Fenerbahçe Kulübü, "Futbolda şike kumpası" davasının gerekçeli kararıyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Ülker Stadı 1907 Tribünü'nde gerçekleştirilen toplantıda, sarı-lacivertli kulübün hukuk işlerinden sorumlu yönetim kurulu üyesi Fethi Pekin ile kulüp avukatları Naim Karakaya ve Erden Gürden açıklamalarda bulundu.Toplantıyı Fenerbahçe Kulübü Genel Sekreteri Burak Çağlan Kızılhan ile yönetim kurulu üyesi Can Gebetaş da takip etti.
Konu ile ilgili konuşan Yönetici Fethi Pekin ve Kulüp avukatlarının
yaptıkları açıklamalar ve basın mensuplarının sorularına verdikleri
cevaplar şöyle:
Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Pekin:
“Tüm değerli basın mensuplarını sevgi ve saygıyla selamlıyorum, hoş
geldiniz. Değerli yönetim kurulu üyelerime de buradan sevgi ve
saygılarımı iletiyorum. Televizyonların karşısında bizi izleyen
camiamızı ve kamuoyunu da saygıyla selamlıyorum. Ben kısaca bir giriş
yapacağım. Bildiğiniz gibi 3 Temmuz 2011 tarihinde Fenerbahçemizi ele
geçirmek üzere başlatılan bir operasyon süreci ve bunun neticesinde
başlayan yargılama süreçleri var. Bildiğiniz gibi geçen sene 6 Kasım
2020’de 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararla yaklaşık 10 yıl
sonra Sayın Aziz Yıldırım, Sayın İlhan Ekşioğlu, Sayın Şekip Mosturoğlu
ve diğer kişilerin beraatine karar verildi ve bildiğiniz gibi dosya
Yargıtay’a gitti. Daha sonrasında bu sene 4 Haziran 2021 tarihinde 23.
Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘Kumpas Davası’nda verdiği kararı hepiniz
biliyorsunuz. Bu kararda çok ağır cezalar çıkmıştır; 88 sanığın
yargılandığı bu davada.. Biz de onu başından beri çok yakın takip ettik.
Her zaman ‘kımızı çizgimiz’ dedik, ‘bunun peşini bırakmayız’ dedik.
Oradan da çok ağır cezalar çıktı ve 7 Eylül tarihinde 2899 sayfadan
ibaret gerekçeli karar da tarafımıza ulaştı. Bu kararı o günden beri
detaylı bir şekilde tetkik ediyoruz. Sizlerin sorularınıza cevap
verirken de bunların detaylarına gireceğiz. Yine bildiğiniz gibi 20
Ağustos 2021 tarihinde de ondan 10 sene önce Türkiye Futbol Federasyonu
Yönetim Kurulu’nun, Fenerbahçemizi Avrupa kupalarından men etme kararına
istinaden bir de tazminat davamız var. Bunların üçü de birbiriyle etle
tırnak gibi, dolayısıyla sorularınızı sadece gerekçeli kararla ilgili
değil diğer konularla ilgili de iletebilirsiniz. Bu arada geçen süre
içerisinde özellikle son zamanlarda birkaç tane olay gelişti. Bunları da
kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum; bildiğiniz gibi Mayıs 2021’de
Fenerbahçe’yi ele geçirme 3 Temmuz Davası’nda Yargıtay Başsavcısı,
beraat yönünde mütalaasını verdi. Sonrasında biliyorsunuz adli tatil
başladı ve eylül ayı başından itibaren tekrar adli tatilin bitmesiyle de
süreç devam edecek. En yakın zamanda oradan bir beraat kararının
onanması kararının çıkacağını bekliyoruz, biliyoruz, bundan hiçbir
şüphemiz yok.
Yine bildiğiniz üzere 3 Temmuz 2021 günü Sayın Cumhurbaşkanımızın,
sürecin 10. yıl dönümünde Sayın Cumhurbaşkanımızın çok kuvvetli
ifadelerle bu süreci anlattığı bir mesajı da kamuoyuyla paylaşılmıştı.
Yine tahminen 1 sene önceydi yanılmıyorsam, Ergenekon Davası’nın
gerekçeli kararında yine yanlış hatırlamıyorsam ya 14 sayfa ya 17 sayfa
tamamen Fenerbahçe ile ilgili bir kısım var. Orada da Fenerbahçe’ye
nasıl kumpas kurulduğu, nasıl tuzak kurulduğu, nasıl ele geçirilmeye
çalışıldığı, niye ele geçirilmeye çalışıldığı, niye Fenerbahçe olduğu…
bunlar değerlendirilmiş. Bunların hepsini arka arkaya koyunca geldiğimiz
noktada zaten iki tane de mahkeme kararı olduğu için şunu rahatlıkla
söyleyebiliriz: Fenerbahçe, başından beri dimdik durduğu bu
mücadelesinde haklı olduğu kanıtlanmıştır. Gerekçeli kararda bazı
bölümleri sizlerle okuyarak paylaşacağım, çünkü gerekçeli kararda son
derece önemli bazı bölümler var. Ona da çok kısa bir giriş yapayım,
ondan sonra sözü meslektaşlarıma vereceğim.
Kumpas Davası’nın gerekçeli kararının 390. sayfasından alıntı yapıyorum.
Bu bölüm mahkemenin ‘Fetullahçı Terör Örgütü ve Futbol’ başlığı
altındaki bölüm, okuyorum:
“Maneviyatları modifiye edilmiş, milli duygularından ve
benliklerinden arındırılmış, mankurt bir hayata adanmış örgüt üyelerinin
bu örgüte adanmışlığı ile tıpkı 17-25 Aralık ve 7 Şubat MİT Kumpası’nda
olduğu gibi Fenerbahçe Spor Kulübü’ne ve dolayısıyla Türk futbol
camiasına kumpası tamamıyla örgütün çıkar, amaç ve hedeflerinin bir
ürünüdür. 15 Temmuz darbe girişimi ile eli kanlı, yüzünü açıkça ortaya
koyan örgüt, kendi ideolojik tabiriyle ‘altın nesil’ değil ‘kayıp bir
nesil’ yetiştirmiştir. Türk toplumuna maneviyatını istismar etmek ve
geleceğini karartmaya çalışmak şeklinde verdiği zararın yanı sıra Türk
yargısına da kumpas davaları ve darbeye teşebbüsü suçüstü haliyle
yargılama gibi ilkler yaşatmıştır. Milletimizin üstün feraset ve
cansiperane cesaretiyle tanklara siper ettiği gövdesi değil aslında
devletine olan bağlılığı ve demokrasiye olan sevdasıyla şekillenen
karakteridir. Bu örgüt ile mücadele sadece Cumhurbaşkanımızın şahsı
yahut yargı makamlarıyla yahut mağdur Fenerbahçe Spor Kulübü ve diğer
mağdurlarla sınırlı kalmayarak topyekun verilmesi gereken bir
mücadeledir. FETÖ, sadece eli kanlı bir silahlı örgüt değil, itibar ve
maneviyat suikastçısı bir zihniyettir. İşbu yargılamaya konu dosyamızda
usulsüz ve sahteciliğe konu edinen eylem ve belgeler ile kurmaya
çalıştığı kumpasla sadece Fenerbahçe Spor Kulübü ve dosya mağdurlarının
değil Türk futbolunun ve Türk milletinin de itibarına, saygınlığa
saldırmış ve derin yaralar açmıştır.”
Birebir gerekçeli kararın 390. sayfasından okuduğum bir bölüm bu.
Şimdi sözü ilk önce Naim Bey’e, sonrasında Erden Bey’e bırakacağım.
Sonrasında sizlerin sorularına geçeceğiz.”
Kulüp Avukatı Naim Karakaya:
“3 Temmuz 2011 tarihinde aslında üniformaları polis olan, savcı
olan, hakim olan, gazeteci olan, avukat olan ama gerçekte aynı örgütün
mensubu olan ve aynı amaca doğru hareket etmiş kişilerle beraber
başlatılmış olan 3 Temmuz Fenerbahçe’yi ele geçirme girişimi
soruşturması ile başlayan süreçte henüz 15 Temmuz olmadan Başkanımızın
kendi başvurusu ile başlayıp ve soruşturmalarını yine gözaltlarının 15
Temmuz’dan önce yapıldığı Kumpas Davası sonucunda 4 Haziran 2021
tarihinde mahkeme hükmünü açıklamıştı. Ve bu kısa kararının
gerekçelerini kısa bir süre önce açıkladı. Toplam 2 bin 899 sayfadan
oluşan bu gerekçeli kararda birkaç noktayı vurguladı. Bunu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bu kararda Fethullahçı Silahlı Terör örgütünün kuruluşu, örgütün amacı,
yapılanması, işleyişi, hiyerarşik yapısı, mali yapılanması, örgütle
ilgili olarak 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü öncesi ve sonrasında
yapılan soruşturma ve yargılamalar, örgütün temel haberleşme aracı olan
bylock hakkında genel bilgilere yer verilmiş ve örgütle futbol ilişkisi
arasında bağlantılar ifade edilmiştir. Bundan sonra mahkeme şahısların
yani sanık tarafının her sanık için ayrı ayrı gerekçelerini ifade etmiş
ve burada şunu vurgulamamız lazım. Sanıkların çok önemli bir kısmının
örgütün haberleşme aracı olan bylock’u yaygın bir şekilde
kullandıklarını müşahede ettik, yargılama içerisinde. Mahkeme de bunu
hükmüne taşıdı.
Mahkemenin gerekçeli kararından Fethi bey birkaç nokta okudu. Ben de
birkaç noktayı olduğu gibi paylaşmak istiyorum. Mahkeme gerekçeli
kararında şunlara yer verdi:
90’lı yıllardan itibaren bu spor dalı içerisinde eleman ve üye
devşirmeye çabalayan Fethullahçı Terör Örgütü ilerleyen dönemlerde
devşirdiği sporcular ve spor adamları sayesinde himmet adı altında gelir
elde etmeye ve finansal açıdan bu alana nüfus etmeye başlamıştır.
Diğer bir tespit, spor camiası üzerinde etkinliğini arttıran örgüt artık
finansal ve örgütsel yapılanması belli bir seviye çıktıktan sonra artık
spor camiasının gündemini ve yaratmak istediği aldı operasyonlarını
elindeki gazete ve televizyonlarla belirlemeye başlamıştır.
Sözde hizmet hareketi olarak adlandırılan ve devleti ele geçirme
planları üzerinde hareket eden örgüt elindeki medya gücüyle artık
kitleleri bu algıya inandırma çabalarını pek çok kumpas yargılamasında
olduğu gibi yargılamamıza konu şike algısında da açıkça ortaya
koymuştur. Futbol dünyasına yön vermek ve nüfus ederek yönetmek isteyen
bu örgüt bu kapsamdaki elindeki emniyet ve yargı yapılanmasında faal
olan örgüt üyeleri ile bu kapsamda operasyonel faaliyetlere hız vermiş.
Bu kapsamnda bahis ve şike iddiaları üzerinden yapılan bir ihbarı
değerlendirmek suretiyle tüm eylemlerini yasal bir görünüm ve temele
sahipmiş gibi göstererek adli soruşturmaya başlamış, ancak başlanılan
soruşturmanın kapsamını genişletmek, tüm kamuoyunu dikkatini çekmek ve
yaratmak istediği algı için söz konusu soruşturmanın yetki ve görev
alanını ihlal ederek, bilerek ve isteyerek soruşturmanın yönünü
federasyon ve özellikle Fenerbahçe Spor Kulübü’ne çevirmiştir. Spor
kamuoyuna ve özellikle milyonlarca taraftarı bulunan camiaları karşı
karşıya getirmek ve kaos ortamında faydalanmak isteyen örgüt özellikle
emniyet ve yargı içerisindeki elemanları vasıtasıyla harekete geçirdiği
kumpas organizasyonunu ile tek bir hamle ile birden fazla çıkar
sağlamayı amaç edinmiştir.
Yine gerekçeli kararda; 3 Temmuz soruşturmasıyla ve öncelikli hedefin
Fenerbahçe Kulübü’nün sonrasında ise Türk futbol camiasının ele
geçirilmesi olduğu açıkça ifade edilmiştir. Burada diğer bir önemli
tespit ise örgüt tarafından kurulan kumpas neticesinde yalnızca
Fenerbahçe Spor Kulübü, yöneticileri ve diğer mağdurlar değil, aynı
zamanda Türk futbol camiasının da itibar ve saygınlığının hedef alındığı
kararda altı çizilmiştir.
Yine gerekçeli kararda örgütün istihbarat kurumunun mahrem üyesi olan
tanığın beyanlarına yer verilmiş. Bu tanık beyanlarında 3 Temmuz
2011’den yaklaşık 2-3 ay önce MİT mahrem imamları arasında
gerçekleştirilen toplantıda şike davası adı altında bir operasyon
yapılacağı Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı dahil pek çok kişinin göz
altına alınacağı ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün küme düşürüleceğinin
konuşulduğu belirtilmiştir. Yine tanığın birçok kulüp olmasına rağmen
kamuoyu nezdinde Fenerbahçe’nin çok büyük ses getireceği için seçilmiş
olduğu, esasen Fenerbahçe’ye yönelik olarak gerçekleştirilen Kumpas
soruşturması olduğu ve bu kumpasın ise örgütün amaç ve hedeflerinin
ürünü olduğu da gerekçeli kararda açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca yine bu gerekçeli kararda Fethullahçı örgütün o dönem sahip
olduğu medya gücü vasıtasıyla milyonlarca taraftarı bulunan camiaları
karşı karşıya getirme çalıştığı, oluşacak kaos ortamında ise örgütün
amaç ve hedefleri doğrultusunda faydalanmanın hedeflendiği sıklıkla
vurgulanmıştır.
Mahkemenin söz konusu tespit ve değerlendirmeleri bizim ilk günden
itibaren gür sesle ifade etmiş olduğumuz üzere 3 Temmuz Fenerbahçe’yi
Ele Geçirme Soruşturması’nın en kanlı, eli kanlı Fethullahçı Terör
örgütünün emniyet ve yargı mensupları üzerindeki ve onlar aracılığıyla
Fenerbahçemiz üzerinden spor camiasının ele geçirilmesine yönelik olduğu
ve Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olan Fenerbahçemize kumpas
kurulduğu, bu uğurda gerek kulübümüze, gerek kulübümüzün yöneticilerine
sayısız iftiralar atıldığını açıkça göstermektedir.
Bilindiği üzere 3 Temmuz 2011’de kurulan kumpasın ve buna ilişkin 3
Temmuz soruşturmasında görev alan hakim ve savcılar meslekten ihraç
edilmiştir. Bu yargılama neticesinde soruşturmayı bizzat yöneten polis
memurları ve şefleri ile örgüt ilişkisi ve bunun boyutu somut delillerle
gün yüzüne çıkmıştır. Önemli ve kritik noktalara kendi mensuplarını
getirebilmek ve önlerindeki tüm engelleri yıkmak amacıyla yıllar
içerisinde çeşitli kumpaslar gerçekleştiren bu örgüt gerek asgari, gerek
adli, gerekse idari yapılanma içerisinde görev yapan yüzlerce onurlu
insanı çeşitli iftiralarla toplum içinde küçük düşürmüştür. Onur ve
şereflerine saldırmıştır. Öyle ki bu iftiraları kaldıramayıp hayatına
son verenler dahi olmuştur. Örgüt talimatları çerçevesinde hukuk
ilkelerini kanunları hiçe saymışlardır. Muktedir oldukları ve
kanunlardan muaf oldukları inancıyla tereddüt etmeksizin Türkiye’nin en
büyük camiasını ele geçirmek üzere hedef almışlardır. Fakat başta
taraftarımız ve kulüp yöneticilerimiz, onurlu, gururlu, haklı mücadelesi
ve hukukun üstünlüğünü kendine ilke edinmiş insanlarımızın çabası ile
devletimizin en kilit noktalarına kümelenmiş bu yasa dışı örgüt nihai
hedefine ve gerekse Fenerbahçemizi ele geçirme girişimine
ulaşamamıştır.
Birçok kez ifade ettiğimiz gibi Fenerbahçe’nin kumpas sürecindeki duruşu
devletin kılcal damarlarına kadar yerleşmiş olan bu eli kanlı örgüte
karşı halk tabanında gerçekleşen geniş kapsamlı ilk baş kaldırış ve
kurumsal olarak ilk direniştir. Devletin kanserli hücrelerinden
kurtuluşuna giden yoldaki ilk ve en önemli taştır. Biz bu sürecin
başından beri hukukun tüm ilkelerinin 3 Temmuz sürecinde ağır bir
şekilde ihlal edildiğini, insanların suçsuzluk karinelerinin ihlal
edildiğini, hukuki anlamdaki soruşturmaların örgütün amaçlarına paravan
yapıldığını ifade etmiş ve ağır hukuk ihlalleri ile baş başa kaldığını,
iftiralarla baş başa kalındığını ifade etmiştik. Ve bugün geldiğimiz
noktada aslında bunun bir yargı kararı eliyle tescillenmiş olması
Fenerbahçe’nin o gün ilk gün söylediği cümlelerin doğruluğunu,
netliğini, açıklığını ifade etmektedir.
Her zaman belirttiğimiz gibi bu yargılama sadece Fenerbahçe Spor
Kulübü’nün değil, yöneticilerinin, çalışanlarının, katkı
sağlayanlarının, emek verenlerin davası değildir. Bu dava bugüne kadar
Fethullahçı örgüt tarafından doğrudan veya dolaylı bir şekilde mağdur
edilmiş herkesin davası idi. Bu açıdan 5 yılı aşkın süredir titizlikle
yürütülen yargılama neticesinde tesis edilen mahkumiyet hükümleri ve
özellikle bir kısım sanıklar tarafından tesis edilen hapis cezalarının
yüksek olması başta taraftarımız olmak üzere kulübümüz, yöneticilerimiz
ve bütün mağdurlar adına sevindiricidir. Ancak mahkeme kararında bir
takım eksikler olduğu tarafımızca tespit edilmiş, bu sebeple istinaf
kanun yoluna başvurulmuştur. Bu konuya ilişkin gerekli hazırlıklar ve
çalışmalar hala devam etmektedir. Söz konusu eksiklikler istinaf kanunu
yolu aşamasında ileri sürülecektir. Yine gerekçeli karardan sonra 3
Temmuz 2011 ile başlayan süreçte kulübümüzün uğramış olduğu maddi ve
manevi zararlar için federasyon aleyhine de tazminat davası açılmıştır.
Ceza yargılamasında bahsettiğimiz tespit ve değerlendirmelerin tazminat
davası açısından son derece önemli olduğu şüphesizdir. Bu noktada ilk 3
Temmuz Davası’ndan tesis edilen berat kararının da en kısa zamanda
özellikle 2021 bitmeden Yargıtay tarafından onanmasını bekliyoruz.
Yargıtay Savcısının görüşü de beraatların onanması yönünde olduğu mayıs
2021’de ifade edilmiştir.
Gelinen aşama itibariyle sözde şike iddiası ile kirli FETÖ tarafından
gerçekleştirilen ve arka planında çok daha büyük ve kirli bir hedef olan
3 Temmuz kumpası neticesince Kulübümüz nezdinde telafisi imkansız
zararlar verilmiştir. Kulübümüze ve yöneticilerimize iftira atıldığı
Yargı kararıyla tescillenmiştir. Her zaman söylediğimiz gibi bu örgüt
büyük Fenerbahçe camiası ve onun taraftarının oluşturduğu sarı lacivert
duvara çarpmıştır. Ve örgütün ilk çarptığı duvarda budur.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 3 Temmuz 2011 ile başlayan süreçte uğramış
olduğu maddi ve manevi zararların eksiksiz bir şekilde giderilene kadar
hukuk mücadelemizin büyük bir titizlik içerisinde ve eksiksiz bir
şekilde yürütüleceğinden camiamızın en küçük endişesi olmasın.”
Kulüp Avukatı Erden Gürden:
“Öncelikle hoş geldiniz. Ben de kısaca açtığımız tazminat davası
hakkında bilgi vermek istiyorum. Kamuoyunda bazı haberler çıktı, dava
ile ilgili yorum yapanlar oldu. O vesileyle biz de bugün bazı noktalara
açıklık getirmek istiyoruz.
Davamızı çok etraflıca değerlendirdiğimizi, uzun bir çalışmanın ürünü
olduğunu belirtmek isteriz. Biz burada sadece tek avukat olarak değil,
tek bir hukuk bürosu olarak değil bütün Fenerbahçe camiasını
avukatlarıyla birlikte, değerli akademisyenlerle birlikte etraflıca
olayı değerlendirerek hazırladık. Yaklaşık 2 yıldır bunun hazırlığını
devam ettirmekteyiz. Yani Kumpas Davası kararı çıktı ya da 3 Temmuz
Davası kararı çıktı diye aniden açılmış bir dava değil. O yüzden çok
kapsamlı, çok yönlü hazırlandığımız için en iyi şekilde açmak için
gayretimizi gösterdik. Biz burada davayı bildiğiniz üzere Futbol
Federasyonuna yönelttik. Futbol Federasyonuna yöneltmemizi nedeni o
dönemde Futbol Federasyonunun almış olduğu bir karar dolayısıyla,
UEFA’nın bizi Şampiyonlar Ligi’nden men etmesiyle alakalıdır. Zira
tazminini talep ettiğimiz zararlar da 2011-2012 yılında bizi Avrupa
kupalarına almamalarından kaynaklı zararlardır. Yani bunlarla sınırlı
olarak talep ettik şu an için. Burada Türkiye Futbol Federasyonu henüz
daha 3 Temmuz davası soruşturmasında gizlilik kararı varken sadece 1
polis fezlekesine dayanarak 24 Ağustos 2011 tarihinde bizim Avrupa
kupalarından men edilmemize yönelik bir hukuksuz karar alıyor ve bunu
UEFA’ya gönderiyor. UEFA da o karar üzerine bizi Avrupa kupalarından men
ediyor. Yani bizim Avrupa kupalarına alınmamamızın nedeni Futbol
Federasyonunun aldığı karardır. UEFA’nın doğrudan bir kararı yoktur
burada, o yüzden biz Türkiye Futbol Federasyonu’nu muhatap olarak
alıyoruz bu davada ve zararlarımızın giderilmesini talep ediyoruz.
Burada zarar kalemi olarak biz, 250 Milyon (TL) olarak açıkladık ama
aslında 25 Milyon Euro’dur bu. Yani Euro olarak açılmıştır zira kur
değişikliklerinden kulübümüzün zarar görmemesi açısından, zararımızın da
Euro olması açısından değerlendirdiğimizde bunu biz, 25 Milyon Euro
olarak ve fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutarak açtık. Yani ‘rakam
niye böyle?’ ‘neden düşük?’ ‘daha fazla olamaz mıydı?’ sorularının
yanıtı olarak şunu söyleyebiliriz; pek tabii daha fazla olabilirdi ama
biz burada kulübün maksimum menfaatlerini değerlendirerek doğru bir
rakamdan yani ilk başta belirleyebileceğimi somut verilerden hareket
ederek davamızı açtık. Bunu açarken de tabii ki kulübün menfaatlerini
değerlendirerek açtık. Burada bazı Avrupa kupaları katılım bonusları,
performans bonusları, yayın gelirleri, stadyum gelirleri, bahis ve
sponsorluk gelirleri gibi kalemleri dikkate alarak hesapladık bunların
hepsini.. O anlamda camianın içi rahat olsun, doğru şekilde çalışılarak
hazırlanmış bir davadır. Halen yargılama devam etmektedir.”
Yönetici Fethi Pekin ile Kulüp avukatlarının açıklamalarının ardından soru cevap kısmına geçildi.
SORU-CEVAP:
Fenerbahçe'nin UEFA’dan men kararını veren dönemin TFF
yöneticileri arasında bulunan kişiler hakkında Türk yargısının nasıl bir
yol izleyeceğine dair soru üzerine Yönetici Fethi Pekin, şu cevabı
verdi:
“Dediğini gibi bu olayın içerisinde olan bazı şahıslar var, o
zamanki basın var ve bu suçları işleyen, bu tuzağı kuran o zaman FETÖ
üyesi olduğu bilinmeyen polisler, hakimler, savcılar var. Biz bunların
hepsiyle ilgili kapsamlı bir şekilde değerlendirmemizi yapıyoruz. Hiç
kimsenin, camiamızın aklında herhangi bir soru kalmasın. Vurulabilecek
bütün hukuki yollara başvuracağız. Sizin Erden’e (Gürden) yönelttiğiniz
soruda da, orada da tekrar ifade etmek istiyorum, o davada 250 Milyon
(TL) ya da 25 Milyon Euro, bu kısım belirli bir zarardır. Bunun
tartışması yok! Bu net! Bir de burada belirsiz zararlar var. Belirsiz
zararlar bizim hukukumuzda mahkeme bunlarla ilgili bir bilirkişi heyeti
tayin edecek ve bu zararları da o bilirkişi heyeti raporu neticesinde
bizler de öğreneceğiz. Dolayısıyla bu 250 Milyon zaten fazlaya dair
haklarımızı saklı tutarak bir belirsiz tazminat davasıdır. Bu artacak.
Ayrıca bu zararların oluştuğu günden itibaren, bu zarar kalemlerinin
oluştuğu tarihler farklı farklı. 10 sene öncesinden itibaren çeşitli
tarihlerden hesaplanacak, yasal faiziyle birlikte bir karar çıkacaktır.
Onun için 250 Milyon TL’ye kamuoyu takılmasın, rakamın çok daha yüksek
çıkacağına inanıyoruz. Tekrar ifade etmek istiyorum; bu sadece 2011
yılında Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun bizi o sezon
Şampiyonlar Ligi’ne göndermemeyle ilgili aldığı karara ilişkin verdiği
zarardır. Orada şu oluyor, çok ilginç bir şey! Neden böyle olduğunu
halen ben anlayamadım, anlamakta da güçlük çekiyorum. Neticede ortada
sadece bir polis fezlekesi var, başka da hiçbir şey yok ve alelacele
Türkiye Futbol Federasyonu, Fenerbahçe’yi Disiplin Kurulu’na bile sevk
etmeden, savunmasını almadan yönetim kurulu kararıyla men ediyor. Şimdi
buradaki masumiyet karinesinin olduğu böyle bir soruşturma başlamış,
daha soruşturmanın ilk aşamasında Yunanistan’da bir takımda oldu bu,
benzer bir olay var biliyorsunuz ve orada bekletici sebep sayıyor.
Yargılamanın neticesini bekleyene kadar bir karar alınmıyor. Aynen
burada da bunun olması lazımdı. Bunun bir şekilde neden olduğunu şu an
itibariyle halen bilmemekle beraber böyle bir hata yapmışlar! Kasıt var
mıdır, yok mudur içinde onu göreceğiz zaman içerisinde ve alelacele,
savunmamızı bile almadan bu kararı vermişler.”
Tahkim Kurulu kararlarının bozulamaması gibi bir durum
karşısında kulübün nasıl bir yol izleyeceğine, hukuki altyapısının
ne olacağına yönelik soruyu ise Kulüp Avukatı Erden Gürden, şöyle
cevapladı:
“Bu güzel soru için teşekkür ederim. Aslında biraz Futbol
Federasyonunun savunmasına da atıf yapmış oluyorsunuz bu şekilde. Şöyle
yanıtlayayım: Tabii ki spor hukukunda Tahkim Kurulu kararları kesin.
Yani biz bu kararın kaldırılması için zamanında zaten kulüp olarak
itiraz etmişiz ve kaldırılmamasına yönelik bir karar verilmiş! Ama bu
konuda verilmiş bir Anayasa Mahkemesi kararı var! Anayasa Mahkemesi,
burada verilen kararların disipline dair olduğunu, tazminat hukukunu
ilgilendirmediğini ve konu tazminat olduğunda sizin genel yargıya
gidebileceğinizi işaret etti. O vesileyle biz bu davayı açtık. Yani bu
konuyu biz, kulübümüzün menfaatleri doğrultusunda değerlendirdik
açıkçası hukuken. Değerli akademisyenlerle de mutabık kaldık ve yürüdük
burada açıkçası.”
Konu ile ilgili kısaca söz alan Kulüp avukatı Naim Karakaya, “Ben,
3 Temmuz dosyasında kulübün o zamanki Başkan Vekili Mehmet Şekip
Mosturoğlu’nun müdafisiydim. TFF Tahkim’in onunla ilgili verdiği bir men
kararı var. Biz bunu iç hukuk yollarını tüketerek İnsan Hakları
Mahkemesi’ne taşıdık ve kısa bir süre önce buradan yani ihlal kararı ve
sembolik bir küçük bir tazminat kararı da geldi. Özü itibariyle bu karar
da Federasyon Tahkim’in bağımsız ve tarafsız bir yapı olmadığı
vurgusunu tekrar etti. Hem Şekip Mosturoğlu hem İlhan Ekşioğlu adına
verilen bir ihlal kararı var.” dedi.
10 yıllık hukuk mücadelesinin hukuken sona ermesiyle
Fenerbahçe'nin haklı olduğunun ortaya çıkmasının gerek ulusal gerekse
de uluslararası çapta duyurulması adına atılacak adımlar ya da hayata
geçirilmesi planlanan kampanyaların olup olmadığı yönündeki soruya
Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Pekin’in cevabı şöyle oldu:
“Bu davalarla, bu süreçle ilgili zaman içerisinde basının ilgisi
azalmıştır. Bana sorarsanız ne kadar uzarsa uzasın son derece önemli
olan bu sürecin her zaman gündemde tutulması gerekiyor. Bugün de
sizlerle bir araya gelmemizin sebebi de açık açık her şeyi etraflıca
konuşalım diye sizlerle bir araya geldik. Bunun devamı da gelecektir.
Tabi orada ben Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olduğum için
iletişim tarafı devreye girecektir. Yönetim Kurulumuz, Sayın Başkanımız
liderliğinde zaten çok yakın bir zamanda da Sayın Başkanımız, sizin bu
bahsettiğiniz konuları o da vurguladı. Ve hem bizlerden hem iletişim
departmanımızdan aynen sizin ifade ettiğiniz gibi hem yurt içinde hem
yurt dışında konunun gündemde tutulması ve hatta gündemde tutulması
değil Fenerbahçe’nin haklılığının haykırarak anlatılması diyebiliriz
buna. Teşekkür ederim. Tabii sizlerin her birinizin ve kurumlarınızın
burada Fenerbahçe’yi desteklemenizi de bekliyoruz. Bu gerçekten Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde, bırakın Türkiye Cumhuriyeti tarihini dünya
tarihinde herhangi bir spor kulübünün başına gelmemiş bir olay bu.
Sadece bu olay da değil, dikkat edin otobüsümüzün kurşunlanması…
bunların hepsi zincirleme, üst üste Fenerbahçe’yi çökertmek, ele
geçirmek için yapılmış eylemlerdir.”
Bu bölümde Fethi Bey’in açıklamalarına ek olarak kısa bir değerlendirme yapan Yönetim Kurulu Üyesi Can Gebetaş ise, “Aslında
bugün basın toplantısı yapmamız, basın toplantısıyla gerekçeli kararı
değerlendirmemiz bu düşüncemizin ilk adımı. Aslında biliyorum gerekçeli
kararın açıklanmasıyla birlikte kamuoyunda internet sitemizde bir
açıklama yapma beklentisi de vardı. Sayın Başkanımız ve Yönetim
Kurulumuzla da konuyu detaylıca irdeledik. Sayın Fethi Pekin’in de ifade
ettiği gibi Başkanımızın da bize bu yönde düşüncelerini aktardığı bir
durum oluştu ve biz, sitemizden de bir açıklama yapmak yerine ‘bütün
gazetecileri toplayalım ve kamuoyunu bilgilendirelim’ dedik. Davetiye
gönderdiğimiz, aradığımız özellikle o süreçteki gazeteciler de oldu.
Katılanlar var, gelemeyenler de gelemediklerini ifade ettiler ama bu
toplantıyı aslında o sürecin bir ilk adımı gibi niteleyebiliriz. Bundan
sonraki süreçte de hem yargılamanın gidişatını doğru etkilemesi
açısından hem de en doğru, en net stratejik adımları atmak açısından
başladığımızı da ifade edebilirim. Bu toplantıyı onların bir ilk adımı
gibi düşünebilirsiniz.” dedi.
Yönetici Pekin’in, Kulübün TFF’ye açtığı davadan ziyade
UEFA’ya dava açılıp açılmayacağı yönündeki soruya verdiği cevap şöyle:
“Sorunuz güzel. UEFA’nın da men kararı var, bunun sonrasında. Şimdi
oradaki sürece de bir önceki televizyon programında biraz değinmiştim.
Orada da önemli İsviçreli hukukçularla görüş alışverişinde bulunuyoruz.
Bizim uzman olmadığımız bir ülke. Gerçi hem medeni kanunu hem borçlar
kanunu aşağı yukarı bizimkiyle aynı olan bir ülke, bir kara Avrupa
hukuku ülkesi. Oradaki süreçte uzman İsviçreli avukatlarla,
profesörlerle görüşmeler yapıyoruz. Orada biliyorsunuz orada ilk önce
bir dava açılmıştı zaten. Daha sonrasında bunun geri çekilme durumu
vardı. Bunların hepsini etraflıca görüşüyoruz, tartışıyoruz. Takdir
edersiniz ki şimdi bu 2900 sayfaya yakın gerekçeli karar, daha da
üzerinden iki hafta gibi bir süre geçti bize ulaşalı.. Bunun da tabii
tamamının İngilizceye tercüme edilip İsviçreli hukukçularla paylaşması
diye bir şey söz konusu değil ama İngilizce olarak bunların hepsini,
önemli bölümlerini onlarla paylaşmamız gerekiyor. O hazırlıkları
yapıyoruz. Onun için camiamızın hiçbir şüphesi olmasın. Başta da dediğim
gibi hangi hukuk yollarına başvurulma imkanımız varsa hepsine
başvuracağız. Bu sadece ilk adımdır! Bu, kamuoyu tarafından bilinsin,
sadece ilk adım. Bunun devamı gelecek!”
Dönemin gazetelerinde demeç veren isimlerin ifadelerine başvurulup başvurulmayacağı yönündeki soruya Fethi Pekin, “Bu
konuyu da Başkanımızla görüştük, tartıştık. Basın toplantısına girmeden
önce de aramızda yaptığımız toplantıda da aynı konuya değindik. Bizim
muhatabımız kurum; Türkiye Futbol Federasyonu. Bunun yönetim kurulu
başkanı kimdir, üyesi kimdir, o dönemki yönetim kurulu kimdir, nedir… bu
bizim konumuz değil şu anda. Burada bir kurum, kurumun da devamlılığı
var. Onun için muhatap Türkiye Futbol Federasyonu’dur. Ama doğru ifade
ediyorsunuz, iyi bir konuya değiniyorsunuz. Sayın Nihat Özdemir, o
dönemde Fenerbahçe Spor Kulübü Başkan Vekili ve bu olayı birebir
yaşayan, birebir şahidi olan, tanığı olan ve şu anda da Federasyon
Başkanımız olan kişidir. Dolayısıyla biz de stratejik olarak kendisini,
belki sevgili Başkanımızı da ve diğer sizin bahsettiğiniz kişileri
davamıza faydası olacağını düşündüğümüz zaman ki bu meyanda olumlu
düşüncemiz şu an, olumsuz değil. Bu talebimizi de sunacağız dosyaya.” şeklinde cevap verdi.
Fethi Pekin, 3 Temmuz sürecinde türetilen spor hukukçuları ile
gazetelerin ve gazetecilerin o dönemde yaptığı yargılamalara(!) karşı
atılacak herhangi bir adım olup olmadığına dairse, “Bir
önceki sorunuzda buna benzer sordunuz. Anladığım kadarıyla oradan sizin
bildiğiniz kongre üyelerimiz var, yanlış anlamadıysam. Tabii onlarla da
ilgili gerekli her türlü disiplin sürecini, hukuki süreci başlatırız.
Kumpas davasının gerekçeli kararında da buna değiniliyor. Bu husus
hepimizin bildiği bir şey. Yine o basın kuruluşlarına ve o ilgili basın
mensuplarına karşı da izlenebilecek hukuki yolları ve biraz önce dediğim
gibi hepsini sırayla, hepsi birden olacak şeyler değil. Aradan 10
yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Bakınız sadece Kumpas Davası’nın
gerekçeli kararı bile 3000 sayfaya yakın. Onun için bizler de
Fenerbahçemizi herhangi bir yanlış bir yola sokmadan, sokturmadan,
içinden alnımızın akıyla çıkacağımız her türlü hukuki girişimde
bulunacağız. Buna o günkü basın mensupları da dahil, basın kuruluşları
da dahil, diğer şahıslar da dahil. Hepsiyle ilgili girişimlerimiz
olacak.” diye bir cevap verdi.
Fethi Bey’in cevabına ek olarak kısa bir açıklamada bulunan Kulüp avukatı Erden Gürden, “Bazı
argümanların ileri sürülebilmesi için ceza yargılamasının da
kesinleşmesi gerekiyor. Ceza yargılaması kesinleştikten sonra belki
söylediğiniz bazı hususlara dair çalışmalar ya da aksiyonlar olabilir.
Şu an kararlar çıkmış olsa bile, lehe çıkmış gayet olumlu kararlar olsa
bile bunların onanması, kesinleşmesi gerekiyor. Kesinleştikten sonra
başlayan bazı süreler oluyor. O sürelerle ilgili de zamanımız var. Yani
bu bir başlangıç Başkanımızın da ifade ettiği gibi. O yüzden biz şu an
için tazminat davasını açtık, ancak devamında ceza yargılamasındaki
neticeye, kesinleşmelere göre yeni aksiyonlar planlıyoruz.” diye konuştu.
Bir basın mensubunun, mahkemenin verdiği kararlara karşın
istinafa başvuru yapma nedenlerinin neler olduğunu sorması üzerine
Kulüp avukatı Naim Karakaya, “Sonuçta her karar
eksiktir. Burada bizim iddia ettiğimiz bazı suçlar vardı: Kumpas suçları
vardı, iletişimin denetlenmesi, iftira, belgede sahtecilik, özel
hayatın gizliliğini ihlal, örgüt üyeliği gibi. Bu suçların bazılarından
mahkeme mahkûm ederken bazılarından mahkûmiyet kararı vermedi. Bir de
bazı aktörler yönünden kararlar vermedi. Söz gelimi dinlemeciler,
tapeciler yönünden; onların bu sürecin içerisinde aktif bir rolleri
olmadığı gerekçesiyle onlar açısından bu kumpas fiilleri yönünden
mahkumiyet kararı vermedi. Bu hususlar başta olmak üzere bazı hususları
istinaf aşamasına taşımayı düşünüyoruz. Yine mahkeme bizi, Fenerbahçe’yi
mağdur sıfatıyla kabul etti; aynı zamanda katılan sıfatıyla, müdahil
sıfatıyla doğrudan kabul etmedi. Yani kişileri kabul etti, kurum
açısından mağdur sıfatını koydu, hükümde de bunu devam ettirdi. Biz bu
sıfat yönünden de kabulümüz yok. Bu anlamda verilen ara kararı da
istinafa taşıyacağız.” cevabını verdi.
İstinafın süreci uzatıp uzatmayacağına ilişkine Naim Karakaya, “Süreci
uzatacak bir şey değil. Zaten sanıkların da istinafları var, bizim de
istinaflarımız var. Tek incelemede hepsi bitmiş olacak. Yani ayrı ayrı
iki inceleme olmayacak.” dedi.
Naim Karakaya, Yargıtay aşamasının henüz sonuçlanmama nedenine ilişkin soruyu ise şu şekilde yanıtladı: “3
Temmuz dosyasıyla ilgili verilen kararların Yargıtay süreci açısından
baktığımızda evet, bir uzama söz konusu. Doğru ama mayıs ayı içerisinde
Yargıtay Savcısının görüşü çıktı. Şu anda 5. Ceza Dairesi’nin önünde. Bu
kararın yani eski karar da mevcut olduğu eksiklikler dolayısıyla artık
hani incelenmiş bir dosya olduğu düşünülerek o eksiklerin giderilip
artık bir onama kararının kısa zamanda çıkmasını bekliyoruz. Çünkü bir
önceki karar iki küçük eksikle çıkmıştı. O eksikleri de gidererek
mahkeme yeni bir karar verdi. Biz bu yeni incelemenin çok uzun
sürmeyeceğini düşünüyoruz. Umudumuz, temennimiz, girişimimiz yani hukuki
girişimimiz evet, bu yıl bitmeden sonuçlanması yönünde.”
Kulüp avukatı Naim Karakaya, eski yöneticiler İlhan
Ekşioğlu ve Şekip Mosturoğlu hakkında AİHM tarafından çıkan tazminat
kararının TFF’ye açtığımız tazminat davasına katkı sağlayıp
sağlamayacağı yönündeki soruyu şu şekilde cevapladı:
“Evet, az önce bahsettiğim gibi burada TFF’nin yapısı, Tahkim’in
yapısı ile ilgili bir karar verdi. Geçmiş kararı da benzer bir yöndeydi
ama bu kararın da çok net olarak bu yapının evet, tarafsız ve bağımsız
olmadığı, disiplin açısından verdiği kararın tartışmalı olduğunu
belirtti. Tüm her şey evet, tazminat davası için de bir malzemedir, bir
hukuki argümandır. Meslektaşımız bunu ihtiyaç olduğunda evet, mutlaka
kullanabilecektir.”
Naim Karakaya’nın açıklamalarına ek olarak Erden Gürden ise
“Ben de katılıyorum Naim Bey’in ifadelerine.. Sonuçta burada bir Tahkim
Kurulu kararı var, itiraz üzerine verilen ve o Tahkim Kurulu’nun
bağımsız ve tarafsız olmadığı değerlendirilmiş Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından. Bu da bizim değerlendirebileceğimiz bir argüman.
Çünkü illaki Tahkim Kurulu kararı var diye bir itirazla karşılaşırsak ki
karşılaşacağız, bu argümanı çok rahatlıkla kullanabiliriz.” dedi.
Yargıtay kararının açıklanmamış olmasıyla birlikte bir zaman
aşımının söz konusu olup olmadığına dair yöneltilen soruyu Kulüp
avukatı Naim Karakaya şu şekilde cevapladı:
“Henüz bir zaman aşımı tehlikesi söz konusu değil. Şu anda böyle bir
riskle karşı karşıya değiliz ama böyle bir şeyle de karşılaşmak
istemiyoruz. Şu anda yok ama karşılaşmamak için de hızlı karar verilmesi
için hukuki tüm girişimlerimizi yapmış durumdayız.”
Naim Karakaya, eski başkanı Aziz Yıldırım’ın 12 Aralık 2014
yılında savcılığa sunduğu yazıyla başlayan Kumpas soruşturmasında ismi
geçen Lokman Yanık ile ilgiliyse, “Çok kritik bir rolde
Lokman Yanık. Özellikle bu dosyanın ilk başlangıcı, ilk yapılan mülakatı
ve o dosyanın Asayiş Şube Müdürlüğü’nden Organizeye gönderilmesi
açısından çok kritik bir rolü olduğunu biz düşünüyoruz. Tüm süreçte de
bunu iddia ettik, mahkeme de bu yönde bir karar verdi. Bu yönüyle hukuki
anlamda verilen kararı Lokman Yanık’ın rolü itibariyle doğru buluyoruz.
Hukuki anlamda tescillenmiş olarak buluyoruz. Özellikle Osman Çırak’ın
ilk mülakatlarının yapılması, Giresun’da olduğu iddia edilen bir
olayla ilgili olarak sanki İstanbul savcılığı, İstanbul polisi
yetkiliymiş gibi onu mülakata bağlaması ki ceza muhakemesinde mülakat
diye bir işlem söz konusu değildir. Bu şekilde bir işlemle organize
şubeye adeta pişmiş bir yemek şeklinde, hazır bir dosya şeklinde
gönderilmesi kumpas olgusunun en kritik noktalarından birisiydi.
Başından beridir de bunu ifade ettik. İlk duruşmaya kadar da tutuklu
kalmıştı Lokman Yanık. Mahkeme kararıyla da bunu tescilledi. Şu anda
yakalanmaları durumda, mahkeme hükümle birlikte bir yakalama emri
çıkardı ama yakalanmadı. Geçen hafta yakalanan bir kişi var. Kumpas
davasında henüz yakalanmamış kişiler var. Bu süreçlerde avukat olarak
yer alan Avukat Cemalettin Mutlu yakalandı ve tutuklandı. Bu süreçte
mahkeme onunla ilgili yeni bir dosya açtı, o süreci de takip edeceğiz.” dedi.
“Gerekçeli kararda topyekûn mücadele verilmesinden bahsediliyor.
Bence burada bir eleştiri söz konusu futbol camialarına. Bazı kişi ve
kuruluşlar hala kumpas olan bu şike davasındaki argümanlara sarılarak
hak iddia ediyorlar. Bu değerlendirme ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
Spor dünyasının FETÖ ile mücadelesini karnesini nasıl buluyorsunuz?”
sorularına Yönetici Fethi Pekin şöyle yanıt verdi:
“10 yıl önce başlayan son derece haksız, Fenerbahçe’yi ele geçirmek
için kurulan tuzağın verdiği zarar sadece Fenerbahçemize değil. Bu süreç
tüm futbol camiamıza, tüm spor camiamıza büyük büyük zararlar, büyük
darbeler vermiştir. Ve halen de onun acılarını çekiyoruz. Buradaki
süreçte yapılan şu. İlk başta bir kurmaca, düzmece. Bambaşka başlayan
bir soruşturmadan olayı ilk önce Sayın Aziz Yıldırım’a, sonrasında diğer
yöneticilerimize, diğer kişilere bağlayarak bunu böyle ince ince
işleyerek, basının da desteği ile bir şekilde köpürterek ve kamuoyu
yaratarak Fenerbahçe’nin suçlu, şike yapmış olduğuyla ilgili bir ortam
yaratılmış. Tamamen bir tiyatro sahnesi gibi. Gerekçeli kararda bunların
hepsi var. Bu mücadele, gerekçeli kararda dediği gibi, ben de altına
imza atarım. Sadece Cumhurbaşkanımızın ve sadece Fenerbahçemizin bu
silahlı terör örgütüne karşı dik duruşuyla olmaz. Yetmez. Basın niye
ilgi duymuyor sorusuyla bu da bağlantılı. Bu silahlı terör örgütü
ülkemize darbe girişiminde bulundu, arkadaşlar. Bunun dahası yok.
17/25’i biliyoruz. MİT olayını biliyoruz. Ergenekonlar, Balyozlar,
bunların hepsi. Bunların karşısında niye topyekun durulmuyor, niye böyle
bir tavsiyede bulunuyor bu gerekçeli kararda bunun hepimizin bütün
ülkenin, vatandaşlarımızın düşünmesi lazım. Sonuçta iki tane Yargı
kararı var. Birisi 3 Temmuz Fenerbahçe’yi ele geçirmekle iligli olan 16.
Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı, diğeri de kumpas. Anayasamızda da hüküm
var. Mahkeme kararları herkesi bağlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin
mahkemeleri vermiş bu kararları. Herkesi bağlar. Herkes bunlara saygı
göstermek zorunda. Daha öncede çağrıda bulundum. Bunu anlayamıyorum.
Sizin sorunuzun içinde de bu var zaten. Ne spor camiasından
rakiplerimizi demeyim, sonuçta hepimiz aynı kefedeyiz. Aynı endüstri
aynı sektörün içerisindeyiz. Bunun artıları da eksileri de hepimize eşit
oranda yansır. Neden, bırakın yanımızda durmayı geçmiş olsun bile
denmediğini halen anlamış değilim. Bilmiyorum.”
“Fenerbahçe büyük bir camia olmasına rağmen mücadelesinde
yalnızdı. Şimdi de yalnız diyebiliyor musunuz?” sorusuna Yönetici Fethi Pekin, “Hayır demiyorum. Fenerbahçe nasıl yalnız
olsun. Fenerbahçe Türkiye’nin -yine gerekçeli kararda bu da var-
Fenerbahçe Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış taraftarlarıyla,
milyonlarca taraftarlarıyla Atatürk ilkelerinin takipçisi olan
Türkiye’nin en güçlü en büyük sivil toplum kuruluşudur. Bu net. En
büyükler, zirvedekiler tabiri caizse hedef olurlar. Onun için hem
anlayamıyorum, çünkü bunun sporla saha içiyle alakası yok. Bu konu
bambaşka bir konu. Aynı şekilde kurşunlama olayında da siz düşünebiliyor
musunuz bir futbol takımının takım otobüsüne, şoförüne öldürmeye kast
etmek suretiyle bütün takıma, teknik kadroya, o otobüsün içerisinde olan
herkese yapılan bir suikast girişiminden bahsediyoruz. Filmde
seyretsek, saçma sapan şey deriz herhalde.” yanıtını verdi.
O dönemde Tahkim ve federasyon kararları ile o kurumlardaki
kişilerle birlikte Galatasaray’ın tutumu içinse Yönetici Fethi Pekin, “Hem
yorumlarınız hem de sorunuz var. Ben sizin yerinizde olsam bu soruları
Fenerbahçe’ye değil, muhataplarına yöneltirim. Gerçekten ben de merak
ediyorum, ne cevap verecekler. Onlara da sorulması gerekiyor. Bu süreçte
niye böyle tavır aldılar ve almaya devam ediyorlar. Cevabı ben de yok.
Ama bütün bu toplantımızda bahsettiğimiz gibi her kim Fenerbahçe’yi
zarara uğrattıysa, Fenerbahçe’nin hakkını ihlal ettiyse, emeğini
çaldıysa onların peşinden gideceğiz. Camiamızın hiçbir şüphesi olmasın.
Her kimse. Kimseden de korkumuz yok. Hukukta biliyorsunuz somut
delillerle hareket edilebiliyor. Bizim de somut delillerle aksiyonlar
almamız gerekiyor. Fenerbahçemizin menfaatlerini düşünerek bu
aksiyonları almamız gerekiyor. Kısaca bu şekilde açıklayabilirim” dedi.
O dönemki bazı Federasyon yöneticilerinin ve hukuk kurulu
üyelerinin sonrasında Galatasaray’da görev almasıyla ilgili de Fethi
Pekin, “Benim de anlamadığım birçok şey var. Sadece bunlar
değil birçok şeyin cevabını bilmiyorum. Evet bu söyledikleriniz doğru.
Ama biraz önce dediğim gibi birtakım somut delillerimiz olması lazım.
Biz de zaten bunların peşindeyiz. Bunları araştırıyoruz. Bunları
önümüze koyuyoruz, değerlendiriyoruz. Bunların neticesinde çeşitli
aksiyonlar alacağız.Tazminat analamında yeni başlamış bir süreç. İlk
aşamadır. Devamı gelecek. Hepimiz sabırsızız, on yıldır bunu çekiyoruz.
Üzgünüz, kızgınız. Bu yargı kararları da bizi sevindirmiyor. Bunlar
buruk sevinçtir. Kaldı ki Fenerbahçemizin uğradığı zararları, hele hele
manevi zararları tazmin etmek mümkün değil. Bunu rakamı yok. Başkanımız
hapis yatmış. Nasıl yatmış? Düzmece belgelerle. Adamların aldığı
cezalarda zincirleme iftira diyor. Resmi evrakta sahtecilik,
defalarca. Resmen tuzak bu.” ifadelerini kullandı.
Yönetici Fethi Pekin, “Gerekçeli kararla ilgili ilk haberi siz
(Sabah Gazetesi) yaptınız. Genişte bir haber yaptınız. Çok hızlıca
yaptınız. Sizin kadar hızlı biz de açıklama yapabilirdik ama biz
hukukçular olarak, 2 bin 899 sayfayı 8 avukat arasında bölüştürdüm.
300’er, 400’er sayfayı satır satır inceletip, lehimize olan kısımları
çıkarttık. Oradan çıkan sonuçları devam eden davalarda delil olarak
kullanmak tabiki doğal sonucu olacak bunların. Evet, onu atlamıştım.
Kusuruma bakmayın. Belki de sizlerinde dediğiniz gibi o zaman bazı
şeyleri göremeyenler, şimdi gördükleri için ve de kendileri de taraf
değil ki. Onlarda bir taraf olduklarını düşünmüyorum. Doğru
söylüyorsunuz, ilk haberi Sabah Gazetesi yaptı. Beni de hem sevindirdi,
birazcık da şaşırtmıştı. Aynen o sebeplerden dolayı. Demek ki herkes
yavaş yavaş doğru yolu buluyor." değerlendirmesinde bulundu.
Bu arada bir ekleme yapan Kulüp Avukatlarından Erden Gürden,
“Bizim dava dilekçemiz sadece 45 sayfa. Ekleriyle birlikte yüzlerce
doküman sunduk dosyaya. Ve bu bahsettiğiniz olaylar, kişiler, hepsi bu
dilekçenin içinde geçiyor. Argüman olarak hepsi belirtiliyor. Sanmayın
ki farkında değiliz. Hepsinin farkındayız, yazdık, çizdik. Ve bunları
yargı önünde yasalar çerçevesinde her zaman savunacağız” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder