2014 yılında, Simeone önderliğinde uzun yıllardır beklediği şampiyonluğu
elde eden Atletico Madrid, 7 yıl sonra bir kez daha aynı başarıya
ulaştı. Başkent ekibinin zirve yolculuğuna birlikte göz atalım...
17 Mayıs 2014 günü, Barcelona ile Atletico Madrid, ligin 38. ve son haftasında kozlarını paylaşmak üzere Nou Camp’ta buluştu.
Kader, iki ekibi ligin son haftasında karşı karşıya getirmiş ve
mücadele, bir “şampiyonluk maçı”na dönüşmüştü. Barcelona hem sezonun hem
de maçın doğal favorisiydi ancak Atletico Madrid, 18 yıllık şampiyonluk
hasretine son vermek istiyordu.
Diego Simeone ve öğrencileri inanılmazı başararak, Şampiyonlar Ligi’nde
saf dışı bıraktıkları Barcelona’ya ligde de boyun eğmediler. Atleti
taraftarları, günün sonunda 10. kez şampiyonluk sevinciyle uykuya daldı.
O gün, 18 kişilik maç kadrosunda Arda Turan, Jose Ernesto Sosa ve Diego
Ribas gibi tanıdık isimler de vardı. İki yıl arayla Şampiyonlar
Ligi’nde iki kez final oynayan çekirdek, miadını doldurdu ve doğal
olarak dağıldı.
Aradan 7 yıl geçti. Atletico Madrid için pek çok şey değişti. Yeni bir
stadyum, yeni bir kadro, yepyeni bir mücadele... Şampiyon kadrodan
geriye yalnızca Koke ve o dönem baş aktörlerden olmayan Jose Gimenez ile
Saul Niguez kaldı. Bir de Simeone tabii...
Atleti, bu sene de tipik bir “Simeone takımı” görüntüsü çizdi. Sahada
her zaman birbirine yakın oynayan, forvetleri de dahil ettiği takım
savunmasını güçlü tutan, kimi zaman da pozisyon üretmekte sorun yaşayan
bu ekip, tecrübeli antrenörünün liderliğinde, La Liga’nın zirve yarışını
önde tamamladı.
Simeone’nin anahtar sözcüğü: Tutarlılık
Arjantinli çalıştırıcı, Atletico’nun başına geldiği günden bu yana aynı
futbol kimliğini yansıtıyor. Avrupa Ligi’ni kaldırırken de, şampiyon
olurken de, Şampiyonlar Ligi finalleri oynarken de, hatta ‘başarısız’
diye adlandırılabilecek dönemleri yaşarken de Simeone, en iyi bildiği
oyun tarzını kullanmaya çalışıyordu.
Maçların bir bölümünde topun arkasına geçen, rakiplerini geride
karşılayan ekibin buna çok uygun bir ‘çizgi kalecisi’ var: Oblak.
Simeone’nin, her epik sezonunda olduğu gibi hem çalışkan, hem de
bulduğu pozisyonları değerlendirmekte usta bir golcüsü var: Suarez.
Takımda, farklı pozisyonlarda oynayabilen (Llorente gibi) çok yönlü
orta sahalar ve yine orta saha karakterli kanat oyuncuları (Lemar gibi)
var.
Gerek hücumda, gerek savunmada duran toplara çok önem veren,
rakiplerine fiziksel üstünlüğünü hissetirmeyi arzulayan Atleti’nin
kadrosunda, 1.80’in üzerinde tam 16 futbolcu var.
Oyuncularda, formasyonlarda, maç planlarında doğal olarak farklılıklar
olsa da Simeone, tutarlılığını koruyarak yedi yıl aranın ardından bir
kez daha şampiyonluk ipini göğüsledi.
Tabelada birçok oyuncunun imzası gizli
Senelerdir alışkın olduğumuz gibi, Madrid ekibinin skor katkısında dengeli bir dağılım var.
Fileleri en çok sarsan isim, 21 golle Uruguaylı futbol efsanesi Luis
Suarez. Kendisine 13 golle Marcos Llorente, 10 golle Joao Felix, 9 golle
Angel Correa ve 7 golle Yannick Carrasco destek verdi.
Sezonun esas büyük kazanımı, “şapkadan çıkan tavşanı” Marcos Llorente
oldu... Llorente, geçen yıl kariyer maçını oynadığı Liverpool
deplasmanında iki gol atarken, sahada Diego Costa’nın yerini almıştı.
Simeone, yıldız oyuncusunu bu sezon orta saha merkezinde neredeyse her
rolde kullandığı gibi, kanatlarda ve hatta ‘kanat bek’ olarak da
seyrettirdi.
Kağıt üzerinde, çok yönlülüğünü getirisi olarak kaleden uzak kalan
pozisyonlara da kaydırılmasına rağmen Llorente, şu ana kadar tam 13 gol
attı ve 12 de asist yaptı.
7 yıl önce kazanılan unutulmaz şampiyonlukta bir başka orta saha
oyuncusu Raul Garcia tam 23 gole katkı vermiş ve zaman zaman hücumda
tıkanan ekibin jokeri olmayı başarmıştı. Llorente, performansıyla küçük
bir dejavu yaşattı gibi...
Avrupa’nın “duvarı” Atletico
Avrupa’nın beş büyük liginde, en az gol yiyen takımlar tablosunda Atletico da zirveyi zorladı.
En üst basamakta yer alan Lille, son hafta öncesi kalesinde 22 gol
gördü. Fransız ekibinin en yakın takipçisi, 25 golle Simeone'nin
öğrencileri oldu.
“Los Colchoneros”, sadece dört maçta kalesinde 2 gol görürken, ligdeki hiçbir rakibinden 3 ve üzeri gol yemedi.
Barça, forvetleriyle Atletico'ya şampiyonluk hediye ediyor
2012-2013 sezonunun sonunda Katalan ekibi, yıldız forveti David Villa
ile yollarını ayırmış ve İspanyol golcünün yeni durağı Atletico Madrid
olmuştu.
Villa, ligde toplam 18 gole direkt katkı sağlayarak Atleti'nin
şampiyonluğunda büyük rol oynamış, Barça ise Neymar eklemesine rağmen
rakibinin arkasında kalmıştı.
2020 yazında da benzer bir durum yaşandı. Koeman önderliğinde yola
çıkan Barcelona, Luis Suarez'i 7 milyon avro bonservis bedeliyle
Atletico Madrid'e sattı.
Uruguaylı golcü, takımın skor yükünü üstlendiği gibi, şampiyonluğu getiren golün altına da imzasını attı.
Gerçek bir kulüp efsanesi: Simeone
Son şampiyonluğunu 1996'da yaşanan Atletico Madrid'de, o kadronun üyelerinden biri Diego Simeone'ydi.
18 yıl boyunca aynı başarının hasretini çeken, Real Madrid ve Barcelona
ile arasındaki makas gün geçtikçe açılan Atletico, büyük hasreti 2014
yılında dindirmiş, kupa yine Simeone'nin elinde yükselmişti. Bir farkla,
teknik direktör olarak...
Aradan geçen yıllar, Avrupa şampiyonlukları ve finallerinin ardından
Arjantinli teknik adam, futbolunun çağ dışı kaldığı ve her ne kadar bu
oyunu başarıyla oynatsa da günümüz futbol iklimine yeterli gelmediği
eleştirileriyle karşılaşmaya başlamıştı.
Simeone, bu kez 7 yıllık özlemi noktalayarak, en iyi bildiği yöntemle bir kez daha La Liga'yı dize getirmeyi başardı.
150'nin üzerinde maçta formasını giydiği, 500'ten fazla müsabakada
antrenörlük yaptığı Atletico ile 9. kupasını kaldıran Simeone, gerçek
bir "kulüp efsanesi" olarak tarihteki yerini alıyor.
Kaynak : Alperen Doğan / TRT SPOR