Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri'nde ekonomi basınından gazetecilerle bir araya geldi.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, kulübün ekonomik durumuna dair bilgiler verdi ve soruları cevapladı.
Fenerbahçe Televizyonu'nda yayınlanan programa Fenerbahçe Başkan Vekili Erol
Bilecik de katıldı.
Başkanın açıklamaları ve sorulara cevapları şöyle:
“Geldiğiniz ve katıldığınız için teşekkürler. Hep futbol konuşuyoruz;
'hangi hoca olacak, ne transfer yapıldı, şunu daha önce yapsanız nasıl
olurdu?'. Ancak kimse büyük resmi konuşmuyor. Bankalarla yeniden
yapılandırma yapıldı. Kulüpler nerede? Finansal tablo ne durumda?
Düzelme mi var, bozulma mı var? İki yönde de hareketlerin ne kadarı
kulüplerden kaynaklanıyor, ne kadarı kulüplerin kontrolünün dışındaki
hareketlerden -kur hareketleri veya devletimizin aldığı belli kararlar
gibi- Avrupa-Türkiye ne durumda? Ben 3 senedir ‘ara açılıyor açılıyor’
diyorum, ne yazık ki 3 sene sonra hala ara açılıyor demek durumundayım.
Tabii pandemi hepimizi etkiledi. Spor muhabirlerimizle beraber olduğumuz
zaman onlar genelde bu tip konuları çok merak etmiyorlar. Daha
konjonktürel, anlık, günlük, haftalık veya X medyaya yansıyan bir
fısıltı haberinin doğru olup olmadığını sorgulayıp oradan başka neler
çıkar, öyle bakıyorlar. Onların da doğal hakkıdır. Sonuç itibariyle spor
sayfalarında yazıyorlar ama tabii sizlerin soracağınız sorulara bağlı
olarak inşallah bugün sizlerden gelecek sorulara göre büyük resmi de
biraz tartışabilme imkanımız olur. Çok rakam konuşuruz diye, konuşma
ihtimalimiz var diye bazı tablolar paylaştım. Sizlerden gelecek sorulara
göre bazılarını kullanmayı düşünüyorum. Hiç soru gelmese de bazılarını
muhakkak kullanmayı düşünüyorum. Türkiye’deki bütün kulüpler sıkıntılı
durumda. Biz biliyorsunuz bir kulüp almayı düşünüyoruz veya işbirliği
yapmayı düşünüyoruz dedikten sonra inanamazsınız, sıkıntıda o kadar çok
kulüp varmış ki onlarca kulüp ismi yağıyor. Bu da bana sıkıntıyı
gösteriyor ama esasında en büyük sıkıntı özellikle 3 büyük kulübümüzde. 3
büyük kulübümüz arasında da en sıkıntılısının Fenerbahçe olduğunu da
sizlere söyleyebilirim. Dolayısıyla ne arzu ediyorsanız en eldivensiz
şekliyle sormanızı rica ediyorum. Cevaplayamayacağım bir şey olursa da
arkadaşlarım var, Erol Bey var, onlardan da müsaadenizle destek
alacağım.
YENİDEN YAPILANDIRMANIN ŞARTLARINDAN BİRİ AMATÖR BRANŞLARA FUTBOLDAN KAYNAK AKTARILMAMASI
Gelir gider dengesizliği karşısında bir futbol kulübünün nasıl
yaşayacağı, ayakta kalabileceği sorusu üzerine Başkan Ali Koç, şöyle
konuştu: “Stabil bir TL olsa yine de yönetilebilir ama TL’nin son 4
yıldaki performansı ciddi anlamda belimizi büktü. Burada her zaman dile
getiriyoruz; kulüplerin yarattığı ekonomi öncelikle faiz ödeyebilmeli.
Kulüplerin yarattığı ekonomi şu an faizlerini bile ödeyemeyecek noktaya
geldi. Bizim yanılmıyorsam 76 Milyon Euro faiz giderimiz var. İşte o da
aşağı yukarı ürettiğimiz ekonomi ve ürettiğimiz ekonomi derken normal
bir dönemde yani pandemisiz bir dönemde ürettiğimiz ekonomiyle beş aşağı
beş yukarı aynı noktaya geliyor. Sorunuzun kısa cevabı imkansıza yakın!
Dolayısıyla şapkadan tavşan çıkarmamız gerekiyor. Devletimiz, Ziraat
Bankası’nın önderliğinde Bankalar Birliği’nin bir borç yapılandırmasını
kulüplere yardımcı olmak, destek olmak amacıyla hazırladı. İlk raunda
biz girmemiştik, sizin de ifade ettiğiniz gibi çünkü bizim girmemiz söz
konusu değildi. Girdiğiniz gün temerrüde düşüyordunuz. Devlet, diğer
bankalar, kulüpler bunlar ciddi kurumlar, kuruluşlar ve hepimiz daha
birinci gün imza atıldığı zaman o anlaşmanın yürümeyeceğini ve temerrüde
düşeceğini bilerek yola çıkıldı. Biz, o yola girmedik. Hem bize sunulan
yapıya hizmet edemeyeceğimizi, karşılayamayacağımızı bildiğimiz için
bununla beraber de Yönetim Kurulu’na ve özellikle de Başkan’a çok ağır
yaptırımlar uygulanıyordu, girmedik! Girmezken de özetlersek dedik ki,
‘düğmeyi neden başından yanlış ilikleyelim?’ Hepimiz bunu biliyoruz. En
doğru sizsiniz, en gerçekçi sizsiniz, en ilkesel yaklaşan sizsiniz ama
verilen talimatta bu yönde. Tabii 1 sene geçtikten sonra bunun
yürümeyeceğini herkes gördü. O dönemde biz bunu en çıplak haliyle, en
şeffaf haliyle dile getirdiğimizde ‘ya devletle kavga mı ediyorsunuz?’
diyen bazı diğer kulüp başkanları da aynı noktaya geldi. Burada yeri
geldiği için Sayın Hüseyin Aydın’a da çok teşekkür ediyorum,
ekibine, Berin Hanıma, DenizBank’a ve diğer tüm bankalara, Halkbank'a,
Yapı Kredi'ye, hepsine çok teşekkür ederim. Çünkü onlar da manevra
alanları çok sınırlı bir alanda bunu kurguladılar. 2+10 olacaktı ve
gazetelerde de bu çıktı. Bizim aslında anlaştığımız 2+10’du. 2+10’un
sonunda ne olacaktı? Anapara sıfıra inecekti. Fakat son dakika bir
manevrayla bunun 2+7 olacağı söylendi. Artık siyasi sebepleri mi var, ne
sebepleri var bilmiyorum ama biz de çok şaşırdık. Hatta kamuoyu da bu
fikri satın almıştı. Sonra 2+7 dendi. 2+7’de borcun sıfırlanması söz
konusu değil. 2+7’de anaparanın %45’i halen ödenmemiş olacak.
Dolayısıyla bir yapılandırmayla beraber 2+10’a gelmiş gibi yani akıllıca
bir kurgu sağlandı. Ama bu arada ne oldu? 6 ay geçti, biz eylül ayında
bunun yapabilseydik %8-10 bilemediniz 12 faiz konuşurken şimdi
18-20’leri konuşuyoruz. Bildiğiniz gibi ben bir bankanın Yönetim Kurulu
Başkanıyım ve bu banka son 2 yıldır kredi vermekten çok kredi
yapılandırmalarıyla enerjisini harcıyor. Ve bunlar arasında hiç
bilmediğini ufak şirketler de var, bireyler de var, hepimizin bildiği
zamanında hepimizin kredi vermek için yarıştığı Türkiye’nin en bilinen,
en marka değeri yüksek şirketleri de var. Şimdi biz bu yapılandırmada ne
yapıyoruz? Süreleri uzatıyoruz, faizleri indiriyoruz, gerekirse bir
nebze anaparadan siliyoruz, çoğunda da birikmiş faizden siliyoruz, hatta
bazılarında sıcak para da veriyoruz. Şimdi bizim yapılandırmaya
bakarsak yine de devlete yaptığı için teşekkür ederim ama biz, futbol
kulüpleri futbol sektörü ki pandemiden dolayı şu an en çok etkilenen
sektörlerden biriyiz ve sıfır destek alan bir sektörüz! Bizde ne bir
faiz silinmesi oldu, ne bir anaparadan indirme oldu, ne faiz oranlarında
bir esneklik sağlandı..Yani benim alışık olduğum ve
müşterimiz yüzebilsin, gemisini yüzdürebilsin ve bir şekilde borcunu
ödesin diye sağlanan esnekliklerin, tavizlerin hiçbirisi
kulüplere verilemedi. Şimdi şikayet edecek durumda da değiliz. Bu bize
büyük bir nefes aldırdı. Diyeceksiniz ki nasıl ödenecek bu borç? Burada
sadece Türk futbolu biter diye düşünmemek lazım. Bu kulüplere genç
cumhuriyetimizde bir misyon yüklenmiş. Sporu bu ülkeye, bu yeni
cumhuriyete yayma sorumluluğu. Onun için bizlerin bu kadar çok branşları
var. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş bir alanda rekabet ettiği zaman
ciddi anlamda o spor gelişiyor. Yeniden yapılandırmanın şartlarından bir
tanesi de bu amatör branşlara futboldan hiçbir kaynak aktarılmayacak.
Haklı bir talep, haklı bir şart ama başta biz olmak üzere camialar artık
bir karar verecek: Bizler bu branşlarda şampiyonluğa mı oynayacağız,
yoksa onları unutup kümeden düşmemek kaydıyla sadece Türk gençlerinden
oluşan takımlarla mı rekabet edeceğiz? Fenerbahçe için bu sene sportif
açıdan kötü oldu ama rekabet ettiğimiz her takım branşında final
oynadık. Hepsinde final oynadık. Küme düşen takımımız yok. Bazı
kulüplerde voleybolda mesela.... Bizde bu olsa yer yerinden oynar. Ama
artık bunu sürdüremeyiz. Bizim bu seneki amatör branşlardaki maliyetimiz
aşağı yukarı 28-30 Milyon Euro. Bir şekilde bu kaynağın yaratılması
lazım ve neredeyse çok az yani ciddi hiçbir geliri olmayan, tamamı açık
olan bir bütçeden bahsediyoruz. Bu 3 büyük kulüp kimlerle mücadele
ediyoruz? Devlet bankalarıyla, devlet kurumlarıyla.. Mesela basketbolda
biz özel sektörün en önemli kurumlarından bir tanesinin takımıyla
oynadık. Onlar masraf yazabiliyorlar, pazarlama masrafı diyebiliyorlar.
Devletin takımları en kötü şartlarda kamu zararı deyip geçebiliyor,
görev zararı bankalarda.. Ama biz bunlara karşı mücadele etmeye
çalışıyoruz. Nereye kadar edebiliriz? Buralarda mücadele edebilen
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın sağlıklı olup, mücadeleci
olup Avrupa’da rekabet edebilir halde olması mı Türkiye’de bu sporları
yayar? Ya da kamu kurumlarının sadece özel sektör kurumlarının
birbiriyle rekabet etmesi mi yayar? Bakınız Fenerbahçe, rüyamsı bir
kadın voleybol dönemi geçirdi. Dünya Şampiyonu oldu ve Türkiye’deki kız
voleybol spor okullarında yer bulamaz oldu veliler! O kadar yayıldı. Bir
branş örneği veriyorum. Dolayısıyla böyle bir yola girdik, nasıl
ödeneceğini de söylemek gerekirse ben bunu aslında sonunda söyleyecektim
ama şurada sizlerle paylaşacağımız tablolardan bahis gelirlerinin yer
aldığı tabloyu alalım…
DİJİTAL DÜNYADAN ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA GELİR BEKLENTİMİZ 150-200 MİLYON
Meliha Hanımın sorusunun cevabı iki yol. Bir, gelirlerini artıracaksın
iki, maliyetlerini düşüreceksin. Bizim bu sene takım bütçesinden %20
düşürmemiz bekleniyor, TL üzerinden. Son söyleyeceğim aslında çok
önemli. Bu borçlar nasıl ödenecek? 3 tane yolu var. Gelirler artacak,
masraflar azalacak. Gelirler nasıl artacak? Bir sportif başarı olacak.
Sportif başarı hem Avrupa’dan gelen parayı artırıyor, hem tribün
gelirlerinizi arttırıyor, kombine satmanızı fazlalaştırıyor, sponsor
cazibenizi arttırıyor. İki, işin ticari tarafı var. Mesela bizim
gördüğümüz en önemli artış dijital dünyada. Önümüzdeki yıllarda,
100-150-200 milyon ticari gelir beklentimiz var. Geçen sene bismillah
dedik, YouTube’u başlattık. 5-6 milyon gelire geldik. Kripto
yapacağız... Başlangıçta bizim bunlardan 100-150 milyon gelir elde
etmemiz gerekiyor. Diğer bir konu gelirlerimizi nasıl arttıracağız?
Elimizde gayri menkuller var. Bunları belki de devletimizin de omuz
vermesiyle daha iyi konumlarda geliştirebilme imkanlarını sorgulamamız
gerekiyor. Gayrimenkul-emlak furyasını kaçırdık. Kenan Evren Lisesi 10
sene evvel bizim olsaydı, hakkımızın icap ettiği gibi; belkide bu
yakanın Bağdat Caddesi’nin, Kalamış’ın en özel gayrimenkul gelişim
projesi olacaktı ama o kadar dükkanlar, rezidanslar, oteller, hastaneler
o kadar gelişti ki, eski cazibesi yok. Bir sürü yatırımcı ile
konuşuyoruz. Geçmişte düşünülenlerle bugün geldiğimiz noktada çok büyük
fark var. Tabi genel ekonomik durumda bunu etkiliyor.
Bahis gelirleriyle ilgili bir soru üzerine Ali Koç, "Bir
diğer gelir yaratma olayı bu. Biz diyoruz ki buradan bize para da
vermeyin. Kaynaktan kesin, borçları ödemeye gitsin. Spor Toto, İddia
gelirleri. Toplam havuza bakalım. - (Tablolar ekrana geliyor) - 2012
yılında toplam legal bahis havuzu 6.2 milyar TL. O zaman TL’miz çok
kuvvetli olduğu için de bunun dolar karşılığı aşağı-yukarı 3.5 milyar
dolar. 2012’den 2020’ye geldiğimizde TL havuzu 60 milyara geliyor.
Devlet bazı uygulamalar yapıyor. İllegal bahisi, legal duruma getiriyor.
Legalin pastası artıyor. Bizim hesaplarımıza göre aşağı yukarı bugünkü
bahis pastası 90 milyar. Bunun 60’ı legal. Dolar olarak baktığımızda TL
gibi 10 misli büyümüyor. 3.5 milyar dolar, 8.5 milyar dolara geliyor.
Büyük bir para. Net kaynağa, diğer deyişle dağıtılabilir kaynağa
bakalım. 2012’de 2.7 milyar TL iken, bu rakam 2020 yılında 19 milyara
geliyor. Aşağı yukarı 8 misli artıyor. Dolar karşılığı ise 1.5 milyar
dolardan, 2.7 milyar dolara geliyor. Bütün bahis oynayanlar, bayilere
falan her şey dağıldıktan sonra kemiği çıkartıp, bonfilesi bu kalıyor.
Kurala kanuna göre %40 ile 83 arasında bir dağılım gerekiyor. Türkiye
ligi mevcut durum %64. Legal bahis pastasının ne kadar büyüdüğünü
sizlere anlattım. Bunlar dağıtıldıktan sonra da kalan net parayı TL ve
dolar olarak anlattım. Bugün hatırı sayılır bir meblağ 2.7 milyar dolar
kalıyor.
Kamu gelirleri 1.8 milyar TL’den geçen sene bu raporlara göre 7.5 milyar
TL’ye geliyor. Yani net, dağıtılabilecek kaynağın %79’u bugün devlete
gidiyor. 2012’de 71, 68 ile 79 arasında bu rakam oynuyor. Pasta bu kadar
büyürken, kulüpler için durum ne oluyor? Spor Kulüpleri isim hakkı,
2012 yılında kulüpler 235 milyon lira, dolar karşılığı da 131 milyon
dolar, dağıtımdan para alıyorlardı. 2019 yılında bu rakam 312 milyon
liraya çıkmış. 235’ten 312’ye çıkmış, büyümüş ama 131 milyon dolar olan
rakam kur hareketlerinden dolayı ne yazık ki, 46 milyon dolara düşmüş.
Burada önemli bir nokta, kulüp payı ve toplam havuz. 2013 yılında toplam
havuzun % 4.5’uğunu kulüplere dağıtırken, bu rakam bugün binde 45,
bugün binde 5’e düşmüş durumda. Yani kazananların kazancı artıyor,
bayilerin, devletin kazancı artıyor, kulüplerinki ciddi oranda azalıyor.
Sayıştay raporuna göre şimdi reklam gideri, devletin aldığı payın
reklam gideri 2012 yılında devletimiz 407 milyon lira reklama harcamış.
Bu rakam 2019 yılında 1.4 milyara çıkmış. Sadece reklam. Nedir o reklam,
o takımın sponsoru oldum, o takımın tribününe ismini verdim. Aslında
2019 yılında Sayıştay raporuna göre reklam için harcanması gereken rakam
2.4 milyar diye belirtiliyor ama gerçekleşen 1.4 milyar 2019’da. Biz de
diyoruz ki, kulüplere can suyu vermek, borçların daha ödenebilir hale
gelmesi için bu kocaman büyüyen devletimizin attığı çok doğru adımlarla
illegali legale çeken yaklaşımlarda bu ekonomiyi yaratan kulüpler
sonuçta çırak çıkıyor. Biz de diyoruz ki %4.5 5 seviyesini tutun
pastadan, ister toplam havuzdan 60 milyardan ister dağıtılacak net 19
milyardan verin ama 4.5, 5 verin. Bize de vermeyin, bizim gibi borcu
olan kulüplere kaynaktan kesin bankalara borç ödemesi kaynaklardan biri
olarak tahsis edin, diyoruz. Bu bence son derece makul, haklı ve
gerçekçi ve çözüm önerisi sunan bir yaklaşım.
Niye illegal vardı? Buradaki oranlar düşüktü. Çeşitlilik azdı. En
önemlisi de canlı bahis. Ben hiç bahis oynamadım ama canlı bahis neymiş,
maçlar oynanırken, bahis yapma imkanı.
Bunlar yoktu ve olanlarda da Avrupa’ya göre daha düşüktük. Devletimiz
bu üç basit konuya müdahale etti. 2 sene 12 milyar olan legal bahis,
oldu 60 milyar. Kulüpler Birliği olarak bu önerinin üstüne gidiyoruz.
İlgili kurumlara yazılar yazdık. İnşallah değerlendirilir. Çünkü kazan
kazan bir senaryo sunuyoruz. (Bu öneriyi) Son dönemlerde götürdük. Yeni.
Borcu olmayan kulüpte hakkını alsın, ihtiyaçlarını karşılasın.
Harcama terbiyesi isteseniz de istemeseniz de oluşmak durumunda. Bugünkü
yapıyla bu iş gitmez. Sizin de ifade ettiğiniz gibi kulüplerin
disipline edilmesi lazım. Bunu nasıl yapıyoruz. Bankalar Birliği ile
yaptığımız anlaşmalar çerçevesinde bize her sene verilen toplam takım
bütçeleri var. Baktığınız zaman bu şekilde tercihen veya mecburen
kendimizi disipline etmek durumundayız ama bu bir geceden bir geceye
olmuyor. Bunu tam anlatamıyoruz ama doğru yoldayız. Belki bu yolculuk
devam ederken, biraz oradan düzeltme, biraz buradan düzeltme ama doğru
yoldayız. Yani bizi biz adam edemedik, UEFA, FFP Türk takımlarını
düzeltemedi, hatta FFP'de tek yanlış istikamete giden ülke bizmişiz.
Bazı ülkelerde takımların hepsi düzelmiş, bazı ülkelerde tamamen
düzelmese de geminin burnunu doğru istikamete çevirmiş. Yani limana
doğru gidiyor. Biz de tam tersi olmuş. Bu işin içinde çıkamıyoruz. AŞ,
dernek, sahibi yok, anlamakta zorlanıyorlar. Müzakere ettikleri yönetim
gidiyor, 3 ay sonra bambaşka adamlar geliyor. Kafaları karışık. Hatta
Türkiye’deki finansal sıkıntılardan bir tanesinin de sahiplik modelinin
olmamasına bağlıyorlar.
FENERBAHÇE LİGDE EN AZ YABANCI OYNATAN İKİNCİ TAKIM
Bunların zincirleme, bazılarının birbirini tetikleyen bazıların bağımsız
sebepleri var. Bizim getirdiğimiz bazı disiplinler, anlayışlar, kontrat
yapılarıyla ilgili artı değer yaratan unsurlar olduğunu söyleyebilirim.
Fenerbahçe Spor Kulübü geçtiğimiz sezon itibariyle maaşlar 502 milyon
TL. Sonrasında diğer giderler var. Uçak, konaklama, ilaç, menajer
ödemeleri…Futbol A.Ş’nin toplam gideri 646 milyon. %20 inmesi bizden
beklenen, 502 milyon TL olan. Oraya kadar olanlar garanti ücretler, baş
başları, fesih bedelleri vsvs. Teknik kadronun ücretleri, vergisi vs vs.
Biz göreve geldiğimizde 88.4 milyon Euro olan futbolcu, teknik kadro
maliyetini 55.8’e indirmişiz. Bu TL bazında %27 çıksak da Euro bazında
%37 düşmüşüz. Bizden beklenen Euro bazında 40-45 milyonlara inmemiz. Bu
hem kolay, hem zor. 40-45 ile Türk takımları Avrupa’da mücadele edebilir
mi? Edebilir ama nasıl eder. Bütün yapısal değişiklikleri yaparsanız.
Öz kaynaktan oyuncu üretebilirseniz. Portekiz, Hollanda modeli gibi
devamlı oyuncu ihraç edebilirseniz, yapabilirsiniz. Başka türlü
yapamazsınız. Hem daha uygun fiyatlara oynatacan hem de oyuncuları çok
iyi şartlara satacaksın. Bir sürü Elif Elmas, bir sürü Vedat Muriç
satacaksın. Bunun için de kafaların değişmesi gerekiyor. Şimdi yabancı
kuralını konuşuyoruz. Biz TFF ile mutabık kaldık, bu sene de devam
edecekti ondan sonra da 3 yıllık kademeli indirim olacaktı. Pandemi
döneminde buna bilhassa ihtiyacımız olacaktı. Pandemi de pazar eski
trafik yok. Oyuncuları elden çıkarmak çok daha güç. Zaten finansallarını
kötü ve siz birden bire ekonomik açıdan bunları elden çıkarman lazım ve
senin yöneten federasyonun sana bu işi zorlaştırıyor. Toplantıda
mutabık kalmıştık. Fenerbahçe Göztepe’den sonra en az yabancı futbolcu
oynatan takım. Her maçta 5.5 yabancı oynatmışız. En düşük Göztepe 4.92.
En yüksekte Hatay, 9.12. Öz kaynaktan oyuncu oynatmak, yerli oynatmak
sadece yabancı sayısını indirmekle olmuyor. Tesisler, altyapı
yatırımları. Biz altyapıda hoca bulamıyoruz. Türkiye’nin öyle bir havuzu
yok. Nasıl yurt dışında ilkokul ,ortaokul, liselerde ciddi müsabakalar
yapılıyor. Onların tabanı genişse, biz daha yukarıdayız. Burada bir sürü
yapısal konu var.
Milli takıma daha çok oyuncu gönderen takımlar bonus alabilir. Daha çok
Türk oynatanlar bonus alabilir. Yabancı kriteri de çok yanlış. Sayı da
bir de, 30 yaş üstü transfer edemezsin diyelim. Kalitesine bazı şartlar
getirelim. En yaşlı yabancı futbolcuların transfer olduğu ülke biziz.
Biz yönetime geldiğimizde galiba Avrupa’nın en yaşlı üçüncü takımı
Fenerbahçe idi. Katar’dan önceki son durak, bonservis vermeyim ama
yüksek ücret vereyim, 3.5, 4 milyon Euro verdiğin adamı da elden
çıkaramıyorsun. Bizim tercih ettiğimiz model, yapabildiğimiz kadar;
Pelkas, Szalai gibi 1.5, 2 milyon bonservis verecen ama 500-600 bin
euroya oynatacan. Sattığın zamanda para kazanacan ve genç olacak.
Türkiye bu modele dönmeli. Bunun içinde gençleri hem içeriden hem
dışarıdan bulması lazım. UEFA’nın da dediği ‘Siz dernek yapısındasınız.
Yönetimler bugün var, yarın yok. Dönemler kısa. Dolayısıyla herkes kısa
vadeli çözümlere gidiyor. Uzun vadeli tohumlar atmıyor.’
MAÇ BAŞI ÜCRETLERİ DEĞİŞTİRDİK
Biz kontrat yapılarını değiştirdik. Artık uçak bileti vermiyoruz, tek
tük sponsor arabası dışında araba vermiyoruz. Ev kesinlikle
vermiyoruz. Maç başı ücretleri değiştirdik. Maç başı ücret alacaksan ilk
11 oynayacaksın ve o maçı kazanmış olmamız gerekiyor. Eskiden 90.
dakikada ayağını bas, maç başı primini alıyordun. Dolayısıyla onlar da
maliyetleri düşürmeye çok fayda sağladı. Kadroya giriyorsun mesela, o
maç oynamıyorsun, primin 3’te 1’i ve ya yarısını alıyordun. Ayağın 1
dakika sahaya girse %100’ünü alıyordun. Kazandın, kaybettin, berabere
kaldın… Ama bizde ilk 11 oynayacaksın, minimum 45 dakika oynayacaksın,
ondan sonra alacaksın. O da sınırlı sayıda oyuncuda. Çünkü zaten
dünyanın parasını veriyorsun adam oynasın diye, bir de motive etmek için
ekstra para veriyorsun maç başları, bir de yetmiyor büyük maçlar öncesi
futbolcularımızın prim beklentileri oluyor. Diyorsunuz ya herkes para
kazanıyor, kulüpler kazanmıyor.
Erol Beyle de konuşuyoruz, zaaflarımızdan bir tanesi biz hep gelir
tarafına odaklandık. Tasarruf tarafını ve futbolcu kontratlarını
demiyorum. Zaten orada doğal olarak yapıyoruz da işletme sermayesi
bazında biz herkesten çok personelimiz var. Herkesten çok maliyetimiz
var. Amatör branşlarımızın bütçeleri diğer iki kulübe göre kat kat
üstünde. Bizim ciddi anlamda maliyet tarafına odaklanmamız lazım. Biz
çoğunlukla gelir tarafına odaklandık.
Şunu anlatmam lazım çok çarpıcı. 1,2 ve 3. slaytlara bakarsanız. Çünkü
hep laf ediyorlar; ‘yönetim çarpıtıyor rakamları, doğru söylemiyor,
yanlış açıdan bakıyor, borç yorumlaması doğru değil’ vs…
(1 numaralı tablo ekrana gelir) Bu bizim yaptığımız bir
tablo değil. Bu UEFA’nın hazırladığı bir tablo. 2020 yılında basılmış
ve 2018 sene sonu rakamları alınarak. Tesadüf, bu da bizim geldiğimiz
döneme rastlıyor. Avrupa’nın ilk 20 kulübü. Fenerbahçe’nin burada ters
yönde liderliği var. 28 Şubat 2020’de basılmış bu. Net borç oranı.
Fenerbahçe net borçluluğu ile Avrupa’da 6. sırada. Beşiktaş 15. sırada,
183 milyon Euro borcuyla. Galatasaray ise 17. sırada 175 milyon borçla.
Dördüncü kolona gidelim, yani sondan ikinci kolona gidelim. Net borcunuz
gelirinize göre ne durumda. Bizim net borcumuz gelirimizin 2.9 misli.
Bizden daha kötü olan bir takım var o da Lille, 14.sırada. Beşiktaş’a
bakarsak 1.1, bizden çok daha iyi durumda. Galatasaray’a bakarsak 1.5,
onlar da bizden daha iyi durumda. En son kolona bakarsanız, sanki bu
tablo Fenerbahçe için yapılmış çünkü Avrupa’da tek bir kulüp var net
borcu uzun vadeli değerlerinden daha fazla olan diyor. Bakarsanız son
kolona 1’in üzerinde olan tek kulüp var Fenerbahçe. 1.2 misli.
Beşiktaş’a bakarsak 0.9, Galatasaray da 0.8. Aslında sondan sağdaki
birinci ve ikinci kolonlarda yani kötü anlamda Fenerbahçe Avrupa’da
birinde birinci, ötekinde ikinci.
Aslında geldiğimizde aşağı yukarı böyle bir tabloyla… Bize diyorlar ki
abartıyorsunuz, ediyorsunuz. Bunu biz yazmadık, UEFA’nın çıkardığı bir
rapor. 2018’in sene sonunun rakamlarıyla Fenerbahçe’nin durumu
Avrupa’nın diğer kulüplerinden ve Türkiye’deki ana rakiplerimizden çok
daha kötü durumda.
(2 numaralı tablo ekrana gelir) Bundan sonraki iki
numaraya bakarsanız, en sağdaki grafiğe bakalım. Aslında iyi bir şey
diyor. ‘20 ligde düzelme var’ diyor. Neyin düzelmesi var diyor? ‘Net
borç oranlarında düzelme var’ diyor Yani 20 ligin toplamı 65’ten 2009’da
%40’a düşmüş. Ama ne yazık ki Türkiye’de durum vahim. Türkiye’ye
bakarsanız 3 numarayız. İngiltere ve İtalya’dan sonra geliyor. Tabii
onların borçları çok büyük ama onların ekonomileri de bizden çok daha
büyük. Türkiye Liglerinin toplam borcu 983 milyon Euro olarak tespit
edilmiş o dönemde. Ama bakarsanız sol tarafa bütün ligin bütün
gelirlerinin net borç oranına bakarsanız net borç oranı %131. Yani 1.3.
Türkiye’nin 983 milyon Euro borcu var ama Fenerbahçe, Galatasaray ve
Beşiktaş’ı topladığınız zaman 983 milyonun aşağı yukarı 700 milyonu bu 3
kulüp. Tam rakam 692. Çünkü sahadaki 54.6 o borcu bütün takımlara
bölersen 54.6 milyon Euro takım başına borç var diyor. Halbuki 983’ten
692’yi çıkarıp kalan takımlara bölerseniz o rakam çok daha fazla
düşüyor. Yani durum vahim.
(3 numaralı tablo ekrana gelir) Bir de son UEFA
tablosuna bakarsak, karlı bir yıl daha diyor tablonun başı 20 lig için.
Ama bakarsanız Türkiye’de görüyorsunuz Türkiye’yi. Sadece 4 takım kar
etmiş. En çok zarar eden takım sayısı yine Türkiye’de.
Bunlar genel bir şekilde Türk futbolu Avrupa’yla karşılaştırdığınız
zaman ne durumda, kendi kendimize karşılaştırdığımızda ne durumda,
dışarıdan nasıl gözüküyoruz? İyi gözükmüyoruz. Bunun da sürdürülebilir
olmadığını biliyoruz.
(0 numaralı tablo ekrana gelir) Bu ne yazık ki bizi çok
etkiliyor. Ama sadece futbolcu maliyetlerinde düşünmeyin. Bilet
fiyatında etkiliyor, forma fiyatında etkiliyor, yayıncı gelirinde
etkiliyor. 2016-17’de 1 dolar 3.3 TL iken, şimdi 2020-21 ortalaması 7.6.
Sezonluk ortalama bunlar. Halbuki şu an daha da fazla. Bunlar ortalama.
Her geçen gün daha kötüye gidiyor. Euro baktığınız zaman 2020-21 sezonu
averajı 9.1. Yani aşağı yukarı bu dönemde dolara karşı Türk Lirası %129
değer kaybederken Euro’ya karşı %150 değer kaybediyoruz. Onu bir yere
koyalım. Bu bizi nasıl etkiliyor? Yayın gelirlerine bakalım. En çok
önemli olan. Diyorsunuz ya federasyon mu yönetmeli Süper Lig A.Ş. mi
yönetmeli?
(4 ve 5 numaralı tablolar ekrana gelir) Şimdi Türkiye
başarılı bir ihale yapıyor. 500 milyon dolarlık ihale yapıyor yarısı TL,
yarısı dövizle ödenmek üzere. İhale yapıldıktan ilk sene sonra 500
milyon dolar + KDV olan ilk kesiği yiyoruz. 35 milyon dolar. Neden
yiyoruz bu kesiği? Bir şekilde kur sabitleniyor. Dakika 1 gol 1. Bir
sezon geçiyor ihale şartlarıyla oynanmaya başlanıyor. Oradan 35 gidiyor.
Kur 3.26’da fiksleniyor ama ortalama kur 3.8 olarak gerçekleşiyor. 1
sene sonra 2018-19’da bir daha sabitlenme oluyor, kur 3.8’de
sabitlenirken ortalama kur 5.3. Buradan da bir 84 milyon dolar kaybımız
oluyor. Sonra daha da enteresan şeyler oluyor. 2019-20’ye geliyoruz,
zaten dolar kısmı TL’ye fiksleniyor; 5.80. Oradan bir kaybımız oluyor
ama TFF diyor ki, ‘Yayıncı kuruluş indirim istiyor.’
Tepki açısından bir sürü yapısal konu var yabancı sayısından tutun bu
anlatacağım konuya kadar. Belki de ilk hafta maçlarını kulüpler
oynamamalı. TFF kime çalıştığını, kime hizmet etmek için orada olduğunu,
bizim patronumuz olmadığını, bizim çıkarlarımız için hu markayı
yönettiğini er ya da geç bir şekilde vakıf olacak. Bahiste diyoruz ki,
bu değeri kulüpler yaratıyor ama bundan en az yararlanan kulüpler.
Buraya gelelim. 112 milyon dolar daha gitti mi? Gitti. Daha pandemi yok.
Hatta biz orada federasyona diyoruz ki, bunun bir seferliğe mahsus
olduğunu, normal şartlara döneceğini yazın. Pazarlıkta söyleyin.
Pazarlığı biz yapmıyoruz. İstedikleri zaman gelip bizi
bilgilendiriyorlar istedikleri zaman beIN ile pazarlık yapıyorlar.
Hukuki muhatap TFF. Bazen suça ortak etmek istedikleri zaman ‘siz
istiyorsanız bunu yapalım…’ Ama zaten karar vermişler onu yapmaya.
TFF de Türk futbolundan uzak insanlardan oluşmuyor ki yorumu üzerine
Başkan Ali Koç: Oluşuyor.
Basın mensuplarının Şu anki başkan sizin kulüpte Başkanvekilliği yaptı ifadesi üzerine
Başkan Ali Koç: TFF yönetim kurulu sadece başkan değil. Kocaman bir
yönetim kurulu var. İsimlere bakarsanız anlarsınız kim spora yakın kim
değil. Benim haddime değil onları tenkit etmek ama gerçekleri de
söylemek zorundayım. Neden? Bütün riski biz alıyoruz. Gerektiği zaman
başkanlar yöneticiler kefalet riskine giriyorlar. Seyirci bizim. Stat
yatırımları bizim statlar bizim olmasa da. Futbolcuları transfer edenler
biziz, UEFA’dan ceza yiyen biziz, muhatap olan biziz. TFF’nin kestiği
cezalarda muhatap biziz. Ondan sonra kendi çıkarlarımız ve geleceğimiz,
risklerimiz, yönetim hakkında söz sahibi değiliz.
Bizim 1 numaralı gelirimiz yayıncı kuruluş gelirleri. Dolayısıyla 112
milyon 2019-20’de gidiyor. Hem kur tarafında hem indirimden dolayı.
Diğer taraftan da bu pasta küçülünce Süper Lig kulüpleri dışındaki
kesinti alan tarafları da düşmüyor rakamları. Dolayısıyla bütün düşüş de
Süper Lig kulüplerinin alacağı gelirden oluyor. Sonra 2020-21’e
geliyoruz. Covid indirimi isteniyor. Kurlarda acayip hareket, zaten
sabitlenmiş. Bize göre daha çok dekoder satılıyor, onlara göre ticari
yerler en karlı işletmeler. Kapalı olmaları onların argümanı. Diğer
taraftan bakarsanız pandemi boyunca tek canlı eğlence bu oldu. Şimdi
esas bombayı dinleyin. Ne oldu? 2021’e geldik. Bir 163 milyon da oradan
kaybediyor muyuz? Totalde 4 senede 2 milyar dolar amamız gerekirken 394
milyon dolar –bu rakamlar dolar, Euro değil- kaybımız oluyor. Gelelim bu
seneye. Yayıncı kuruluş son ödemesini yapmıyor. 292,5 milyon liralık.
Diyor ki indirim isterim? Niye indirim istiyorsun kardeşim. O olmadı, bu
olmadı, Fenerbahçe benimle kavga ediyor. TFF maçlarda hani 60 saniyelik
protest vardı. Maç 60 saniye oynanmadı. Onu veriyor, bilmem neyi
veriyor, bir sürü mazeretler veriyor indirim isterim diyor. Yetmiyor, şu
an 2.6 milyar olan rakamı 2 milyara indirmeye çalışıyor. O rakam 2
milyara inmesi ne demek biliyor musunuz?
500 Milyon Dolarlık ihale 215 Milyon Dolar oldu demektir. Önümüzdeki
sezon için ve anlaşamıyoruz. Yani birileri bugüne kadar bu arkadaşlara
sahip çıkmış, tutmuş, kayırmış. Bu dünyanın başka bir ülkesinde olsa
ihaleye fesat karıştırmadan başka bir şey değildir. Adam teklif veriyor,
2016-2017’de belli bir pakete teklif veriyor değil mi? o paket 500
olacak bilmem kaç sene diye teklif veriyor, o paket olmuş 388, 337
normal şartlarda bizim tahminimiz orada gördüğünüz tahmin kolonu (ekrana
yansıtılan tablolar) son durum devam ederse bunu vermeleri lazım; 330
Milyon Dolar. Halbuki adamlar 215 Milyon Doları konuşuyor. Buna
Türkiye’de nasıl müsaade ediliyor, nasıl biz hiçbir şey yapamıyoruz,
anlaşılır gibi değil. Katar gibi bir ülkeye, bu ülke en sıkıntılı
gününde en sahip çıkan, belki de bütün Ortadoğu’yu karşımıza alıp
Katar’ın yanında duran ülkeyiz biz! Ülkenin %80-85’ini temsil eden
kulüplerin yapılan ihale sonrası şartlarına uymayarak bu şekilde mağdur
olmasını Katar’ın bir şirketi nasıl yapabiliyor? Bir yerden bir
güvence almadan bu olmaz. Bakın geçen sezona kadar 394 Milyon Dolar,
şimdi istedikleri olursa 679 Milyon Dolar indirim. 679 Milyon Dolar
indirim almak için ve bu söylediğim tamamen ‘mış’ ya da ‘iddia’ değil.
Yarın öbür gün deseler ki ‘birileri şu kadar para aldı bunu yapmak
için’. Kimse şaşırmaz, yüz milyonlarca dolardan bahsediyorum. Kimse aldı
demiyorum, yanlış yazmayın. Ama biz bunları düşünmek zorundayız. Futbol
kulüplerinin çıkarını düşünen bir sistem buna müsaade etmez.”
Kulüpler Birliği Vakfı’nın bir eylem planı olup olmadığı yönündeki soru üzerine
Başkan Ali Koç: “Bu çok taze bir son durum, inanılmaz rahatsızız.
Geçen sene kavgalar oldu ama federasyonun, kulüplerin yanında olması
lazım. Şimdi biraz geldi, onların da sabrı taşmış. Biraz geç oldu ama
‘günaydın’ derler insana ama ben Federasyona da söylediğim gibi bir
yerden bir şekilde güvence alınmadan bu işler buraya gelmez. Biz sizin
kafanıza silah tutmadık bu rakamı vermek için. Bir hizmet almak için
ihale yapıldı, başkaları da vardı ancak siz aldınız. Tamam, ekonomi
kötüye gidiyor ama benim suçum mu? Yayıncı kuruluşa şurada hak vermemiz
gereken bir konu var: Korsan yayın. Türkiye Cumhuriyeti korsan yayını
engellemeli. Çünkü onlar bu konudan muzdaripler, haklı olarak.
Bazılarına göre 3 kişiden 1’i korsan seyrediyor. Hem beIN Sports’un
çıkarlarını korumak açısından hem bundan sonraki ihaleyi daha cazip hale
getirmek açısından biz bunu yapmak zorundayız. Ve bunu beIN Sports
kendi başına yapamaz. Ne yapılması gerekiyor? İki tane şey: çok küçük
bir mevzuat değişikliği Ankara’yı ilgilendirir; aynı zamanda da servis
sağlayıcıların operatör başına 15-20 Milyon liralık bir yazılım yatırımı
yaparak bunun neredeyse tamamen önüne geçebiliyorsunuz. Burada yayıncı
kuruluşa destek olmamız lazım, burada hakkı ama diğer taraflarda kusura
bakmayın bizden ciddi anlamda dalga geçiyor diyebilirim.”
Aralık ayında yapılacak ihale sorusu üzerine
Başkan Ali Koç: “Son sezona giriyoruz. Bir sonraki sezonun
yayıncısını tespit etmek için en geç aralık ayında ihale yapmamız lazım.
İhale komisyonumuz var. Bu sefer federasyon da bizi işin içerisine
soktu. Orada da birazcık akıllı davranıyorlar çünkü biliyorlar ki ihale
ne olursa olsun bir evvelkinden düşük olacak, orijinalinden. Herhalde
‘kulüpler de böyle istedi’ olsun diye. Ama Süper Lig A.Ş. olsaydı
bunların hepsini kulüpler kendi yapar.
İhale 500 Milyon Doların altına iner mi şeklinde soru üzerine
Başkan Ali Koç: “İner.”
Dijital haklar, ligin isim sponsorluğu bunları da kattığınız zaman?
Başkan Ali Koç: "350, 400 olur. Minimum olmalı. 215, 250, 260 değil".
Türkiye’de bunu verebilecek gruplar var değil mi?
Başkan Ali Koç: “Türkiye’de verebilecek gruplar da olabilir, yurt
dışında da olabilir. Ama artık ‘paylaşım modeli’ çok tercih edilen bir
model. ‘Paylaşım modeli’ nedir? Paketi bölüyorsun, değişik operatörler
diyelim teklif veriyor. O şekilde olabileceğini düşünüyorum. Ama Süper
Lig A.Ş.’nin olmazsa olmazı mesela. Bunları kulüpler müzakere edebilir.
Biz, müzakere etseydik teminat mektubunu bugün paraya çevirirdik.
Sormanız lazım ‘TFF niye çevirmiyor?’ diye. Çünkü teminat mektubu yok!
Katar hükümetinin garantisi var. Hukukçulara göre bunu paraya çevirmek
iki sene sürermiş.
Gençlik ve Spor Bakanı ile bu konuların konuşulup konuşulmadığı üzerine
Başkan Ali Koç: “Hayır. Futbol özerk sonuçta. Bakanımız da çok
yardımcı olmaya çalıştı bu müzakerelerde ama yani teminatın olmaması da
büyük bir skandal. 80 Milyon Dolarlık dava kaybedildi. Kendi tuttuğumuz
hakem bize karşı 3-0 bitti dava. Tahkim’de böyle bir şey olmaz,
Tahkim’de 2-1 olur biliyorsunuz. En azından senin tuttuğun avukat sana
oy verir. Biz bunları anlatıyoruz. Bir kulaktan giriyor diğer kulaktan
çıkıyor, kimse reaksiyon göstermiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Size
bir sürü şey saydım. Bir kişi çıkıp da reaksiyon vermez mi?”
Katar devletinin ya da hükümetin garantisi yazılı olarak belgelerde var mı yok mu şeklinde soru üzerine..
Başkan Ali Koç: “Var ama hemen paraya çevrilen bir şey değil ki..
Teminat mektubu varken niye bırakılsın ki.. Bu yayıncı kuruluşun suçu
değil ki. Yayıncı kuruluşa şapka çıkartıyorum çünkü kendi çıkarları
doğrultusunda çok iyi pazarlık ediyor, çok iyi satranç oynuyor. Hukuksuz
bir şey yapmıyor. Ama birileri devamlı önünü açıyor.”
Avrupa’daki yayın gelirlerinin tablo olarak ekrana yansımasına ilişkin
Başkan Ali Koç:
“Avrupa’da son 4 yılda yayın gelirleri %7,5 artarken Türkiye’de Euro
bazında %27 düşüyor. İngiltere’de bir pandemi indirimi yapılıyor, 5
seneye yayılıyor onun için rakamlarda düşüş var. Bu rakamlara
baktığınız zaman Avrupa’nın 5 ligi %7.3 büyümüş. Burada ne demek
istiyorum? Ara daha da açılıyor! Her anlamda ara açılıyor! Az önceki
rakamlar 280’de tutmuyor diye düşünebilir seyircilerimiz, bu rakam
Avrupa ile karşılaştırdığımız için Euro rakamı, az önceki rakamsa Dolar
rakamıydı. Bu işin yayıncı tarafı. Başka nedir bizim için önemli olan?
Kombine fiyatları. Yayıncıdan sonra en büyük gelirimiz bilhassa büyük
kulüplerin gelirleri bilet, kombine, loca.. Toplam yayın gelirleri
içindeki payları bizde %30 ama Anadolu kulüplerinde %70-80 bilemediniz
90. Kombinede de %20-25 bandında düşünülebilir, yıl yıl değişiyor.”
(Kombine fiyatlarındaki değişim tablosu)
“Şimdi tabloya bakalım: 2015-16 yılında toplam loca hariç bu, kombine ve
maç günü satılan biletler; 77 Milyon TL gelirimiz varken geçen sezonu
pandemi olduğu için saymıyoruz, en son seyircili 2019 -20 sezonunda 105
Milyon TL. Bunu konuşurken şunu ifade etmek istiyorum; bütün kombine
sahiplerinden Allah razı olsun. Biliyorsunuz 2019-20 sezonu son 3 ayı
maçlara gidilemedi. 3-4 mail dışında ‘bana paramı iade edin’ diyen
çıkmadı. Eminim ki öbür kulüplerde de aynısı geçerlidir. Bu sadakat, bu
vefa tekrar sizlerin huzurunda teşekkür etmek istiyorum tüm
taraftarlarımıza. Şimdi biz ne yapmışız? Gelirlerimizi TL bazında %37
büyütmüşüz. Tabii burada sadece bilet fiyatı önemli değil, bir de o sene
ne kadar kombin sattığın da önemli. Ama ben %37 büyürken 24 Milyon
Euro’dan 15.7’ye düşmüş gelirim. Yani %35 küçülmüşüm Euro bazında. Bu
kur hareketlerinin bizi ne kadar etkilediğini daha iyi ifade etmek
istiyorum. Ortalama kombine fiyatlarım da tabloda gördüğünüz üzere TL
bazında %40 artarken Euro bazında %55 düşmüş. Dolayısıyla buradan da bir
darbe yiyoruz.”
Herhangi bir zamanda kur sabitlemesi yapıldı mı şeklinde soru üzerine
Başkan Ali Koç:
“Biz, kur sabitlemesi yaptık. Devlet yaptı; Türk oyuncular Euro ile yapamaz dedi, Euro kontratlar zamanında 5,50 kur..
Kulübümüzün Finans Danışmanı Serdar Yıldız da söz alarak "Bütün finansal
borçlarımızın yaklaşık %80’i dövizli, borçlarımızı Mart 2020’den
başlayarak TL’ye döndük. En son kalan bir kısım vardı. Onu da
konsorsiyum kredisiyle beraber hepsini TL’ye dönerek finansal
borçlarımızda aslında döviz riskimizi tamamen kapatmış durumdayız" dedi.
Başkan Ali Koç sözlerine şöyle devam etti: Forma da bizim için çok
önemli. Her sene 300-350 bin forma satıyoruz. Tablo’da görmüş olduğunuz
üzere bir forma başına fiyat 155 liradan 290 liraya çıkarken Euro
bazında 42’den 31 Euro’ya düşüyor. Yani adam aynı formayı 80-90 Euro’ya
zaten modeller belli, başka renklerde 90-100 Euro’ya satarken burada bu
rakamlara iniyor. Bu niye önemli? Mesela biz geldiğimizde bize dediler
ki, ‘her sene 8 Milyon Euro Adidas’tan para alıyoruz’. Temiz para, hava
parası diyelim, iyi niyet parası diyelim ama kurlar üreticilerin
durumunu öyle bir hale getirdi ki bizim geldiğimiz sene o bedel kalktı.
Yani sıfır (0) alıyoruz. Haklılar. Niye bunu size gösteriyorum? Forma
fiyatı TL’de %86 artarken Euro’da %26 düşmüş, adama cazip gelmiyor. Adet
bazında %36 büyütmüşüz 4-5 sezonda.. %36 daha fazla forma satmışız. TL
olarak %75 artırmışız ama Euro bazında %9. Niye Euro önemli? Giderimin
%80’i döviz bazında. Şimdi bunları size anlattığım zaman hem Türk
futboluna dair tablo çok üzücü, üstüne Fenerbahçe’deki tablo da daha da
üzücü.”
2018 vadesi geçen borçların yer aldığı Tablo-10 üzerine
Başkan Ali Koç:
“Evet, biz taze bir kaynak getirdik. Ben bunları söylemek durumunda
kalıyorum. Bazı taraftarlarımız tepki koyuyorlar ‘hep paradan puldan
bahsediyorsunuz’ diye ama bu, çok ciddi bir mevzu, hafife alınacak bir
durum değil. Biz gelir gelmez kaynak yarattık. Şimdi bu tabloya
bakarsanız biz, getirdiğimiz, koyduğumuz sıcak paranın büyük bir kısmını
bize bırakılan borçlarla buharlaştı. Biz, geldiğimizde futbol tarafına
26,1 Milyon Euro bir evvelki sezondan futbolcular için, sezonlardan da
menajerler için kalmış borç vardı. Bakın tekrar söylüyorum: 26,1 Milyon
futboldan kalan borç vardı! Onun üstüne bir de dernek tarafına
bakarsanız sporcular hariç 6,4 Milyon ve bunlar hemen, acil ödenmesi
gereken borçlar, bir sürü borç kaldı da bunlar acilen ödenmesi gereken
borçlar. Bir de basketbol, voleybola bakarsanız da 6,8 yani toplamda
bizim 13,2 ile 26,1’i birleştirirseniz aşağı yukarı 40 Milyon Euro’ya
yakın bizim dönemimizden önce ödememiz gereken borç vardı. Buna mukabil
bizden önceki yönetim 50 Milyonu sponsorluk olmak üzere 2017 Eylül
ayıyla 2018 Mayıs arası yani seçime kadar olan bölümde 50 Milyon Spor
Toto reklamı olmak üzere 525 Milyonluk kaynak yaratmış. Yani bunun 475’i
yeni borçlanma yapmış. Son 8 ayda bu kadar kaynak girmesine rağmen yeni
yönetime kalan borçlar bunlar. İnşallah biz ayrıldığımız zaman hiç borç
bırakmak durumunda kalmayız, en azından cari borç olarak ama bunun da
üstüne basarak söylemek istiyorum. Niye? Biz bu gemiyi 3 sendir
çevirmeye çalışırken mart ayına kadar yani 2 sene 10 ay bu kulübün en
temel gelirleri olan yayın geliri ve bütün kombine, maç bileti
gelirlerinden 1 kuruş kulübe gelmedi. Bunların hepsi bankalara gitti.
Biz o dönemde bu gemiyi bir şekilde ayakta tutabildik ve finansal
borçları az da olsa indirerek. Dolayısıyla dışarıda atıp tutanlar için
bunları söylemek zorunda kalmak çok üzücü. Ama anlatmaya çalıştığım hani
perfect stone bir laf vardır ‘bütün kötü şeyler aynı anda olunca’ diye
işte bunu iki buçuk senedir yaşıyoruz. Pandemi gelince daha da yoğun bir
şekilde yaşamaya başladık. Buna rağmen buranın borcu atmadı. Buranın
borcu bir kısmı da azaldı. Ana maliyetler olan sportif şubeler
özellikle de erkek basketbol ve futbol azaldı. Ama bunlar bir günden bir
güne değişmiyor, zaman alacak.”
AMATÖR BRANŞLAR KONUSUNDA CAMİA BİR KARAR VERECEK
Amatör branşların kapatılıp kapatılmayacağı yönündeki soruya Ali Koç,
“Bizim finansal borçlarımız yani finans kurumlarına olan borçlarımız
tabloda da göreceğiniz gibi 347 milyondan 272 milyona düşmüş. Niye
düştü? Biz diyoruz ya Spor Toto’yu bize verin kaynaktan bankaları
ödeyin, bizim payımızı artırın. Burada kaynaktan direkt banka
ödemelerine gidiyor. O gelmeyen parayı da biz yarattığımız kaynakla
kulübümüzü bir şekilde idare edebildik. Toplam yükümlülükleri yani
finansal borç dışındaki yükümlülükleri eklediğimiz zaman 612 milyon
Euro’dan 517 milyon Euro’ya düştük. Biz bunu yapmıyoruz yani
uluslararası standartlarda yapılan muhasebede mesela Şükrü Saracoğlu’nun
ismi değişti 90 milyon. 9 milyon çarpı 10. 2015 senesinde imzalandı,
bunu kırdırdılar, o paranın hepsini kullandılar. Ama ben 4 sene daha
yükümlülüğüm var bu parayı verenlere. Yoksa o ismi satarım başkasına.
Bizim muhasebe hesabımızda bu da borç olarak gözükür. Dolayısıyla biz
total yükümlülüklerimizi 612 milyondan 517’ye bu sürede indirdik eldeki
imkanlarla. Hepimiz dertliyiz. Bu iş nasıl dönecek? Amatör branşları
kapatmayı düşünüyor musunuz? Bu camia bir karar verecek. Biz bu kararı
veremeyiz. Genel kurul bir araya gelecek, diyecek ki sadece futbola
odaklanalım, öz kaynaktan oyuncu yetiştirelim. O zaman Fenerbahçe
olimpiyatlara rekor sayıda sporcu yollamayacak. Şimdi 16. Hedef 22
falan. Rekor kıracağız. O zaman Fenerbahçe olimpiyatlara sporcu
yetiştiremeyecek veya çok sınırlı sayıda yetiştirecek. Erkek basketbolu
31 milyondan 19’a indirdik. Ama orada daha fazla indiremeyiz, hatta
biraz daha çıkarmamız lazım. Biz gelmeden önce Doğuş Grubu’nun –onlara
da buradan şükranlarımızı sunalım- seçimlerden önce 11 milyon Euro’luk
basketbol sponsorluğu vardı, kalktı. 8 de Adidas’tan kalktı demiştim. 18
milyon oradan gidiverdi. Ama böyle bir salonunuz varsa, EuroLeague
lisansınız varsa. Dolayısıyla erkek basketbol dışındakilere bu camia
genel kurulda bir karar verecek Fenerbahçe Spor Kulübü bu konuda devam
etmeli mi diye.” yanıtını verdi.
Fenerium’un halka arzının yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruyu Ali Koç, “Fenerium’u yapmayız. Halka açık bir şirket olmanın
yükümlülükleri çok ağır. Bugün filmi 15 sene geri sarsak o günkü
Fenerbahçe yönetimi bence halka arz yapmazdı. 25-30 milyon dolar için
bütün bu regülasyon çekilmezdi, zor.” diye yanıtladı.
Varlık satışının yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruya Başkan Ali Koç, “Bir
de satış yapacak mısınız diye soruyorsunuz. Bizim 1.7 milyar TL
değerinde gayrimenkulümüz var değerlendirmeye göre. Bunun 600 milyonu
salon, zaten ipotekli. Salonu da satamazsın. En fazla satıp geri
kiralama yaparsın. Yanında da boş arazisi var. O da 560 milyon küsür
lira. 1.7’nin, 1.2’si zaten bu kompleks. Zamanında da yapanlara başta
başkanımız Aziz Yıldırım olmak üzere Ülker Grubu’na da tekrar Fenerbahçe
camiası adına teşekkürlerimizi sunalım. Yanındaki arazide 230 milyon
lira borcumuz var. O araziyi yaptıktan sonra değerleyebilirsek oradan
gelecek ilk 230 milyon Ülker Grubu’na kalacak. Sonra %50 paylaşacağız.
Bugünün ekonomik, gayrimenkul sektörü şartlarına göre nasıl olur, ne
zaman olur, ne kadar olur meçhul. Geri kalanlarında da aşağı yukarı 50
milyon lira gayrimenkul borcumuz var. Geri kalanların bazı bölümlerini
şu an hiç imar yapma imkanınız yok. Gayrimenkullerimiz var ama diğer iki
kulüp kadar fazla değil. Dolayısıyla Kenan Evren’i, salonun yanındaki
araziyi belki de bir yerlerden Riva modeli gibi devletin de omuz
vereceği şekilde büyük borcu olan kulüplere araziler tahsis edecek, imar
izni verece falan… İhtiyacımız var buna. Siz satış diyorsunuz, ben
belki eldekileri biraz daha avantajlı imar şartları verip kulüplerin
buradan kaynak yaratması.” diye yanıt verdi.
Sportif ve ekonomik olarak kendinizi başarılı buluyor musunuz? Sorusuna Ali Koç şu yanıtı verdi: “Yaptığımız planlar, hedefler, yola
çıktığımız zamanki arzularımız, isteklerimiz konusunda istediğimiz
noktaya gelemedik. Bazı konularda beklentinin dışında kaldık. Bu kadar
fedakarlık, çaba, uğraş, onun karşılığını sportif anlamda
taçlandıramamak insanı çok üzüyor, en fazla da bizi üzüyor. Tam sınıfta
kaldım diyemeyiz ama başarılı olamadık. Ekonomik açıdan bakarsak
anlattığım bütün şartlar içinde elimizden gelenin en iyisini yaptık.
Kendimize orada iyi bir karne verebilirim. Bizim yaptıklarımızın
neticeleri biraz daha uzun zamanda daha iyi anlaşılacak.” Ayrıca konuyu
10 üzerinden puanlayan Başkanımız sportif olarak 6, ekonomik olarak da 8
verdi.
İmkan olsa neleri değiştirirdiniz? Yönündeki soruya ise Başkanı Ali Koç ,
“Bir sürü yapısal düzenlemeler gerekti futbol özelinde. Düşünebiliyor
musunuz bugün Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1.5, 2 sahalık altyapısı var.
Beşiktaş’ın keza öyle. Galatasaray bizden biraz daha iyi. Tesis yok.
Veya mahallelerde, ilçelerde insanların top oynayabileceği devletin
sağladığı imkanlar yok. Dolayısıyla bir kere en tabana indirmem gerekir.
4 milyonluk Hırvatistan sporda bu kadar başarılı olabiliyorsa tekerleği
yeniden icat etmeye gerek yok. Doğru modellerden esinlenmek lazım.
Dolayısıyla altyapıyı geliştirmemiz lazım, hocalarımızı geliştirmemiz
lazım. Transfer modelini, demin ifade ettiğim gibi son durak çöplük
olmayacak, başka yerde 100-200 bin Euro’ya oynayacak oyuncunun 800-900
bin Euro alamayacağı bir modeli geliştiririm. Nitelik koyarım içine.
Denetimi arttırırım. Kulüplerin denetimini ciddi anlamda arttırırım.
TFF’yi çok daha liyakat, sportif anlamda liyakatı yüksek insanlar
muhakkak koymak durumundayız. Ücret tavanları getiririm, Amerika’da bunu
yapmak çok daha kolay, burada yapmak zor. Aslında bir bakıma ücret
tavanı getiriliyor. Bütçe sınırlamalarıyla ama oyuncu bazında da
getiririm. Federasyon, kulüpler ve devlet olarak 10 yıllık, en önemlisi
bu, bir futbol stratejisi getiririm. Master plan, white paper dedikleri
gibi. O kadar yapısal eksiklerimiz var ki, bunları arzu ettiğimiz
seviyeye getirmek, 20-25 senelik demografik avantajımız var. Gençlik,
gençliğinden faydalanılabilen, rekabetçi, oyuncu ihraç edebilen, kulüp
takımı da ulusal takımı da hep belirli bir seviyenin üstüne oynayabilen
Türkiye yaratmak için el birliği ile 10 yıllık bir plan yapmamız lazım.
İsviçre yaptı, İzlanda yaptı. Averaj takımı İzlanda herkesin korkulu
rüyası oldu. 300 bin kişi. Nasıl oluyor? 4 milyonluk Hırvatistan, su
topu, yüzme, tenis, basketbol, futbol… Çünkü adamların genlerine
işlemiş. İlkokula kadar indireceksin. Sportif ruhu ben hep iyi insan
olmayı ilkokula indireceksin, müfredata koyacaksın diyorum, mesela
Hırvatistan ülkeye sahip çıkmak, çevreyi temiz tutmak, turistlere sahip
çıkmak öğretiliyor ilkokullarda. Burada da sporcu bir nüfus yetiştirmek
için seçtiğimiz sporları, biz her sporda başarılı olamayız. Her sporda
olimpiyata gidemeyiz, her sporda gitsek de madalya alamayız.
Genlerimize, yapımıza uyan sporları seçip yatırım yapmamız lazım. Bence
belediyelerin kesinlikle futbol ve takım sporlarında olmamaları lazım.
Bireysel sporlara yaymaları lazım. Vs vs .” cevabını verdi.
FİNANSAL SORUNLAR GİDERİLMESE DE ÖNÜMÜZÜ GÖREBİLİR NOKTAYA GELDİK
Başkan Ali Koç sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Üç senede finansal açıdan
sorunlar giderilmese de önü görülebilir bir noktaya gelebildik. Biz
artıları ve eksikleri ile artık 5-6 seneyi, 7-8 seneyi
planlayabiliyoruz, başımızı kaldırdık, sıkıntıları geride bırakmaktan
çok çok daha uzaktayız ama arık bir nebze önümüzü görüyoruz. Ne
yapmamız gerektiğini biliyoruz. Daldaki kuşlar için daha çok
çalışmalıyız ve bir kısmı sadece bizim kontrolümüzde değil. Başka etken
ve unsurların da benzer düşünceler içinde olması gerekiyor. Mesela 7
milyon euroluk bütçe bulduk. Akademi yapmak istiyoruz. 130 dönümlük
araziye başvuru yaptık. Nasıl Aziz Yıldırım bu stadı Türkiye’nin örnek
stadı yaptı, bütün ülke şu an tesisleşti. Biz de öyle bir akademi
yaparız ki, yeter ki o arazi bize verilsin. Hem geleceğin tohumlarını
atıp yeşertmek adına hem de ülkeye örnek olup başka kulüplerin
yapabileceği müthiş bir model yapabiliriz. Böyle yerlerde destek
istiyoruz. Kur alt üst oldu, yayıncı gelirleri düştü. Yayıncı gelir 18
iken artık 21’e bölünüyor. Stopaj yok. 90-100 milyon burada para
geliyordu biz de amatöre veriyorduk. Kalktı, yerine ne geldiğini tam
anlamış değiliz. Üstüne pandemi geldi, hiçbir bilet satamıyoruz. Kombine
satamıyoruz. Üstüne yeni vergi getirdiler. Vergileri %20’den 40’a
çıkardılar. Bunların hepsi aynı anda oluyor. Bırakın omuz vermeyi bu
dönemde bir de vergiler arttırıldı. 1 milyon liralık oyuncu aslında 1.6
milyona maal oluyor. Eskiden vergi %15 idi, 1 milyon liralık oyuncu,
1.2’ye maal oluyordu. Kulüp stopajı 15’den 20’ye çıkartıldı. Onu geri
almamız lazım. Şu an alamıyoruz. Mükemmel çalışan bir sistemi bozdular,
yerine bir şey getirme bir sene aldı. Yerine getirileni de tam anlamış
değiliz. Eskiden vergimizi ödeyip bir ay sonra maliyeye başvuru
yapıyorduk, 7 gün sonra amatörlere onlar iade ediyordu. Sistem mükemmel
çalışıyordu. Sonra durdular. Yeni mevzuatı çıkarmak bir sene sürdü.
Şimdi kulüpler Spor Bakanlığı’na başvuruyor. Spor Bakanlığı, Maliye
Bakanlığına başvuru yapıyor. Başvuruyu Maliye bakanlığı değerlendiriyor.
Onların uygun göreceği bir rakamın %70’ini üç ay içine alacağınız
söyleniyor. Henüz hiçbir şey alınmadı. Bir de %30’luk kısmı var. O da
kriterlerini tam olarak bilmediğimiz başarıya bağlı bir sistem diyorlar.
Bu kadar güzel çalışan bir sistem varken, bu kadar karışık bir sisteme
niye geçildi. Eskiden 1 milyon ödeyip, 176’sını geri alıyorduk. Şimdi
biz 666 daha fazla ödeyeceğiz, bunun 333’ünü geri almamız lazım ama şu
an alınmıyor. Biz yıllık 90-100 milyon TL stopaj kaybımız söz konusu
olabilir. Türkiye’de de ne yazık ki kontratlar hala netten yapılıyor.
Futbolcu, menajer net konuşuyor. O da bize kalıyor. Bu kadar sıkıntıda
iken bir de üstümüze bu yük geldi. Dolayısıyla amatör branşların
sürdürülmesini zorlaştıran unsurlardan bir tanesinin de bu olduğunu
ifade edebilirim.”
Sahiplik modeliyle ilgili Fenerbahçe hiç teklif aldı mı? sorusuna
Başkan Ali Koç: Benim zamanımda hayır. Fenerbahçe taraftarı olarak 6
yaşından beri bu işle yatıp kalkan birisi olarak, kafamda
canlandıramıyorum. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon gibi
kulüplerin bir sahibini olacağını, el değiştireceğini ama şunu iddia
edenlerin de argümanlarını çürütemiyorum. Sahiplik modeli olmadan bu
işin gitmesi mümkün değil argümanını da çürütemiyorum ama benim gönlüm
hiçbir şekilde Fenerbahçe’nin futbol yani A.Ş tarafının bireylerin veya
bir kurumun elinde olmasında değil, belki çok duygusal düşünüyorum, çok
romantik düşünüyor olabilirim ama UEFA’da inanın en büyük sıkıntıyı
dernek modeli olarak görüyoruz. İnşallah hiçbir zaman bu büyük kulüpler
bunu yapmak zorunda kalmaz. Rakamlarımızı açıkladık, kongre üyelerimize
özellikle söylüyorum. Fenerbahçe tüzüğünün emrettiği konsolide rakamlar
ilk defa bu sene yayınlanıyor. Dernek ve A.Ş’nin konsolide rakamları.
Bütün resmi görebiliyorsunuz. Geçmişte bir tek dernek yayınlanıyordu.
Mesela bizim denetim, dernek rakamlarını denetliyor tüzüğe göre; ama
konsolide rakam vermen lazım denetim verdiği rakamla yönetimin verdiği
rakam da biraz farklı durabiliyor. İnsanlar bu fark neden var diye merak
ediyor. Bu konsolide anlayışını ve şeffaflığını da ilk defa bu sene
yerleştirdik. Bağımsız denetim, denetlenmiyordu daha evvel. Sadece
dernek tarafına bakılıyordu.
Fenerbahçe Kulübü Finans Danışmanı Serdar Yıldız ise “Dernek tarafında
Kulübümüzün denetleme kurulunun yapmış olduğu bir denetim vardı.
Bağımsız Denetim sadece Futbol A.Ş tarafında vardı. SPK kuralları gereği
halka açık olan bütün şirketlerin yapması gerektiği UFRS ve konsolide
tablolar denetleniyordu" dedi.
Başkan Ali Koç şöyle devam etti: Totali UFRS’ye geçirdik,
konsolideyi. Konsolideyi bağımsız denetime yaptırdık. İlk defada
konsolide rakamlar yayınlanıyor.
Süper Lig A.Ş olmazsa olmaz, kulüplerin geleceği açısından. Bugünkü
kulüpleri yöneten bizler, belki yeterince o güveni de veremiyor
olabiliriz. ‘Bir kulübü yönetemiyorlar, ligi mi yönetecekler’ diye
düşünceye sahip olabilirler. Futbolun İngiltere modelinde olduğu gibi,
Avrupa’nın pek çok yerinde olduğu gibi TFF regülasyon hakem tarafına vs,
kulüpler de kendi çıkarlarını kendilerinin geliştireceği modele acilen
geçmek durumundayız.
Türk futbolu endüstriyel futbol trenini kaçırmış yorumu üzerine
Başkan Ali Koç: Doğrudur. Tartışmasız katılıyorum. Geldiğimden beri
bunu savunuyorum, taraftarlarımdan tenkit görme pahasına. Bizim
çıkarlarımız ve sorunlarımız benzer. Bunları ancak, yek vücutla
çözebiliriz. Bunun içinde sahada rekabet, saha dışında yapıcı rekabet
olması lazım. Şampiyonluk haftalarına, 5-6 hafta kala ortam birden bire
ortam değişebiliyor. Medyamız ne yazık ki Türk futboluna tabii herkes
için bunu söylemiyorum ama genellikle seyredenler için halk da bunu
seviyor ne yazık ki zerre kadar katkı sağlamıyor. Bırakın zerre kadar
katkı sağlamayı ciddi anlamda zarar veriyor. İnsanları birbirine
düşürüyor, kardeşleri kardeşe kırdırıyor, kulüpleri birbirine düşürüyor,
fitne, fesat, iftira zaten hayatımızın bir normu haline geldi. Dindar
diye geçiniyor bu ülke, bizdeki en büyük günah iftiradır, fitne
fesattır, kul hakkı yemektir. Bu futbolda norm haline gelmiş. O yüzden
her şeyimiz topyekun değişmeli, değişmek zorunda. Adam çıkıyor ve diyor
ki ‘Fenerbahçe’yi şampiyon yapmayacaklar’. Tamamen dedikodu da olabilir,
hayal ürünü de olabilir ama bunu ısrarla söylüyor. Sonra diyor ki
‘Aktif, faal bir hakem söyledi’ diyor. Bunu söyleyen TFF’nin bir üyesi,
delegesi. Çağır kardeşim, bir soruştur ya.. Sorgula.. Bakın tekrar
söylüyorum: FETÖ halen futbolun içinde! Tekrar söylüyorum!”
Oyuncu satışından elde edilen gelire karşın transfer yapmada çok
harcadığınızı düşünüyor musunuz şeklindeki soru üzerine Başkanımız Ali
Koç, “Çok harcadığımdan ziyade kaynağımızı çok daha iyi kullanabilirdik
diye düşünüyorum. Doğru hedefler, tercihler yapılsaydı bu kadar çok
değişime de gerek olmayabilirdi. Ama yaptığımız satışlar da bir
başarıdır. Biri 4 Milyondan 12 Milyona çıktı; biri 12 Milyondan 18,5
Milyona çıktı. Kimse Eljif Elmas’ın 16’ya gideceğini düşünemezdi.
Eljif’i Fenerbahçe’ye biz kazandırmadık ama biz, onu oynatarak değerini
artırdık, pazarlığını yaptık, sattık. Satış tarafında çok başarılıyız;
‘alış tarafında yeterince başarılı olamadığımız için kaynaklarımızı
istediğimiz etkinlikte ve verimlilikte kullanamadınız’ derseniz
haklısınız.” yanıtını verdi.
Teknik Direktör sorusu üzerine Başkan Ali Koç, “Önümüzde 3 tane
alternatif var. Tercihim ikinci. Neydi ikinci? Çok iyi bir yabancı
hocayla yabancı hocanın da adaptasyonunu hızlandıracak Emre Belözoğlu
gibi altında çalışması buna mukabil Emre’nin de yine tecrübe
kazanmasıydı. Emre çok sıcak bakmıyor demiştim. Nitekim o gün de bana
göre sunduğu haklı sebeplerden dolayı biz artık yabancı modele, yabancı
hocaya gideceğiz. Diyeceksiniz ki ‘yabancı hoca 15 yıldır şampiyon
olamadı’. Olabilir ama 28 Şampiyonluğumuzun yeni formattaki (1959
sonrası) 19’unda 16’sını yabancı hocayla almışız. İki data var. Ama
bizim kadromuz iyi, kuvvetli, %70 hazır yine üstüne basarak söylüyorum,
mecbur kalmadıkça bel kemiğinden kimseyi satmak istemiyoruz ama cazip
teklifler de geliyor, onu da söylemek istiyorum. Bizim bence 4-5 adet en
fazla oyuncu nokta atışı atmamız lazım ama bizim daha çok işimiz yani
oyuncu da elden çıkarmamız gerekiyor. Bu yabancı kuralı aslında bizim
avantajımıza, Fenerbahçe olarak ama bu şekilde yönetilmez. ‘Ya biz size
geçen yıl söylemiştik’ ama geçen sene pandemiden bu kadar sıkıntı
çekeceğimizi bilmiyorduk. Geçen sene söylemiş olabilirsin ama 12 ayda
şartlar o kadar değişebiliyor ki bir daha gözden geçirebilirsin. Bir
daha gözden geçirmek için yaptığımız toplantıda ‘evet, haklısınız. Bu
bir sene daha böyle gitsin. Önümüzdeki seneden sonra yapalım’ dediler.
Öyle ayrıldık. Şimdi diyorlar ki, ima ediliyor ki bunu yani geçen seneki
şeye döndürme mecburiyeti var. Neyi ima ettiklerini de tahmin
edebilirsiniz. Doğru mu yanlış mı onu da bilmiyoruz, ettikleri ima! Ama
ne olur ya kardeşim, bu kadar zorlanıyoruz, sıkıntı çekiyoruz. Ya sen
benim PCR testimin bile masrafını karşılamamışsın, en azından PCR testi
ya.. Yurt dışına gidiyoruz; kadın basket, erkek basket Ruslarla
oynuyoruz, hepsi aşılanmış. Ben demiyorum ‘sporculara öncelik olsun’ ama
EuroLeague’de 12 ülkeye gidiyoruz ve devamlı gidiyoruz. Hadi onu da bir
yere bırakıyorum. Ama senin burada yapabileceğin şey var. Mesela
transfer dönemi. Geçen sene de konuşmuştuk. Yönetim Kurulu olarak karar
aldık ki UEFA’nın büyük ligleriyle aynı takvimde olsun. Niye? 8 hafta
olması gerekiyor. O 8 haftayı geçmeyecek diyor. 1 hafta geç başlat, 1
hafta geç bitsin. Geç biterse bizim sözleşme yapılacak oyuncularla çok
daha farklı şartlarda oturup… Ya 1 hafta ya.. Bunu düşünmek bu kadar zor
mu? Bu kadar zor mu bunu uygulamak? Bence değil. UEFA demiyor ki ‘aynı
takvimde olacak’. ‘8 haftayı geçmeyecek’ diyor. 1 hafta geç başla, 1
hafta geç bitir. Devre arası için de keza öyle. Küçük bir örnek
veriyorum. Ama bu işle yatıp kalkan insanlar olsa. Bu pazarlamacı olur,
marka yöneticisi olur, doktoru olur, doktoru olur, futbolcusu olur,
yöneticisi olur… Bunları düşünecek insanlar. Bununla yatıp kalkacak. En
büyük önceliği Türkiye’nin futbolunu öne götürecek adamlardan kurulu
federasyon olması lazım. Üçüncü, beşinci işi değil veya iş adamı olduğu
için, vitrin bir isim olduğu için orada olan insan değil. Daha çok Hamit
Altıntop’lar gerekiyor.” dedi.
TFF’ye çeşitli öneriler sunulduğunu hatırlatan Başkan Ali Koç,
“Tahkim kurulunun oluşumu, MHK. Öneriler sunuyoruz. Her hafta yapılan
ölçümleri, puanları yayınlayın. Milyonların seyrettiği maçtaki hakemin
performansını siz nasıl değerlendirmişsiniz koyun biz de görelim. Bak o
zaman nasıl daha titizlikle, hassasiyetle yapılıyor değerlendirmeler.
Bir kişi yapmasın, üç kişi yapsın diyoruz. Çok mu zor? VAR hakemiyle
saha hakemi aynı olmasın diyoruz. Olimpiyatlarda ve Euro 2020’de böyle.
Bir sürü hakem var kullanmıyorsun. 5 senede 5-6 maç almış ama A
klasmanda. Bu niye böyle diyoruz, ‘Zamanında torpilliydi bu insanlar
diye işin içinden çıkılıyor.’ Onları da VAR hakemi olarak eğit. Adam
bugün sahaya çıkıyor, ertesi gün VAR odasında başka bir maçta. Bunun
gibi güven aşılayacak, güven müessesini kuvvetlendirecek o kadar basit
dokunuşlar var ki. Performans kriteri yok. Türkiye Futbol Federasyonu
MHK’si doğru mu iş yaptı, yanlış mı iş yaptı? Hiçbir hedef, performans,
ölçü, hiçbir şey yok. Federasyon başkanı çıkıyor, ‘Ben memnunum’ diyor
geçiyor. Hadi biz de memnunuz o zaman. Bir de şöyle bir yanılgı
içindeler, bütün kulüpler şikayetçi, demek ki iyi iş yapıyoruz. Yok
kardeşim öyle bir şey.” dedi.
Harcama limitlerinden beklentinin ne olduğu yönündeki soruya Ali Koç,
“Herhalde bu konuşmadan sonra %10 iner. Yok orada hakkını verelim
elinden geleni yapıyor federasyon. Bankalar Birliği biraz sıkıştırıyor
ama burada da esneklik sağlanması lazım. O kadar olağan dışı bir
dönemden geçtik ki.” yanıtını verdi.
Koç Holding’i mi yönetmek daha zor Fenerbahçe Spor Kulübü’nü mü yönetmek
daha zor yönündeki soruya ise Başkan Ali Koç, “Özel sektörü yönetmek çok
daha kolay.” yanıtını verdi.
Kadın yöneticilerin futbolda, sporda görev alması konusunda
Başkanvekili Erol Bilecik, “Yönetim kurulu tespiti yaparken yani
2018’e dönüyorum, aynı şekilde tahmin ediyorum başkanın tasarrufu bu
dönemde aynı şey geçerli olacak. Minimum şu sayının altına inmeyelim
dediğimiz bir bariyer var. Benim de kişisel olarak dileklerim, bütün
spor kulüplerinde sadece futbolu kapsayan anlamda değil, ne kadar fazla
kadın yönetici işin başında olursa bu işin rengi çok daha farklı olur
diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: fenerbahce.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder