Williams’ın 18. olması gibi sebeplerden bile mutlu olabiliyordu.
Bu sezon ise bazı şeyler değişti. Koronavirüs döneminden sonra spora aç kalan spor severler Avusturya yarışıyla beraber bu açlıklarını giderebileceğini düşünüyordu ama olmadı. Geçişin az olduğu, sürprizin yaşanamadığı, inanılmaz makinelerin inanılmaz insanlarla buluştuğu ve araç seslerinin bile bir uyuyan bir insanı uyandırabileceği bu sporu izlerken uyuyakalmaya başladılar.
Hamilton, pole pozisyonunu rahatlıkla alıyor, yarışa ilk sıradan başlayıp ilk 2 tur geçildikten sonra farkı 5 saniyeye kadar çıkarıyor ve tutulmuyordu. Düşünsenize, Formula 1 izlemiyorsunuz, TRT SPOR Twitter hesabından neredeyse her Pazar şöyle bir tweet görüyorsunuz: " XXX GP'de kazanan Lewis Hamilton." Formula 1 izlemeye başlar mısınız?

İngiliz pilot, şu ana kadar sadece Avusturya’nın ilk yarışında podyuma çıkamadı. Verstappen’in birinci olduğu Büyük Britanya ikinci yarışında ise podyumu tamamlayanlar yine Mercedes sürücüleriydi.
Hatta Hamilton, “Her yarışı kazanmamın sinir bozucu olduğunu biliyorum. Bizi sevmeyenleri de anlayabiliyorum. Schumacher dönemini de izleyen bir taraftarım, o yüzden Formula 1'in nasıl olabileceğini biliyorum. Ben de tekerlek tekerleğe yarışmak isterim.” gibi bir açıklama yaptı.
Aslında tüm bunlar bir anda olmadı. 27 Kasım 2016’da Nico Rosberg şampiyonluğunu ilan ettikten ve hemen ardından emekli olduktan sonra Lewis Hamilton adım adım bu hale geldi. Motor değişiklikleri, takımların ayak uyduramayışına mükemmel işleyen Mercedes sşstemi ve hatasız bir Hamilton eklenince, dominasyon kaçınılmaz olmuştu. 2017, 2018 ve belki 2019’da küçük hatalar yapan Ferrari Alman üreticiye asla yetişemedi. Son nokta da bu sezon oldu.

Koronavirüs olmasaydı, F1 yönetimi rekabeti artırmak için aldığı bir dizi kararı 2021'de uygulamaya koyacaktı. Tüm planlar da bunun üzerineydi. Yeni kurallar 2022’ye ertelendi. Senelerdir yavaş yavaş büyüyen ve Liberty Medya’yı bile ürküttüğünü düşündüğüm bu “uyku” durumunun nasıl aşılacağını herkes merak ediyordu.
‘Vettel spin attı’, ‘Leclerc Q1’de yok’, ‘Verstappen podyumu tamamlıyor’ haber başlıklarının üstüne, 2019 Mercedes’i neredeyse tamamen kopyalayan Racing Point’in podyum mücadelesi vermeye başlaması, 1 sene daha yenilik görmeyecek F1 severleri “çıldırtacak” hale getirmişti bile.
İşte, tam burada, bir yarış ve bir yıldız çıkageldi. Bir hikaye yarattı. L’Equipe’in kutsal Fransa Bisiklet Turu günlerinde başka bir sporu manşete taşımasının sağlayacak kadar büyük bir hikaye. Son Fransız pilot 1996’da yarış kazandığında henüz yürüyemeyen Pierre Gasly, tüm bu olumsuzluklar arasında doğdu, büyüdü ve geçen sene gönderildiği Red Bull’un önünde zirveye oturdu. Yarış normal bir yarış değildi tabii.
İşte yazının sırrı da burada. F1 severler, normal olmayan bir yarış gördüğü için, Gasly, bu insanlara normalin dışında bir zafer tattırdığı için önemli bir zaferdi. Tam zamanında geldi yani. Gasly zaten ayrı bir yazı, kitap, makale konusu.

Bu “normal” sezonlarda bile, -hakikaten normal çünkü sezon sonu play-offları bekliyor gibi sürüyor tüm takımlar- ilgiyi belgesellerle, farklı ülkelere atılan adımlarla, farklı ülkelerden alınan pilotlarla bile yeteri kadar toplayamayan F1 yönetiminin Belçika’daki yarıştan sonra ne düşündüğünü tahmin edebiliyorsunuzdur, toplantıda kesin “Ne yapacağız?” konusu konuşulmuştur. Üstelik sezon başında Vettel’in ayrılık kararı almasına, Sainz’ın Ferrari’ye geçmesine, Ricciardo’nun en büyük rakibi McLaren ile anlaşmasına rağmen…
Burada bir parantez: Evet, F1 hala hiçbir şey olmasa bile milyonları etkileyen ve kendini izleten bir spor.
2019 Hockenheim, belgesellerden ve popüler kültüre kapılıp spora gelenler için ilaç olmuştu. O yarışın ardından tüm yarışların da bir hikayesi, teknik yarışı, Verstappen’in rekabetçiliği vardı.
Bu sezon ise böyle bir şey olmayacağı artık açıktı. İşte bu yüzden “olağanüstü” zafer gerekiyordu. Ve Alpha Tauri’den Pierre Gasly, bu “olağanüstü” zaferi verdi.
Parayı kazanan kazanıyor, Formula 1 sektörü hala genişliyor, 2016’dan beri tekdüze olmasına karşın Türkiye’de bile kitlesini artırıyor, ancak sporun gerçek sevenleri “gerçeklik” arıyor. Gasly zaferi, herkese bu duyguyu tattırdı.
İşte o anasayfanıza düşen sevinç görüntüleri tüm bu duyguların yansımasıydı. O gün, “Bugün günlerden bugün”dü. Twitter bayram yerine döndü. Ve evet, biz bu gazla “uykuya” 1 sezon daha katlanabiliriz. Çünkü yarın yine aynı olacak. Her konuda olduğu gibi, aslında hiçbir şey değişmiyor.


Kaynak : Alperen Delibaş / TRT SPOR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder