Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Habertürk televizyonunun konuğu oldu.
Gündeme
ilişkin birçok soruyu cevaplayan Başkanı Ali Koç’un açıklamaları
şöyle:
"Sağlığımız iyi. Covid’i atlattık. İyi bir antikorum var. Bana hiç
gelmez diye düşünüyordum. Bir sene boyunca çok insanla iç içeydim.
Birçok insan Covid oldu. Evde, işyerinde olanlar oldu. Doğal olarak
taraftarımızla iç içeyiz statta taraftar olmasa da. bu kadar zaman
geçmedi. Bana gelmez bu iş demiştim ama nisanda yakalandık. Çok şükür
hafif atlattım. Ama şunu söyleyebilirim, güzel haber, bu konu tabii
hepimizi endişelendiriyor. Biz, spor camiası olarak da çok etkilendik.
Sporcularımız bu işten çok etkilendi. Şanssızlığımıza en kritik
noktalarda, işte Euroleague CSKA serisi öncesi gibi. Çok iç içe yaşadık.
Binlerce test olundu. Ama burada baktığım zaman şu iyi haberi vereyim,
kendi hastanelerimizden söyleyeyim, son dönemde ciddi bir trafik azaldı.
Acilde ve yoğun bakımda yataklar boşaldı. Covid katlarında da azalma
oldu, bazılarını kapattık. Dolayısıyla akşam haberlerde gördüğümüz
tabloyu kendi hastanelerimizde de yaşıyoruz. Bu da çok umut verici bir
durum.
YAYIN GELİRİNDEN SONRA EN BÜYÜK GELİRİMİZ STAT GELİRLERİ
Buradan futbola bağlayalım; geçen yaz da umut verici bir durumdaydık.
Fakat ne olduysa yazın, konfor alanları genişledi, önlemleri de daha az
ciddiye aldık ve tekrar bir ikinci dalgayı yaşadık. İnşallah bu yaz
döneminde bunu yaşamayız. Ben henüz olamadım aşı Covid atlattığım için
ama herkesi aşı olmaya ve rehavete kapılmamaya davet ediyorum. Çünkü biz
kulüpler olarak bir sezonu daha seyircisiz geçiremeyiz. Bir sezon daha
statların, salonların kapanma lüksü hiçbir kulüp için yok. Bizim yayın
gelirinden sonra ikinci en büyük gelirimiz stat gelirleri. Bilhassa
büyük kulüpler için. Bir sezonu daha böyle geçirecek hem psikolojik hem
finansal durumumuz yok. O yüzden herkesten öncelikle tabii kendi
sağlıkları için lütfen yazın önlemlere dikkat edelim ve aşı olacaklar da
aşısını olsun.
Fenerbahçe’nin seçimlerine bakarsanız, Aziz başkanın tek aday olarak
girdiği dönemlerde de cumartesi sabahı, normalde Pazar günü oy verilir,
cumartesi konuşmalar yapılır, genelde seçimin ilk gününde yönetim
kurulları açıklanır. Gidin 20 sene geriye, belki 1-2 aday dışında hep
son dakikada açıklanır. Dolayısıyla bu, bizim camiamızın kültürüne ters
bir durum değil. Hatta geçmiş yıllarda çok kez gece yarıları listelerin
değiştiği olmuştur. Bunu yaşayarak gördük. Sağlıklı bir sistem mi? Belki
de bazı başka takımların yaptığı gibi seçime belli bir süre kala
adayların yönetim ve diğer kurullarını açıklaması ve sabitleştirmesi
daha uygun olur diye düşünüyorum. Ama bizim camiamızda ve tüzüğümüzle
paralel olarak bunun son dakika açıklanması sıkıntı yaratmaz.
Gelelim yönetim kurulumuza… Yönetim kurulumuza öncelikle teşekkür
ediyorum. 3 sene boyunca ki ışık hızında geçti, hem benim liderliğimde
hem de camiamızın çıkarları konusunda herkes özveriyle samimiyetle
elinden geleni yaptı. Biz Fenerbahçe’yi devraldığımızda çok da parlak
bir tabloyla devralmadık. İşimiz zaten başından zordu. Bir de benim
üstümde kurgulanan algılar, benim amacım Fenerbahçe’ye başkanlık
yapmaktan öteye, hatta kulübümüzü bir araç olarak kullanıp siyasi
emeller içinde olduğum pompalanmıştı biliyorsunuz. Ne yazık ki yer
edindi. Bana göre deli saçması bir olaydı. Şu an bunun değiştiğini
düşünüyorum. Bu algı, bu rüzgardan nasibini alan, durumdan faydalanan
veya kraldan çok kralcı olan veya rüzgarın geldiği yerleri daha sempatik
gören insanlar tabii bizim saha dışındaki hayatımızda kolay olmadı.
Yönetim kurulundan buraya gelmiştik, burayı daha sonra açarız. Yönetim
kurulu olarak hem finansal açıdan hiç konfor alanı kalmamış bir
Fenerbahçe’ye geldik hem 4 yıldır şampiyon olamamış bir kulüp,
şampiyonluk baskısı var hem de diğer hiçbir rakibimizin uğraşmak zorunda
kalmadığı dış etkenlerle uğraşarak bir 3 yıl geçirdik. İstediğimiz gibi
geçti mi hayır. Bir gerçek var ki herkes elinden gelenin en iyisini
yapmaya çalıştı.
Bu arada ikisi sağlık nedeniyle olmak üzere 4 ayrılığımız oldu. Bu da bu
süreçte normaldir. Ama dikkat edin buradaki Ali Koç karşıtlığı, başka
kulüplerin muhatap olmadığı şeyler derken işte bakın diğer kulüplerin
hiçbirinin yönetimi konuşulmaz. Trabzonspor’da yöneticilerin isimlerini
bir iki kişi dışında bilmezsiniz. Beşiktaş ve Galatasaray da keza öyle.
Ama her sorgulanan, eleştirilen bizim taraf olmuştur. Şunu söylemek
istiyorum; hepsine teşekkür ediyorum. Tabii bir taze kana ihtiyacımız
var. Bu yöneticilik ya da başkanlık öyle bir şey ki eğitimi yok. İş
başında tecrübeyi kazanıyorsun. Dolayısıyla bu 3 yılın verdiği iyisiyle
kötüsüyle günahıyla sevabıyla bir tecrübe var. Tabii ki bu yönetim
kurulun en az yarısından fazlasıyla devam edilecek. Tabii ki yorulan
arkadaşlarımız oldu. Bununla birlikte taze kana da ihtiyaç var. Bazı
eksiklerimiz var. Mesela Ankara temsiliyetimiz zayıftı yönetimimizde.
Belli kriterler belirliyoruz. En az 4’ü kadın olsun, şu kadarı camiadan,
şu kadarı iş dünyasından, şu kadarı genç olsun gibi. Hedefimiz seçim
gününe bırakmadan Perşembe günü açıklamak.
KİMSEYİ PARA VERSİN DİYE YÖNETİME ALMIYORUZ
Hiç kimseyi ekonomik gücü, para versin diye almıyoruz. Bu geçmişte
denenmiş yöntemlerdi, bu çağa ters düşen yöntem. Sözkonusu Fenerbahçe
ise son derece cömert insanlara sahibiz. Büyük iş adamı reklam veriyor,
locasını alıyor, sponsor oluyor, taraftarımız forma alıyor, SMS atıyor.
Yıllardır böyle olmuştur.
Listemiz iki üç karar dışında isimlerin hepsi tamam. Burada 22 kişilik
yönetim kurulu var. Bana göre fazla. Tüzük değişikliğinde ele alınması
gereken konulardan birisi bu diye düşünüyorum. Fenerbahçe'de o kadar çok
yapılacak iş var ki. Kuvvetli yönetime gerek var. Bizler gönüllü
yönetim kurulu üyesi, gönüllü başkanız. Bugün varız, yarın yokuz. Burada
kulübün insan kaynağı sermayesinin kuvvetli olması, işin ağırlığını
gerçek anlamda kalibresi yüksek profesyoneller olması lazım. 3 senedir
insan kaynağı seviyesinde bunu arttırdığımızı görüyorum. Bütün
kulüplerin yapması gereken, kurumsallaşmış, profesyonellerin yöneteceği
yapının hakim olması. Yönetim kurulunun üst tarafta denetliyor olmasını
düşünüyorum.
Genel kurulumuzu, kongre üyelerimiz bizi layık görürse sonuna kadar
götürürüz. Şampiyon olunca devam edip etmeme konusunda düşüncelerimi
gözden geçirirdim. Fenerbahçe üzerinde algı, maniplasyon kurgusu var.
Bir de Ali Koç karşıtlığını koyduğunuzda zaman zaman sorguluyorsunuz, ne
yapmaya çalışıyoruz, insanlar ne ile uğraşıyor diye. Bazen mantıkla,
bazen duygular elvermez. Herhalükarda 3 sene , atılan tohumların
meyvelerini toplama dönemiydi. Pekçok yapısal konuda biz bunu yaptık.
Bizi sıkıntıya sokan, esas konu 1. sezonumuzda hiç beklemediğimiz
gelişmelerle, sonuçlarla karşılaşmak. O zaman ne şampiyonluk vadettik,
ne de pembe dünya. Belki de en yanlış tercihlerden bir tanesi futbol
anlamında çok büyük değişikliğe gittik. Arkasından gelen sonuçlar bütün
odağımızı, enerjimizi, motivasyonumuzu, ne yazık ki günlük olaylara,
günlük sonuçlara odaklamak zorunda kaldık. Tabii bir de sizin
başarısızlığınızı isteyen bir kitle olduğu zaman ki bundan Fenerbahçe
taraftarını kastetmiyorum.
TARAFTARIMIZ SONUNA KADAR YANIMIZDA DURDU
Fenerbahçe taraftarları en kötü günümüzde sonuna kadar yanımızda
durdular. Onlara buradan şükranlarımı sunmak istiyorum. Onlara mahcubuz.
Onlara yaşatmak istediğimiz güzel günlerin yakında olduğuna yürekten
inanıyorum. Ben normal şartlarda hiçbir zaman böyle konuşmam. Ama
geldiğimiz noktada yaşadıklarımız, edindiğimiz tecrübeler, yaptığımız
yatırımlar, yaptığımız yapısal değişikliklere baktığımız zaman ikinci
dönemimizin hem çok daha başarılı, hem de çok daha sağlıklı geçeceğine
inanıyorum.
Fenerbahçe Spor Kulübü'ne aday olan herkese saygım sonsuzdur. Ben sadece
aday olana değil bir forma alan kişiyi omzumda taşırım. Dolayısıyla
adayımızın güçlü, güçlü değil yorumunu burada yapmak bize yakışmaz.
Kendisini de buradan saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Kendisine de
söylediğim gibi kim adaysa 200 imzayı toplamış kim adaysa kulübün bütün
imkanları emrindedir. Güçlü aday, güçsüz aday yorumu yapmayacağım, kim
çıkarsa çıksın benim adaylığımı değiştirecek bir konumu olacağını
düşünmüyorum. Buna Aziz başkan da dahil.
ESPOR FİNANSMAN SIKINTISI YAŞAYAN BİR ALAN DEĞİL
Espor ne yazık ki, ne yazık ki diyorum çünkü saatlerce bilgisayarın
önünde oturuluyor, bana göre tam spor değil ama ismi Espor. Fakat öyle
Espor turnuvaları var ki, finallerini 500-600 milyon kişinin canlı
izlediği noktaya gelinmiş vaziyette. Dünyada Espor turnuvalarının
başladığı dönemden bu döneme geldiğinizde kazandıkları para ödüllerine
baktığınız zaman Wimbledon veya bazı futbol turnuvaları gibi çok büyük,
dünyada takip edilen büyük turnuvalarla eşdeğere geldi. Daha da önemlisi
geleceğin taraftarlarının çok büyük bir ilgi alanı. Bunun kaçarı yok.
Baktığınız zaman Avrupa’da birçok spor kulübü de bu yönde yatırım
yapıyorlar. Bu tartışmasız bir gerçek. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak da
zaten bunların tohumları biz 1907 derneği yönetimindeyken atılmıştı.
1907 Fenerbahçe Derneği de sağ olsunlar bunu devam ettirdiler. Biz şimdi
genel kuruldan bunu Fenerbahçe Spor Kulübü bünyesinde yapılmasının
iznini isteyeceğiz. Maddi yük getirir mi? Çok enteresandır ki, demin
anlattığım gerçeklerden dolayı en kolay sponsor bulunan alanlardan biri
oldu. Bugün 1907'nin faaliyetlerini yürüttüğü Espor takımımıza
baktığımız zaman hiçbir şekilde finansman sıkıntısı yaşayan bir alan
değil.,
Engelli spor şubesi. Paralimpik spor şubesi diyelim. Bence
Fenerbahçe'nin toplumsal ve sosyal sorumluluğu çerçevesinde ele
alınmalı. Kimine göre 9 kimine göre 8 vatandaşımızdan biri engelli
vatandaşımız. Sokaklardaki altyapımız olsun, süpermarkete girerken,
çıkarken olsun, bir ATM’yi kullanırken olsun, bir bankaya girerken olsun
vs… Batılı ülkeler gibi engelli dostu konumunda değiliz şu an ama düne
göre de büyük ilerleme var. Bizim kendi şirketlerimizde bütün temas
noktaları engelli dostu olarak dizayn edildi. Ciddi yatırımlar yaptık
bunları yaparken. Hal böyle iken paralimpik futbol takımımızı gördük,
şampiyon olunca ne kadar mutlu olmuştuk. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün
buraya yatırım yapması gereken alan olarak görüyoruz.
KADIN FUTBOLU ÇOK MESAFE KAT EDECEKTİR
Kadın futbolu. Kadınların Fenerbahçe’nin tarihindeki yeri önemli,
kıymetli ve değerlidir. Eşi benzeri görülmemiş hikayelerle doludur. En
yakın zamanda da 3 Temmuz sonrasında bir gün haberle 50 bin kadın ve
çocuk taraftarımızın o stadı doldurması bunun güzel örneğidir.
Dolayısıyla Fenerbahçe Spor Kulübü’nün cinsiyet eşitliği konusunda
çalışmaları vardır, HeForShe çalışmamız vardır, İstanbul Sözleşmesi'ni
desteklemişizdir. Bu niye? Bu bizim hayattaki değerlerimizle,
ilkelerimizle, yargılarımızla paralel olduğu için. Buradaki ana mesaj
erkek de, kadın da toplumun her yerinde güçlü olmalıdır. Kadın futboluna
baktığımız zaman, UEFA toplantıları olsun, Avrupa Kulüpler Birliği
toplantılarındaki katkım olsun her yerde kadın futboluyla ilgili büyük
bir bölüm vardır. Hatta UEFA’nın ilk 5 ligdeki büyük kulüplerin
gelecekte en önemli gelir yaratacak alanlardan biri olarak gördüğü kadın
futboludur. Geçen sene 47-48 bin kişiyle Juventus’un maçı oynandı.
Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray burada rekabet etmeye başladığı zaman
göreceksiniz ki ülkemizde kadın futbolu çok çok mesafe kat edecektir.
Bunu hem bir sorumluluk hem de çağın gerçekleri çerçevesinde yapmamız
gereken bir alan olarak görüyoruz.
Beşiktaş’ı da tebrik ediyorum. Çok güzel bir sistem kurdular, çok güzel
bir sponsorlukla götürdüler. Bu alan sponsorlukları hazır olan bir alan.
Çok arzu eden, kadınlara hitap eden markalar var. Bütçeler zaten son
derece yönetilebilir bütçeler. Bu üç alanda da kulübümüze yük
getirmeyecek şekilde, 2-3 yıllık sponsorlukları hazır bir şekilde
ilerleyeceğiz. Kadın futbolunda bizi bekleyen bir karar var. O karar 1.
Lig’de bir takımla mı iş birliği yapıp direkt oradan başlamak yoksa
Beşiktaş’ın yaptığı gibi 3.Lig’den başlayıp adım adım gitmek mi? Bunun
artıları da eksileri de var ama amacımız önümüzdeki futbol sezonuna bu
projemizi yetiştirmek. Dijital çağın sunduğu imkanlardan yararlanarak
taraftarlarımıza karar vermesi için bırakılacak bir süreç. Mohikan
uygulamamız üzerinden bir anket açarız, oraya dört isim koyarız. Şubenin
ismi Fenerbahçe Kadın Futbol Şubesi'dir. Onun üstüne bir isim gelirse 2
türlü bir isim gelebilir; kutsal, önemli bir isim gelebilir, veya
sponsor ismi gelebilir.
BURAK ELMAS'I MEKTUPLA TEBRİK ETTİM
Mektup yazdım, Burak Elmas Bey'i mektupla tebrik ettim. Öncelikle
hayırlı, uğurlu olsun diyorum. Burak Bey'i çok eski tanırım.
Gençliklerimizden tanırım. Eşini daha da eski tanırım. Eşi ve eşinin
ailesiyle Faruk Süren başkanla falan çok yakın dostluğumuz vardır.
Dolayısıyla bir sıkıntı yok. Ama söz konusu Fenerbahçe olduğu için ben,
söz konusu Galatasaray olduğu için o, dostluklar penceresinden zaman
zaman bakmayabiliriz. Bununla beraber benim yönetime geldiğimden beri
hep söylediğim; sorunlarımız ayrı, çıkarlarımız aynı. Her zaman bir
masanın etrafında buluşabilecek olgunlukta ve ilişkide olmamız
gerektiğini savunmuşumdur. Ben geldiğimden beri attığım her adımı, her
söylemimi bu ilke ve prensip çerçevesinde yaptığımı düşünüyorum. Bunu
inkar edecek insanlar varsa da söylesinler. Biz her zaman dostluk
elimizi uzattık. Anadolu'daki bütün kulüplerle aramız iyi. Hiçbir
kulüple sıkıntımız yok. Trabzonspor’la bile ki en çok polemiğimiz olan
kulüp olmasına rağmen geçmişte hem bizim hem Trabzonspor’un dışındaki
etkenlerden bu kulüplerin kafa kafaya gelmesine rağmen ve tarihsel
rekabette Trabzonspor’un hep şampiyonluğa oynadığı yıllarda
Fenerbahçe’yle şampiyonluğa oynamasından bütün gerginliklere rağmen
Trabzonspor’la bile gayet iyi ilişkilerimiz var. Dolayısıyla bizim
dostluk elimiz her zaman bakidir. Her zaman büyük resme bakarak
hareketlerimi yaptım. Kulüpler Birliği’nde de başkanlar bilirler. Hiçbir
zaman kendimize yarayacak, başkalarına yaramayacak konuların
sözcülüğünü, muhasebesini, bayraktarlığını yapmadık. Hatta zaman zaman
aleyhimize olan konularda bile büyük resimde faydası zararından fazlaysa
destekledik. Hatırlayın bizim harcama limitlerimiz sıkıntılı çıktığı
zaman nasıl ‘harcama limitleri değişmez, oyun oynanırken oyunun kuralı
değişmez vs.’ denmişti. Geçen sene yabancı kuralında indirime
gidilecekti, bizim işimize gelirdi. Biz ona göre hazırlıklıydık ama
diğer kulüplerimiz hazırlıklı değildi. Yeni kuralın uygulanmamasını
orada biz destekledik diğer kulüpler için. Bazı taraftarlarımız 'sana
ne' diyebilecektir şimdi. Ama bizim fıtratımız böyle. Biz ‘aman bana
yarasın da başkası ne olursa olsun’ modunda değiliz. Bunun karşılığını
gördük mü? Anadolu kulüpleriyle dostluklarımızda gördük. Ama ne yazık ki
büyük rakiplerimizle bazen rekabet ve tribünlere sempatik gözükmek
ilkelerinizin, doğrularınızın, prensiplerinizin önüne geçebiliyor. Biz
de mümkün olduğu kadar geçmemesi için çaba sarf ettik. Doğru iş
yaptığımızı, doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum.
Galatasaray'a dönersek Sayın Mustafa Cengiz'le ilişkilerimiz asgari
müşterekte buluşabilecek seviyede. Ta ki son derbi maçında yalan,
yakışıksız, son derece çirkin ithamlarda bulunduğu, bunların hiçbirinin
gerçeği yansıtmadığı için son bir kaç ayda ne yazık ki o ilişki koptu.
Burak Bey benim arkadaşım diye bakamam. Türkiye'nin en büyük
camialarından birinin başkanı. O gözle bakmam gerekir.
Kişiselleştirmeden camialara saygısızlık yapmamak adına bazı şeyleri de
sineye çekebilecek kapasitede bir insanım. Ama Sayın Cengiz son dönemde
konuştukça Allah'tan artık bizi unuttu, kendi takımıyla, futbolcularıyla
uğraştığı için biz nefes aldık ama enteresan söylemleri olduğunu zaten
tüm kamuoyu gördü. Ama bu Fenerbahçe Spor Kulübü ile Galatasaray Spor
Kulübü ilişkisinin en azından belli bir seviyede olmasını engellememeli.
İnsanlar başkanlık koltuğuna oturunca başka bir fıtrata da
geçebiliyorlar. Gençten tanıdığım Burak Elmas arkadaşım, dostum, aile
dostum eşi. Bence Fenerbahçe-Galatasaray Türk futboluna çok daha büyük
hizmetler edebilir. Bugün bazı konular var ki, tüm kulüplere
söylemiyorum Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray beraber adım atsın,
yapısal sıkıntılarımızın çoğunu değiştirebiliriz. Türk futbolunun
geleceğine çok fazla fayda sağlayacak tohumları bugün hep beraber
atabiliriz.
GALATASARAY, BİZİM YAKLAŞIMIMIZIN YARISINI SERGİLESE BİRÇOK SORUNU GİDEREBİLİRİZ
Geçmişten gelen tarihsel konular var. 3 Temmuz’da Galatasaray Spor
Kulübü’nün tutumu öyle bir noktaya geldi ki Fenerbahçe’nin bunu unutması
kolay kolay mümkün değil. Başkanlardan bağımsız konuşuyorum. Hala belli
bir kesim bütün bu mahkeme kararlarına rağmen Fenerbahçe’ye kurulan
kumpaslara, tuzaklara ve bunların Türk yasası tarafından ispatlanması ve
bu insanların yüzlerce, binlerce yıl cezalandırılmasına rağmen hala
oraya odaklanmış bir kesim olabiliyor. Ben işe daha pozitif bakayım;
Galatasaray Spor Kulübü’nün yönetimi, bizim son 3 senedir olan
yaklaşımımızın yarısını bile sergilese ben inanıyorum ki Türk futbolunda
pek çok sorunu giderebiliriz. Yayıncı kuruluş bu şekilde davranamaz.
Hakemlerin performansı bu kadar kötü olamaz, bu kadar ahbap-çavuş
ilişkileriyle federasyon yönetilmez vs. vs. vs.
Neticede şikayetler ortak ama hamlelerin ortak olmasındaki samimiyet
olması gereken seviyede değil. Burada bir kişi bile çıksın desin ki, ‘Ya
Ali Koç kendi çıkarı için veya Fenerbahçe’nin çıkarı için kulüpler
Birliği’ni kullandı ya da Federasyonda itiraz ettiği konuların futbola
faydası yok, sadece Fenerbahçe’yi düşünerek yapıyor.’ Yani bir tane bir
şey çıkıp söylesinler, herkesle her yerde tartışmaya hazırım.”
(Harcama limitleri, yabancı oyuncu sınırı ve yayıncı kuruluşun ödemeleriyle ilgili sorular üzerine)
Şimdi kulüpler ne kadar yekvücut olamazsa federasyonun bize karşı gücü o
kadar artıyor. Federasyonun aslında ‘böl ve yönet yaklaşımı’, bunu da
ilk defa telaffuz ediyorum. Çünkü kulüpler yekvücut olduğu zaman çok
daha kuvvetli olacağı için ve çok daha taleplerini yerine getirme
konusunda haklılık oranı artacağı için bence daha ne kadar zayıf olursa
Kulüpler Birliği’nin beraberliği ve birlikteliği, hedef birlikteliği
taleplerimizin yerine gelmesi o kadar zorlaşıyor. Şimdi onu bir yere
koyalım. Ben burada tekrar şunu söylemek istiyorum; Türkiye Futbol
Federasyonu, kim olursa olsun, hangi dönem olursa olsun iki tane ana
görevi vardır: Kulüplere hizmet etmek ve Türk futbolunun kalkınmasını,
kalıcı bir şekilde rekabetçi olmasını, mali açıdan sağlıklı olmasını
sağlayabilmek! Bana sorarsanız mevcut federasyonun içinde yani futbolu
çok seven, futbolun geleceğini çok düşünen, ‘bugün şu yapısal
değişiklikleri yapayım da 5 sene, 10 sene sonra meyve versin,
İzlanda’sı, İsviçre’si, Belçika’sı yapmış, benim ülkem demografik olarak
şöyle avantajı var, ben deli gibi gençlerden, öz kaynaktan futbolcu
yetiştirecek yapıyı kurayım, bunun için mevzuatı değiştireyim, bunun
için teşvik vereyim’ bu mantalitede değil. Zaten federasyon 4 kişiyle
yönetiliyor. Tabii ki bütün sıkıntılarımız mevcut yönetimden
kaynaklanmıyor, onların da miras edindiği, birçoğunun o zaman başkan
olmasa da Nihat Beyin içinde olduğu yönetimlerden kalan bir sürü
sıkıntılarımız var. Mesela yabacı kuralı dediniz, yabancı kuralı tek
başına hiçbir şeyi değiştirmez. Öz kaynaktan futbolcu diyoruz, yabancı
kuralı tek başına hiçbir şeyi değiştirmez. Yabancı kuralının kararının
veriliş süreciyle ilgili bizim sıkıntımız var. Ama gelelim öz kaynaktan
oyuncu yetiştirme işine.. Yabancı kuralı sadece bir ayak. Dünyada belki
de en çok bu son 10 senede yabancı kuralını değiştiren ülkelerin
başındayız veya biriyiz. Gerekçeli kararı da bilmeden, hukuki bir
terminoloji var; niye değişiyor, nasıl değişiyor, bunu böyle yaparsak 3
sene, 5 sene sonra ne hedefliyoruz? Böyle bir şey yok. Tamam yapalım ama
bunun yanına başka şeyler koymamız lazım. Biz altyapılarda hoca
bulamıyoruz. Koskoca Fenerbahçe’nin iki tane sahası var. Benim en büyük
hayalim 3 sene sonunda Türkiye’nin ve bunun için kaynak da hazır,
yetmeyecek kısmında kendi kaynaklarımla karşılayacağım, Türkiye’nin eşi
benzeri görülmemiş bir akademisi! Bunun için bize arazi lazım, 130
dönümlük arazi için başvurduk, bekliyoruz devletimizden. Araziyi satın
almamız söz konusu değil, böyle bir imkânımız yok. Ama nasıl Sayın Aziz
Yıldırım zamanında bu stadı Fenerbahçelilerin emeğiyle, teriyle,
parasıyla devletten hiçbir katkı almadan yapıp, bugün mantar gibi her
yerde stat… O zamanın 85 milyon dolarını 4 senede harcayıp, ben o zaman
1907’de finansmanında çalışıyordum. 1907 Tribünü’ndeki kaynaklarla
koskoca tribünü yaptık, 5’er yıllık localar aldık. Nasıl o stat bugünkü
modern statları tetiklediyse ve AK Parti hükümetine de burada şapka
çıkartmak lazım, çünkü çok yatırım yaptılar. Bence bazıları yanlış
yapıldı. Yani bir tane 30 binlik stat…. Urfa’da, senede 3 defa, 5 defa,
10 defa kullanılacağına 80 tane İstanbul içine sahalar yapılsa daha
faydası olur diye düşünüyorum. Ama modernleşme konusunda, tesisleşme
konusunda bizim attığımız adımı Avrupa’da atan kimse yok, bu çok önemli!
Ancak altyapı tesislerine bakın, parmakla sayılacak kadar. Beşiktaş’ta
da öyle, Galatasaray bizden daha iyi, Kasımpaşa çok iyi, Başakşehir iyi
ama genel baktığınız zaman hoca yok, tesis yok, sabır yok, kulüpler için
bahsediyorum, dolayısıyla tek başına yabancı kuralını değiştirmekle
hiçbir şey değişmez. Yabancı kuralını getir ve de ki, ’30 yaştan bir gün
almış bir oyuncu Türkiye’ye yabancı transferi yapılamaz’. Yapmayalım
kardeşim artık, son durak kontratları yapmayalım. Bizde şöyle bir yanlış
var, biz de yaptık bu yanlışı.. ‘Aman bonservis vermeyeyim, UEFA’DA
Finansal Fair-Play var’ ama 2,5 Milyon Euro oyuncuya veriyorsunuz sonra
oyuncuyu yollayamıyorsun. Halbuki Attila Szalai, Pelkas gibi modeller
olmalı; 400, 500, 600 bin Euro oynattığın, 1-2 Milyon verip bonservisini
aldığın genç, sahada katkı verecek ondan sonra da satışta katkı
verecek, ekonomik katkı verecek… Bu modele geçmemiz lazım. Dolayısıyla
dönersek Federasyona bizim tesis, hoca, teşvik, yabancı transferde
kriterler, artı üstüne bir de yabancı kuralını getirseniz tamam. Şimdi
bu işin yabancı kuralı, bir de karar süreci var. Bu geçen sene
yapılacaktı. Pandemiden dolayı garip bir takvimle sezonu bitirdik. Sezon
bittikten sonra transferlerin başlamasına 2 hafta kala bizim önümüze
yeni yabancı kuralı diye bir şey sundular. Biz de dedik ki, ‘mümkün
değil, kulüpler hazır değil’. Çünkü böyle bir şeyde elden çıkarmak o
zaman pazarlık payınız düşüyor, zaten finansal sıkıntıdayız, bir sürü
kulüp yolladığı oyuncuların mukavelesini ödemek zorunda kalıyor.
‘Erteleyelim’ dedik. Tabii pandeminin böyle devam edeceğini kimse
beklemiyordu. Pandeminim devam etmesi sıkıntılarımızı da zaten artırdı.
Transfer piyasası sadece Türkiye’de değil genel transfer piyasasındaki
yoğunluk eskisi gibi olmadığı için elden oyuncu çıkarmak halen zor.
Dedik ki, ‘1 sene daha bunu öteleyelim’. Federasyon da makul karşıladı.
3-4 başkandık, Nihat Bey, Servet Bey vardı. Servet Bey, ‘Yapmayalım,
yeni kurala geçelim’ dedi. Biz, kulüp başkanları olarak bunun
sıkıntısını anlattık. Nihat Bey dedi ki, ‘Siz Türkiye’de en az yabancı
oynatan ikinci takımsınız, geçen sezon rakamlarına bakıldığında, sizin
işinize gelmeli’. Evet, bizim işimize geliyor ama onların işine
gelmiyor. Dedik ki, ‘2-3 aylık siz bir şey hazırlayın, önümüze koyun,
biz görüşlerimizi verelim, ortak bir noktada bundan sonraki 3 yılın
nasıl olacağını ne geç devre arasında açıklayalım’ diye biz ayrıldık,
federasyondan. Kulüpler Birliği’ni temsilen 4 başkandık. Bunun içine
Sayın Göksek Gümüşdağ’ın hep söylediği, ‘Milli takımlara daha çok oyuncu
veren takımlar mükafatlandırılsın’. Nihat Bey dedi ki, ‘Sizin gibi az
oynatanlara prim verilsin’. Evet, bunları geliştirelim, çok güzel şeyler
bunlar, ondan sonra da devre arasında açıklayalım. 2-3 gün sonra
telefonlarımıza bir düştü ki, bizim konuştuğumuz çöpe atılmış ve böyle
bir karar çıkmış. Olabilir, federasyon bunu belirleyecek tamam ama
federasyon bizim çıkarlarımız için, bizlere hizmet etmek için orada,
Türk futbolunu daha iyi yapmak için orada ve kulüplerin hepsi ‘bu bizim
için sıkıntı’ diyorsa bunu dinlemek durumunda. Buna rağmen
federasyonumuzun bunu yapmasını engelleyecek unsurlar olabilir,
görüşmemizden sonra gerçekleşmiş konular olabilir. Çağırırsın bizi,
dersin ki ‘biz böyle böyle konuştuk, biz bunu yapamıyoruz, bizim
kararımız budur, haber veriyoruz’ dersin, sonra da biz ikna edebilirsek
ederiz edemezsek de kabul edip çıkarız. Böyle küçümseyici, ‘biz sizi hiç
takmıyoruz, biz ne istersen yaparız’ mealinde bir süreç olması bizleri
fazlasıyla kırmıştır. Şimdi şöyle bir şey daha var: ‘Ankara böyle
istiyor, yukarısı böyle istiyor’. Böyle bir şey olur mu ya! Yok böyle
bir gerçek! Siyasetçinin işi gücü bitmiş, bunlarla uğraşacaklar. Hatta
kaç defa dendi, ‘gidin bunu kendi aranızda çözün, bizi bulaştırmayın’
dendi. Dolayısıyla hal, tavır, tarz birazcık bizi kırıyor.
YAYINCI KURULUŞTAN BÜYÜK RAHATSIZLIK VAR
Yayıncıyla Fenerbahçe olarak sıkıntımızın yanında -o Fenerbahçe’yle
yayıncı arasındaki bir sıkıntı ve halen devam etmektedir- kulüplerin çok
büyük rahatsızlığı var. Hatta sezon içinde öyle bir noktaya gelindi ki
bütün maçlar 60 saniye geç başlamıştı. Yayıncı kuruluş o görüntüyü
vermeyerek sanki problemi çözeceğini zannediyor ama esas problemin
dibine inilmesi gerekiyor. İşin ekonomisini konuşursak bizlerin en büyük
geliri yayıncı kuruluş. Daha da önemlisi rakam olarak, yüzde olarak
Anadolu kulüplerine göre biz çok daha düşüğüz. Anadolu kulüplerinin
%80-90’ı buradan gelen paraya bağlı. Son taksiti ödenmemişti. 292
milyonun 150 milyonu ödenmiş. Taksitlerini zamanında ödemiyorlar. Hep 15
gün bekliyorlar. Son 3 sezondur da sıkıntı yaşıyoruz. Pandemi öncesi
bir indirim aldılar, pandemi dönemi bir indirim aldılar, şimdi yine bir
indirim daha istiyorlar. Bugün 500 milyon dolar olması gereken ihale
ciddi zarar etmesiyle bize telaffuz edilen yayıncı kuruluş rakamı inmek
istiyor dediği rakama önümüzdeki sezon inerse ki böyle bir şey söz
konusu olamaz; 215 milyon dolara düşüyor.
YAYINCI KURULUŞ 564 MİLYON DOLAR EKSİK ÖDÜYOR
Şimdi şöyle söyleyeyim; 2017-18'de 465 milyon dolar iken 416'lara inmiş.
Sonra 2018-19 sezonunda yine kurların hareketiyle 500, 416'ya inmiş.
2019-20’de yapılan indirimlerle 416, 388’e dönmüş. Üstüne basarak
söylüyorum, pandemi öncesi. Sonra 2020-21’e gelmişiz; 388 milyon dolar
337 milyon dolara inmiş. Geçen senenin şartlarında gidersek 330 milyon
dolar olması lazım. Şimdi bize söyledikleri 2 milyara daha indirilmek
isteniyor. Yani buraya baktığınız zaman 2 milyarı kaldıralım, geçen
sezon verileriyle bu sene devam edersek 564 milyon dolar indirim almış
olacak. Onların istediği indirim yapılırsa ki Allah korusun çökeriz. 5
sezonda 679 milyon dolar indirim demek. 5 sezon 2,5 milyar dolar demek.
679’u bir yere koyalım, 564’ten hareket edelim. 2,5 milyar dolar ödemesi
gerekirken 564 milyon dolar eksik ödüyor. Buna kim, nasıl, niçin
müsaade ediyor? Biz buraya nereden geldik? Bir şekilde korunmadan bu
noktaya gelinemez. İhale şartları, teminat mektubu olur. Bunları yerine
getiremezsen teminat paraya çevrilir. Teminat mektubu yok. Kim kaldırdı,
kimin izniyle kaldırıldı mektup. Başka herhangi bir ihale olsa, ihaleye
fesat karıştırma diye konuşmaz mıyız? Anlam veremediğimiz bir tutum
içindeler. Resmen hepimizi parmağında çeviriyorlar. Bir şirket kendi
başına istediği her şeyi alıyor. Burada hukuki muhatap biz olmadığımız
için bunun sıkıntısını biz çekiyoruz. Hukuki muhatabı biz değiliz.
Nereye kadar bu iş gidecek, önümüzdeki sezon ne olacak, anlaşılamadı
hala. Son 3 sezonda olduğu gibi bekleyecekler, bıçak kemiğe dayanacak.
Sezon başlama arefesinde indirim verirseniz ödeme yaparım diyecek. Sezon
başında yüzde 25 ödeme yapılması gerekiyor, bizim için can suyu. Ne
olacağını bilmiyoruz. Federasyonun bizim yek vücut olum, şimdi
federasyon biraz daha yek vücut lafını konuşuyor ama… Niye bu böyle
oldu? Teminat mektubu niye kalktı? Şimdi Katar hükümeti garantisi var.
Hukukçulara göre bunu paraya çevirmek en az 2 sene. Önümüzdeki sene yine
yayıncı kuruluştayız. İhale şartnamesi devam ediyor, son senesi. Bir
komisyon kuruldu, yeni bir ihaleye çıkılacak herhalde aralık ayına
doğru. Ama çok büyük sıkıntılarımız var.
EN KISA ZAMANDA KULÜPLER BİRLİĞİ A.Ş. KURULMALI
(Bu dönem yayıncı anlamında yeni bir arayış olabilir mi?) Mümkün değil. Sezon başlıyor 2 aya. Nasıl ihaleyi yapacaksınız?
(İlk hafta maçlara çıkmayalım demiştiniz. Söz konusu mu?) Benim düşüncem.
(Kulüplerden destek aldınız mı?) Kulüplerle konuşmadım ama geçmişte
sıkıntılar yaşadığımızda bunu telaffuz eden kulüpler oldu. Zaten 3-4
kulüp var ki, başından beri dilimizde tüy bitti bu sıkıntıları dile
getirmekten. Biz hep yaramaz çocuk oluyorduk, şimdi herkes aynı noktaya
geldi. Yeniden yapılandırmaya Fenerbahçe girmemişti biliyorsunuz. Niyet
çok iyi, kurgu yanlış. ‘Biz buna giremeyiz’ dedik. Başka kulüpler
‘devlete karşı mı çıkıyorsun’ diye bizi kötülediler. 1 sene sonra bizim
dediğimiz noktaya gelindi. Dolayısıyla yayıncı kuruluşla çok ciddi
sıkıntımız var. Nasıl aşılacak? Ben de konuya hakim değilim.
Federasyonun adreslemesi gereken bir konu. Bundan sonra da artık bütün
riski alan kulüpler, bütün yatırımı yapan kulüpler –doğru yanlış
yatırım-, seyirci sahibi kulüpler, bütün statların ayakta durması,
bakımı bizde, seyirci bizde, futbolcular bizde, her şey bizde. Ama kendi
geleceğimizle ilgili kararlar bana göre futboldan bihaber, yeterince
futbola hakim olmayan veya önceliği futbol olmayan insanların elinde. Bu
böyle gidemez. En kısa zamanda Premiere League modeli olarak Kulüpler
Birliği A.Ş.’nin kurulması, en az asgaride ticari konuların sadece
kulüpler tarafından kararlaştırılamıyorsa bile kulüplerin sesinin daha
çok çıktığı ortak bir platformda yapması lazım. Avrupa buna gidiyor. Şu
anda UEFA Kulüpler Birliğiyle bütün ticari konuları yönetmek üzere ortak
bir şirket kuruyor Bu kanayan yaramız. Nasıl aşılacak bilmiyorum.
3 TEMMUZ'DA FENERBAHÇE İTİBAR SUİKASTINA UĞRADI
3 Temmuz 2021, 3 Temmuz’un 10. yılı. Çok şükür bu kararlar çıktı. Bence
çok geç çıktı. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bunca yıl bu kararları
beklememesi gerekirdi. 3 Temmuz sabahı nasıl bir güne uyandık? 5 branşta
şampiyon olmuş, sportif ve finansal açıdan rakiplerinin fersah fersah
önünde, belki 1 sene daha böyle gitsek ara kapanmayacak kadar önde.
Bakın Galatasaray'ın şampiyonlukları ile bizim şampiyonluklarımızın
hangi döneminde olduğuna bakın. Bir sabah uyandık, her şeyimiz saldırı
altındaydı. Başkanımız, yöneticilerimiz, profesyonellerimizin bazıları
göz altına alınmış. Ne olduğunu anlayamadık. Devletin kurumlarının
bilfiil içinde olduğu. Saatlerce her gün televizyonlarda ifadelerini
deşifre ettiği gizlilik olmasına rağmen… 3 sene bizim avukatlarımız bu
belgelere, bilgilere ulaşamadı, akşam bilhassa o dönemde spor yorumcusu
olarak peydahlanmış birileri çıktı ortaya bilmediğimiz. O işin
bayraktarlığını yaptılar. Onlar hala televizyondalar bugün, bizim esas
onlarla sorulacak hesabımız var. Fenerbahçe müthiş bir itibar suikastına
uğradı. Fenerbahçe’nin manevi anlamda yaşadığı itibarına, markasına
gelen zararın hiçbir şekilde maddiyatla ölçülmesi söz konusu değildir.
İşin maddi tarafı oldu.
ŞAMPİYONLAR LİGİ'NE GİTMEMİZ ENGELLENDİ
Şampiyon kadromuzdan feragat etmek zorunda kaldık. Bir sürü oyuncumuzu
elden çıkarmak zorunda kaldık. Son dakikada birkaç transfer
yetiştirebildik. Şampiyonlar Ligi'ne gitmemiz engellendi. Zincirleme
sıkıntıları yaşayarak bugüne geldik. Maddi açıdan ölçülebilen tarafları
var, ölçülmeyen tarafları var. Ölçülebilen taraflar; o sene Şampiyonlar
Ligi’ne gitseydik gruplar, puanlar, tribün, Fenerium vs… Oyuncuların
markasının parlaması, değerlerinin artması gibi bir sürü şey… 1 sezon
bazında bakarsanız 55-60 milyona kadar o rakamı getirebilirsiniz ama 1
sezona bakarsanız. Biz ondan sonra belimizi doğrultamadık. Üstüne bir de
çok ciddi yönetimsel hatalar yaptık. Şimdi insanlar diyor ki, ‘Ali Koç
mali, finansal şikayet ediyor 3 Temmuz…’ Evet, 3 Temmuz çok kötü yaptı
bizi. Ama biz bu kulübü devraldığımızda UEFA'nın yayınlarında, hani
bizim borç tanımımızı kabul etmiyorlar, verdiğimiz rakamları kabul
etmiyorlar… Biz değil. UEFA’nın 2020 yılı raporunda, 2018 verileri
alarak, tesadüfen bizim başladığımız döneme geliyor. Bizim devraldığımız
dönem. Bize laf ediyorlar da, bu tablo UEFA'nın hazırladığı bir tablo.
Bu tablo ‘Avrupa'nın finansal açıdan en kötü takımı Fenerbahçe'dir'
diyor, 2018 sonu itibariyle. Rapor 2020’de yayınlanmış. Oraya baktığımız
zaman 1'den 20'ye 2018 net borçluluğu gösteriyor. Fenerbahçe 334 milyon
Euro ile 6. en borçlu kulüp. Tamam. En borçlu kulüp 568 milyon Euro’yla
Manchester United. Daha da önemlisi sadece 1 kulüp var diyor Avrupa'da;
net borcu varlıkların üstünde. Yani bizim borcumuz varlığımızın 1.2
misli. Avrupa'da o dönem başka hiçbir kulüp yok. Adamların raporu, bizim
raporumuz değil. Sağdan ikinci kolona baktığınızda net borçluluğumuz
gelirimizin 2.9 misli. Bizden bir tek kötü kulüp daha var Lille; 3,5.
Buna böyle baktığınız bizim ne devraldığımızı biz söylemiyoruz. Futbolun
en büyük otoritesi söylüyor. Şimdi dönersek 3 Temmuz’a.. Evet, 3
Temmuz, bize çok büyük zararlar verdi. Maddi ve manevi, özellikle manevi
itibar tarafı için söylüyorum, çünkü Batı’da itibarınızı bir günde
kaybederseniz o itibarı yerine getirmek yıllar sürer. Batı’da Fenerbahçe
lekelendi! Fenerbahçe’nin masumiyet karinesi yok edilmiş, yerle bir
edilmiş, haksız, hukuksuz… Bunlara bakmıyorlar. Hiç unutmam UEFA’nın baş
hukukçusuyla beraberdim o dönem, anlatmaya çalışıyorum, haksız,
hukuksuz, adam diyor ki, ‘Niye cezaevindeler o zaman?’.
Bizim ülkemizde biri cezaevinde yargılanıyorsa %90 suçludur. Ben de o
zaman demiştim, ‘Türkiye’de cezaevinde yargılananların %56’sı suçsuz,
beraat ediyorlar. Türkiye’de cezaevinde olmak bu demek değil.
Anlatamadık Batı’daki arkadaşlara ve bu Fenerbahçe’ye çok büyük zarar
verdi. Ama Fenerbahçe, tarihine altın harflerle yazılacak, bir daha hiç
olmamasını, kimseye olmamasını sadece bize değil, bir süreçten geçtik.
Fenerbahçe dimdik ayakta durdu. Başkanı, yöneticileri, profesyonelleri
içeride; geriye kalan hepimiz çoluk çocuk, yöneticiler, sporcular
dışarıda biz dimdik ayakta durduk ve devletin her türlü gücünü arkasına
almış, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış, yargısı, polisi, bir
sürü kurumu eline geçirmiş, medyasıyla bunu köpürtmüş, milyonların
aklında Fenerbahçe’yi rezil etmiş, suçlamış, Fenerbahçeli çocukların
okula giderken psikolojisini bozmuş bir yapıya karşı biz dimdik ayakta
durduk! Bu işin miladı Fenerbahçe de değil, Fenerbahçe’den önce
askerlerimize, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan davalar, onlar var. İş
ta devletimize kadar, hükümete kadar gitti bu süreçte. Ama bunları ilk
püskürten, duvara çarptıran Fenerbahçe’dir! Bunun bir değeri, kıymeti
olmalıdır.
BUGÜN HALA '3 TEMMUZ'DA FENERBAHÇE ŞİKE YAPTI' DİYENLERİN HEPSİ FETÖ'YE HİZMET ETMEKTEDİR
Bugün hala ‘3 Temmuz’da Fenerbahçe şike yaptı’ diyenlerin hepsi FETÖ’ye
hizmet etmektedir, kim olurlarsa olsunlar! İşinize gelince öbür
davalarda FETÖ, Kumpas, insanlar masum; Fenerbahçe davasında değil. Yok
öyle bir şey! Ve biz bunları insanların kafasına kazıyacağız. Daha
bitmedi, bu süreç halen devam ediyor. Şimdi sıra bizde konuşma sırası
bizde. 3 Temmuz’da da tohumlarını atacağız.
Ağustos sonuna kadar hamlemizi yapmak zorundayız. Çünkü süre doluyor.
Bizim hukuken yapabileceğimiz, çizdiğimiz bir yol var. Onu başlatacağız.
Burada teknik detaylara girmeyeceğim, hukuki detaylara girmeyeceğim. O
zaman bu konu öyle bir kurgulandı ki UEFA devre dışı zaten. UEFA kararı
federasyon aldı, federasyonda oraya çökmüş birkaç isim var,
hatırlatacağı hepsini 3 Temmuz’da kime, neye hizmet ettikleri ortada
olan, federasyon başkanı o zaman ki abluka altına alınmasından
faydalanıp, o zaafları sonuna kadar kullanan kişiler var. Medyada bunun
şakşakçılığını yapan bugün en büyük FETÖ karşıtı, düşmanı gözüken, o
zaman rüzgar nereden esiyor.. Zaten bu adamlar rüzgar nereden eserse
oraya dönecek insanlardır, o zaman oradan esiyordu oraya dönmüş,
gizlilik olmasına rağmen her gün ‘tapeler tapeler’ diyen, ya bir kişi de
çıkıp demez mi kardeşim ‘gizlilik var, siz ne yapıyorsunuz’. Biz bunu
unutmayacağız, unutturmayacağız.
CORNU'YU SAVCIYA GÖTÜRDÜLER
Ben hep bir laf kullanıyorum: helalleşme. Buradaki 1 numaralı dava
açacağımız yer Türkiye Futbol Federasyonu. Türkiye Futbol Federasyonu,
çıkıp da bana bunu ‘UEFA yaptırdı’ diyemez. Adam Pierre Cornu’yu buraya
çağırtıyor, o zamanki savcıyı, duruşma ifadelerinde var ya, resmi
kayıtlar ‘mış mış’ değil. Adam diyor ki, ‘Ben Türkiye’ye geldim. Lütfi
Arıboğan beni karşıladı, yanında da İlhan Helvacı vardı, sordum, %1 bile
mi ihtimal yok Fenerbahçe’nin şike yapmadığına dair’. ‘Yok’ diyor. Ya
sen ne biçim federasyon yöneticisisin, sen nasıl Türk futbolunu
koruyorsun? Muz Cumhuriyeti mi burası, Avrupa’dan gelmiş adamı
götürüyorsun savcıya, bir savcıyı bir savcıya.. Sizin pisliğinizi meşru
kılmak için.. Ondan sonra diyor ki, ‘Siz bize mektup yollayın biz de bu
kadarı alalım’. Bunlar ifadede var. Ve, ‘biz bu kararı alırsak can
güvenliğimiz tehlikeye girer’ diyor. Bu adamlar hala sokakta geziyorlar.
Hatta bir tanesi utanmadan basketbol federasyonu başkanlığına
adaylığını koymuştu, terbiyesiz adam. Türk sporunun hiçbir yerinde
olmaması gereken kişidir bu. Ve bu adamlar UEFA’yı da yeterince şüpheye
düşürüp, bu kararı aldırttılar. Ne yapabilirdi diye sorabilirsiniz bana,
ne yapabilirdi biliyor musunuz; ‘kardeşim burası Türkiye Cumhuriyeti,
böyle bir davada gizlilik var, bu davanın federasyona ulaşması,
bilgilerinin, detaylarının en erken aralık-ocak ayı, nitekim iddianame
aralık ayında çıktı. Ben ondan önce işleme bile başlayamam. Ondan sonra
bir 6 ay daha sürer. Dolayısıyla senin UEFA takvimini hiç etkilemeyecek.
Git kardeşim, benim kendi kurallarım var, bu benim işimdir, buna ben
karar vereceğim, seni UEFA takvimini etkilemeyecek’ deyip
püskürtebilirdi ama onlar yapmadılar! Onlar ya bilerek ya bilmeyerek bu
örgüte hizmet ettiler ve Fenerbahçe’yi, Türk toplumunu birbirine
düşürdüler, Fenerbahçe’yi, Galatasaray’ı birbirine düşürdüler,
Fenerbahçe ve Trabzon’u birbirine düşürdüler, Türk toplumuna zarar
verdiler, Türk futboluna zarar verdiler ve o günleri biz yaşadık.
Ben, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün taraftarı olmaktan iftihar ediyorum.
Çünkü o gün bizim neler yaşadığımızı biliyorum. En çok gücüme giden konu
da ben gerek yönetimdeyken gerek yönetimden çıktıktan sonra ‘Adalete
Fener Yak’ kampanyası vs. yaptıklarımla, bugün de yaptıklarımla nasıl
bir duruş sergilediğimi gayet iyi biliyorum ama buna rağmen hiçbir zaman
affedemeyeceğim, benim o dönemki dava arkadaşlarım seçim öncesi bana
FETÖ’cülük imasında bulundular. Ben bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğim!
Bunu yapan insanlar benim gibi bir adama beraber yaşadıklarımızdan
sonra bunu yapan insanlar her şey için her türlü yalanı söylerler.
FENERBAHÇE'NİN BU ÖRGÜTÜ PÜSKÜRTMESİ GÖZ ARDI EDİLEMEZ
Dönelim Fenerbahçe’nin son maddi konusuna… Evet, biz çok büyük hasar
gördük, darbelendik, maddi olarak adını koyamayacağım, takım zayıfladı
belki öbür sene Şampiyonlar Ligi’ne gidecektik, daha fazla gidecektik…
Bunun adının koyamazsınız rakamsal olarak. Ama Fenerbahçe bu işten çok
kötü darbe yedi. Ondan sonra Fenerbahçe’nin bugünkü mali konusu sadece
ve sadece 3 Temmuz’da yaşananlardan dolayı dersek o zaman başka bir
gerçeği de göz ardı etmiş oluruz, çünkü müthiş finansal açıdan
yönetimsel yanlışlıklar yapıldı ve Fenerbahçe 2018 sonunda raporlarda da
gördüğünüz gibi Avrupa’nın en kötü kulübü haline geldi, finansal
açıdan. Biz, tabii ki 3 Temmuz olmasa bambaşka yerlerde olacaktık ama
anası, danası 3 Temmuz’da bize yapılanlardır, dolayısıyla bizim dava ise
dava, helalleşmeyse helalleşme, bu kulüp çekeceğini çekmiştir, artık bu
kulübün ve bu ülke için bu örgütü püskürten bu kulübün sporu vs. her
şeyi bir kenara koyun, bu konuda yaptığı hizmeti göz ardı edilemez.
Bizler böyle dimdik dururken kimler ne eziyetler çekti, ne taraftarlar
yaralandı, ne gazlar yedik. Ki biz o sene de şampiyon olacaktık. 12
Mayıs’ta bizim stadımızda yaşananların da hesabı sorulmalı. Daha maç
başlamadan her taraf gaz kokuyordu. Bunları da başka programda
konuşuruz.
SAVCI FENERLİ DİYE ALGI YAPTILAR
O günün psikolojisine dönmeniz lazım. O gün ne yaptı bunlar? Başbakan
Fenerli, Federasyon Başkanı Fenerli, Savcı Fenerli böyle bir algı
yarattılar. Halbuki savcı görünen yüzmüş, arkada diğer savcı, kaçan
savcı neydi ismi (Zekeriya Öz), o kurgulamış bütün bunu. Şimdi orada bir
algı yaratıldı. Şimdi siz federasyondasınız, düşünün; kendi içinizde
belli yapıya hizmet eden adamlar da başkan olarak diyor ki ‘şöyle olur,
böyle olur. Siz üzerinizden Fenerbahçe formasını çıkartamıyorsunuz,
sizin yüzünüzden Türkiye men edilecek’.. Savcıya gidiyor, polise
gidiyor, adamı abluka altına almışlar, o günün psikolojisini şey yapın…
Bakın ben hep söyledim, dedim ki ‘bilerek isteyerek yapmadı o zaman
federasyon başkanı bunu’. Bilerek isteyerek yapsa bu kadar hata yapardı.
Ama abluka altına alındı. Ama Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne
gidememesi ve oradan doğacak zararların direk adresi Türkiye Futbol
Federasyonu.
Kendi düşüncelerimi söyleyeyim; federasyona burada bağırıp çağırıyoruz.
Ben doğruya doğru, yanlışa yanlış demek zorundayım. Az önce harcama
limitlerine değinmiştiniz. Bizim özelimizde evvelki sene çok yanlış
yaptılar, hatta şampiyonluğumuza bile devre arasında transfer
yaptırmayarak mani oldular ama Türkiye’de harcama limitlerinin olması
bir şarttır. Futbol federasyonu, UEFA Türk futbolunu disipline
edebilmesi için bunun getirilmesi şarttı. Yalnız bizimkiler
hesaplanırken bardağa yarı boş baktıkları için bize o dönem çok büyük
sıkıntı yarattılar. Bu dönem ise evet, 30 istendi 25 oldu ama bu dönem
ise Türkiye Futbol Federasyonu, kulüplerin elini güçlendirmek için bütün
pandemi etkilerini de göz önüne alarak elinden gelenin de en iyisini
yapmaya çalıştı, önümüzdeki sezon için.
‘Neden Fenerbahçe hedef seçildi?’ bunun iki tane sebebi var: birincisi,
Fenerbahçe’ye vurma her zaman ses getiriyor. Bu örgütün kitlesel etki
yaratmak istediği ve bir şekilde futbola girmek istediği hatta bir
takımın içine, takıma ne kadar sirayet ettiğini biliyoruz, herkes
biliyor. Fenerbahçe’nin DNA’sı Türkiye Cumhuriyeti Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün değerlerine, ilkelerine ve prensiplerine paraleldir. Bu
bizim kırmızı çizgimizdir. Ve biz bunu başkan kim olursa, yönetici kim
olursa, sporcu kim olursa her zaman telaffuz etmişizdir. Fenerbahçe ve
Fenerbahçe’nin Ata’sıyla olan ilişkisi tarihte zaten belgeleriyle,
bilgileriyle yer almaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün genç bir
cumhuriyetin, kurtuluşunda ve kuruluşundaki rolü bir spor kulübünden çok
daha fazlası olduğunu da göstermektedir. Bugüne kadar bütün başkanlar
ve yönetimlerde Fenerbahçe’nin belli konulardaki duruşu hep aynı
olmuştur, kişiler ne kadar farklı olursa olsun.. Dolayısıyla hedef olma
sebeplerinden bir tanesi budur. İkincisi bizim o sene şampiyonluğa
oynuyor olmamız. Hatta savcının bir ifadesi vardı bize, ‘siz
şanssızsınız, şampiyonluğa oynamasaydınız biz belki başka takıma
gidecektik’. Adamın ağzından çıkan laflar bu. Savcıyla ilk görüşmemizde
Pazar günü operasyon oldu, Salı günü savcıya gittik. Ama diyor ki
‘Eskişehirspor maçında kesin şike yaptınız’. Niye ya? Nasıl? İşte o
zamanın hocasının ismini vermeyeyim şimdi, ‘Alex’i tutmadı, kanatları
boş bıraktı’ dedi. Biz, şaka yapıyor zannettik. İş o kadar güzel
kurgulanmış ki savcının duvarda bir tane küçük Fenerbahçe flaması var,
başka hiçbir şey yok duvarda, ne kadar Cemil Turan hayranı olduğunu
anlatıyor bize, telefonu da Fenerbahçe marşıyla çalıyor.
İma ettiği şey, o gün bize söylediği şey ‘şanssızsınız şampiyonluğa
oynuyorsunuz’. Beşiktaş’la da, Trabzon’la da etrafını süslediler
operasyonun. Bakın bu Netflix Originals dizisi olacak bir konudur ve
olacaktır da bir gün. Ve bütün yapı olacaktır, Türkiye’de yaşananlar.
Ama en önemli ayağı Fenerbahçe olacaktır. Ama ne dediler, aynı adam
‘birkaç aya unutulur zannediyorduk, beklemiyorduk bunu’ dediler. İlker
Başbuğ ne dedi? ‘Bir tek Fenerbahçe direndi’ dedi. O yüzden bence bu
ülke Fenerbahçe’yle bu konuda başta Başkanımız Aziz Yıldırım olmak üzere
dimdik ayakta durdu, ‘ne şikesi kardeşim memleket elden gidiyor’ dedi.
Bu ne kadar büyük bir cümledir biliyor musunuz, hele ki o gün, en zayıf
olduğumuz zaman onların en kuvvetli olduğu dönemde.
GEÇEN SEZON BÜTÜN GRİ POZİSYONLAR ALEYHİMİZE OLDU
Biz ilk senemizde çok kötü performans gerçekleştirdi. Yanlış transferler
yaptık, gerçi bizden ayrıldıktan sonra çok iyi oynadı adamlar, bizde
olmadı, tutmadı, takım olamadık. Facia bir sene geçirdik. Derslerimizi
alabildiğimiz kadar aldık, ikinci sezon 22. haftada biz şampiyonluğun en
büyük adayıydık. 7 haftada 18 puan kaybettik. O 7 haftada yaşadığımız
hakem hatalarına bakın, onu bir yere park edin. Kesinlikle 3 senede
başarısızlığımızı dış etkenlere bağlamıyorum ama burada dış etkenlerin
çok büyük önemi var. Bu seneye gelelim. 'Zorlu Sezonu, Rıdvan Dilmen
Sezonu' algıları yapıldı. Fenerbahçe daha sezon başlamadan şampiyon
yapılıyor falan… 2 puanla şampiyonluğu kaybettik bu sene. Sivasspor
maçını alsaydık, oraya kadar getirebildik. Ama yaşadığımız hakem
hatalarına rağmen. Bazıları 10-12 puan bazıları 15-16 puan ama biz ciddi
puan kaybına uğradık. Niye bütün sezon bir tanesi hariç bütün gri
pozisyonlar –Gaziantep maçında bizim lehimize yapılan bir hataydı bence-
aleyhimize oldu. Attığımız gol, yediğimiz gol. Lehte penaltı, aleyhte
penaltı… Bütün hakem yorumcularının hata olduğunu söylediği pozisyonlar.
Yani 1-2 kişinin değil. Bize oldu. Bu sene şampiyonluğu kaybettik. Bu
takımla çok daha rahat şampiyon olabilmeliydik. Herkes hakemlerden
şikayetçi. 2 türlü yaklaşım yapılabilir. ‘Herkes şikayetçiyse bunlar
doğru iş yapıyor’ ya da ‘herkes şikayetçiyse burada bir sorun var.’
VAR'DAKİ OPERATÖRLERİN TWEETLERİ BİLGİ VERİYOR
Burada bir sorun var. VAR'ı alalım. Ben VAR taraftarıyım. VAR 3-4 sene
sonra doğru uygulandıkça futbola çok büyük fayda sağlayacaktır. Bugün
gazetede görmüşsünüzdür, Infantino’nun bir açıklaması var; ‘Milimetrik
pozisyonlara ofsayt verilmeyecek’ diye. Milimetrik pozisyonlar çok
önemli. Nasıl çiziliyor milimetrik pozisyonlar? VAR operatörü, VAR
hakemi, AVAR hakemi. Bir algoritma ile makine çiziyor ama noktayı insan
koyuyor. Bu da Hawk-Eye dedikleri bir firmadan alınıyor. Hawk-Eye
dünyadaki bir sürü liglere hizmet veriyor. Burada 11 tane operatör var.
Bunların bazılarının geçmişte attığı tweetler o kişilerin karakterini,
düşüncelerini ve ideolojilerine istinaden veya fanatikliklerine
istinaden bilgiler veriyor. Bir tanesi tweet atmış, şu mealde;
'Türkiye'yi hiçbir kurum Fenerbahçe kadar bölmedi.' Bu adam benim en
kritik maçlarımda çizginin çekileceği noktayı belirliyor. O nokta çok
önemli. Mesela bazı maçlarda kalenin içinde top ayaktan çıkarken çizgiyi
gösteriyorlar. Bizim Galatasaray maçında attığımız golde onu
göstermiyorlar. Top bayağı ayaktan çıktıktan sonra çizilmiş o çizgi.
Aynı adam. Burada sıkıntı olduğunu ifade ettik. Burada muhatabımız
federasyon. Federasyon savcılığa vermiş. Sizin şirketinizde yolsuzluk
var diye bir iddia gelse iç denetim mekanizmanız bunu sorgulamaz mı?
Hemen savcıya mı gider? Veya hizmet sağlayıcı taşerondan kaynaklanıyorsa
adamları çağırıp rahatsızlığınızı dile getirmez misiniz? Bizimkiler ne
iç denetim yaptılar ne Hawk-Eye firmasıyla temasa geçtiler. Direkt
savcılığa bilgiyi verdiler. Adamların öncelikleri futbol değil.
Teknolojinin olduğu yerde doğru kullanıldığı zaman çok büyük faydalar
sağlanıyor. Biz futbolu konuşuyoruz. Covid olduğu dönemde teknoloji
olmasa hayat ne kadar daha zor olurdu? Ama teknoloji sayesinde nispeten
daha az sıkıntılı aştık. Bunu kullanan insanlar iyi niyetli değilse
sıkıntı var. Türkiye'de VAR teknolojisi iyi kullanılmıyor.
MHK BAŞKANININ DEĞİL, SİSTEMİN DÜRÜSTLÜĞÜ ÖNEMLİ
Genel MHK’ye dönersek burada da sıkıntı var. Bu sıkıntıların çoğunu
aşmak ve topluma güven konusunda fayda sağlayacak, o güveni arttıracak
pek çok uygulama yapmak mümkün. Ben de bunları dile getiriyorum ve ben
bunu dile getirmekten korkuyorum. Geçen bir şey dile getirdim –neyi dile
getirdiğimi söylemeyeceğim-, meğer o dile getirdiğim konu gerçekleşmek
üzereymiş, 'aman durun bunu Ali Koç söyledi diye yaptık durumuna
düşmeyelim' demişler. Dolayısıyla ifade etmekten de çekiniyorum çünkü
doğru olan bir şeyi bizden çıktı diye yapmayacak kadar bir Ali Koç
nefreti var orada. Bakın Ali Koç isimli bir hakemi atadı diye atayan
adamı işten aldılar. Şaka zannettim bunu. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki
yalan söylemenin hiçbir maliyeti yok ama doğru söyleyenler
doğruluklarını ispat etmek zorunda. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Buradaki
performans çok rahatlıkla arttırılabilir. Hep şunu duyuyoruz; ‘MHK
Başkanı çok dürüst.’ Olabilir, tanımıyorum kendisini. Zekeriya Bey’in
çok iyi bir insan, çok dürüst olduğunu biliyorum geçmişten. Bu
beyefendiyi tanımıyorum. Ama başkanın dürüstlüğü önemli değil, sistemin
dürüstlüğü önemli. Sistemin doğru çalışması önemli. Burada aile
ilişkilerine, ahbap çavuş ilişkilerine müsaade ederseniz, bölgeler arası
çekişmelere göz yumarsanız, müdahale etmezseniz bu müessese kokuşur.
Kokuşmuş bir hakemlik müessesesi de Türk futboluna zarar verir,
toplumsal seviyede zarar verir.
ALGI YAPILIYOR, TARAFTAR SATIR ARALARINI İYİ OKUSUN
Geçenlerde bir laf ettim, onu yanlış aldılar; 'Kimse gelmek istemiyor
Fenerbahçe'ye' diye. O çok yanlış bir şey. Ben Avrupa’da temastayım
Avrupa Kulüpler Birliği’nden dolayı. Bir de son dönemde hoca
arayışlarımdan dolayı çok kulüp, başkan, menajer, hocayla temastayım.
'Bizim üstümüzde olan bir algı var' dedim. 'Maaşlar geç ödenir.
Transfer, bonservis geç ödenir. CAS’ta en çok davası olan ülkedir'
falan. Bunun üstüne yeni bir şey yerleşmeye başladığını hissettim.
‘Türkiye’de futbol sadece iyi futbolla kazanılmıyor’ unsurunun
yerleşmeye başladığını. Bunlar bir günde yerleşmez. Yıllar içinde
yerleşir ama kurtulmak uzun yıllar alır. Bunu aldılar, Fenerbahçe’ye
kimse gelmek istemiyor diye çevirdiler. Benim ve yönetimin yaşadığı
zorluğu söylemek açısından o kadar garip bir ortamdayız ki, Ali Koç'a
vuralım zayıflatalım. Benim karşıma çıkamazlar. Amaç, vur, vur, vur,
zayıflat, bir yerde nefesi kesilsin. Yeni strateji de bu. 1 sene daha
bekleyelim, 1 sene sonra iyice belini büküp Olağanüstü Genel Kurula
gideriz yaklaşımıyla strateji yapan insanlar var. Sözde medya mensubu
olduğunu söyleyen, -bana göre değil- sosyal medya fenomenleriyle iş
tutan, menajerlerle iş yapan medya mensupları ordusu var. Edin Dzeko
diye bir golcü var. Fenerbahçe aldı dendi. O adamı iyi takip edin,
kimlerle nasıl irtibatta olduğunu daha iyi anlarsınız. Sonra haber
yapıldı, ‘Ali Koç’un seçim hediyesi’ dendi. İş püskürtüldü. Dün menajeri
çıktı ve ‘Fenerbahçe’yle, Ali Koç’la hiçbir görüşmemiz olmadı’ dedi.
Oradaki esas amaç beklenti yaratmak. Olursa, ‘Biz demiştik’. Olmazsa
‘Beceremediler.’ Dünkü açıklamaya rağmen bugün bir gazetede ‘Şartlar
uymadı, alamadı Fenerbahçe, pahalı geldi.’ Bu küçük örnek. Bütün
Fenerbahçeli taraftarlardan rica ediyorum, özellikle gençlerden; lütfen
satır aralarını iyi okuyun. Kulübünüzün başında herhangi bir başkan yok,
spor dışı etkenlerden de zayıflatılmaya çalışan bir başkanınız var.
Onun için haritayı iyi görün, iyi anlayın, iyi izleyin.
VAR HAKEMLERİ İLE SAHA HAKEMLERİ AYRILMALI
Kulüpler Birliği çok güzel öneriler getiriyor. MHK müssesesini daha
güvenilir yapmak mümkün. MHK'nın bir performans kriterinin olması lazım.
Performansının ölçülmesi lazım. İyi mi iş yapmış kötü mü? Federasyon
başkanının çıkıp ‘ben memnunum’ demesiyle bu iş olmaz. Hakemlerin
performansı ölçülüp ona göre maç veriliyor. Bana biri söylesin şu
söyleyeceğimin zararı nedir? Faydasını ben anlatırım saatlerce. Birden
fazla kişi not versin. Gözlemcilerin hepsi hakem zaten. Eş, dost, akraba
ilişkileri var. Üç kişi puanlasın her hafta ve bu sitede yayınlansın. X
hakemin şu maçlarının puanı budur. Kura çekimlerini bıraktım. Bunun ne
zararı olabilir? Milyonların seyrettiği bir maçın, sonra saatlerce
onlarca kanalın yorum yaptığı hakem kararlarının nasıl
notlandırıldığının federasyonun sitesinden yayınlamanın kime ne zararı
olabilir? İyi hakemlere prim verirsin. Ödüllendirilsin iyi hakemler. O
gözlemci herkesin göreceğini bildiği için çok daha farklı notunu
verecektir. Onlarca hakem var. Bazıları 4-5 senedir 4-5 maç almamış. En
önemli önerim VAR hakemleri ile saha hakemleri ayrıştırmalı. Euro
2020’de böyle yapıldı, olimpiyatlarda böyle yapılacak, bazı ligler de
buna gidiyor, biz de bunu yapalım. Ahbap çavuş ilişkisine dönmüş ki iş.
Eskiden temsilciler imtihanla alınırdı. 3 sezondur imtihan kalktı.
Temsilci en önemli kişi orada. Merdiven boşluklarından çıkan tüm
olaylara kadar aldığımız bütün cezalar temsilci raporuyla. Temsilci
raporunu yazıyor, ama kuruma vermeden bir kişinin süzgecinden geçiriyor
desem sizce bu skandal değil mi? Bir kişi var, bilhassa kritik şeylerde
son bir bakıyor o temsilci raporunu federasyona vermeden önce. Böyle bir
şey oluyor desem üzülür müsünüz, şaşırır mısınız?
GEÇMİŞ ŞAMPİYONLUKLAR KONUSU
ŞAMPİYONLUKLARI YOK SAYMAK, CUMHURİYET FUTBOL TARİHİNİ YOK SAYMAKTIR
Biz bunun kararını bütün stratejinin bir parçası olarak vermiştik.
Federasyonun böyle bir konuda hızlı karar vermemesini doğru buluyorum.
Hızlı verilecek bir karar değil. Acelesi de yok. Bizden önceki
yönetimler de çalışıyorlardı. Bizim içimizde arkadaşlar var yönetim
kurulunda, yıllarını bu konuya vermiş. Biz 3 senedir sistematik bir
şekilde bilgileri, belgeleri topladık, iletişimini yaptık, kamuoyunu
bilgilendirdik. Sonuçta biz ve bizimle beraber başka kulüpler
federasyona başvuru yaptı. Mektup da yazdık federasyona. Gelin bir
komisyon yapın, bizi çağırın dinleyin. Daha sağlıklı karar verin. Ona da
cevap yok. İstediğimiz gayet basit. TFF 1923 yılında kurulmuş. 1923'den
sonra da 36 turnuva düzenlemiş. İl turnuvaları, şehir turnuvaları
değil. Bazılarında olan kulüp, şehir sayısı, bugünkü Süper Lig şehir
sayısından daha fazla. Bunları yok saymak Türkiye Cumhuriyeti tarihini,
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki futbol tarihini yok saymaktır. Bizim
başvurduğumuz dönemde 2 yıl seçilmiş, orada da Beşiktaş’a kupa verilmiş.
‘Yurt dışında temsil etti’ demişler.
BİZ YILDIZLARI TANIMIYORUZ
İtalya'da kupa var, 4 takım oynamış, sayılıyor. Bundesliga’da yıldızlar
sadece Bundesliga dönemine ait verilmiş ama kupada bütün şampiyonluklar
var. Sayılıyor. Kupanın üstünde Avusturya takımının ismi var. O dönem
Almanya şampiyonu diye sayılıyor, bugün başka bir ülkenin şehri. Her şey
bu kadar net iken tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Bizim
derdimiz yıldız ve para da değil, korkunuz buysa. Bize hakkımızı verin,
yıldız verin vermeyin bizi ilgilendirmiyor. Biz yıldızları tanımıyoruz.
Rahatlasınlar. Bizim istediğimiz hak. Zaten iki tanesi Beşiktaş'a
verilmiş. Buna karşı gelen bir kulüp var. Yine aynı kulüp, 3 Temmuz’da
başroldeki kulüp. Gerekçeler sunuyor. Yok ‘ulusal değildi’ diyor,
Türkiye Futbol Birinciliği, Milli Küme ve Federasyon Kupası adı altında
36 sene turnuvalar yapılmış. Şehir ve bölgesel şampiyonlar birbirleriyle
turnuvalar yapmış. Atatürk şampiyonalardan birine gidecek masrafları
karşılasın diye hibede bulunmuş. Bunlar olmuş. Kendi resmi yayınlarında
Türkiye Şampiyonu diye bahsediyorlar, kendi aldıkları şampiyonluk için.
Yok efendim bu ulusal değilmiş. Ben ve arkadaşlarım bu konu gündeme
geldiği zaman en sağlıklı şeyin diyalog olduğunu söylüyoruz. Her
seviyede. Başkansa başkan, yöneticiyse yönetici, tarihçiyse tarihçi,
hukukçuysa hukukçu. ‘Hangi seviyede istiyorsanız, kendi kanalınız da
dahil çıkmaya hazırız’ dedik. Daha ne diyebiliriz? Bu konu bizim için
çok önemli. Ali Koç yönetimi konusu değildir, yıllardır gelen bir
çalışmanın sonucudur. Biz bu başvuruyu yaptık. Dönemimiz bitiyor diye
yaptık. Aslında çok kritik bir dönemde, bize karşı objektif olmayan bir
federasyonun olduğu bir dönemde bunu yaptık. Mecburduk. Federasyon
değişmeyeceğine göre. Bizim dönem bitiyor. Objektif bakan gözlerle zaten
farklı bir karar çıkması mümkün değil. Tekrar çağrıda bulunuyorum;
Lütfen hepimizi çağırın. Komisyon, heyet, hepimiz tartışalım. Tekrar
yeniliyorum, istediğiniz her televizyonda da lehte aleyhte görüşleri
sunmaya hazırız diyorum.
EMRE BELÖZOĞLU, TÜRKİYE'NİN EN İYİ TEKNİK DİREKTÖRÜ OLACAK
Emre Belözoğlu lafı açılmışken Erol hoca da Emre Belözoğlu da elinden
gelenin en iyisini yaptı. Tam bir aile takımı olamadık geçen sene. En
gücüme giden bu. Samandıra’da defalarca dillendirmeme rağmen bir şekilde
yerine getiremedik. O yüzden Samandıra artık böyle olmayacak diyorum.
Önce Erol hoca sonra Emre’nin liderliğinde şampiyonluğu kıl payıyla
kaçırdık. Emre Belözoğlu'ndan ne istediysek bugüne kadar yaptı bizim
için. Emre Belözoğlu Türkiye'nin en iyi teknik direktörü olacak. Ama
daha yolun başında. Haksızlık etmeyelim. Mecbur kaldığı bir dönemde 10
hafta aldı diye Emre’nin hocalık vasıflarını tartışmak haksızlık olur.
Sportif Direktörlüğü de 1 sene yaptı. Doğrularıyla yanlışlarına
baktığımız zaman orada da elinden gelenin en iyisini yaptı. 2 kulvarı da
seçse ikisinde de çok iyi olacağına zerre kadar şüphem yok. Sadece
sabırlı olması lazım. Emre benim gibi fevri bir kişi, haksızlıklara
dayanamayın bir kişi. Bazen haklı olmak önemli değil haklı kalmak
önemlidir. Bu prensibi hayatına uyarlarsa yolu çok açıktır. Burada büyük
hoca olarak adlandırdığımız hocalar gibi sadece Türkiye’de değil yurt
dışında da bu işi yapacaktır. Ben hem ona hem Erol hocaya hizmetleri
için bir kez daha teşekkür ederim. Son 3 senede çok kötü günler yaşadık,
çok sıkıntılar yaşadık ama bakın kimseyle kavgalı, gürültülü
ayrılmadık; herkesle belli bir medeni çerçeve içinde. Çünkü bu
insanların hepsi bu camianın evlatlarıdır. Fenerbahçe’nin kapısı da her
zaman zamanı geldiği zaman Emre Belözoğlu’na açık olacaktır.
TEKNİK DİREKTÖR KONUSU
Teknik direktörde yabancı tercihi niye diye sorabilirsiniz. Türkiye’de
son 15 senede ‘hep Türkler kazandı’ diyebilirsiniz. 59 sonrası 19, 28’in
19’u değil. 19, 16’sında yabancı var, son 15 yılda Türk var. Benim
tercihim Portekiz ekolü, Alman ekolü olduğunu söyledim. Diğer ekollerden
de hocalarla görüştük, 3’e indik. Hatta 2,5 diyebilirim kısa listemizde
ve bunu pazartesi günü, seçim bittikten sonra seçildiğimiz takdirde
açıklayacağız.
Yazılan 3 ismi de konuşayım. Favre ile bizim bir görüşmemiz olmadı.
Favre’nin kendisiyle.. Favre’yi temsil eden bir kişiyle görüşmemiz oldu,
temsil eden kişi Türkiye’ye uygun olmadığını söyledi çünkü baskının çok
yoğun olduğu bir ülke burası. Baskıyı çok seven bir hoca olmadı. Dalic
benim çok büyük bir arzumdu, geçen sene, çok güzel bir rapor hazırladı
bize 40-45 sayfalık.. Tabii pandemi dönemi herkes evde, maçları da
seyredebiliyor.. Tavrı, hali, şekli, şemalı, düşünceleri, karakteristik
özellikleri bize çok uyuyordu, bilhassa bana çok uyuyordu ama turnuva 1
sene ertelenince tabii o olmadı. Ama bu rauntta hiç konuşmadık. Tekrar
ediyorum, Fenerbahçe taraftarından rica ediyorum ‘bu algılara gelmeyin’.
Beşiktaş taraftarına sesleniyorum ‘Biz Sergen hoca ile ilgilenmedik’.
Birden bire böyle de bir düşünce çıktı. Bizim ilgilendiğimiz hocalar bir
iki tanesinin ismi gazetede çıktı, çıkanların hepsi gerçekleri
yansıtmıyor ama artık buramıza da geldi. Yani biz yeni sezonda eskisi
gibi olmayacağız dedim şey bu. Kora kor bu işin mücadelesini vereceğiz.
Benim bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyordu ama görüyorum ki
pek çok samimi taraftar da ister istemez bu işten etkileniyor. Bu bana
göre ciğeri peş para etmez bu algıları yaratan kendini gazeteci zanneden
sosyal medya kullanan insanlarla artık sadece bizim değil herkesin
mücadele etmesi lazım. Onlar oyuncuları da etkiliyorlar, hocaları da
etkiliyorlar ve son dönemde son iddialardan görüyoruz ki basın dışı
işlerin nasıl olduğunu, benzer şeyler çok küçük çaplarda da olsa
futbolda da oluyor. Bundan futbolu arındırmamız lazım. Biz, elimizden
geleni yapacağız. Teknik direktör konusunu da pazartesi günü, seçim
sonrası.. İki adaylı bir seçime gidildiği bir ortamda bence böyle bir
şey açıklamak şeklen de çirkin, zaten son detaylarını da bitireceğiz.
İki buçuk isim belli, bunlardan birini seçeceğiz. Şunu da söyleyeyim;
bir iki tane daha hoca var ki kimsenin laf edemeyeceği ama daha evvel de
ifade ettiğim gibi futbol endüstrisinde aralar o kadar açılıyor ki
geçmişte, 10 sene evvel çok daha Türkiye’nin mali bütçesinin, mali
gücünün yetebileceği hocalara bugün bizim eski gücümüz olmaması,
sektörün de çok yükselmesinden dolayı, yani biz Türkiye’ye 6-7 Milyon
Euro toplam maliyeti olacak hoca ve ekibini getiremeyiz. Kimsenin öyle
bir lüksü yok. Zaten harcama limitleri 40-45’lere indiriyor bizi. Yani
%15’ini, 20’yi hocaya harcayabileceğimiz lüksümüz de kalmadı bizlerin.
Ama Fenerbahçeliler rahat olsunlar, öyle gaza da gelmeyin lütfen.
Yapacağımız tercihin de sonuna kadar arkasında durun. Bu şartlarda,
bugün ihtiyaçlarımızı karşılayacak, karşılayabilecek en iyi, en doğru
profili getirebileceğimi düşünüyorum. Şimdi birkaç tane çok iyi isim
var. 3 sene evvele dönsem, şu 3 seneyi yaşamasak çok iyi hem mevcut
seneyi hem de geleceği dizayn edecek genç, iki üç sene A Takım tecrübesi
olan çok iyi hocalar var. Gelecekte ‘bunlar Avrupa’nın en iyi hocası’
diyebileceğimiz insanlar ama tabii geldiğimiz noktada o risk
alınır/alınmaz onu da değerlendiriyoruz, onun için buçuğu var işin.
Aziz Başkanın ilk 6 senesinde bir şampiyonluk vardı. Herkes onları
unutuyor. Çünkü bize vurmak daha keyifli olduğu için.. Kulüpler bu
dönemleri yaşayabilir. Unutmayın Galatasaray, Beşiktaş 14, 15’er sene
şampiyon olamamışlardı. Öyle bir şey Fenerbahçe için inşallah olmaz ama o
dönemler yaşandı. Bunları unutmayın. Bizim için şu kadar oyuncu aldı, o
kadar sattı diyorlar, bakın başka bir iki tane kulübe, onlar kaç almış
kaç satmış. Bizimkiler hep konu oluyor.
6 tane hoca diyorlar. Buna Aykut Hocayı da sayıyorlar. Yani gelip devam
etmediğimiz hocayı da sayıyorlar. Şimdi bize bakış açılarına bakın! Yani
bunu bir dönem içimizde yönetici olmuş adam bile çıkıp şey yapıyor.
Çünkü niye? Belli bir kesim var, işler kötü giderken onlar ortaya
çıkarlar. Lütfen yakın takip ederseniz, Fenerbahçeliler biliyorlar,
yakın takip ediyorlar, özellikle de gençler.. Kötü giderken o kişilerin
sesleri çıkıyor, bizi eleştiriyorlar. Veya beni direk eleştirmeyip
üçüncü kişiler üzerinden eleştirmeye çalışıyorlar. 6 hoca getirmişiz,
nasıl sayıyorlar 6 hocayı biliyor musunuz? Aykut Hoca, Cocu, Erwin,
Tahir Karapınar, Ersun hoca, Erol Bulut, Emre. Bunların hepsini
sayıyorlar, Cocu da ayrıldıktan sonra geçişte asistanı baktı ondan sonra
Ersun Hocayı getirdik. Bu 3 hoca değil veya Aykut Hoca ile o sezon 4
hoca değil. Ama işte bakış açısı, bardağa nasıl baktığına bağlı. Bugün
efsane denen bazı yönetimlerin, hocaların kendi dönemlerinde yaptığı
transferlerle kulüpleri ne kadar sıkıntıya soktuğuna da bakın.
Serdar Dursun’u çok iyi bir fırsat olduğu için aldık. Hem forvet elden
çıkaracağız hem de forvet alacağız. Bizim şu aşamada geçen sefer de
söylediğim gibi %70 hazır olduğunu düşündüğümüz takımımız var. Bizim
için 3-4 bilemediniz 5, en fazla. Şunu söyleyeyim: bel kemiğimiz olan
oyunculara reddedemeyeceğimiz bir teklif geldiği taktirde buna da
bakacağız. Mesela Attila Szalai’ye birdenbire acayip bir ilgi arttı.
Absürd bir teklif gelirse satarız. Attila için 20’nin altı konuşulmaz
bile. Avrupa’da kalecilerin bir piyasası var. Şu an Türkiye’deki
kaleciler 12-15 arası konuşuluyor. Ben Altay’ı kesinlikle ve kesinlikle
tabii 30 gelirse bir şey diyemeyiz ama Altay özel bir futbolcu, özel bir
kişilik, her takımın içinde isteyeceği bir karakter, genç. Kolay kolay
kimse Fenerbahçe’nin kalesini 21 yaşında birine teslim etmez. Bu sene
Beşiktaş bence mecburiyetten yaptı, çok da iyi yaptı, meyvesini topladı.
Dolayısıyla o karakterde oyuncular bizde olmalı. O yüzden Altay’ı kolay
kolay düşünmeyeceğimi söyleyebilirim ama Altay’a da çok ilgi var.
Avrupa’da zaten kaleci kıtlığı var, genç kaleci kıtlığı var. Serdar
Dursun’u sormuştunuz; Serdar Dursun bir fırsat transferidir, o an yaptın
yaptın, yapmadın.. Fakat müthiş bir satranç oyunuyla başka bir kulüple
görüşürken biz devreye girdik. Biz, açıkladıktan 3 hafta evvel bitmişti.
İyi ki de devreye girmişiz, ondan sonra 4 ayrı teklif geldi kendisine.
Onun da biraz kafası karıştı ama şunu söylemek istiyorum; 3 hafta önce
bitirdik, kimsenin haberi olmadı. Ve biz farklı bir yöntem seçtik,
seçtiğimiz yöntemin doğru olduğunu gördük. Birazcık bazen transferde o
yönteme gitmemiz gerekecek, hiçbir şey sızmadı.
Antonio Conte ile bir temasımız olmadı.
Başkan Ali Koç, ‘bu sene Fenerbahçe’nin net bir forveti olacak mı?’ şeklinde yöneltilen soruyu şu şekilde yanıtladı:
“Vedat’a haksızlık yapıyorsunuz. Şimdi benim en büyük şaşırdığım
olaylardan biri Samatta idi. Samatta bana ilk sunulduğu zaman ve
videolarını izlediğim zaman ‘böyle bir oyuncuyu nasıl getiririz
Türkiye’ye’. Türkiye’ye geldiği zaman hatırlayın o günleri.. İnsanların
tepkilerini hatırlayın. Slimani’de de öyleydi, Slimani boş golcü mü? Ama
bir şekilde Fenerbahçe’de tutmadı. Bizde forvet hattında bir gariplik
var. Hocalar değişti, oyuncular değişti. Yani bunu bir hocaya, hocanın
taktik, sistem, oyun anlayışı, formasyon diyemezsiniz. Daha da enteresan
bir şey var, biz deplasmanda rekor kırdık ama içeride de rekor kırdık.
Niye içeride o takım dikiş tutturamıyor? Biz bunu çok sorguladık. Garip
sonuçlara da vardık. Normal değil. O forma içi boş çıksa 7 maçtan
kaybettiğimiz en az ikisini alır. Birini alsak şampiyonuz ama eller,
ayaklar bir şey oluyor sahaya çıkınca.
Rıdvan Dilmen benim arkadaşım, dostum. O da kendi alanında bir mücadele,
savaş veriyor, işin medya tarafında. Oraların da temizlenmesi lazım.
Bizim hep dediğimiz ‘BİP’ çetesi. Bunların bir şekilde tekrar ayağa
kalkmaması lazım. Münferit üyeleri hala çalışıyorlar ama o sistemin, o
para dağıtılış şeklinin artık futbolda olmaması lazım. Rıdvan da kendi
başında, benim çok saygı duyduğum bir mücadele veriyor. Tek başına
veriyor mücadeleyi. Nasıl ki Fenerbahçe bazı konularda tek başına
mücadele veriyorsa.. Şimdi benim Federasyonla ilgili düşüncelerimi, ben
içi dışı bir biri olmasam, samimi biri olmasam federasyonla ilgili
düşüncelerimi paylaşmamam lazım, değil mi? 28 Şampiyonluğu bekliyorum.
Ama ben doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmeliyim. Biz hepimiz böyle
yaparsak bakın futbol nasıl temizleniyor. Futbolun temizlenmesi lazım.
İnanın çok kokuşmuş bir sistem var. Teknolojiyi bile iyi kullanamıyoruz.
Dolayısıyla Rıdvan konusunda futbol aklına da çok inandığım, beğendiğim
biri. Üye olsa yönetime de alırsın, üye değil. Ama kulübün kapısı her
zaman açıktır ama o da kendi alanında büyük bir marka. Başka alana
kayması bence kendisi için hata olur. Ama onun verdiği mücadeleyi göz
ardı etmeyin, tek başına kaldı orada. O mücadeleyi inşallah devam
ettirebilir.
Mesut’ta dakika bir gol bir beklemiyorduk. Çünkü uzun süredir
oynamıyordu. Ne kadar fit olursanız olun match fitness dediğimiz olay
farklı bir şey. Dikkat edin oynadıkça hem yaptığı hareketler hem
oynadığı futbol, arkadaşlarıyla uyumu ve daha da önemlisi koşu
mesafelerinde çok büyük bir artış var. Biz Mesut’tan önümüzdeki sezon
çok yararlanacağımızı düşünüyoruz. Ama Mesut şunu bilmesi lazım,
insanlar geleceğiyle değil bugünüyle ilgili. Sadece Mesut için demiyorum
herkes için, bilhassa futbolcular için. Bugünkü performansla ilgili.
Futbol tribünleri yeri geldiği zaman insafsızdır. 8-10 maç bekler, 6-7
maç bekler baktı olmuyor tam tersi bir psikolojiye de girebilirler.
Mesut, Türkiye’ye, Dünya’ya Mesut’un kim olduğunu göstermek için geldi.
Yaş ilerledikçe de daha fazla fiziki yatırım yapmanız lazım kendinize,
kendisi fiziken hazır olduğu zaman zaten onun futbolda yaptığını halen
dünyada yapabilen çok az insan var ve onu da tamamlayıcı oyuncular ki
var şu an, onlar da doğru kurgulandığı zaman Mesut’tan çok fayda
sağlayacağız. Mesut’un şu an bir numaralı önceliği her şeyi bir kenara
bırakıp, her şeyi; iş, güç, ticaret, siyaset, sosyal medya…her şeyi
bırakıp önce çocuğu, eşi sonra da dünyaya Mesut’un kim olduğunu
göstermeye odaklanması lazım.
Ali Koç, eski başkan Aziz Yıldırım’ın kongre öncesi yapacağı
basın toplantısına ilişkinse, “Zamanlama ilginç ama Fenerbahçe’ye 20
sene başkanlık yapmış biri her zaman camia hakkında konuşmalı,
konuşabilmeli. Fenerbahçe TV’de orada olacak. Aziz Başkan, ben çok temas
kurmaya çalıştım, bilhassa bu 3 Temmuz davaları nasıl ortak bir şey
yapabiliriz, Can Bartu’nun vefatı, onun kızı gibi sevdiği Birsel
Vardarlı’nın jübilesi vs. vs. ama karşılığını alamadım. Benim ona olan
saygım kesinlikle değişmez çünkü ben bir forma alan taraftarı omuzumda
taşırım. Aziz Yıldırım buraya 20 sene hizmet etmiştir. Artısı eksisinden
çok fazladır, 20 senelik döneme baktığınız zaman ve bu kulüp için büyük
mücadeleler vermiştir. Bizim faydalanabileceğimiz söylemleri, görüşleri
olursa tabii ki de faydalanabiliriz. Bizim cevaplamamız gereken
görüşler olursa da gereken cevabı ertesi gün veririz. Fenerbahçe TV
orada olacak. Arkadaşlar nasıl yapacak bilmiyorum, herhalde canlı
yayınlarlar. Ben her zaman Fenerbahçe Televizyonu açık diyorum.” dedi.
Başkan Ali Koç sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Fenerbahçe’nin olduğu yerde her zaman ümit vardır. Fenerbahçe’nin
olduğu yerde her zaman bolluk da vardır, önemli olan yeterince sabrı ve
dirayeti gösterip, disiplini gösterip sabırla, adım adım çizdiğimiz yolu
gidebilmek. Bu çok çok önemli. Biz nasıl bir günde buraya gelmediysek
bir günde de iki sezonda da bu işten çıkmayacağız. Dolayısıyla doğru
yoldayız. Kafamızı sudan çıkardık, uçmaya başladık diyemem ama artık
nefes alıyoruz, önümüzü daha iyi görebiliyoruz. Yeniden yapılandırma
anlaşması için bir kez daha devletimize, ilgili bankalara teşekkür
ediyorum. Çare mi, değil ama bize nefes aldıracaktır. Onu üstüne
getireceğimiz bazı şeylerle bugün konuşamadık, bilhassa bahis
gelirlerinin eskisi gibi %4,5 olarak kulüplere dağıtılması ve kaynaktan o
paranın bankalara ödenmesiyle sıkıntının büyük bir bölümünü aşacağız.
Bütün kulüpler için söylüyorum. Kongreye gelince de Fenerbahçe Spor
Kulübü, 3 sene evvel tarihe geçecek bir kongre yaptı. Eşi benzeri
görülmemiş ilgi, alaka, katılım ve demokrasiyi en üst seviyede tuttu.
Şimdi kongre üyelerimizden rica ediyorum, ‘yok işte tek aday var veya
iki aday var başkan kesin kazanır’, bir de bunun üstüne pandemi var,
bunun üstüne üniversite imtihanları var, bunun üstüne okullar kapanmış
aileler Güney’e gitmişler, bu seçimi hafife almayın. Niye hafife
almayın? Bütün kurgu Ali Koç’u zayıflatmak üzerine! Dolayısıyla buradaki
en büyük arzu da az katılım olsun, ‘bak işte şu kadar aldı, bu kadar
aldı’ vurma stratejilerinden bir tanesinin de bu olduğunu biliyoruz.
Aralarında konuşuyorlar, ne yazık ki hiçbir şey gizli kalmıyor. Benim
kongre üyelerinden ricam mümkün olan herkes, imkanı olan herkesin bu
kongreyi hafife almayıp katılmaları, ilk defa cuma-cumartesi yapacağız.
Normal şartlarda cumartesi ve pazardı. Cuma günü konuşmalar olacak,
cumartesi oy verme olacak. Katılabilen herkesin katılmasını özellikle
rica ediyorum. Bu desteğinizi esirgememenizi tabii bize oy vermeyi
düşünüyorsanız. Bu eskisi gibi enteresan bir 20 yıllık iktidara karşı
yapılan çetin bir yarış değil, bu önümüzdeki ayların, önümüzdeki yılın
kurgusunun bir parçası olan bir seçim. O yüzden katılabilen herkesin
Fenerbahçe demokrasi şölenine katılmasını önemle rica ediyorum. Son
söyleyeceğim de normalde 31 Mart’ta kapanıyordu, 31 Mart’ta aidat ödeyen
seçime katılabiliyordu, seçim 3 hafta ertelendiği için 31 Mart’tan 18
Nisan’a kadar olan süreçte aidatlarını ödemiş kişiler de
katılabiliyorlar. Burada aşağı yukarı 350 kişi daha kattı oy
verebilecekler sayısına. O kişiler de zaten kulübün kongre üyelerine
sunduğu siteye girebilirlerse orada oy kullanıp kullanamayacaklarını net
bir şekilde görebilirler. Şimdiden Fenerbahçe camiasına önümüzdeki
seçimin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder