Rio Olimpiyatları’na katılan Türkiye kafilesinin en genç sporcusuydu. O gün bir söz verdi ve Tokyo’da dünyanın en iyisi oldu. Mete Gazoz, artık bir Olimpiyat şampiyonu.
“2015 yılıydı. İlk defa Dünya Şampiyonası’na gitmeye hak kazanmıştım. Aynı zamanda olimpiyatlara kota alma şansım vardı. Yaptığım antrenmanların karşılığını alamadığım ilk ve tek yarışma oldu. Ardından bırakma kararı aldım.”
Mete Gazoz, Sabah’a verdiği röportajda yaşadığı hayal kırıklığı ve sonrasındaki yükselişini ‘Kariyerimde yalnızca bir kez vazgeçtim’ sözleriyle anlatıyordu:
“Ailem hep arkamdaydı. Devam etmem gerektiğini, çünkü yetenekli olduğumu vurguladılar. Ben de biraz düşündüm ve kararımdan vazgeçtim. Kendime bir söz verdim. Hep kazanmak için çalışacak, asla pes etmeyecektim.”
Öyle de oldu. Okçuluğu bırakma kararından yalnızca bir sene sonra, Türkiye’nin 2016 Rio Olimpiyatları’na katılmaya hak kazanan sporcu kafilesinin en genç üyesi 17 yaşındaki Mete Gazoz’du.
Profesyonel bir kariyer rotası
Mete’nin okçuluğa ilgisi henüz küçük yaşlarda başladı. Babası Metin Milli bir okçuydu. Annesi Meral de İstanbul Okçuluk Kulübü’ne başkanlık yapmıştı. Mete gibi kardeşi de ulusal yarışmalara katılıyordu. Baba Gazoz’un hayali, Türk okçuluğununun Naim Süleymanoğlu, Hamza Yerlikaya gibi bir idole kavuşmasıydı. O günlerde bu idolün oğlu olacağından haberdar mıydı, bilinmez…
Mete, her sporcu ve sporcular için kariyer rotası belirleyecek antrenör ve aileler adına örnek bir çizgide yetişti.
Metin ve Meral Gazoz, oğullarının sırt kaslarının gelişimi için küçük yaşlarda yüzme ile ilgilenmesini istediler. Ardından el koordinasyonunu geliştirebilmesi ve zamanlama refleksinin oturması adına basketbol kursuna yazdırdılar. Göz farkındalığının oturması adına resim kursuna yönlendirdiler. Zihinsel gelişimi adına piyano eğitimi almasını sağladılar.
Tüm bu eğitim planı, Mete’nin yeteneği ve çalışma azmiyle birleşerek meyvesini kısa sürede verdi. Genç sporcu, henüz ortaöğretim seviyesinde Dünya Gençler Şampiyonası’ndan gümüş madalyayla döndü.
“Mete’ye bir yol çizdik”
Metin Gazoz, Al Jazeera’ye verdiği röportajda bu gelişim sürecine ışık tutuyor:
“Üniversitelerden hocalarımız ile Mete’nin gelişimi için pek çok çalışma yaptık. Bilimsel olarak incelendiğinde doğru teknik, doğru kas yapısı ve doğru sonuç. Takip eden dönemde, bedensel gelişiminin yanında psikolojik gelişiminin de çok önemli olduğunun farkına vardık. Akademik kariyerini buna göre düzenledik. Ona bir yol çizdik.”
Mete, o yıllarda kariyer hedefini belirlemişti. Dünya şampiyonu olacaktı. Olimpiyat şampiyonu olacaktı. Sonra makine mühendisi olarak kendi yayını üretecek, okçuluk malzemeleri yapacaktı.
2016 Rio Olimpiyatları, Mete’nin bugün yaşattığı gururun fragmanı niteliği taşıyordu.
“Tokyo’da altın madalya alacağım”
Bir lise öğrencisinin olimpik sporcu haline gelmesi, en büyük arenada galibiyet elde edebilmesi destansı bir hadise. İlk turda Fransız Philon’u 6-5 mağlup eden Mete, son 32 turunda dünya 4 numarası Van den Berg’e yenilerek organizasyona veda etti.
O gün, tüm sporseverlere yıllar sonra hatırlatacağı bir söz verdi: “Tokyo’da altın madalya alacağım.”
Rio Olimpiyatları’yla beraber Mete’nin kariyerindeki yukarı ivmelenme hız kesmeden devam etti. Başarılı sporcu, 2018 yılında Okçuluk Dünya Kupası’nın 4. ayağında klasik yay erkekler kategorisinde altın madalyanın sahibi oldu.
Aynı yıl, İspanya’nın Tarragona kentinde düzenlenen Akdeniz Oyunları’nda da kürsünün tepesinde yine Mete vardı.
Erkekler klasik yayda yılın en iyisi
Dünya sıralamasında 14. basamağa yükselerek noktaladığı yıl sonunda iki farklı alanda onore edildi.
Dünya Okçuluk Federasyonu’nun gelecek vaat eden 5 sporcu arasında yer verdiği sporcumuz, yine federasyonun düzenlediği oylamada erkekler klasik yayda yılın en iyi sporcusu seçildi.
19 yaşına geldiğinde toplam 23 madalyası vardı. Bu koleksiyona Veronica’s Kupası’nı da ekledi. Önünde tek bir hedef vardı: Tokyo Olimpiyatları.
Mete’nin Tokyo bileti kazanması için Antalya’da organize edilen Açık Hava Avrupa Okçuluk Şampiyonası ve Kıtasal Kota Turnuvası’nda başarılı olması gerekiyordu.
Çeyrek final mücadelesinde rakip Polonyalı Sieraowski’ydi. Müsabakanın galibi, yarı finale çıkma başarısının yanında Tokyo biletini de cebine atacaktı. Mete, üç hakkını da harika kullanarak Yasemin Ecem Alagöz ile birlikte Olimpiyat kotası almayı başardı.
Elbette bununla yetinmedi. Şampiyonanın finalinde Fransız Jean-Charles Valladont’un karşısına çıkan sporcumuz, rakibini 6-0’lık skorla mağlup ederek altın madalyanın sahibi oldu.
Tokyo: Muhteşem final
Sıra artık Tokyo Olimpiyatları’ndaydı.
Altın madalya yolunda ilk olarak Jeff Henckels’i, ardından Ryan Tyack’i ve sonrasında da Taylor Worth’u mağlup etti.
Çeyrek finalde, karşısında dünyanın 1 numarası Brady Elison vardı. Bu müsabakadan 7-3 galip ayrılan Mete, yarı finalde karşılaştığı Takaharu Furukawa’yı da aynı skorla geçerek altın madalya mücadelesi vermeye hak kazandı.
Ve büyük final… Tokyo’nun 8. gününde, klasik yay bireysel finalinde Mauro Nespoli’yi 6-4 mağlup eden Mete Gazoz, olimpiyat şampiyonu oldu.
Milli sporcu, bu büyük başarının sevincini yaşarken 2016’da verdiği söze de vurgu yaptı:
“Rio’nun ardından bir söz vermiştim. Tokyo’da altın madalya alacağımı söylemiştim. Bu sözü tuttum. Herkese çok teşekkür ediyorum.”
O, Türk okçuluğunda bir ilke imza attı.
O artık bir olimpiyat şampiyonu.
Tebrikler ve teşekkürler Mete Gazoz.
Kaynak : Alperen Doğan / TRT SPOR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder