Sayfalar

12 Haziran 2022 Pazar

Ligin değişmez ihtiyacı: Pivot santrfor

Ülkemizde pivot santrforlar, Avrupa geneline göre neden daha çok rağbet görüyor? Bu tip forvetler, kulüplere hangi konforu sağlıyor? Pivot santrforların neden ligin kimliğini oluşturduğunu inceledik.

Dünya futbolunun trendleri her geçen gün değişiyor.

Oyun, hızla beraber sahayı daha geniş alabilme ve her şeye hükmedebilme gayesiyle fiziksel parametleri ve top kullanım becerilerini maksimum noktaya taşımayı zorunlu kılıyor.

Bunun bir sonucu olarak son 5-6 yılda tek vuruş golcülerinin, menajerlik oyunları diliyle “fırsatçı golcülerin” modası çok geride kaldı.

Icardı gibi örnekler artık sahayı başka bir forvetle paylaşmadıkları senaryolarda 1 verip 4 götürüyor, takımı taşıyan değil takım tarafından taşınması gereken parça haline geliyorlar.

Oyunun öncüsü ekipler Benzema, Kane gibi orta saha özellikleri de barındıran santrforlara sahip olamadıklarında ‘sahte forvet’ düzenleri kurmaya eğilim gösterebiliyor.

Takımlar, gol yükünü ağırlıkla orta saha ve kanat oyuncularının çektiği, ileri uçta görev yapan isimlerin beklenti tanımlarının tamamen değiştiği sistemlerle karşımıza çıkabiliyor.

Ancak Türk liglerindeki “pivot santrfor” zorunluluğu tükenmiyor.

Birkaç paragraf boyunca Türk kulüplerinde neden ağırlıkla pivot özellikli forvetlerin başarılı olduğuna, farklı modellemelerin hangi engellerle karşılaştığına ve bahsi geçen santforların hangi yönden kaçış yolu hazırladığına değineceğiz.

Eksikliklerimizle başlayalım.

Türkiye’de neden ‘sahte forvetler’ sıklıkla tercih edilmiyor?

Forvete farklı pozisyondan bir oyuncu devşirmenin birkaç kazanım amacı var.

Bunların tepesinde oyunu hızlandırmak yatıyor.

Tepe kulüpler, daha hızlı hareket etmek, topu daha çabuk geri kazanmak, sahanın her noktasında top taşıma tehdidine sahip olabilmek ve dar alan becerisini yukarı çekmek için kanat veya orta saha oyuncularından sahte forvetler üretiyor.

Bunu sağlayan oyuncularda aranan birkaç etmen var. Elbette ki gol vuruşlarının iyi olması, sırtı dönük top alabilmeleri, klasik santrfor gibi tek vuruş üzerinden şekillenen bir rolleri olmadığı için üçüncü bölgede doğru karar verebilmeleri ve sahaya savunma eforu koymaları gerekiyor.

Sahte forvetli düzenlerde hücum hatlarının boy ve kalıp üstünlüğü kısıtlı olduğu için savunma dengesini hızla bozabilmek elzem. Bu hızı yakalamak da büyük bir sarmal ile sağlanabiliyor.

Topla ilişkisi iyi ve atletik oyuncular tercih etmek, birbirini tamamlayıcı ve sahanın her bölgesinde tehdit olabilecek hatlar kurmak, sadece hücum hattı özelinde değil, topu hücuma taşıyabilecek her bölgede pas ve koşu hızını yakalamak gerekiyor. Ayrıca bu oyuncuların aynı seviyede kalabilmeleri ve bu tempoyu bütün sezona yayabilmeleri için harika antrenman programları düzenlenmesi zorunlu hale geliyor.

Türkiye’de bir önceki paragrafın içini dolduran etmenlerin neredeyse hiçbiri sağlanamıyor. Oyuncu sirkülasyonu çok hızlı ilerliyor ve takım iskeletinin 3-4 yıl boyunca korunabildiği yapılar da yaş ortalaması yüksek, düşük tempolu takımlar oluyor. Zira onları sezon boyu dinamik kılacak idman pratiğine sahip değiliz.

Yakın tarihte, şampiyonluk hedefleyen takımlar arasında Abdullah Avcı’nın Başakşehir’inin Robinho üzerinden sahte forvet denemesinde bulunduğunu hatırlıyorum. Takım düşük tempolu set oyunu oynadığı için Robinho’nun ileri uçta olduğu hücum hattı savunma dengesini bozamıyor, üstüne üstlük ikinci çıkış planı olan Adebayor’a uzun toplardan da mahrum kalınıyordu.

Bu sezon, Francesco Farioli’nin Alanyaspor’unda Emre Akbaba ağırlıklı olmak üzere sahte forvet denemeleri gördük. Alanyaspor sezonu iyi de bir noktada bitirdi ancak koşu alanı tanımayan, topu bırakan ve kaliteli set savunması yapan pek çok ekibe karşı problem yaşadılar.

Pivot santrfor hangi konforu sağlıyor?

Süper Lig’in oyunu örme yöntemleri yalnızca temel futbol ezberlerine dayalı.

Pek çok takım, savunma önünü çift pivotla güvenliğe alıp hücum hattından oyuncu eksiltiyor. Doğal olarak bu tercih oyun kurma hızını ve kalitesini etkiliyor. Savunma önünde çevre kontrolü iyi olan, paralelinde bir oyuncuya gereksinim duymadan top çıkarabilen futbolcuların bulunduğu ekipler de bu oyuncuların sağlığına ve formuna çok bağımlı hale geliyor. Genelde bu düzeni korumak için pres ve tempodan kısıp sakatlık, yorgunluk gibi faktörlerin önüne geçmeye çalışıyorlar. Haliyle oyun yavaşlıyor.

Ligin ilk yarısında puan farkını çok yüksek seviyeye çıkaran Trabzonspor’un ikinci yarıdaki düşüşü biraz klişe nedenlere bağlanmıştı. Bana göre bu düşüşün altında bir üst paragraftaki ipuçları mevcut. İlk yarıda Edgar ile takım boyunu kısaltabilen, Berat ya da Hamsik’in savunma önündeki köprü rolüyle topu ön beşliye taşıyabilen Trabzonspor, ikinci yarıda üç oyuncusunu da kaybetti.

İşte pivot santrforun kıymeti burada devreye girdi.

Şubat ayının sonlarından itibaren bordo-mavili ekibin en önemli üçüncü bölgeye geçiş silahı Cornelius'un yüksek top hakimiyeti oldu.

Birinci planı sekteye uğrayan Trabzonspor ya da birinci planı zaten kaliteli olmayan pek çok kulübümüz, sırtı dönük oyunu kuvvetli ve fiziken stoperlere üstünlük kuran santrforlar sayesinde rakip alana yerleşiyorlar.

Denge bozacak kadar hızlı hareket edemeyen ve savunmadan hücuma çıkış planları elit seviyede olmayan takımlar, sırtı dönük oynayabilen hücum oyuncularının bağlantılarıyla kaleye yaklaşabiliyor. Ek olarak pivot santrforlar, çoğunluğun topun arkasında beklemeyi tercih ettiği ligimizde en temel set açma yöntemlerinden biri olan kenar ortalarında da etkili olabiliyor.

Bu tip forvetler, Anadolu’da görmeye alışık olduğumuz ve talep edilen süratli kanat oyuncuları için de kıymetli hale geliyor.

Ligimizin bütçeleri ve zayıf oyuncu ağlarıyla atletizm ve beceriyi birleştiren oyuncular bulabilmek kolay değil. Haliyle süratli kanat oyuncuları kendilerine duvar arıyor ve alan istiyor. Bu duvarı oluşturmak, bu alanı sağlayabilmek için stoper markajını üzerine çeken, kalıplı ve pas bağlantısını sağlayabilen forvet aranıyor.

Kısa özetiyle pivot santrforlar, takımlarımızın sahada uygulayamadığı pek çok aksiyonu yalnızca oyuncu profilleri buna uygunluk gösterdiği için sağlayabiliyor ve bu yüzden Avrupa’nın geneline göre Türkiye’de daha fazla rağbet görüyor.

İstisnalar olmadı mı?

Zirve hedefi koymayan takımları dahil edersek sayıları çok fazla. Zira bu takımlar hareket alanı bulma konusunda şampiyonluk hedefleyen ekiplere göre daha avantajlılar.

Şampiyonluk seviyesinde ya da ortalama üzeri takımlarda oynamış, doğrudan pivot profilinde sayılmamasına rağmen başarılı olmuş forvet örnekleri mevcut. Örnekleri elbette ki çoğaltılabilir ancak aklıma ilk olarak Cenk Tosun, Umut Bozok, Adem Büyük gibi isimler geliyor.

Bu oyuncular, bütün bir yazı boyunca ifade ettiğim tiplemenin kopyası olmamakla beraber sırtı dönük oynayabilen isimler olmalarıyla ayrışıyor. Ayrıca geniş bir gol repertuvarı sunuyorlar.

Ligin son 10 yılında pivot kimliğinde olmayan en başarılı santrfor Burak Yılmaz oldu. Onun başarısında oyun tarzının gerektirdiği gibi çok fazla pozisyona girebiliyor ve net gol vuruşu yapabiliyor olmasının yanında, kendisine konfor alanı sağlanması da etken oldu. Şenol Güneş’le çalıştığı yıllar dışında çoğunlukla sahayı ve doğal olarak stoper markajını başka bir forvet partneriyle paylaşıyordu.

Bütün yazıyla çelişen en net örnek olan Şenol Güneş-Burak Yılmaz birlikteliği de verimini farklı şekilde oluşturuyordu. Şenol hoca, Burak’ın ileri uçta tek oynadığı dönemlerde takımın baskı hattını biraz daha orta bloğa yakın bir noktaya çekiyor, takımının topu kazanınca hareket fırsatı bulmasını sağlıyor ve haliyle Burak’ın istediği ‘yüzü dönük top alma’ ortamını hazırlıyordu.

Bunun en bariz örnekleri olan 2011-2012 Trabzonspor’u ve 2018-2019 Beşiktaş’ı, bağlantı yapabilen bir forvet olmaması nedeniyle maç genelinde hakim oyun oynayamasalar da kadro potansiyelinin üzerinde sonuç alabilen ve Burak’ı parlatabilen takımlardı.

“Lige uygun forvet”

Kapanışı çoğumuzun sevmediği bu tabirle yapalım.

Cornelius, Okaka, Diouf, Adebayor gibi Türkiye’ye gelmeden bir sezon öncesini, Vedat Muriqi gibi Türkiye kariyeri sonrasını verimsiz geçirmiş forvetler, oyun yapıları itibarıyla Süper Lig’de büyük başarı yüzdesi yakalıyor.

Hatta bunun zıt örneğini, yüzü dönük oynayabildiği ve alan bulabildiği liglerde çok başarılı olmuş santrforlara (Berisha, Samatta vb.) yatırım yapıp umduğunu bulamayan Fenerbahçe ya da şampiyonluk sonrası Batshuayi deneyimiyle Beşiktaş gibi ekiplerle de verebiliriz.

Oyunun hızını artırabilecek binbir doğruyu bir araya getirebildiğimiz güne dek, Süper Lig’de istikrar yakalamış oyuncular arasında ağırlıkla sırtı dönük oyunuyla öne çıkan santrforları görmeye devam edeceğiz.

Aboubakar, Niang, Sörloth, 2018 Gomis’i gibi her oyuna hitap eden forvetleri ve onlara duyduğum hayranlığı selamlayarak satırları noktalıyor, vakit ayıran herkese teşekkür ediyorum.

Kaynak : Alperen Doğan / TRT SPOR  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder