Hasenhüttl'ın çalıştırdığı Southampton oynadığı futbolla takdir topluyor. 'Alplerin Klopp'u' lakabını taşıyan Hasenhüttl'ın 9-0'lık Leicester faciasından, bir gecelik de olsa Premier Lig liderliğine uzanan macerasına gelin yakından bakalım.
Ralph Hasenhüttl... 1989 yılında ülkesi Avusturya'nın Grazer takımında başlayan, 2004 yılında da Bayern Münih'in rezerv takımında sona eren futbolculuk kariyeri orta şekerli geçmişti. O da rotasını teknik adamlığa çevirdi ve futbolu bıraktıktan 1 yıl sonra, Almanya'nın Unterhaching takımında, Heribert Deutinger'in yardımcısı olarak antrenörlüğe başladı.
Deutinger, 2 yılın sonunda görevden alındı ancak Hasenhüttl devam etti.
2007'de kulüp, o dönem Kayseri Erciyesspor'dan ayrılan, bir zamanlar
Fenerbahçe'nin de hocalığını yapmış olan Werner Lorant'la anlaştı ve
Hasenhüttl da Lorant'ın yardımcısı olarak görevlendirildi. Ancak kısa
süre sonra alınan kötü sonuçlar nedeniyle Lorant'ı gönderen yönetim,
takımı 40 yaşındaki Hasenhüttl'a emanet etti.
Mart 2007'de 'geçici olarak' teknik direktörlüğe başlayan Hasenhüttl,
tam 3 sene bu takımda çalıştı ve 2010 yılının Şubat ayında ayrıldı. Kısa
bir dinlenmenin ardından Aalen'in başına geçen Avusturyalı teknik adam,
takımını 3. Lig'den 2. Lig'e taşıdı ve 2013 yılında Inglostadt'ın
yolunu tuttu. Burada da 3 yılda takımı 2. Lig'in son sırasından;
Bundesliga'ya getiren Hasenhüttl, Almanya'nın proje takımı Leipzig'le
anlaşarak yeni bir maceraya atıldı.
Leipzig'le çıktığı ilk 13 maçında yenilmeyen, aralarında Dortmund ve
Leverkusen'in olduğu Bundesliga'nın gediklilerini mağlup eden
Hasenhüttl, kader bu ya; ilk yenilgisini eski takımı Ingolstadt'a karşı
aldı. Oynattığı 4-4-2 atak futboluyla herkesin beğenisini kazanırken,
Leipzig'le birlikte kariyerinde ilk defa Şampiyonlar Ligi heyecanı da
yaşadı. Ancak Beşiktaş'la aynı gruba düştü ve Beşiktaş'a iki maçta da
yenilmekten kurtulamadı.
Hasenhüttl'ın oynattığı futbol Leipzig'i Bundesliga'nın ikinci sırasına
kadar taşıyınca, 'en iyi hocaları transfer eden' Premier Lig takımları
peşine düştü. Mutlu sona ulaşan ise sezona Mark Hughes ile başlayan
ancak küme düşme tehlikesini görünce yollarını ayırıp, Avusturyalıyı
göreve getiren Southampton oldu. Yeni işine Arsenal galibiyeti ile
başlayan Hasenhüttl, Southampton'a getirdiği ruh ve oynattığı güzel
futbolla ilk sezonunda ligi 16. sırada bitirerek takımı kümede tutmayı
başardı.
Geçen sezon özellikle 10. haftada sahasında aldığı 9-0'lık rencide edici Leicester yenilgisi Hasenhüttl'ın 'İngiltere'ye hoş geldin' hediyesi olmuştu. O süreçte art arda çıktıkları 8 maçı da kazanamadılar. Ancak yönetim ona ve projesine güvenmişti. Kendisi de durumun farkındaydı ve Telegraph'a verdiği röportajda; "Birçok menajer 9-0 yenildikten sonra tekrar takımın başında maça çıkma şansı bulamaz" diyordu. Kulüp CEO'su Martin Semmens, maç sonra ilk idmanda tesislerdeydi. Fakat hocasını kovmak için değil aksine ona destek olduklarını göstermek için: "İnsanlara 'bir planımız var ve Ralph bizi içinde bulunduğumuz durumdan kurtaracak' mesajını vermek önemliydi. Gidebileceğiniz iki yol var; pes etmek ya da savaşmak. Ralph'in bizim için doğru adam olduğundan bir an bile şüphe etmedim."
İnişli çıkışlı bir ilerlemenin ardından ligi 11. sırada, Premier Lig için hiç de fena sayılmayacak bir yerde bitirdiler. Everton, Newcastle, West Ham gibi bu ligin gediklisi takımlar, başlarında daha tecrübeli hocalarla Avusturyalının gerisinde kalmıştı.
53 yaşındaki teknik adam 9-0 faciasının ardından döndüğü 4-4-2'de
ısrarlı bir şekilde devam etti. Bu sezonu da peş peşe
Palace-Brentford-Tottenham yenilgileri ile açsa da ısrarını sürdürdü ki
bu 3 maçta 8 gol yiyip sadece 2 gol atabilmişti. Hasenhüttl'ün oyunu
Wolfgang Frank ve Ralf Rangnick'in kurucusu olduğu 'Alman Okulu'
öğretisinin bir devamı niteliğinde. Yüksek şiddetli baskı, kusursuz
geçişler ve oyunun temposunu bir anda değiştirebilen ters yön pasları.
Rangnick tedrisatının sonucu o da tıpkı Nagelsmann gibi 4-4-2'yi sadece
elmas formunda değil, 4-2-2-2 şeklinde kullanıyor. Ings ve Adams'ı
merkez forvet oyuncuları olarak kullanırken Redmond ve Armstrong hem
merkezi hem kanatları kontrol altına alabiliyor. Merkezde ise ligin en
iyi top kullanan orta sahalarından Ward-Prowse'a sahipler. Bu sayede
geçişlerde hızlılar ve topla oynayacakları zaman pozisyon almada
mahirler.
İşin bir de topun rakipte olduğu -ki kimi zaman maçın büyük çoğunluğu olabilir- anlar var. Burada Hasenhüttl'ın felsefesi kendisi gibi Wolfgang Frank'ın öğrencilerinden olan Klopp'tan ayrılıyor. Evet, o da Alman meslektaşı gibi topun kaybedildiği anda ve rakip yarı sahada iken tekrar kazanılması için baskı uygulama taraftarı ancak 'gegenpress'ten ayrıldığı nokta şu: Oyuncularından baskı sırasında rakibi sahanın bir köşesine çekmeyi, orada sıkıştırmayı ve ters kanada uzun top oynamak zorunda bırakmalarını istiyor. Topun olmadığı alandaki oyuncularını da buna göre konumlandırıyor. Tüm bunlar Southampton'a futbolun temel kuralını en iyi şekilde oynama imkanı sunuyor aslında: Top sendeyken açıl, top rakipteyken kapan. Tabii tüm bunlar antrenmanlarda çok iyi çalışmayı gerektiriyor. İngiltere'de kimilerine göre Hasenhüttl ve Bielsa takımları fazla otomatikler. İkisi de şablonlarla çalışıyor. Futbol takımından çok bir basketbol takımı gibiler.
Almanya'da lakabı 'Alplerin Klopp'u olan Hasenhüttl futbol dünyasının alışık olmadığı teknik adamlardan... Örneğin; 2013 yılında Dortmund ve Mönchengladbach'ın kamp yaptığı sahaları gören dağlık bölgelere gitti ve dürbünle idmanlarını izleyip, notlar aldı. Annesi Avusturya'da ünlü bir müzisyen ve modacı, babası ise saygın bir ressam olan Hasenhüttl, zorlu maçların ardından evine gelip piyanosuyla Queen ya da Elton Jonh çalarak rahatlıyor. En sevdiği şarkı ise Bohemian Rhapsody.
Kaynak: Serkan Akkoyun / TRT SPOR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder