Son dönemde Süper Lig’e, zayıf görülen kariyer grafiğine sahip “keşif” oyuncuları damga vuruyor. Bu oyuncuların saha içi performansı ve katlanan değerleri, ‘doğru transfer modeli’ tartışmalarına yanıt olabilir mi?
Transferler, gerek ekonomik boyutu, gerek yaş durumu, gerekse sakatlık ve kötü performans ihtimalleri bakımından başlı başına risk taşıyor. Avrupa’da, kendi ekonomik düzenini sürdürülebilir hale getirmek isteyen kulüpler, bu riski avantaja çevirebilmek için, ideal yaşta ve düşük maliyette futbolcuları keşfedip, yeterli performans aldıktan sonra ihraç etmeyi tercih ediyorlar.
Son dönemde, Süper Lig’de de bu modelin uygulanış örnekleri artıyor. Peki, yıllardır süregelen ‘doğru transfer modeli’ tartışmalarının yanıtını bulmuş olabilir miyiz? Cevabını birlikte arayalım.
Süper Lig’in yüksek bedelli satışlarına ‘keşfedilmiş oyuncular’ damga vurdu
Son beş yıl içerisinde, Türkiye’den bonservisini katlayarak yurtdışına giden yabancı futbolcuların önemli bir bölümü, henüz kariyerinin olgunluk çağına gelmeden kulüplerimiz tarafından fark edildi.
2014 yılına kadar Arnavutluk’ta oynayan Vedat Muriqi, Giresunspor yetkilileri tarafından bedelsiz olarak ülkemize getirilmişti. Aradan geçen yedi senede, her transferinde kulüplerine para kazandıran Vedat Muriqi için, bugüne kadar toplam 25 milyon avro bonservis bedeli ödendi.
Henüz 18 yaşındayken Rabotnicki takımından 180 bin avro’ya transfer edilen Eljif Elmas da, Vedat Muriqi gibi İtalya Ligi’ne, alım fıyatının tam 88 katına, 16 milyon avro’ya satıldı.
O dönemki ismiyle Osmanlıspor’un, Norveç’in Bodo Glimt takımında oynarken fark ettiği Badou Ndiaye, 2015’te başlayan Türkiye macerası sonrası ülkemizin farklı kulüplerine toplam 23.5 milyon avro kazandırdı.
Bedelsiz geldiği Türkiye’de değerini 13 milyon avro’ya çıkaran Mbaye Diagne, Kasımpaşa’ya 2.5 milyon avro’ya mâl olup fiyatını 4’e katlayarak Ada’nın yolunu tutan Trezeguet ve Konyaspor’un Bosna Hersek Ligi’nden alıp 5.5 milyon avro kazanç ettiği Riad Bajic gibi örnekler, bu modellemeyi yüceltiyor.
Ek olarak, bu futbolcular içerisinde Türkiye’ye en geç adım atan ismin 26 yaşında geldiğini göz önüne alırsak, kulüplerimiz bu yıldızlardan bonservis kadar, en verimli dönemlerinde performans da almayı başarabiliyorlar.
Sezonun parlayan isimleri, “düşük maliyetli yıldızlar” oldu
2020-2021 sezonunda da, uygun ücretlerle kadroya katılan“keşif” transferlerinin kulüplerin yüzünü güldürdüğüne şahit oluyoruz.
Ligin gol krallığı tablosunda zirvede bulunan Aaron Boupendza, alt limit olarak belirlendiği belirtilen 8 milyon avro’luk transferinin gerçekleşmesi halinde, çok kısa sürede değerini tamı tamına 40’a katlamış olacak.
Yine Atakaş Hatayspor’da forma giyen David Akintola ve Fatih Karagümrük’te parlayan Alassane Ndao gibi ideal yaştaki yıldızlar, Transfermarkt verilerine göre, yarım sezonluk performanslarıyla dahi piyasa değerlerini katlamayı başardılar.
Listede, artan değerleriyle Manolas Siopis, Youssouf Ndayishimiye, Levan Shengelia gibi pek çok isim dahil edilebilir.
Şampiyon olmuş takımlarda da benzer örnekler mevcut
Süper Lig’in son şampiyonu Medipol Başakşehir’in yıldızı Edin Visca, 2011 yılında Zeljeznicar takımına yalnızca 400 bin avro ödenerek transfer edilmişti. Yine aynı platformun (Transfermarkt) verilerine göre piyasa değerini 13 milyon avro’ya kadar çıkaran Boşnak yıldız, en verimli yaşlarını geçirdiği Türkiye kariyerinde 200’ün üstünde gole etki ettiği gibi, kulübünün ilk şampiyonluğuna da katkıda bulundu.
Trabzonspor, geçtiğimiz yıl Crystal Palace’tan kiraladığı ve büyük liglerde henüz potansiyelini ortaya çıkaramamış Alexander Sörloth’u kullanarak, kiralık transferden dahi kâr etmeyi başardı. Norveçli golcü, kazandırdığı paranın yanında, bir yıllık dilim içerisinde bordo-mavili ekip adına tamı tamına 44 gole katkıda bulunmayı başardı.
Güncel kadroları incelediğimizde, Marcao, Mustafa Muhammed, Attila Szalai, Caleb Ekuban, Anthony Nwakaeme, Ajdin Hasic, Cyle Larin gibi Avrupa’nın “zirve” kulüplerinde geçmişi bulunmayan ancak verimli yaşlarda transfer edilen, performansları ya da potansiyelleriyle kulüplerini memnun eden ve değerlerini katlayan örnekler mevcut.
Kariyerli futbolcu almak mı, futbolcuya kariyer inşa etmek mi?
Avrupa’nın zirvesinde yer almayan futbol ülkeleri için, uluslararası alanda büyük ekonomilerle baş etmek ve başarıyı daim kılmak günümüzde çok daha zor hale geldi.
Türk futbolu için de, maliyetlerine rağmen kariyerli futbolcuların tercih durağı olmak ya da düşük maliyetli, kaliteli oyuncular için kariyer inşa etmek arasında somut karar vermek gerekebilir.
Son 5 sezonda, transfer dönemlerinden dünyanın en çok kâr eden kulüpleri arasında Avrupa’nın büyük liglerinde olmayan Dinamo Zagreb, Basel, Slavia Prag, Young Boys, Kızılyıldız, Midtjylland gibi ekipler yer alıyor. Üstelik, başta Slavia olmak üzere ekonomisini belirli bir çizgiye getirebilmiş kulüpler, uluslararası kupalarda istikrarlı olarak aşama kat etmeye başladılar.
Benzer bir tablonun gerçekleşme ihtimalinin mevcut olduğunu ülkemizde de görebiliyoruz. Zira 2015’ten bu yana, 5 milyon avro ve üzeri bedel ile ligimizden yurtdışına ihraç edilen 20’den fazla futbolcu bulunuyor. Bu yıldızların bir bölümü, gittikleri ülkelerde başarılı performans sergileyerek Türkiye ligleri adına da olumlu referans sunuyor.
Başarılı örnekler, kulüplerimiz için kalıcı transfer modeli olabilir mi?
2010’lu yılların ilk diliminde, yalnızca 6 kulübün transfer dönemlerinde kâr edebildiği Türk futbolu, 2015’ten bu yana sayıyı 16 kulübe çıkardı.
Bu bağlamda, mali zorluklarla mücadele eden kulüplerimizin, yönelimlerini sıklaştırdığı “keşfedilmiş futbolcular” üzerinden kalıcı bir transfer modeli belirlemeleri mümkün olabilir.
Bu arzunun sürekli hale gelmesi, zamanla potansiyeli çok daha yüksek ve kendisine gelişim durağı arayan genç yıldızlar için Türkiye’yi öncelik haline getirmelerini sağlayabilir.
Kulüplerin, birçok anlamda olumlu sonuç alabildiği “keşif” transferleriyle kalıcı bir model oluşturmaya çalışıp çalışmayacağını bizlere zaman gösterecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder