Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, bu sabah FOX TV'nin konuğu oldu.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, bu sabah FOX TV'nin konuğu oldu.
Başkan Ali
Koç'un gündeme dair sorulara cevapları ve açıklamaları şöyle:
“Öncelikle tekrardan merhabalar. Hepinizi ve bütün seyircileri sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. 3 sene evvel son gün yine buradaydım. Bu sene
çok fazla iletişim yapmadık. Başta pandemi olmak sebebiyle bir sürü
sebebi var ama diğer taraftan da kendi televizyonumuzu seçmedik, tercih
etmedik. Niye tercih etmedik? Bütün adaylara televizyonumuzun açık
olduğunu ifade etmiştim. Bu doğrultuda bir adayla beraber çıkabilsek ben
de çıkacaktım ama ulusal kanalları tercih ediyorum. Geçen sefer son 1
hafta kala bütün seçimi son 1 hafta kala basın iletişimi yapmaya
başlamıştım. Orada ne yazık ki kendi kanalımızı kullanamıyorduk, bize
açık değildi. Ama bizim anlayışımız biraz farklı. Yarın da Başkanımız
Sayın Aziz Yıldırım’ın Çırağan’da bir toplantısı varmış. Onu da canlı
yayınlayacağız. Dolayısıyla kanalınızı bana açtığınız için çok çok
teşekkür ederim.
DERSLERİMİZİ ALDIK, TECRÜBELER KAZANDIK
3 sene çok çabuk geçti. Acılar içinde geçti. yaşanabilecek her türlü
şanssızlık, haksızlık, olumsuzluk, ‘ya bu da başımıza gelir mi’ dediğimi
her şey oldu. Hem sportif açıdan hem de saha dışında. Ama çok şükür
bütün bu badireyi atlattı ve bugüne geldik. Bir 3 sene daha kongre
üyelerimizden yetki istiyoruz. Zaten başından da ‘iki dönemden aşağı
olmaz’ demiştim. Aslında bu dönem yola çıktığımız vaatlerimizi yeriene
getirmenin ama bununla beraber de özellikle futbolda camianın hak
ettiği mutluluğu, hedeflere ulaşmanın Cemrelerin mutlu olacağı,
Elvinlerin mutlu olacağı, kendi çocuklarımın mutlu olacağı aslında
Fenerbahçeli çocukların mutlu olacağı günleri yaşatmak için.. Evet, biz
bir anlamda sportif açıdan istediğimiz özellikle futbolda istediğimiz
başarıyı yakalayamadık. Diğer branşlarda başarısızlıkların söz konusu
olmadığını düşünüyorum. Ama bununla beraber futbolda olmazsa olmuyor.
Derslerimizi aldık, tecrübeler kazandık, bazı şeyleri biliyorsunuz iş
başında tecrübeleniyorsunuz. Tecrübe kazanırken de en acı şekilde
kazandık. Tabii bunu yaşarken futbol da böyle olunca yapılan diğer bütün
iyi işler, yapısal değişiklikler, fedakarlıklar göz ardı edilebiliyor,
işin doğasında bu var. Ama önümüzdeki 3 yıl aslında ilk 3 yıla ektiğimiz
tohumların yeşermesi, meyvelerin toplanması ve Fenerbahçe’nin esas
bağımsızlık yolunda, mali bağımsızlık yolunda gelmesi gereken noktaya en
azından dönüşü olmayacak bir şekilde getirmek için son 3 senemizi
kullanacağız, seçildiğimiz taktirde.
Şimdi tek tek rakamlara girmektense vaktimiz sınırlı.. Biz geldiğimizde
Kulübümüz dün de bir programda açıkladığım gibi bizim ifadelerimizle
değil UEFA’nın yaptığı yayınlarda, hesaplarda ve 2020 yılında futbol
dünyasıyla paylaştığı raporunda 2018 sonu itibariyle Fenerbahçe Spor
Kulübü’nün Avrupa’da mali açıdan, finansal açıdan en sıkıntıda olan
kulüp olarak gösterdiği bir rapor var. Bunu biz yazmadık. Biz de
hesaplamadık. Niye biz yapmadık diyorum, çünkü biz bu konulara
değindiğimiz zaman ‘tablo buydu, bilanço buydu, borç buydu,
alacak/verecek buydu’ dediğimiz zaman ‘yok siz yanlış hesaplıyorsunuz,
insanları yanıltıyorsunuz, algı çalışması yapıyorsunuz’ deniyor ama
sadece UEFA’nın raporunu söylüyorum. Tesadüf yayınlanan rapor da bizim
göreve geldiğimiz döneme rastlıyor. Biz ne yaptık? İlk önce bir nefes
almamız gerekiyordu, gemiyi bir yüzdürmemiz gerekiyordu. Hiçbir ana
gelir yani televizyon ve tribün, kombine gelirleri bize gelmiyordu,
hepsi temlikti. Dolayısıyla biz yeni borç almadan yönetimin de
gösterdiği fedakarlıklarla gemiyi yüzdürebildik. Bunu bir şampiyonlukla
taçlandırabilseydik aslında bizim yaptığımız işin ne kadar kıymetli
olduğu çok daha iyi anlaşılırdı. Sonra Bankalar Birliği ile bir anlaşma
yaptık. O da hani bir burnumuzdan nefes alıyorsak şimdi iki burnumuzdan,
ağzımızdan nefes alıyoruz. O da yeterli olmayacaktır ama 2 sene için
bütün kulüplere sadece bize değil bütün kulüplere büyük fayda
sağlayacaktır. Onun için de Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize, ilgili
bankalara ve bakanlıklara teşekkür etmek istiyorum. Ama bu da
yetmeyecek. Bu 3 büyük kulübün ki en sıkıntılısı şu an Fenerbahçe.
Baktığımız zaman hem rakam olarak hem oran olarak en sıkıntılı
Fenerbahçe olduğu için bizlerin yapılan anlaşmalara uyabilmemiz için iki
tane olay lazım.
FENERBAHÇE'YE MALİ BAĞIMSIZLIĞI, ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN GELDİK
Disiplin, futbolda hep gelirler, gelirler. Avrupa’da da bu sıkıntı
yaşanıyor. Pandemi gelince gördük ki hep gelirlere odaklanılmış,
maliyete odaklanılmamış. Bizim sıkı bir disiplin içinde maliyetlerimizi
Bankalar Birliği ile yapılan anlaşmanın emrettiği gibi indirmemiz lazım.
Yine de ek gelire ihtiyacımız var. Fenerbahçe’nin faiz oranına
baktığınız zaman faiz için ödediğimiz bugün 5-6 Anadolu kulübünün toplam
bütçesine yakın. O yüzden yeni gelirler de yaratmamız gerekiyor. Bence
en sağlıklısı bunu sık sık gündeme getiriyorum biz bir şeyi genelde
gündeme getirdiğimiz zaman ilk başta bu nereden çıktı deniyor ama bir
müddet sonra pek çok konuda olduğu gibi o noktaya geliniyor. Bahis
gelirlerine odaklanmamız lazım. Bahisi özendirmiyoruz, bahis zaten
oynanıyor. Devletimiz çok enteresan ama doğru düzenlemeler yaparak legal
bahis pastasını 8-10 milyarlardan 60 milyarlara çıkarttı. Genelde
kulüpler bundan %4.5 alıyordu, sonuçta Spor Toto ve Spor Bakanlığını
konuşuyoruz. Çünkü orada devletin payı toplanıyor. Biz diyoruz ki %4.5’a
dönelim. Ve bu pastadan gelecek gelirleri hiç bize vermeyin kaynaktan
kesin, borç anlaşmasına servis edilmesinde kullanalım. Dolayısıyla mali
konulara girdik. Biz Fenerbahçe’ye aslında mali bağımsızlığı ve
özgürlüğü için geldik. 3 senede yol kat ettik. İyi işler yaptık tabi
bunlar hemen kıymete varılmıyor. Daha günlük futbol sonuçları sezon
sonunda şampiyon muısun, değil misin onlara bakılıyor ama zamanı gelince
bunun da kıymeti görülecektir. Bunun etrafında bir tartışma başlatıldı,
sahiplik.
BÜYÜK KULÜPLERİMİZİN BANA GÖRE HİÇBİR ŞEKİLDE SAHİPLİK MODELİNE GEÇMESİ MÜMKÜN DEĞİL
Benim gibi sahadaki rakiplerinin dışında saha dışında da çok fazla Ali
Koç’un başarısızlığı için uğraşan grup olduğu için söylediğim her
kelimeyi cımbızla tek tek seçip kullanmam lazım. Benim orada söylemek
istediğim şuydu, bu büyük mali sıkıntının bütün kulüplerimiz için sadece
Fenerbahçe için değil, ana sebeplerinden biri olarak UEFA’nın kulüp
sahiplik modeli olduğuna yani dernek modelini tam anlamıyorlar. Ama
Avrupa’da Real Madrid, Bayern Münih, Barcelona, Benfica gibi bizim
modelde olan dernek modelinde olan ve çok başarılı olan kulüpler de var.
Onların düşüncesiyle bu dernek yapısıyla Türkiye’deki kulüpler hep kısa
vadeli yatırımlar yapıyor, kısa vadeli adımlar atıyor. Bugünü
kurtarayım, bu sene şampiyon olalım olduğu için uzun vadeli yapısal
değişikliklere başarılı olamıyorlar. Dolayısıyla kanama da her geçen gün
artıyor. Bunu anlatmaya çalışıyordum. Buradan Ali Koç Fenerbahçe’ye
sahip olacak, Fenerbahçe’yi satacak gibi bir ima çıkartılmasına da hem
şaşırıyorum hem de aslında alışmaya başladık. 3 senede ne dediysek pek
çok farklı yerlere çekildi. Bu büyük kulüplerimizin bana göre hiçbir
şekilde sahiplik modeline geçmesi mümkün değil. Bizim buraya gelmemizin
sebebi de o. Mali özgürlüğü yakalayabilmek dolayısıyla dernek modelinde
de başarılı olan kulüpler var. Demin dediğim gibi bizim o yola, o hedefe
gitmemiz lazım. Çok benzer yanları var, mesela Benfica ile
Fenerbahçe’nin neredeyse birebir benzerlikleri bu dernek yapısıyla.
Dolayısıyla benim gönlüm el vermez derken böyle bir şey söz konusu bile
olamaz. En kötü şartlarda Fenerbahçe taraftarı, kongre üyeleri
Fenerbahçe hisselerini satın alır; yine Fenerbahçelilerde kalır böyle
bir şeye mecbur kalınsa. Çoğunluk hisseyi tüzük gereği de kimseye
satamıyorsunuz. Böyle bir yanlış algılamanın olmasına hiç gerek yok.
Fenerbahçe üstünde devamlı bir algı operasyonu yapılmıştır. ‘Zorlu
sezonu’ Daha bu sene başlamadan ‘Rıdvan Dilmen’ sezonu. ‘Fenerbahçe
martta şampiyon olur’ ‘Fenerbahçe söyle olur, böyle olur’ Bir kulübün
ihtiyaçları için yabancı kuralı +2 yapılıyor devre arasında ‘ a bu
Fenerbahçe için yapıldı’ Ki en az yabancı oyuncu ihtiyacına sahip olan
biziz şu an. Ona göre planlamamızı yapmıştık. Dolayısıyla 4-5 hafta kala
teşvik primi, yakışıksız iddialar, bu yarışta bir kulübün oyuncusu,
yöneticisi, profesyonelleri sesimizi çıkarmamıştık. Artık biz birinci
günden itibaren burada ne gerekiyorsa altını üstüne getirmek gerekiyorsa
da insanları susturmak durumundayız. Çünkü burada fazla centilmenlik
ne yazık ki fayda değil zarar getiriyor. Macun tüpten çıktığı an
müdahale etme konusu. ‘Devamlı iyi geçinelim, birlik beraberlik olalım,
saha dışında çıkarlarımız aynı, sorunlarımız aynı onun için bir barış
ortamı olsun’ biz çok denedik, tek kişiyle bu olmuyor, tek kulüple de bu
olmuyor. Bu değerlerimizden de vazgeçmeyeceğiz. Ama bize dokunmaya,
bizi ısırmaya başlarsanız, bizim kuyruğumuza basmaya başlarsanız o zaman
bizim cevabımız, bizim reaksiyonumuz, yapacaklarımız misli ve misli
olacak. Onu söylemeye çalışıyorum. İkinci konu Sivas maçı. Sivas maçı
tabii ki bir yıkım, büyük bir yıkım. Niye yıkım? Bir maçla şampiyonluk
gelmez, şampiyonluk gitmez ama bütün yaşadıklarımıza bakıldığında
enteresan bir sezondu. Pandemiyi hepimiz yaşıyoruz da biz deplasmanda
rekor kırdık, başarı rekoru; iş sahada başarısızlık rekoru kırdık. 10
maç 9 galibiyet aldık, 6 maç 4 mağlubiyet aldık. Garip garip seriler de
yaşadık. Bütün bunlara rağmen ve bazılarına göre 10-12 puan bazılarına
göre 15-16 puan hakem hatalarından bize mal olmasına rağmen son maça
kadar getirip o maçta o ruhsuz takımı görmek bizi kahretti. Çünkü devre
arasına giriyorsun rakibin mağlup 45 dakika sonra sen galip gelsen belki
de orada şampiyonluğu garantilemiş olacaksın. Gerçi bazı insanlar diyor
ki ‘siz onu kazansaydınız Kayseri’de bir şekilde önünüz kesilirdi’
deniyor ama mışla muşla konuşmayalım. Benim her zaman başarının temel
anahtarlarından biri olarak gördüğüm takım ruhu, aile yapısı, ‘birimiz
hepimiz, hepimiz birimiz için’ sahadaki oyuncuların çimleri yiyecek,
formanın ıslanmamış yeri kalmayacak o ruhu yaratamamak beni çıldırttı.
Ve ben sezon içerisinde de bunu hocamıza, sportif direktörümüze
‘göremiyorum, göremiyorum’ diyordum. Dolayısıyla bundan sonra
Samandıra’daki işleyiş, disiplin, aidiyet duygusu, takımdaşlık, aile
ortamı çok daha fazla olacak.
AĞUSTOS'A KADAR 3 TEMMUZ'LA İLGİLİ DAVALARI AÇMAK ZORUNDAYIZ
Birkaç gün sonra 3 Temmuz’un 10. yılı. Bu 10 yıl Fenerbahçe için çok zor
geçti. Bilhassa ilk 5 yıl çok çok zor geçti. Ama yılmadık, usanmadık.
Gerektiğinde savaştık gerektiğinde mücadele ettik gerektiğinde sabırlı
olduk ama inandık. Çünkü haklıydık ve kazandık. Buna inandık. Ama bunun
maddi manevi Kulübümüze çok büyük bir maliyeti oldu. Çok uzun sürdü
davalar. Bence bu kadar uzun sürmemeliydi. Ama Kumpas Davası’nın
sonucunda da verilen cezaları hepimiz takip ettik; yüzlerce, binlerce
yıl cezalar verildi. Şimdi Fenerbahçe Spor Kulübü halka açık bir kulüp
olarak da bunun hesabını sormak durumunda. Ağustos ayına kadar süremiz
var. Ağustos ayına kadar bu süre içinde biz davaları açmak zorundayız.
Hedefimiz de planımız da bu yönde. Kime karşı açacaksınız diye
sorarsanız zaten burada tek bir merci var o da Türkiye Futbol
Federasyonu. Yalnız şunu söylemek istiyorum; Fenerbahçe bugün gelinen
noktada bu işe sadece takım renkleri yüzünden bakanların dışında hem çok
büyük bir saygı aldı, ülkeye yaptığı hizmetlerden dolayı bu konuda
şükranlarını iletenler oldu ve geldiğimiz noktada Fenerbahçe hem
vicdanlarda hem de hukukta aklanmış oldu. Biz yönetici olarak, yarın
başkası da yönetici olsa bunun hesabını sormamak zaten yönetimsel
sorumsuzluğa girer, görevi kötüye kullanmaya girer. Dolayısıyla biz
sonuna kadar bu işin mücadelesini vereceğiz. Ülkemizde de bunu
karşılanamazsak dışarıda vereceğiz. Fenerbahçe o dönem son derece
hukuksuz bir süreçle yargılandı. Gizlilik kararı olmasına rağmen her gün
bütün ifadeler televizyonlarda, masumiyet karinesi yerle bir. Bizim
hakkımız yendi. Biz hakkımızı soracağız.
Bir tanesi Fenerbahçe’nin savunduğu değerlerden olduğunu düşünüyorum. O
dönemde Fenerbahçe Türkiye’nin en kuvvetli kulübüydü; hem sportif açıdan
hem finansal açıdan hem de kadro olarak rakiplerimizin fersah fersah
üstündeydik. Biz bugün rakamsal olarak zararımız budur bir nokta var bir
de rakamlarla telaffuz edemediğimiz noktalar var. Bir kere itibar,
marka. Bunu ölçmek çok zor. Ama daha da önemlisi kadromuz zayıfladığı
için önümüzdeki yıllarda belki daha fazla şampiyonluklar alabilirdik,
onları alamadık. Onları alsaydık Avrupa ayağı var, tribün ayağı var,
kombine ayağı var… Bambaşka şeyler konuşuyor olacaktık. Dolayısıyla
Fenerbahçe bu işten çok zarar gördü.
Konunun savcısı. O dönem ilk gittiğimizde 3 yönetici gitmiştik. Nihat
Bey’de vardı o toplantıda. Bu konuyu savcı beyle konuşurken, ‘Eskişehir
maçında kesin şike yaptınız.’ dedi. Nasıl yaptık? Hocanın ismini
vermeyelim, o dönemin hocası ‘Alex’i tutmadı, kanatları boş bıraktı.’
dedi. Biz şaka yapıyor zannettik. ‘Siz çok şanssızsınız. Şampiyonluğa
oynamasaydınız belki bu başınıza gelmezdi.’ Mealinde, ‘hani başka takım
şampiyon olsa belki biz onun üstüne gidecektik…’ Böyle garip bir
ortamdaydı ama Fenerbahçe sadece bunlardan bir tanesi. Bir sürü kurum,
bir sürü kişi bunların gazabına uğradı. Ama Fenerbahçe dik durdu. İlk
direnen Fenerbahçe’ydi. Direncinde muvaffak oldu. Fenerbahçe’nin dışında
çok büyük bir kitlenin saygısını, sevgisini, şükranlarını kazandı.
Buraya kadar geldik. Allah kimseye bunu göstermesin. Sadece bize değil.
Hiçbir kuruma, hiçbir kulübe bunu göstermesin. Ama Fenerbahçe’nin
gördüğü zararların bir şekilde –şu kelimeyi altını çizerek kullanıyorum-
helalleşilmesi lazım.
'Federasyona açılacak dava ile ilgili olarak tüzel kişilik Türkiye
Futbol Federasyonu mu yoksa o dönemin başkanı, yöneticileri isimsel
olarak olacak mı? 2011 dönemi de Fenerbahçe’nin finansal yapısı, kadrosu
çok iyiydi. Bu zamana kadar zayıflamış olabililir ama yine Türkiye’nin
en büyük sivil toplum örgütü ve taraftarının da o direnişi ortada, bunu
da es geçmemek lazım.' şeklindeki soru üzerine Başkanımız Ali Koç şöyle konuştu:
Tüzel kişiliğe kesin olacak. Kişilere ise hangi kişilere olacağına avukatlarımız karar verecek.
Pazartesi açıklayacağız. Sürpriz yapabiliriz. Alman ve Portekiz ekolüne
baktığımızı söylüyorduk, tercihimiz oydu. O bölgenin dışında da, ‘Sen
kardeşim Portekizli, Alman değilsin ben seninle konuşmam’ demiyoruz.
CV’sine bakıyoruz, aklımıza yatarsa… Kriterlerimize uyan birkaç isim de
oldu görüştüğümüz. Dolayısıyla burada sürpriz de olabilir. Ama
taraftarlarımıza sesleniyorum, sizden rica ediyorum onunla görüştü
bununla görüştü diye algılar yapılıp, hiç olmayan görüşmeleri söyleyip
sonra olmadı, beceremediler algısını hem teknik direktör hem de oyuncu
bazında yapılıyor. Lütfen bunlara itibar etmeyin, biraz sabredin.
YÖNETİM LİSTESİNDEKİ İSİMLERİ YARIN AÇIKLAYACAĞIZ
İsimleri yarın öğleden sonra açıklayacağız. Genelde Fenerbahçe
teamülünde seçim sabahı açıklanır hatta gece yarıları bile listeler
değişir. Bence sağlıklısı bunu 2 hafta öncesinde yapmaktır tüzüğe göre
ama tüzüğümüz buna müsaade ettiği için biz cuma sabahını değil, yarını
bekleyeceğiz. Aşağı yukarı 8-9 yeni isimler kadromuza girecek. Buradaki
kriterler de belli yaş grubu, cinsiyet, kulübün içindeki bilinirlik,
tecrübe, iş dünyasında veya Ankara’da bilinirlik, tecrübe… Böyle
kriterler bazında 8-9 hatta 10 kişiyi yönetime almayı düşünüyoruz.
Kızım, oğlum, hanımım bir şey demiyor artık. Kızım, oğlum ‘Aynen devam.’
diyor. Kızım, ‘Devam etmesen daha iyi olur ama devam edeceksen
arkandayız.’ diyor.
Bu bayrak önemli bir bayrak. Seçimlerde Cuma-cumartesi günü bu bayrağı
dağıtacağız. Bu bayrakta çizgileri görüyorsunuz. 10 yılı kastediyor. 3
Temmuz’dan başlıyor ve yakından baktığınız zaman tarihler var. 10
senenin bütün tarihleri 3 Temmuz 2021’e kadar bayrağın içinde tarihler
var. Bu Fenerium’larda olmayacak. Kongreye gelen kongre üyelerimize
vereceğiz. İlkini size veriyorum. 3 Temmuz’da lütfen bunu asın. Biz
aslında hesaplaşmaya 3 Temmuz’dan sonra başlayacağız. Bu kongrede de
kongre üyelerimize bir 3 Temmuz yolu yaptık. O yolun içinden geçecekler
ve aydınlığa çıkan bir yer ve orada 2010-11 kupamız olacak. Kupayı öpüp
fotoğraf çektirebilecekler. Bu da 3 Temmuz’da herkesin balkonuna
asmasını istediğimiz bayrak ama satmayacağız sadece seçim günü
dağıtacağız.
Taraftarlarımızı sevgiyle, saygıyla kucaklıyorum. İçiniz rahat olsun.
Güzel günler yakında. Kongre üyelerimize de tek aday var veya iki aday
var başkan kesin kazanır demeyin. Çünkü bundan sonraki süreç Ali Koç’u
yıpratma süreci. Duyumlar alıyoruz doğru mu bilmiyorum, bizim oya
sunacağımız maddeleri reddetmek üzerine bir çalışma yapılıyor. Lütfen
hafife almayın, Fenerbahçe demokrasi şölenine katılın. Sadece oy
vereceğimiz gün değil, Cuma günü de sizleri bekliyoruz. Sağ olun, var
olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder