Sayfalar

13 Mart 2024 Çarşamba

Ali Koç'tan Galatasaray'a yönelik sert açıklamalar (Full Video | 13 Mart 2024)

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, düzenlediği basın toplantısında Galatasaray'a yüklendi. "Rakibimiz, rekabet seviyesini aşağı çekiyor" diyen Koç, "Kurullardan memnun değilseniz, yabancı hakemi destekleyin" ifadesini kullandı. 

Kalamış'ta bulunan Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri'nde gerçekleştirilen basın toplantısına Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyeleri, Yüksek Divan Kurulu Başkanı Uğur Dündar, kulüp üyeleri ve kulüp personelleri katıldı. 



Başkanın açıklamaları şöyle: 

"Başkanımız Ali Y. Koç, Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri’nde düzenlediği basın toplantısında çok önemli tespitlerde ve açıklamalarda bulundu. Malum kulüp tarafından yapılan asılsız ve çelişkileri açıklamaları örneklendirerek çürüten Başkanımız, FETÖ ile ilgili en son çamur atılacak kurumların başında Fenerbahçe'nin geldiğinin altını çizdi. Başkanımızın açıklamaları şöyle: 

GALATASARAY TÜRK FUTBOLU İÇİN BEKA SORUNU

Değerli basın mensuplarına ve ekran başında bizi izleyenleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hepinize hayırlı Ramazanlar diliyorum.  Ayağınıza sağlık, hoş geldiniz. Son dönemde gündem dinamik, iddialar iftiralar yoğun, biz de uzun zamandır basın toplantısı yapıp gerekli cevapları vermedik. Dolayısıyla bugün biraz zamanınızı alacağız. İstediğiniz soruları sorabilirsiniz.  

Bugün bazı hatırlatmalar yapacağız. Bu hatırlatmalar eşliğinde son dönemdeki gündemler ile ilgili görüşmeleri paylaşacağım. Aslında bu toplantının öznesi rakibimiz olacak çünkü rakibimiz son dönemlerde bölücülük, proje, Çanakkale gibi vs. deli saçması söylemler içerisinde birazcık onlara, ülkemize onları hatırlatmayı tanıtmayı amaçlıyorum. Böyle bir basın toplantısı yapmak zorunda kaldığım içinde üzüldüğümü bilmenizi isterim. Evet, rakibimizin başkanından yöneticilerine sosyal mecrasına kadar sportif rekabeti düşürdükleri seviye mezbahayı aratır vaziyette. Hem yalan konuşup doğruları çarptırarak, kendi camialarını kışkırtıyolar. Daha da önemlisi hem bizim camiamızı bu kadar haksızlıkla mücadele ederken rekabet ediyorken on yılın birikimlerini taşıyorken bizim camiamızı kışkırtarak milyonları kin ve nefretle kışkırtıp suç işliyorlar. Anormal olan durum ise buna dur diyebilen bir TFF yok. Sürece yasal olarak dahil olan başka bir mercii de yok. Galatasaray’ın Türk Futbolu için nasıl büyük bir beka sorunu olduğunu hem son dönemde hem de geçmiş dönemde yaşanmış örnekler ile anlatacağım. Onların yaptığı gibi hayal senaryoları ile değil hayali düşmanlar ile değil.

Galatasaray Başkanı ve yöneticilerinin son dönemde elde etmek istediklerini kazanmak için ne tür yol ve yöntemlere başvurduklarını. Öyle hayali senaryolar ile değil gerçekler ve istatistikler ile sunmaya çalışacağım. Toplantımızın sonunda bu kulübün sadece futbolda değil kötülükte ve riyakârlıkta da Şampiyonlar Ligi’nde olduğunu kazanmak için her şeyin mubah olduğu anlayışının bu kulüpte bir kültür haline geldiğini biraz sonra örnekleri ile paylaşacağım çirkin, hadsiz, saldırgan üslup ve tavırlarından daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum en azından ümit ediyorum.

Sosyal medya, sanal gündemler ile trol yapılanmalarıyla basın toplantılarındaki sipariş soruları ile medyada ki kalemşörleriyle gerçeği çarpıtan yalan ve iftiralar ile dolu algı yöntem ve metotları ile kısa süreli mutlu olabilirler. Hedeflerine vardıklarını düşünebilirler fakat sonunda tarihin sayfalarında yer alan kirli ilişkilerini başarı elde etmek için yaptıkları türlü türlü halleri ortaya çıkacaktır aynen bugünde olacağı gibi.

KENDİLERİNE YAPILMALARINI İSTEMEDİKLERİNİ BAŞKALARINA HİÇ ÇEKİNMEDEN YAPARLAR

Önce rakibimizin DNA’sını size anlatmaya çalışacağım. Son yıllarda bu kulübü yöneten kişilerin operasyonel ve karakteristik özellikleri samimiyetsizlik ve riyakârlıktan ibarettir. Tenhada ayrı ve umumide ayrı söylem ve davranışlarda bulunurlar.

Kendilerine yapılmalarını istemediklerini başkalarına hiç çekinmeden yaparlar. Hatta ortalığı karıştırıp 2 hafta önce olduğu gibi Antalyaspor maçın sonra bundan da nemalanırlar. Sportif rekabette transferlerde algı oluşturmalarda arzu ettiklerini elde edebilmek için hak, hukuk, vicdan mevzuat tanımazlar hatta kul hakkı yemekten de hiç çekinmezler. Sportif rekabet anlayışları kayrılmaya, korunup kollanmaya imtiyazlı davranmaya bayılırlar. Türlü türlü tehdit, şantaj ve itibar suikasti yaparak futbol paydaşlarını özellikle hakem ve TFF kurullarını baskı altında tutarlar ve bunu yapmak içinde hayali düşmanlar hayali senaryolar yaratırlar. Kazanılan bir maç ya da şampiyonluk sonrası başka camiaların mutsuzluğundan pay çıkarır rakiplerini aşağılar alay ederler en son Beşiktaş Galatasaray derbisinde de gördüğünüz gibi. Ne demek istediğimi şimdi göstereceğim örnekler ile görecek ve bu kulübün Türk Futbolu’nun bekası için ne büyük bir tehlike ve tehdit olduğunu anlatabileceğimi ümit ediyorum.

Çoğu aslında hepimizin bildiği şeyler ama öyle bir dinamik hızlı dünyada yaşıyoruz ki tabii bunların hepsine bütünsel bir bakış açısı ile genelde bakamıyoruz. Mesela bir puan kaybı sonrası işler iyi gitmeyince ya da kendi maçlarında lehlerine olan hakem hatalarını örtbas etmek için ortalığı birbirlerine katarlar ve bu durumdan nemalanırlar. Elimizde bilgi belge var hatta VAR kayıtları var derler ligi bitirtmeyi savaşsa savaş tehditlerine yeltenirler. Sezon bitince her şeyi açıklayacağız derler sonra istedikleri olunca sus pus olurlar.
İşler istedikleri gibi gitmeye başladığında mutlu oldukları dönemlerde itidalli olalım sağduyulu olalım derler.
 
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İşler iyi giderken futbolun marka değeri için mücadele ettiklerini söylerler. Hatta hızlarını alamazlar onlar olmasa Türk futbol takımlarının Avrupa'ya gidemeyeceklerini iddia ederler. Sadece kendileri için değil tüm kulüpler için adalet arayışında olduklarını söylerler adeta Türk futbolunun adalet bekçiliğine soyunurlar. Hatta bunun için her hafta kendi kanallarında 'futbol için adalet' programı yapacağız yalanını da söylerler. Her salı günü program yapacaklarını söylediler. Bir sürü video yolladık ama program hiçbir zaman gerçekleşmedi. Programdaki pozisyonlar da konuşulamadı. Ancak çıkarları söz konusu olduğunda kimin emeğini gasp etmeleri gerekiyorsa hiç çekinmeden de bunu yaparlar, gözünün yaşına bakmazlar. Bu arada programı yapamadan kulüp kanalları kapatıldı. Pek çok örnekte de görebileceğiniz gibi anlık günü kurtarma refleksiyle yapılmış samimiyetsiz gerçek dışı söylemler insanların bu söylemlerinin hakikatini sorgulamayacakmış gibi sadece kendileri akıllı herkesi saf görürler.

3 tane yaşanmış örnek vereceğim; Bunları sorgulamak sizlerin de işi ama sizi anlıyorum. Öyle bir saldırıyorlar ki istediklerini söylemeyenlere, hiç bulaşmamak daha iyi.

1. Örnek TFF Başkanı Yönetim Kurulu ve kurulları Galatasaray Kulübü için ne anlam ifade ediyor, bunu bilen var mı? Biz bu ilişkiyi çözemedik. Bu durum ligteki gidişata göre mi değişiyor? Yoksa gerçekten aralarında bir kavga yok, danışıklı dövüş mü yapıyorlar? Bildiğiniz gibi önce kamuoyunda ve sonrasında da Kulüpler Birliği açıklamasına şerh koyarak TFF’ye adeta siper oldular. Bir muhabirin sorusuna verdiği cevap, bizim Riyad sonrası yaptığımız toplantı; Türk futboluna artık iradeye liyakatlı insanlara sahip olması gereken cümleyi bile genel kurula çağırır, şerh koyarız dediler. Onların istediği gibi değiştirdik. Çok kısa bir süre sonra aynı TFF’yi tarihin en kötü başkanı olarak ilan edip tüm kurullarını istifaya davet ettiler. İki gün evvelde bir açıklama yapmışlar bu seferde hesap vermeye çağırmışlar. Hangisi gerçek sizsiniz ?

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Daha çok şey yazıyor da önemli kısmını koyduk oraya. İkinci bir örnek verelim bu samimiyetsizlik ve riyakârlıklarının bir diğer örneği olarak… Bir maçta kulübümüz hakkını aramak için hakem kararlarına yönelik 19 Mart 2023’teki Alanyaspor maçımızın devre arasında yaptığı paylaşıma kıyameti koparıp, 10 gün sonra aynısını kendileri yaptılar. İlk yarı sonrası devre arasında paylaşımda bulundular. Paylaşımı yapmadan önce aranızda bir akıllı çıkıp “Sn. Başkan, Yöneticiler 10 gün evvel aynı şeyi Fenerbahçe yaptı, biz de Başkanımızın ağızından çok ağır suçlamalarda bulunduk. Aynı şeyi yapmayalım, yaparsak riyakarlık olur.” diye hatırlatmada bulunmadı mı? Yoksa herkes saf, kendinizi akıllı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Üçüncü örnek bu çok çarpıcı Ama aslında çok örnek var. Konuşmanın içerisinde göreceksiniz. FETÖ kısmına gelince anlayacaksınız. Bunların bir taktiği var. İnsanların üzerinde baskı kurmak ve bunun için insanları kamuoyu önüne atmak. Kamuoyunun önüne atabilmek için iddialarda bulunmak ve itibar saldırısında bulunma.

Son iki sezondur yaşadıklarımıza bakacağız. Şöyle derler; ‘Ya Fenerbahçe ile ilgili şirketlerde çalışıyor, ya Koç Grubu’nda ve Koç Şirketleri’nde çalışıyor. Hep böyle başka alakasız konuları gündeme getirirler ama buradaki temel hedef söz konusu kişiyi toplum önüne atmak. Baskı kurmak için ne gibi iddialarda bulunmuşlar:

Hatırlarsınız MHK Başkanvekili Murat Ilgaz için Fenerbahçeli dediler. Bu da enteresan. MHK’dan memnun değiller. Ben hayatımda ilk defa MHK Başkanına değil, başkan yardımcısına saldırıldığını görüyorum. Çünkü aslında Sabri Çelik’ten çok memnundular.

Geçen sezonun PFDK Başkanı için,  “PFDK Başkanının cübbesini giyip adaletli kararlar almasını beklerken o sırtında Fenerbahçe formasıyla kararlar almaya devam ediyor.” diyerek baskı yaptılar.

Temsilciler Kurulu raportör üyesi için Koç Holding çalışanı. Onun için bize ağır ceza veriyor, dediler. Kendisi 4 sene önce bir şirketimizden emekli olmuş.

MHK Başkanı Sayın Lale Orta’yı Okan Üniversitesi çalışanı ve Fenerbahçeli olduğu söylemleri ile MHK’yı baskı altına almaya çalıştılar. Tabii cesur bir Federasyon Başkanı olsaydı, çıkar şunu söylerdi. ‘Kardeşim siz ne diyorsunuz, ben Galatasaray Kongre üyesiyim. Benden evvelki başkan Fenerbahçe’de 18 yıl başkan vekilliği yaptı. Bir diğer başkan Beşiktaş’ın kulüp başkanıydı. Siz nasıl böyle konuşursunuz’ deyip susturacağına, bu hanımefendinin linç edilmesine çanak tuttu. 

Son olarak da bir Beşiktaş yöneticisine Koç Holding çalışanı olduğu için yüklendiler. Tüm bu itibar suikastlerine sebep olurken, bana göre bu kul hakkı yemektir. TFF Başkanının Galatasaray kongre üyesi olmasını, Sayın Başkanın ailesinin NEF ile gayrimenkul ortaklığını, kendi yönetim kurullarında şu an mevcut yönetimde asil üye olan bir yönetim kurulu üyesinin Koç Holding’te çalışmış olmasına rağmen, Yüksek Divan Kurulu Başkanın yanılmıyorsam 7-8 yıl Koç Grubu’nda çalışmış olmasını görmezden gelecek pişkinliği ve kurnazlığı, çekinmeden yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.  Hiç aynaya bakmıyorlar. O Fenerbahçe ile alakalı, bu Koç’la ilgili vs sayıp baskı yapıyorlar. Mevcut Federasyon Başkanı kongre üyeleri, kendi yönetim kurullarında şu an mevcutta Koç Grubu’nda çalışan biri var. Hatta o kadar uyanıklar ki, bu konular gündeme gelince söz konusu hanımefendinin CV’sini resmi web sitelerinde Koç Holding çalışanını bir holding çalışanı diye değiştiriyorlar. Çok akıllılar, biz de hepimiz aptalız!

Bunu riyakarlık açısından söylüyorum. Ona buna saldırıyorsun sanki federasyonda, kurullarda Beşiktaş’tan, Trabzonspor’dan olan kimse yok. Bir tek Fenerbahçe ile ilgili olduğu söylenenler sıkıntı. Niye? Çünkü baskı yaparak, köşeye sıkıştırarak, hep istediklerini elde etmeye alışmışlar. Onun için Türk futbolunun beka sorunu diyorum.

Mesela PFDK Başkanını Fenerbahçeli olmakla suçlarken ertesi gün dönemin Tahkim Kurulu Başkanının oğlunu Galatasaray kongre üyesi yaptılar. Olabilir, bunda sıkıntı yok ama bir taraftan öyle diyorsun, bir taraftan böyle yapıyorsun. Aynı şeyi biz yapsak neler olurdu tahmin edin. Mevcut MHK Başkanının veya Tahkim Başkanının veya herhangi birinin çocuğuna Fenerbahçe Kongre üyesi rozeti taksaydık. Bunlara göre herkes saf, kendileri akıllı. 

MADEM TFF'DEN MEMNUN DEĞİLSİNİZ, SAMİMİYSENİZ YABANCI HAKEM KONUSUNA DESTEK VERİN 

Şimdi gelelim en önemli konuya. Madem TFF Başkanı’ndan memnun değilsiniz. ‘Tarihin en kötüsü’ Madem kurullar rezil, hakem performansları için her maçımızdan sonra çıkıp bir şeyler geveliyorsunuz, o zaman siz de bizim gibi Süper Kupa için hatta bundan sonraki ligin kalan bölümü için yabancı hakem talebinde bulunun ve destekleyin. Mertseniz, dürüstseniz, kendinize güveniyorsanız; hiçbir soru işaretine mahal bırakmayacak şekilde siz de bizim gibi yabancı hakemi destekleyin. Bu sizin en büyük samimiyet testiniz. Samimiyseniz desteklersiniz ama değil. Siz hep kurullar, başkan, MHK, üçüncü şahıslar, kurumlar ama hakemlerden memnunsunuz. Türk hakemlerine güvendiğinizi söylüyorsunuz. Siz Türk hakemlerine güveniyorsunuz, sadece bizim maçlarımızda güvenmiyorsunuz. Bu da kendi içinde çelişik. Yani riyakar oğlu riyakarsınız. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına gönül rahatlığı ile yapabiliyorsunuz. Onun için bir beka problemisiniz. Belki de ülke için beka problemisiniz. Çünkü milyonların arasına nefret tohumları ekiyorsunuz. İnşallah bir ilki gerçekleştirir ve bu samimiyet testini geçersiniz.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Hocaya sormak lazım en yakın hakem arkadaşı kim. Bilenler, bilir. Yabancı hakemi  istemezler. Zira Avrupa’da yabancı hakemlerin nasıl maç yönettiklerini görüyorlar. Maçlarda kaç defa kendilerini yere atıyorlar. Yabancı hakemler ‘kalk, kalk’ diyor. Tabii istemezler. Çünkü en iyi sonuçları Türk hakemlerden alıyorlar.  Kazanmak için her şey mübahtır yaklaşımı, transfer anlayışlarında da kendini gösteriyor. Bunların transfer yapma kültürleri olağanüstü. Kimse yanına yaklaşamaz. Pek çok yerel kulüp şikayet eder ama seslerini çıkartmazlar. Ne olur, ne olmaz. 

HÜLLELİ TRANSFER YAPMADA, OYUNCU AYARTMADA VE KAMUOYUNU YANLIŞ BİLGİLENDİRMEDE DE ŞAMPİYONLAR LİGİ'NDELER

Hülleli transfer yapmada, oyuncu ayartmada, çıkarlarına göre transfer haberleri servis etmede, sözleşmelerde yeni jargonlar üreterek işi kılıfına uydurmada, kamuoyunu ve resmi kurumları yanlış bilgilendirmede de Şampiyonlar Ligi’ndeler.

Kulüpler Birliği’nde toplantı öncesi aramızdaki konuşmalarda başkanlar tarafından çok kez gündeme getirilmiştir. Bu ülkede bir tek kulüp çıkıp Fenerbahçe Spor Kulübü, kendi dönemim için konuşabilirim. ‘Oyuncumuzu ayartmış’ diyemez. Bir tane kulüp çıkamaz. Halbuki onlar ne yaparlar; yeri gelir kulübüne kontratlı oyuncunun menajerini kafalarlar, ikna ederler, inandırırlar. Hatta rakamsal olarak konuşurlar. Sonra da kulübünü köşeye sıkıştırırlar, maddi zarara bile uğratabilirler ama oyuncuyu o şekilde alırlar.

Oğulcan Çağlayan-Rizespor ve Taylan Antalyalı- Erzurumspor örneği ve birçok örnek var. Levent Mercan en son ama onu alamadılar.

Yeri gelir kendinin ya da rakibinin önemli maçlarından önce söz konusu maçların oynanacağı kulüplerin oyuncuları ile ilgili transfer haberleri çıkarırlar. Ya da iltisaklı oldukları kulüpler üzerinden oynayacakları rakiplerin önemli oyuncularını transfer etme bahanesi ile kadro dışı bıraktırırlar. Bu sezon iki tane yaşadık.

Kayserisporlu maçları vardı. Pendikspor transfer teklifi yaptı.Tam da Kayserispor-Galatasaray maçı önce Mame Thiam kadrodan çıkartıldı.

Bir örnek daha Sivassporlu Saiz. Takımın en iyi oyuncularından. Eyüpspor transfer teklifi yaptı. Tam da Sivasspor-Galatasaray maçından önce. Oyuncunun kadroda yer almaması sağlandı veya kadroda yer almadı.

Bu 3 İstanbul Kulübü’nün yakın ilişkileri futbol dünyasında herkesin malumudur. Zaten ikisi var ki aynı ligde oynayıp bir evvel ki sene, UEFA kurallarına göre söz konusu bile olamaz. Bir koalisyon lafı çıkardılar; alın size üçünüz aranızdaki koalisyon! Gerçek bir koalisyon. Sizin ima ettiğiniz gibi altını dolduramadığınız bir koalisyon değil.

BUNLARDA RESMİ-GAYRİRESMİ KONTRAT YAPMA KÜLTÜRÜ VAR

Hülleli transfer yapma. Güya bu yaz bize birçok transfer çalımı attılar. Bağırarak, iftihar ederek; iletişimler yaptılar. Dolayısıyla ister istemez, 3-4 futbolcuya aynı anda baktığımız için biz de o futbolcuların şartlarını, beklentilerini, kontrat sürelerini vs vs. hepsini biliyoruz. Yazışmalarımızda var. Bazıları kağıtta. İsimlere girmeyeceğim. 4 futbolcu var ki, bahsettikleri bedelleri resmi kontrattaki belgeleri gerçeği yansıtmasının mümkünatı yoktur. İradeli bir federasyon olsa çağırır, ne diyorsun der ve bilgi alır. Onları çağırır. Bunlarda resmi-gayriresmi kontrat yapma kültürü var. Ne demek istiyorum. Futbolcuyla anlaştıkları ödeyecekleri bedel ile resmi kontratta yazan bedel arasındaki fark var. Bu farkı yeri gelir imaj hakları adı altında, yeri gelir sponsorluk derler, son dönemde de gayrimenkul anlaşmaları ile aradaki farkı kapatıyorlar.

Sponsorları çok cömert. Çok ciddi sponsorları var, büyük yüklerin altına giriyorlar ve o kadar cömertler ki mütevaziler ki isimlerinin açıklanmasını katiyen istemiyorlar. Bu nasıl bir işse?

Geçen gün gazetede bir futbolcularına 5 milyon Euro imaj hakları anlaşmasını ödeyemedikleri için haber yapılmış. Bu imaj hakları sözleşmesi Türkiye’de mi yapılıyor? Dubai’de mi yapılıyor? TFF, SPK’ya veriliyor mu? Yeni spor yasasına göre vermen gerekiyor. Bunları TFF’ye soracağız ama kılıfına uydurmakta bunların üzerine yok. Bizden 8.5, 9 milyon Euro isteyen oyuncuyu, 3.5, 4’e milyon Euro'ya oynatırlar.  İstanbul’un  o yakasında herhalde oksijen daha iyi. Herhalde bu tarafta sıkıntı var.

MORUTAN VE BAKAMBU TRANSFERLERİNDEKİ RAKAMLAR

Transferlerde kamuoyunu eksik ve yanıltıcı bilgilendirirler. Bu da DNA’nın bir uzantısıdır. Resmen insanları yanıltırlar, kandırırlar. İki örnek verelim. Morutan’ın bonservisi ile 3 milyon Euro bedelle transfer olduğunu, hatta bunun müthiş bir transfer başarısı olarak kamuoyuna sunulduğunu hatırlarsınız. 10’a almışlardı ve büyük bir başarı olarak 3’e satılması kamuoyuna sunulmuştu. Keşke bizde de böyle bir sihirbaz olsa. Halbuki işin aslının hiç de böyle olmadığını anladık. Meğerse 3 milyon Euro’luk satış söz konusu oyuncu belirli sayıda ilk 11 oynarsa gerçekleşiyormuş. Doğal olarak kulübü de o parayı vermemek için artık 11’de oynatmıyor. Acaba bu üç milyon Euro limit açma da kullanıldı mı? Takip ediyoruz, öğreneceğiz.

Başka bir müthiş transfer başarısı daha var. Real Betis, Bakambu. İnsanları yine burada da yanılttılar. Bir kurum bir kişi niye yanıltıcı bilgi verir. Niye doğruyu söylemez. Niye olduğu gibi göstermez. Herhalde çok moda olduğu için değil. Biz de 5 milyon cepte 5 milyon da belli şeyler gerçekleştiği takdirde bir kısmı veya hepsinin kulübe gelebileceğini düşündük. 700 bin Euro’ya aldığın bir oyuncu için müthiş. Bunu yapmak için sihirbaz olmak lazım. Ancak ilerleyen günlerde söz konusu kulübün başkanı yaptığı açıklamalardan işin aslı astarını öğrendik.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Sadece şununla kalmadı, şunu da söyledi, Betis Başkanı, ‘Ödediğimiz maaşa da bonservis dahil’ diyor. Şimdi 2,5 senelik sattılar oyuncuyu, bonservis de içinde. 5 milyon Euro’nun gerçekleşmesi için olağanüstü şeyler olması… Ben size anlatayım: Zaman zaman anlaşma yaparsınız, ‘Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ni kazanırsa 1 milyon Euro daha oyuncuya’ gibi. Gerçek tarafı vardır, ulaşması zor tarafı vardır, imkansız tarafı vardır. Şu an önümüzdeki 2-3 senelik dönemde Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi finaline uzanmayacağı aşağı yukarı uzanmayacağını söyleyebiliriz. Ama onu koyarsınız ve dersiniz ki, ‘Bak, 5 milyon Euro bonus yaptım’ veya bir stat anlaşması yaparsınız, bir forma anlaşması yaparsınız.

FORMA ANLAŞMASINI 20 MİLYON EURO DİYE GÖSTERİYORLAR

Mesela forma anlaşmalarını da 20 milyon Euro diye gösteriyorlar. Geçen gün Avrupa Kulüpler Birliği’nin toplantısında gösterildi. İmkanı ve ihtimali yok! O forma reklamı 20 milyon Euro ama gösterirsin, niye? Şu şart vardır, ‘Şampiyonlar Ligi’ni alırsam 5 milyon bonus, şunu yaparsam 3 milyon bonus’, yani olmayacak şeyleri bonusa koyup çok büyük bir anlaşma yapmış gibi gösterilir, burada da böyle olmuş. Herhalde başkanın kısacası ‘satarız’ dediği keşke bonuslar gerçekleşir, ben 5 milyonu versem de hayatında görmediği, tarihinde görmemiş başarıyı bu kulüp görse. Tabii bu bonus tarafı; 5 milyonun içinde de maaş var. Yani 2,5 yıllık maaş sonrası zarar da etmiş olabilirler. Ama buradaki olay zarar ya da kar ettikleri değil. Buradaki olay insanların gözünün içine baka baka gerçekleri söylememek. Aldatmak ya! Gerçi bu ülkede de norm haline geliyor. Ne yazık ki doğruları ispatlamak zorundayız.

BİZ DAVALARIMIZDAN BAHSETMİYORUZ AMA YERİ GELMİŞKEN, KONU; YANILTMA, ALDATMA, KAMUOYUNU YANLIŞ YÖNLENDİRME İSE BUNU DA BİLMENİZDE FAYDA VAR. AMA ONLAR İÇİN BUNLAR HAYATIN BİR NORMU OLDUĞU İÇİN HAYATLARININ HER KESİMİNDE ÇOK RAHATSIZ OLMUYORLAR BUNLARI YAPARKEN.

Transferden bahsetmişken bir konuda da size bilgilendirme yapayım: Zaniolo! Bunlar geçen sene çıktılar. Bir yöneticisi katıldığı bir televizyon programında Kulübümüzün bahse konu oyuncusunun transferine ilişkin teklifin ifşa etti. Yani biz de bu oyuncuya bakıyorduk. Menajerine yolladığımız teklif bunların bir şekilde eline geçmiş, bunu da ifşa ettiler. Bu aslında suç! Yani şunu söylemeye çalışıyor; onu göstererek kurnaz ya, kimseyi de yanıltmaz, normal hayatında da spor dünyasında da kimseyi yanıltmaz(!), diyor ki, ‘Fenerbahçe daha çok verdi buna. Oyuncu bizi tercih etti’ diyor. O tarafta oksijen daha iyi ya. Biz de bunu mahkemeye götürdük. Haksız rekabetin tespiti davasında argümanlarımızdan biri ‘Bu kulübün yani kendilerinin teklifi daha yüksek olmasına rağmen yanıltıcı şekilde kulübümüzün teklifinden daha azmış gibi kamuoyuna yansıtılmasıdır. Yine kulübümüz tarafından teklif edilen bonusları, gerçeğe aykırı ve eksik aktararak sanki bonusların %100 gerçekleşme ihtimali olduğu algısı yaratmasıdır’ bizim davamız. Bilirkişi raporu geldi ve bu raporda ne deniyor biliyor musunuz, burayı iyi dinleyin! Yani bir yerde bu ülkede dürüst insanlar da var, hak yemek istemeyen insanlar da var ve doğruların ortaya çıkmasının, kamuoyunun doğru bilgilendirme hakkına saygı gösteren insanlar da var. ‘Dava dosyasından alınan bilirkişi raporunda bu kulüp tarafından ödenecek toplam bedelin bonuslar dahil Fenerbahçe’nin teklifinden yüksek olduğu, dolayısıyla Erden Timur’un beyanlarının yanlış ve yanıltıcı olduğu, bu durumun kötüleme, haksız rekabet eylemine sebebiyet verebileceği tespit edilmiştir.’ Şimdi bunlar yargıda da çok güçlüler. İşine geldiğini sosyal medyadan ifadeye çağırttırırlar, hiç kazanamayacağı şeyde. Kulüp yöneticilerini çağırttırırlar, bize yeni oldu, işte Selahattin Baki Beye. Beşiktaş’ın bir yöneticisi, eski Bandırmaspor Başkanını çağırtmışlar. Orada da elleri güçlü, oradaki olay rahatsızlık vermek. Bir şey çıkmasa da rahatsızlık vermek. Biz de bu davayı açmıştık, biz davalarımızdan bahsetmiyoruz ama yeri gelmişken, konu; yanıltma, aldatma, kamuoyunu yanlış yönlendirme ise bunu da bilmenizde fayda var. Ama onlar için bunlar hayatın bir normu olduğu için hayatlarının her kesiminde çok rahatsız olmuyorlar bunları yaparken. Ben söylerken rahatsız oluyorum.

BUNLARIN KÜLTÜRÜNÜN BAŞKA BİR UZANTISI DA BURADA YETİŞMİŞ OYUNCULARIN VEYA BELLİ BİR SÜRE BURADA TOP OYNAMIŞ OYUNCULARIN BAŞKA TAKIMLARA GİTTİKLERİNE GALATASARAY’A KARŞI ORTAYA KOYDUĞU PERFORMANS HERKESİN MALUMUDUR

Evet, bunların kültürünün başka bir uzantısı da burada yetişmiş oyuncuların veya belli bir süre burada top oynamış oyuncuların başka takımlara gittiklerine Galatasaray’a karşı ortaya koyduğu performans herkesin malumudur. Yeni yaşadık ve şimdi geçmişten bir video paylaşacağım. Hatta bu sezon iki kulübün maçında yaşananlar ve oluşan taraftar ve kamuoyu tepkisini yakın zamanda gördük. Bu öyle bir seviyeye geldi ki bir kulüp başkanı oyuncuları için çıkıp ‘3 futbolcumuzun beyni ile kalbi arasında çelişki olmuştur’ dedi. Bu sözleri oynanan maç sonrası bir rakibin başkanının Fenerbahçe’ye karşı sarf ettiğini düşünebiliyor musunuz? Malum kulüp tarafından ülkemizde olağanüstü hal ilan edilirdi! Aslında bu işin nirvanası eski Galatasaraylı futbolcunun-Ümit Karan- Eskişehirspor’da forma giyerken paylaştığı bir anıda göreceksiniz. ‘Ben Galatasaraylıyım’ diyerek Fenerbahçe şampiyon olmasın diye gol atmak istemediğini açıklıyor. Bunun iyi de bir örneği var, bunu ben bilmiyordum. Gözlerime inanamadım ya. Anormal şeyler onlar söz konusuyken o kadar normal bir şekilde yansıtılıyor ki… Geçen sezon Belhanda’nın İstanbul’daki maçtan önce, bakınız maçtan önce arkadaşlar, rakibi olan takımın tribünleri ile üçlü çektirmesi…

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakın videoda görüyorsunuz. Bir de bunların kalemşorleri vardır, olağanüstü durumları normalleştirmede, olağanlaştırmada doçent olmuşlar, profesör olmuşlar. Yani bunlar gibi yapabilen yok. Oyuncu ‘dürüst oldum’ diyor. Öbürü saçmaladığını anlıyor. Durumu idare etmek için olağanlaştırmaya çalışıyor. Ne diyor, ‘Ben de sokakta Galatasaraylıyım, istemem’. Adam sahada profesyonel futbol oynuyor!

Biz kimlerle rekabet ediyoruz? Rakiplerine giden, kalpleriyle beyinleri çelişen isimler onlara sahada kolaylık sağlarken Fenerbahçe’den giden isimler ise bize karşı mücadelesini korakor sürdürürler. Doğrusu da budur. Olması gereken de bu. Aslında bu iki camia arasındaki kültür farklarından biri de bu. Burada asıl sorulması gereken soru şu: Neden başka bir kulübün eski futbolcuları ile ilgili benzer iddialar gündeme gelmiyor? Niye? Veya transferde anlattıklarım neden başka kulüplerle bu olmuyor? Hep bu kulübün oyuncularıyla ilgili bu gündeme geliyor.

KISACASI RESMİ HESAPLARI, TARAFTAR HESAPLARI VE TROL ÖRGÜTLENMESİ ARASINDA GELİŞTİRDİKLERİ SİNERJİ VE SÖYLEM BİRLİĞİ İLE YERİ GELDİĞİNDE GÜNDEME DEĞİŞTİRME, YERİ GELDİĞİNDE İFTİRA ATMA, YERİ GELDİĞİNDE FUTBOL PAYDAŞLARINI BASKI ALTINA ALMA, İTİBARSIZLAŞTIRMA BUNLARIN EN SIK KULLANDIKLARI YÖNTEMDİR
 
Medya ve algı yaratma tipleri, tarzları, davranışları… ki siz bunu benden çok daha iyi bilirsiniz. Basın toplantısındaki hal ve tavırları, adrese teslim soru sordurma, istenmeyen soru soranlara da mobbing yapmaları! Bunlar basın toplantılarında bir konsept oluşturdular. İstenilen konsepte göre de istenilen soruları sordururlar. Sakın konsept dışı soru sormayın (!) Çünkü böyle bir soru gelince toplantı sonrasında bu soru soranları ya kurumlarına şikayet ederler güçleri yetiyorsa, patronuna şikayet ederler ya da iletişim direktörleri gecenin bir yarısında mesaj atıp bizzat hakaret ve tehdit eder. Yakın zamanda basında iki isim, medyadaki kardeşleriniz bunu yaşadı. Herkesten de bunu takip etmesini rica ediyorum. Yusuf Kenan Çalık ve Beril Böke. Başlarına gelen olayları net bir şekilde açıkladılar. Düşman yaratıyorlar, objektif biri sorduğu zaman bile istenmeyen bir soruysa sen düşmansın, kasıtlı soru soruyorsun.

Hatırlarsınız az önce ‘Hayatımda 50 yıldır maça geliyorum böyle bir şey görmedim’ dedi. Hatırlarsanız bu ikinci haftasıydı bu sezonun ve kazandıkları maç 2-0 idi. Ve hiçbir hakem hatası yorumcular tarafından o tarafı veya bu tarafı ifade edilmemesine rağmen evine giderken başkan döndü, ortada fol yok yumurta yok yani ikici hafta diyorum, 2-0 da kazanmışsın, ‘Ben hayatımda böyle bir şey görmedim’ diye basın toplantısı yaptı. Orada hoşuna gitmeyen bir soru soruldu. Soruyu cevaplamaktansa ‘bu bir maksatlı soru’ diye kişinin üstüne geldi. Sayın Tayfun Bayındır da geçtiğimiz haftalarda TRT’de şunları söylemiş: ‘Galatasaray’ın basın toplantısı için çoğunun eline kağıt veriliyor. Kağıt verildiği belli olmasın, kanıt olmasın diye kulaklarına soru fısıldıyor. Biliyorum, şahit oldum çünkü’ diyor. Kısacası resmi hesapları, taraftar hesapları ve trol örgütlenmesi arasında geliştirdikleri sinerji ve söylem birliği ile yeri geldiğinde gündeme değiştirme, yeri geldiğinde iftira atma, yeri geldiğinde futbol paydaşlarını baskı altına alma, itibarsızlaştırma bunların en sık kullandıkları yöntemdir. Açın kulüp resmi hesaplarıyla birlikte taraftar hesaplarına bakın,  ne kadar senkronize olduklarını, ne demek istediğimizi gayet iyi anlarsınız.
 
SON 25 YILDAKİ FUTBOLUN GERÇEĞİNİ ANLAMAK VE TÜRK FUTBOLUNU NE HALE DÜŞÜRDÜĞÜNÜ GÖRMEK İÇİN GALATASARAY-ANTALYASPOR MAÇINA VE SONRASINDAKİ GELİŞMELERE BAKMAK YETERLİ OLACAKTIR. BU MAÇ VE SONRASINDAKİ GÜNLERCE CEREYAN EDEN İLETİŞİM FURYASI ASLINDA BU KULÜBÜN GAYRİ AHLAKİ SPORTİF REKABET KÜLTÜRÜNÜN MÜKEMMEL BİR YANSIMASIDIR, VAKASIDIR, ÖRNEĞİDİR
 
Bunların başka bir özelliği de kayrılmaya alışmış olmaları ve bunu bir hak olarak beklemeleri, talep etmeleri. Yani bir nevi sportif rekabet etiği haline gelmiş bunlarda. Bu kadar yaygara, istifa talepleri, hakem performanslarından şikayetçi olmasına rağmen hala ‘Türk hakemlerine güveniyoruz’ diyerek yabancı hakem istememelerinin sebebi son derece aşikardır. Son 25 yıldaki futbolun gerçeğini anlamak ve Türk futbolunu ne hale düşürdüğünü görmek için Galatasaray-Antalyaspor maçına ve sonrasındaki gelişmelere bakmak yeterli olacaktır. Bu maç ve sonrasındaki günlerce cereyan eden iletişim furyası aslında bu kulübün gayri ahlaki sportif rekabet kültürünün mükemmel bir yansımasıdır, vakasıdır, örneğidir yani ne derseniz deyin. O kadar çok örnek verebiliriz ki 1-2 sezon bunların bu yaptıklarından Netflix dizisi çıkar. Tabii bunların böyle davranmasının, böyle hareket etmesinin ana sebebi de dün olduğu gibi bugün de bunların önemli virajlardaki kritik maçlarına federasyonun bu kulübün tescilli hakemleri atamasıdır. Bu kulübün başkanı Antalyaspor maçından sonra apar toplar suçluluk psikolojisi ile hezeyanlarda bulunup, konuyu gerçekliğinden organize bir şekilde saptırarak her daim olduğu gibi başkalarını hedef yaparak ayıplarını örtmeye çalışmıştır. Ne yazık ki bir nebze de olsa başarılı olmuştur. Neyi örmeye çalıştıklarını şimdi izleyeceğimiz video da gayet net bir şekilde anlayacaksınız.
 
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
 
Bakınız bizim maçlarımız basket maçları gibi birazdan rakamları da vereceğim. Dokunduğun an faul, sarı kart, sahada oyuncularımız dayak yiyorlar ki en son maçta gördünüz, son 4 maçta bizim ve onların aldıklarına şaşıracaksınız. Ve biz resmen tekme tokat dövülmeye çalışıyoruz sahada. Bunlar tekme tokat dövüyorlar ve az önce izlediklerini az buz pozisyonlar değil, çok sayıda pozisyon var. Bunlar ağır pozisyonlar. Ağır pozisyonlar olduğu için hepsini gündeme getiremiyoruz, bunları ödemek için paramız yetmez yayıncı kuruluşa. Sadece 8 tanesini gündeme getiriyoruz, ancak bu olacak iş değil. Bunun sahada etkisi var, bir sonraki maça alınan ve alınmayan kartlara etkisi var, bu hakemler bir sonraki maçlara atandığı için hakem camiası üstünde etkisi var. Bir sürü zincirleme etkisi var. Psikolojik etkisi var. Bunlar başarılarını hep bu yöntemlerle elde ediyorlar.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

(Videoda yer alan bir pozisyon üzerine) Biraz sonra Fred ile örnekleyeceğim bunu. Ben böyle bir şey görmedim. Gerçek anlamda görmedim. Devam edelim. (Carlos Vinícius’un hakeme söylemi üzerine) Göz göze, kulak kulağa ve az kalsın dudak dudağa. Kart yok, hiçbir şey yok. Bizim neredeyse İngilizce bilmeyen futbolcumuz sırtını dönüyor, aptalca karar dedi diye atılıyor, 3 maç sonra 2’ye iniyor. Burada hiçbir şey yok. Bundan sonraki hafta derbi maçı var. (Torreira’nın pozisyonuna ilişkin) Bakın rakibe nasıl bir müdahale var. Haftaya derbide olmaması lazım. Bakın hakem ne kadar yakın pozisyona, bu bile olsa… (Zaha’nın pozisyonuna ilişkin) Bakın burada kart bile yok. İki bacağına birden giriyor fakat kart yok kart!

Malum takımın başkanı, sanki kendilerinin Antalyaspor ile oynadığı maç hiç yaşanmamış gibi bizimde aynı hafta oynadığımız Kasımpaşa maçına hem de başka birçok deli saçması konulara değinerek odağı değiştirdiler.

Bizim maçımızda biliyorsunuz son dakikada penaltı verildi. Penaltı mı değil mi ? Bu açıdan belli olmuyor kimse net penaltı diyemedi, kimse tam net penaltı demedi ortada bir pozisyon ama bundan dakikalar önce Oosterwolde’ye yapılan herkesin penaltı dediği ve hakeminde penaltı vermediği pozisyon var iki şey. Onu alıyor yaygarayı kopartıyor kendi maçını örtbas ediyor olacak iş değil. Adeta yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali. Şimdi tabi bunlar geçmişte de korunuyorlar sadece bugün korunmuyorlar hızlı bir örnek vereceğim; o zaman da bunların tescilli hakemleri önemli maçlara atanıyordu. Önemli bir maç var Beşiktaş-Galatasaray şampiyonluğa oynuyor, kafa kafaya gidiyor ve Beşiktaş’ın kazanması lazım Galatasaray’a beraberlik veya galibiyet yarıyor. Sezon 97-98 yine Galatasaray’lı bir hakem Ahmet Çakar, maçın 87. dakikası Beşiktaş 1-0 önde ve 87‘de bir penaltı veriyor ve bugün itiraf ediyor yani bir kulübün şampiyonluğu yenmiş bir hocanın şampiyonluğu yenmiş, belki başka bir hocaya haksız şampiyonluk verilmiş, diyor ki ‘’düdüğü çaldım ve eyvah dedim’’ diyor. Zaten görüntüleri gördüğünüz zaman anlarsınız faulün penaltı ile yakından uzaktan alakası yok. Ve tekrar ‘’penaltıyı atarken inşallah oyuncu penaltıyı kaçırır diye dua ettim’’ diyor. 25 sene sonra bunu itiraf ediyor şampiyonluk gitmiş, belki hoca kariyerinden olmuş vs. Bu anlattıklarım epey bir süredir devam eden konudur. Hakem kararlarındaki standartsızlık biliyorsunuz gri pozisyonların rakibimize nasıl avantaj sağladığını bu pozisyonlarda bize ise nasıl dezavantajı olduğu kamuoyunun objektif spor yorumcularının neredeyse hepsinin malumudur.

Türk Futbolunda kart standartsızlığı neredeyse bir norm haline gelmiştir. Özellikle bu sezon verilen ve verilmeyen kartlar arasında çifte standartta zirve yapılmıştır. Biraz evvel videoda da gördüğünüz gibi. Bir maçta verilen ve verilmeyen kartlar, sadece o maçın gidişatını değil bir sonraki maçın kadrolarına da etki ederek lig yarışını bütünü ile etkilemektedir. Hakemlere de çok mesaj veriyor. Bu hataları yapan hakemler bir sonraki maça atandığı zamani hakemlere de mesaj olmuş oluyor.  

GRAFİK EKRANA GELİR

FAUL SAYISI VE KART SAYISI GRAFİĞİ

Bu kartlardan bahsetmişken şampiyonluk yarışını nasıl derinden etkilediğini ve kart standartsızlığını göreceksiniz. Kısacası hakemler, şampiyonluk yarışında ki bir takımın en küçük hatasını ararken diğer takımın kör göze parmak hatalarını görmezden gelebiliyor. Şampiyonluk yarışını bu etkilemesinde ne etkilesin? Bu çifte standartı normal rekabet unsurları ile kimseye anlatamazsınız. Kurullar PFDK tahkim, burada da yine bir dengesizlik var bu sezon bize aşağı yukarı 9 milyon TL ceza kesilmiş. Şampiyonluk yarışının diğer takımına uslu çocuğuna 6 milyon 290 bin TL ceza kesilmiş. Tahkim'e başvuruyoruz, indirimler geliyor. indirimler de bile orantsızılık var. Onlara ikli kat indirim vermişler. Hakikaten kötü insalarız ki veya neyse ceza alıyoruz.

ICARDI'NİN SEVKİ HAKKINDA

Icardi’nin sevk meselesi size kayrılma gerçeğini anlatmaya çalıştığım büyük bir örnektir. Öyle anlaşılıyor ki kamuoyu baskısı olmasaydı sevk bile edilmeyecekti. Böyle bir olayda tedbirsiz olarak sevk edilmesi kayırmanın bir örneğidir. Sevki tedbirsiz yaptığın zaman en az 2 maç alması gereken bir adam için kurula diyorsun ki en alt limitten ver yönlendiriyorsun. Şimdi TFF ile bunların arasındaki ilişki ? Biz bu ilişkinin adını koyamadık. Bir taraftan can siperhane savunurken diğer taraftan istifa etmeye hesap vermeye davet ediyorlar. ama önemli değil ilişkinin derinliği ne olursa olsun, TFF nezdinde korundukları bu kulübün ihtiyacı olduğu zor anlarda imdadına TFF’nin yetiştiği ortadadır. buna örnek vereceğim; Biliyorsunuz yumruk olayından sonra TFF tarafından Süper Lig ve 1.Lig müsabakalarında erteleme kararı verildi. Sebebini bilmediğimiz nedenlerden dolayı 1.Lig maçları kaydırıldı. Ancak Süper Lig’de sadece o haftanın maçları ertelendi. Yani bir sonraki hafta ile devam edildi, o hafta ertelendik. Bu niye önemli bazılarına avantaj sağlar bazılarına dezavantaj sağlar. Hangi konularda örneğin hava şartları.Cezalı sporcular, takımların yapacakları seyahat süreleri ve bunun gibi muhtelif konularda tesadüfte olabilir, bilerek bilinçlide yapılmış olabilir. Sorduğumuz zaman net cevap alamadık. Bütün bu şartlarda 1.liGİ yapmayıp Süper Lig’e başka muamele yapılması net bir şekilde rakibimizin lehine şartları oluşturdu. Yurt dışı deplasmanına gidiyorlardı, soğuk bir deplasmandan gideceklerdi; seyahat süreleri vs.

RİYAD OLAYI

Şimdi Riyad krizi biliyorum bıktınız bunu benden dinlemekten ama burada bir anormallik var. Pekçok tarafın bir masa etrafında aldığı kararın Fenerbahçe’ye yazılması, Fenerbahçe’nin sorumlu tutulması bizi çok fazla rahatsız ediyor. Bunun içinde defalarca devletimize çağrılarda bulunduk yazılar yazdık ama herhalde onlar yeterince bu konuyu önemli bulmuyorlar. Ancak biz de tabii araştırdık bu soruyu, niye biz ? Niye bu troller belli başlı köşe yazarları; özellikle beni hedef aldılar. Yaptığımız araştırmaların sonucunda hiç istemediğimiz bir sonuçla karşılaştık. Meğer Federasyon Başkanı bizi işaret etmiş, Ankara’ya yani devlet yetkililerine. Ve demiş ki ‘’Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Başkanı sayın Uğur Dündar’ın, saat 16.00’da yaptığı açıklamanın krize sebebiyet verdiğini devlet yetkililerine aktarmış. Tabii bende gittim kendisine sordum. ‘’niye böyle yaptınız?’’ diye.‘’Oradakiler bana öyle sordular, ben de evet dedim’’ dedi. Yani şöyle ‘’Uğur Dündar’ın Tweeti ve Fenerbahçe’mi başlattı ?’’ demişler o da ‘’evet’’ demiş. Şimdi orada kişileri mertebeleri soranlar kim ? Bakan seviyesi mi yoksa başka seviye mi? Onu bilmek lazım. Ben de "Peki dedim, sayın başkan’’ tekrar ‘’buna mukabil rakibin genel sekreterinin Uğur beyden önce İstiklal Marşı’na izin verilmemesi yönünde ki ifadeleri yetkililere anlattınız mı?’’ dedim. ‘’Uğur beye faturayı kesiyorsunuz da yani bize’’ Başkanda ‘’benim o tweetten haberim yok "dedi. Ya topu topuna o gün 2 tweet atıldı, zaten bu konuyu ilgilendiren. Halbuki onların attığı tweet krizin fitilini ateşleyen konuydu.

Sayın Nevzat Dindar, şu paylaşımı yapmıştı; Uğur beyin paylaşımından çok önce. Galatasaray Genel Sekreteri Eray Yazgan’a ulaştım, Yazgan ‘’İstiklal Marşı’na izin verilmezse sahaya çıkmıyoruz" dedi. diye halada orada olan bir tweet attı. Bu konuda bile bu kulübü nasıl kayırdığı sahiplendiği, toz kondurmadığı ortada. Halbuki demesi lazım ki uyulmayan bir mukavele yok biz kulüplere mukavele vermedik, iki kulüpte aynı noktada hareket ettiler. Yani şu kadarını söyleyeyim bu biraz ağır olacak, basit bir maç organizasyonunun temel gerekliliklerini dahi yerine getirmekten aciz olanlar, sebep olduğu rezaleti dahi yalan ve iftiralar ile Fenerbahçe üzerine yıkmaya çalışan bir anlayış ile Türk futbolunu yönetiyor. Gerisini varın siz düşünün.

Tekrar söylüyorum, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak devletimizin bu konuyu dibine kadar araştırmasını talep ediyoruz.

Şimdi bu olay herhalde sayın basın mensuplarının yakından takip ettiği bir olay anlatacağım, Galatasaray Antalya maçı penaltı itirafı. Pek çok kişi tarafından bu konu dile getiriliyor. Tabii bizde doğal olarak araştırmamızı yapıyoruz. Bir konudan yirmi küsur kişi haberdar ise zaten o konunun gizli kalması hele bu ülkede imkan dahilinde değildir. İddia şu Abdülkadir Bitigen, Galatasaray maçında verdiği penaltıyı hakem eğitim seminerimi dersiniz, haftalık zoom toplantısımı dersiniz ne dersiniz bilmiyorum ama orada yanlış penaltı verdiğini itiraf ediyor iddia bu. Bizim araştırmalarımız çerçevesinde öğrendiğimiz 1 Mart Cuma günü saat 15.00’te hakemler ile Hugh Dallas ve TFF Başkanının katıldığı bir online toplantı düzenleniyor. Bu toplantıda Federasyon Başkanı Tolga Özkalfa ile ilgili görüşlerini aktarıyor. Kısacası Özkalfa’nın istifa etmediğini görevden alındığı bilgisini paylaşıyor ve toplantıdan ayrılıyor. Toplantının devamında Hugh Dallas, Abdülkadir Bitigen’e verdiği penaltı ile ilgili görüşünü soruyor. Bu kadar hakemin önünde ki hakemler hayrete düşüyorlar. Hiç fazla bir rezizdans göstermeden de penaltı kararını yanlış verdiğini tüm hakemlerin önünde itiraf ediyor. Şimdi bu anlık bir yanılmada değil, ekran başında çağırmışlar; yani sahada düdüğü çaldın, hatanı telafi etmek için ekran başına gittin, orada da penaltıya hükmettin sonrada bu penaltının yanlış olduğunu herkesin önünde itiraf ediyor. VAR çağırıyor, ekranda görüyor ve penaltıya hükmediyor. Penaltının yanlış olduğunu itiraf ediyor da bu yanlış kararın şampiyonluk yarışına yaptığı etki ne olacak. Ahmet Çakar’ın biraz önce örnek veridğimde gösterdiğim gibi ne olacak. Malum kulüp her sezon bu şekilde 3-4 maç kazanıyor. Yapılan hatalar unutuluyor, ofyatımsı gibi unutuluyor. Siz birde puan kaybetmemeniz gereken maçta puan kaybedersiniz ki futbolun akışında bu var. Dönüp derler ki, 'bu takıma da puan kaybetmeseydin.' Sen benim hakkımı yiyorsun sonra takım puan kaybettiği zaman bütün faturayı bana kesiyorsun. Tabii ben ne yaptım her zaman olduğu gibi Federasyon Başkanına sordum bu konuyu. Geçen cuma galiba evet, kendisi böyle bir toplantının gerçekleşmediği söyledi. ‘Peki’ dedim. Hatta özellikle bilerek ‘Siz de katılmışsınız’ demedim. ‘Böyle bir toplantıda böyle bir şey olmuş’ dedim. O maçtan beri öyle bir toplantının yapılmadığı ifade etti. Halbuki kendi de katılmış, bir kısmına. Biz, bu ortamda nasıl rekabet edeceğiz? Bu kayıtlar Türkiye Futbol Federasyonu’nun elinde bulunmaktadır ve bunların açıklanmasını ivedilikle rica ediyoruz.

FENERBAHÇE’YE İFTİRA ATMAYA YELTENENLERE ŞU HATIRLATMAYI YAPMAK İSTİYORUM, ÜLKEMİZİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞAN TERÖR ÖRGÜTÜNE EN KUVVETLİ OLDUKLARI DÖNEMDE İLK BAŞKALDIRAN, YAPAYALNIZ BIRAKILMIŞ HALİYLE İLK BAŞKALDIRAN VE DİZ ÇÖKTÜREN FENERBAHÇE’DİR

Şimdi gelelim FETÖ mevzusuna! Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Fenerbahçe’ye iftira atmaya yeltenenlere şu hatırlatmayı yapmak istiyorum, Ülkemizi ele geçirmeye çalışan terör örgütüne en kuvvetli oldukları dönemde ilk başkaldıran, yapayalnız bırakılmış haliyle ilk başkaldıran ve diz çöktüren Fenerbahçe’dir. Bunlara karşı mücadeleyi de biz başlattık. Başkanımız, ‘Ne şikesi memleket elden gidiyor’ dedi. İnanmadınız, sulandırdınız, sonra neler oldu gördünüz. Maddi manevi olağanüstü zararlar yaşadık. Söylediklerinin hepsi belgeli, kayıtlı, tartışmaya açık olmayan mevzular. Bir de üstüne takım otobüsümüz kurşunlandı. Katliamdan döndük ki hala faili meçhul! Buna rağmen bu terör örgütüne kurban verilen ilk ve tek spor kulübü Fenerbahçe! En iyi dönemimizde-sportif ve ekonomik anlamda-  ve bunun hiçbir şekilde telafisi, helalleşmesi, tazminatı olmadı. Federasyonla tazminat için mahkemeliğiz. Her türlü şark oyunlarını oynuyorlar, mahkemeyi uzatmak için, reddihâkim vermek için vs. vs.

Bütün bunları anlattım. Ancak bugünlerde neredeyse bu geçmiş yaşananları aratacak fütursuz, acımasız, arsız, şımartılmış, organize bir kötülük ile mücadele halindeyiz. Arkalarında hangi güç varsa, neye güveniyorlarsa bu davranışlarını her hafta alenen milyonların gözü önünde yapıyorlar ve yetmiyormuş gibi sonrasında da mağduru oynuyorlar. Böyle bir DNA’dan bahsediyoruz. Buraya gelmişken hatırınızı bugün çok soruyoruz, er meydanına çıkma teklifimiz hala geçerlidir! Çünkü siz bizim önümüzde söyleyemeyeceğiniz şeyleri ortalıkta söylüyorsunuz. Zaten siz özelde süt yutmuş kuzu, umumide aslan parçası kesiliyorsunuz.

FENERBAHÇE’YE SALDIRMAK PAHASINA DEVLETİN FETÖ'YE KARŞI MÜCADELESİNİ ZAYIFLATMAK, MEŞRU KILMAK HATTA İNKAR ETMEK FETÖ SAVUNUCULUĞU HATTA SEVİCİLİĞİ YAPMAKTIR. TAMAM MI? SİZ ORADAKİLER BUNU AKLINIZIN BİR TARAFINA SOKUN!

Milliyet gazetesi, 2 Mart 2024, Sayın Ercan Güven’in yazısı:

Bu kulübün FETÖ ile ilişkisini ve tarihsel sürecini mükemmel anlatmış, mükemmel! Bu yazısı muhakkak okumanızı tavsiye ediyorum. Yazının başlığı: ‘Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak önce’ ve bir kısmında diyor ki, ‘Söz konusu örgütün henüz maskesi düşmediği dönemde futboldaki vitrini haline getirdiği, yıldızlarını kendine çalışan kanaat önderlerine çevirdiği -ki, bazı militan futbolcularını 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bile kulüpten atmakta zorlanmıştı Galatasaray’… diye yazmış. Hatırlayın atamadılar genel kurulda, sonra ‘aidat ödemedi’ diye bir mazeret üretip attılar. Burayı tekrar ediyorum, ‘Söz konusu örgütün henüz maskesi düşmediği dönemde futboldaki vitrini haline getirdiği, yıldızlarını kendine çalışan kanaat önderlerine çevirdiği -ki, bazı militan futbolcularını 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bile kulüpten atmakta zorlanmıştı Galatasaray’ diye yazmış. Devam ediyorum; ‘Gerçeğin ortaya çıkması, mahkemelerin kadim kulübü aklamasını atlar, Fenerbahçe’ye “kumpas artığı” suçlamalarla saldırırsanız… Alır cevabını oturursunuz”! demiş. Sayın Ercan Güven’in açıklamalarından yola çıkarak biz de bunu biraz daha somutlaştıralım. Fenerbahçe’ye saldırmak pahasına devletin FETÖ'ye karşı mücadelesini zayıflatmak, meşru kılmak hatta inkar etmek FETÖ savunuculuğu hatta seviciliği yapmaktır. Tamam mı? Siz oradakiler bunu aklınızın bir tarafına sokun! Örgütün yarattığı deliller ve vatan haini savcı, yargıçlar marifetiyle kurduğu 3 Temmuz operasyonunu bir kumpas olarak görmeyenlere soruyorum ve başta size soruyorum: O halde 17-25 Aralık süresi, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve birçok diğer FETÖ kumpası hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin anlayışınıza göre bunlar da meşru! FETÖ’nün kurduğu kumpaslardan işine geleni meşru, işine gelmeyeni gayrimeşru kabul etmeniz sizin riyakarlığınızın en somut örneklerinden biridir.

ESAS DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN TERÖRİST BAŞININ KENDİ AĞZINDAN ÇIKAN SÖZLERDİR. ‘DUA VE HİMMETLE AYAĞA KALDIRMALIYIZ’ DEDİĞİ KULÜP KİM? BİZ DEĞİLİZ. HADİ SİZ DE ‘BİZ DEĞİLİZ’ DEYİN. TERÖRİST BAŞININ TELEVİZYON EKRANLARINDA ‘GÖNLÜMDEKİ TAKIM GALATASARAY, İNŞALLAH ŞAMPİYON OLUR’ DEDİĞİ KULÜP KİM? GALATASARAY! ACABA BUGÜNE KADAR BU KULÜP DIŞINDA HANGİ KULÜP İÇİN BU SÖZLERİ SARF ETMİŞTİR? FENERBAHÇE BU ÜLKEDE FETÖ’YLE İLGİLİ EN SON ÇAMUR ATABİLECEĞİNİZ KURUMLARIN BAŞINDA GELİR

Gelelim gerçeklere!

Aslında bilgi, belge ve yaşanmışlıklarla FETÖ’nün en çok sevdiği, gönül bağı kurduğu ve sahiplendiği kulüp kendileri olmalarına rağmen. Posterlerden, belgesellerden çıkan futbolcular var, bu sebeple biliyorsunuz. Genel Kurulun FETÖ nedeniyle ihraç edemediği ama Yönetim Kurulu tarafından az önce söylediğim gibi aidat mazeretiyle atılanlar var. Hala İçişleri Bakanlığı’nın terör listesinde olan, kırmızı listede yer alan efsaneler! O dönem örgütün yılmaz savunucusu ve sözcüsü Rasim Ozan Kütahyalı’nın da heykelinin dikilmesi için savunduğu FETÖ savcısı Zekeriya Öz de bu kulübün bir üyesi. Bunu söylemişken ‘3 Temmuz olmasaydı Fenerbahçe’yi yerle yeksan etmeseydi’, bakın ‘etmeseydik’ diyor, ‘edilmeseydi’ demiyor. Tekrar söylüyorum, ‘3 Temmuz olmasaydı, Fenerbahçe’yi yerle yeksan etmeseydik Galatasaray’ın önü açılmazdı’ diyen zamanının büyük FETÖ savunucusu Rasim Ozan Kütahyalı’nın da Galatasaraylı olması herhalde tatlı bir tesadüf. Bunların isimlerini bile zikretmekten utanıyorum ama mecburuz artık bunların seviyeye inmeye. Tüm kumpas davalarının tetikçisi olarak rol alan Mehmet Baransu’nun da Galatasaraylı olması sanırım o da bir tesadüf. Ama bunları bir yana koyun, belki de tesadüf ama esas dikkat edilmesi gereken terörist başının kendi ağzından çıkan sözlerdir. ‘Dua ve himmetle ayağa kaldırmalıyız’ dediği kulüp kim? Biz değiliz. Hadi siz de ‘biz değiliz’ deyin. Terörist başının televizyon ekranlarında ‘Gönlümdeki takım Galatasaray, inşallah şampiyon olur’ dediği kulüp kim? Galatasaray! Acaba bugüne kadar bu kulüp dışında hangi kulüp için bu sözleri sarf etmiştir? Bir de bizim için ne dediğine bakın: ‘Fenerbahçe bize karşı sert ve katı bir tutum içerisinde!’. Belki de o yüzden oraya çöktüler, bize değil. Bize çökemezler de! Bu iki kulübe bakış arasındaki farkı düşünebiliyor musunuz? Ve bu kulübün başkanı bize böyle imalarda bulunuyor. Bunlar hep riyakarlık, çifte standart, samimiyetsizlik örnekleri. Sen, ‘Bu ateş üfleyerek sönmez’ diyerek geçmişe özenirken Sayın Cumhurbaşkanımız, Fenerbahçe için hem 26 Ekim 2019 tarihindeki Yüksek Divan Kurulu Toplantımızda yaptığı konuşmada hem de 3 Temmuz kumpasının 10. yıl dönümü olan 3 Temmuz 2021 tarihinde yazdığı mektupta ‘Bu sürecin hem en canlı şahitlerinden hem de en büyük mağdurlarından biri şüphesiz Fenerbahçe Spor Kulübü’dür. FETÖ’nün yargı marifetiyle Türk futbolunu dizayn etme girişimi Fenerbahçe camiasının dik duruşu sayesinde başarısızlığa uğramıştır.’ ifadelerini kullanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımıza hem bu sözleri hem de konuyla ilgili diğer duygu ve düşünceleri için teşekkür ederiz. Ancak inanıyorum ki ülke içinde de ama beni ilgilendiren kısım futbol tarafı, bunların futbolu dizayn etme girişimleri ve futboldaki etkileri halen devam etmektedir. Ve bizlerin yaptığı en büyük hata bunların futboldaki ilgi, alaka ve etki alanlarını sadece 3 Temmuz ile sınırlamak olmuştur. Diğer sezonlarda da etki yapmıştır.

FENERBAHÇE BU ÜLKEDE FETÖ’YLE İLGİLİ EN SON ÇAMUR ATABİLECEĞİNİZ KURUMLARIN BAŞINDA GELİR. FENERBAHÇE’YE BU SUÇLAMALARI YAPABİLECEK EN SON KURUMLARIN BAŞINDA DA SİZ GELİRSİNİZ, GALATASARAYLILAR!

Bu zorlu coğrafyada içeriden ve dışarıdan her unsurla mücadele eden, bu vatanın Fenerbahçeli evlatları olarak spor üzerinden karmaşa ve ayrışma çıkarılmaya çalışıldığını daha önce de defalarca gördük. Son dönemde de ülkemizde ilginç gelişmeler oluyor. 12 Şubat 2024’te elebaşının bir videosu yayınlandı. Bazı kesimler bunu bir diriliş olarak yorumladılar, yani diriliş videosu olarak. Aynı gün Sabah gazetesindeki bir habere göre ‘FETÖ’den meslekten ihraç edilen hakim ve savcılar yeniden göreve geliyor’ diye bir haber vardı. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Devlet Bahçeli, bu duruma çok sert tepki verdiler. Garip bir hava var. Biz Fenerbahçeliler de devletin şu andaki tutumuna anlam veremiyoruz. Eskiye dönüş sesleri türedi sanki. Ne tesadüftür ki bu arada Galatasaray da meydana çıkıp 13 yıl önce FETÖ tarafından sahip çıkılan ‘Bu ateş üfleyerek sönmez’ söylemini yeniden gündeme getiriyor. Acaba Fenerbahçe’ye bu şekilde saldırmaya cesaret etmeniz eski özentinizin sebebi mi? Bu son dönemdeki gelişmelerin sana verdiği cesaret mi? Yalnız şunu size net bir şekilde söyleyebilirim, az önce anlattıklarım, hal böyleyken Fenerbahçe bu ülkede FETÖ’yle ilgili en son çamur atabileceğiniz kurumların başında gelir. Fenerbahçe’ye bu suçlamaları yapabilecek en son kurumların başında da siz gelirsiniz, Galatasaraylılar!

RAKİBİMİZİN ATANMIŞ BAŞKANI İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİMİ PAYLAŞACAĞIM. ALGI İŞLERİ BUNLARIN DNA’SINDA OLDUĞU İÇİN KENDİLERİNİN MENFAAT, DEVŞİRME KONUSUNDA GİDECEKLERİ YOLUN SINIRI YOKTUR

Rakibimizin atanmış Başkanı ile ilgili düşüncelerimi paylaşacağım. Şimdi atanmış başkan derken diyorlar ki, ‘seçilmiş başkan’ neyi kast ediyorsun? Şunu kast ediyoruz; Sayın Başkan, birkaç yerde neden üçüncü kez başkanlığa geldiği sorulduğunda Sayın Cumhurbaşkanımızın rica ettiğini söyledi. Ben şaşırmıştım ama birkaç defa söyledi. Sonra öğrendim ki bu yönetim kurulunun oluşumunda da dışarıdan da birkaç dokunuş yaşanmış. Son ayda açıklamaları ile şaha kalkan, coşan, Çanakkaleler, bölücülük, proje, ananas söylemleri ile zirve yapan bu zatın tenhada nasıl, umumide nasıl biri olduğunu yaşanmış bir örnekle size anlatma ihtiyacı duyuyorum, tüm ülke bilsin. Algı işleri bunların DNA’sında olduğu için kendilerinin menfaat, devşirme konusunda gidecekleri yolun sınırı yoktur. O kadar yok ki iddia ettiği hayali koalisyonları tanımlarken şampiyonluk mücadelesini Türk tarihinin en şerefli mücadelesi olan Çanakkale Savaşı’ndaki düşman kuvvetlere karşı yapılan mücadeleye benzetiyor. Hadi oradan be kardeşim. Yani şey de demiyorum, yaşı itibarıyla diyeceğim veya cesaret hapı mı almış, ne saçmalık bu ya? Bu izahı olmayan bir hadsizliktir. Kendisine sadece şunu tavsiye ediyorum;  ‘Git Zaferin Rengi filmini seyret Sayın Başkan, neyin ne olduğunu daha iyi anlarsın’.

BİZİM İÇİMİZ DIŞIMIZ BİR. KİMSENİN ARKASINDAN KONUŞMAYIZ, KONUŞTUĞUMUZ KİŞİ OLURSA DA SONRA YÜZÜNE ANLATIRIZ. KAPALIDA AYRI, ÖZELDE AYRI, AÇIKTA AYRI DAVRANMAYIZ

Hem sizlerin, hem bizlerin, hem ülkenin bu başkanı, daha iyi tanıması için başımdan geçen olayı anlatmak istiyorum ve lütfen dikkatli dinleyiniz. Çünkü hakikaten özelde farklı, umumide farklılığının zirve yapan örneklerinden biridir. Bundan birkaç ay önce Bayern Münih maçı günü veya bir gün önce, bir ziyaretçim vardı. Ziyaretçim benim ofisteyken telefonu çaldı, arayan Dursun Özbek idi. Tesadüf benim yanımdaydı, benim yanımda olduğunu bilmiyordu. Arayan kişi, ortak dostumuza acil görüşmek istediğini söyledi ve kendi Gayrettepe’de bulunan otelinde randevulaştılar. Beni ziyaret eden kişi de apar topar yanımdan ayrıldı gitti. Sonrasında ortak dostun anlattığına göre Dursun Özbek kendisine, lütfen buraları iyi dinleyin. Beni seversiniz ya da sevmezsiniz, bizi seversiniz ya da sevmezsiniz. Bizim içimiz dışımız bir. Kimsenin arkasından konuşmayız, konuştuğumuz kişi olursa da sonra yüzüne anlatırız. Kapalıda ayrı, özelde ayrı, açıkta ayrı davranmayız. Bunu bilen bilir. Kulüpler Birliği Vakfı’ndaki arkadaşlar da çok iyi bilirler. Dediğim gibi ortak dostumuzun anlattığına göre Dursun Özbek, ‘Ortam çok gerildi, insanları çok gergin, bu nedenle seviyesiz insanlar ortaya çıkıyor’ demiş. ‘Benim normalde futbol haricinde Kulüpler Birliği’nde tek dostluk yapabileceğim, aynı masaya oturabileceğim kişi Ali Bey’dir’ ki benden bahsediyor. ‘Maalesef ortam çok gerildi. İstenmedik olaylar yaşanabilir. Ben Ali Bey ile yan yana gelip, kimsenin bilmediği bir ortamda oturup konuşup beraber bir yol planı çizelim isterim, eğer Ali Bey kabul ederse’. Bununla beraber ortak dosta anlatmaya devam ediyor; ‘Federasyon Başkanı bizi birbirimize düşürüp keyifle izliyor. Herkesin birbiriyle çatışmasını istiyor. Kendisi çok enteresan seviyesiz bir adam’ ki seviyesiz kısmında başka kelime kullanmış da onu ben kullanmak istemediğim için hafiflettim. Ortak dostun söylediği doğru çünkü bu olayı birkaç kişi biliyordu, ona da anlatmış. Hatta geçen gün ‘Ali Bey ile bana aynı an için toplantı saati verip, bizi o an içeri gereksiz yere aynı masaya oturtup birimiz sağında birimiz solunda otururken, yine gereksiz bir tartışmanın çıkmasına vesile olup Ali Bey ile biz tartışırken ortam gerginken bir baktım ki Federasyon Başkanı koltuğunu geri çekip keyif alır gibi bizi izleyip gülüyordu’. Burası doğru oldu, böyle bir olay. Devam ediyor ‘Bende o an bütün taşlar oturdu, Ali Bey ister benim ister senin evinde oturup baş başa konuşmak istiyorum. Bu Federasyon Başkanının yaptığı tüm seviyesizlikleri konuşmak istiyorum, zaten bizim birbirimiz ile bir problemimiz yok. Bu seviyesiz insanların yarattığı ortamdan dolayı bu hale geliyoruz. Biz bunlara karşı beraber olup birlikte hareket edelim. Ali Bey ile konuş, bu toplantıyı yapalım. Saati ve yeri belirleyelim, hepimiz için iyi olacaktı lütfen bunu Ali Bey’e ilet. Görüşmede kendi camiası içerisinde kendisine karşı bir takım kumpaslar kurulduğunu, seçimle alakalı arkasından bir takım çalışmalar yapıldığını söylüyor ve yapılan bir takım açıklamalardan ve sosyal medya paylaşımlarından kendisinin haberinin olmadığını belirtmiştir.

Bu ortak dost da doğal olarak gelip bana bu gelişmeyi aktardı: ‘Böyle bir isteği var ve Federasyonun yarattığı toplum içerisindeki mevcut gerginliği sonlandırmak istiyor’ dedi, ortak dost. Hem insanları kışkırtmamak hem de sakinleştirmek, devlete yardımcı olmak için bunun yapılmasının iyi olacağını söyledi, bana aradaki kişi. Ben sordum mesajı getiren kişiye ‘Sen ona güveniyor musun?’ diye. ‘Ben güvenmiyorum, samimi de bulmuyorum’ dedim. Aradaki dost da ‘Futbolda ben kimseye kefil olamam ancak 74 yaşındaki bir adamın beni arayıp bunu istemesi normal bir durum değil. Böyle bir isteği olmasaydı bunu benden rica etmezdi’ dedi. Ben de ‘Neden olmasın dedim, böyle bir gerginlik olmasın ve son bulsun diye madem böyle bir istekte bulunuyor, hep beraber belirleyeceğimiz bir yerde buluşalım benim için fark etmez, nerede buluşacağımız’ diyerek teklifini kabul ettim. O tarihten bir hafta sonraki cumartesi günü için konuştuk. Bir sonraki gün Kulüpler Birliği Vakfı toplantısı vardı ve biz de katıldık. Toplantıdan sonra Dursun Özbek ortak dostu arayarak ‘Ali Bey ile çok samimi bir hava oldu, Ali Bey bana çok iyi davrandı’ diyerek ortak dostumuza teşekkür etmiş sanki ben kötü davranıyorum. Ancak talep edilen toplantıya 24 saat kala resmi hesaplarından hakkımda çok ağır açıklamalar yaptılar. Ben de bu açıklamalardan dolayı söz konusu buluşmayı iptal ettim. O toplantıyı organize eden arkadaşa da ‘ben sana söylemedim mi bu insanların samimiyeti olmaz, burada başka bir şey vardır. Bak yaptıkları açıklamaya’ dedim ve bu görüşmenin artık söz konusu olmadığını söyledim. Hani burada buluşuruz iyi bir şey çıkar, bir nebze olsun gerginliğin yatışmasına katkı sağlarız. Sonradan pişmanlık duyacağımız olayın olmasının önüne geçeriz, düşünceleriyle kabul etmiştim bu toplantıyı. Ama bunlar ne halkı ne milleti ne devleti önemseyen insanlar değiller. Bunlar kendi çıkarları söz konusu olunca halk, devlet, insanlık akıllarına gelir. Benim öyle bir şahsiyetle işim olamaz. Makbul insan dediğin kapı arkasında başka, kapı önünde başka olan kişi değildir, en azından bizim anladığımız makbul insan zihniyeti. Tabi Dursun Özbek, bunları yalanlamaya kalkabilir. O zaman bu aradaki dost olanı biteni anlatacak cesarette ve doğrulukta biridir. İnşallah yalanlar! Telefon konuşmaları, saatleri, kulüpten ayrılışı, ofisine gidişi… her şey kameralarda tespitlidir emin olun. Saatleri de bellidir ve toplantıyı bilen birkaç kişi varmış onları da sonradan öğrendim. Niye ben bu hikâyeyi anlattım? Bir taraftan ‘görüşelim, buluşalım, ara yolu bulalım ve eteklerimizdeki taşları dökelim’, öbür taraftan çok ağır açıklamalar

ŞUNU NET BİR ŞEKİLDE BİLİYORUM VE SİZİN DE UNUTMAMANIZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM Kİ BU İNSANLAR KENDİ ÇIKARLARI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA DEVLET DÜŞMANLARINI, VATAN HAİNLERİNİ, HÜKÜMET KARŞITLARINI KORUYUP KOLLAYACAK TARZDA İNSANLARDIR

Şimdi son geldiğimiz dönemde vefat etmiş aile fertlerinin üzerinden siyaset yapmak kadar alçalmak, alçaklaşmak. Tanıyın istedim, bu olaydan belki tanırsınız belki tanımazsınız. Yani hakikaten ‘Kapalı kapılar arasında görüşecek dost olmak istiyorum’ diyecek, sonra da çıkacak şahsıma aileme dil uzatabilecek kadar küçülecek ve bunu hiç utanmadan sıkılmadan yapacak karakteri gösterecek bir adamın kim olduğunu ülkenin tanıması gerektiğini düşünüyorum. Zaten konuştuğu ağız, laflar onun lafları değil. Birilerinin söylettiği belli kesimlerden de görmeye aşina olduğumuz söylemler, laflar, sözler, iftiralar ve iddialar. Bir yerden güç alıyor bu arkadaş, belki demin bahsettiğim yönetim kurulunun kuruluş şeklinden olabilir ya da başka bir şeyden olabilir. Ama şunu net bir şekilde biliyorum ve sizin de unutmamanız gerektiğini düşünüyorum ki bu insanlar kendi çıkarları söz konusu olduğunda devlet düşmanlarını, vatan hainlerini, hükümet karşıtlarını koruyup kollayacak tarzda insanlardır. Bu mevkilerde olmaları da bence ülkemiz için pek de iyi bir şey değil. Çok uzattım, kapatıyorum sizlere teşekkür ediyorum, televizyonda dayananlar varsa onlara teşekkür ediyorum.

KARŞIMIZDA DURMAKSIZIN SİSTEMATİK BİR ŞEKİLDE YARIŞIN DİNAMİKLERİ İLE OYNAYAN, HİÇBİR KONUDA SINIR TANIMAYAN BİR YAKLAŞIM VE ÜSLUP VAR. BU ÜSLUP İLE MUHATAP OLMAYA GEREK YOK. ‘ALTTAN ALALIM BÜYÜKLÜK BİZDE KALSIN’ DEDİKÇE SALDIRGAN TAVIRLARINI ARTTIRAN, AİLE FERTLERİMİZE KADAR İŞİN İÇERİSİNE ÇEKMEYE ÇALIŞACAK KADAR ACİZLEŞEN, ALÇALAN BİR ANLAYIŞA HEP BERABER TANIKLIK EDİYORUZ

Az öncede ifade ettiğim gibi bu açıklamaları hiç arzu etmediğim halde yapmak durumunda kalıyorum. Karşımızda durmaksızın sistematik bir şekilde yarışın dinamikleri ile oynayan, hiçbir konuda sınır tanımayan bir yaklaşım ve üslup var. Bu üslup ile muhatap olmaya gerek yok. ‘Alttan alalım büyüklük bizde kalsın’ dedikçe saldırgan tavırlarını arttıran, aile fertlerimize kadar işin içerisine çekmeye çalışacak kadar acizleşen, alçalan bir anlayışa hep beraber tanıklık ediyoruz. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş rekabetinin bir kültürü vardı. Şimdi ise sportif rekabetten çok dış etkenler sporun önüne geçmiş ana gündem haline gelmiştir. Bir yandan ‘gerçekten çok yazık’ diyorum, çünkü bunun böyle olmaması lazım. Bu ne sportif rekabet ne de sportif dinamikle alakası olan bir konu. Öte yandan da artık çıkıp bunların gününü, tarihini ve DNA’sını anlatmak zorunluluktan öteye gitmiş bir hal almıştır. Bunlara anladıkları dilden cevap vermedikçe korkarım ki kendilerini her şeyden üstün gören anlayışları ile bu ülkenin tüm kurumları üzerinde hegemonya kurma çabasının dozunu arttırmaya devam edecekler.

ESAS MESAJIM FENERBAHÇELİLERE, CAMİAMADIR. ASLA OYNADIĞIMIZ ŞEY FUTBOL DEĞİL, YAPTIĞIMIZ İŞ DE SPOR DEĞİL. HER TÜRLÜ GÜCÜ ELİNE GEÇİRMİŞ, AHLAK YOKSUNU, VİCDANSIZ ORGANİZE BİR YAPI İLE DÜRÜSTÇE SAVAŞMAYA MÜCADELE ETMEYE ÇALIŞIYORUZ

Taraflı tarafsız herkese tüm gerçekleriyle bir fotoğraf anlatmaya çalıştım. Şimdi bu tablodan sonra esas mesajım Fenerbahçelilere, camiamadır. Asla oynadığımız şey futbol değil, yaptığımız iş de spor değil. Her türlü gücü eline geçirmiş, ahlak yoksunu, vicdansız organize bir yapı ile dürüstçe savaşmaya mücadele etmeye çalışıyoruz. Size şunu söyleyeyim, bu sezon topladığımız bu puanlar bir mucizedir. Karşı karşıya olduğumuz sistematik kötülüğün fotoğrafını anlatabildiğimi düşünüyorum. Dolayısıyla saha içerisinde bulunduğumuz mücadele kadar saha dışında kulübümüze, takımımıza güç ve destek olma yolundaki gayretlerimiz, gayretleriniz çok çok önemlidir. ‘Fenerbahçeliyim’ diyen herkese sorumluluk düşüyor. Takımımızı, hocamızı sahiplenmeli ve bu zihniyete karşı dimdik ayakta durmalıyız. Bir adım öteye götürüyorum; 3 Temmuz’da malum örgüt ile nasıl mücadele ettiysek bu camia ile de benzer şekilde mücadele içerisinde olmalıyız, Fenerbahçe camiası, camiamız en ağır saldırılara maruz kalsa da! Çok şükür haram kupalar kazanmak için bu memleketin evlatlarını birbirlerine kırdıranlardan olmadık. Hiçbir zaman da olamayacak. Her şeye rağmen hala ve ısrarla bu memleketin evlatlarına spor yaptıran, uluslararası platformlarda bayrağımızı dalgalandıran şampiyonlar yetiştirmeye gayret eden ve bunda da muvaffak olan devletine ve milletine tarihinden bağlı olan camiadır ve bu böyle devam edecektir. Bu yüzdendir ki Türk futbolunda ahlaksızların ahlak, hainlerin ise sadakat dersi vermekten utanmadığı bu arsız dönemden geçerken Fenerbahçemiz yine iftiracıların, pusucuların ve tetikçilerin hedefindedir. 25 yıldır bu yol yordam ve yöntem ile manipüle edilen bir ligimiz vardır. Bunlar şampiyon yapılmaya alışmışlar. Bunlar kayrılmaya ve ittirilmeye alışmış bir zihniyettir. Fenerbahçe ise tarihi boyunca elde ettiği her şeyi tanımsız mücadeleler ile elde etmiş bir camiadır. Bizim hamurumuz çok çok farklıdır. Futbol takımımız büyük bir mücadele sürdürüyor, sonu ne olur bilmiyoruz, inşallah Allah’ın izniyle kısmetse şampiyonluk olur. Bu yolda yolumuz çok zor, engebeli ama bizim için de şampiyonluğa çıkan yollar hep engebeli ve zor olmuştur. Hocamıza ve futbolcularımıza sonsuz güveniyoruz. Keşke sisteme de güvenebilsek ve yolun sonu şampiyonluk olacak diyebilsem.

Son olarak yarışın son virajına girdik. Geçmiş sezon yaşananları, bu sezon yapılanları anlattık. Kamuoyu önünde olanlar ortada. Sorumlu olanlarai sorumlulukları olanlara sesleniyorum: ‘Elinizi vicdanınıza koyun, kimsenin etkisi ve baskısı ile hareket etmeyin. Yalpalamayın, herkesi mutlu etmeye çalışmayın, doğrudan kaçmayın ve doğruları savunun. Milyonların hakkının sizin üzerinizde olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Saha dışında da sahada da hak yemeyin’. Federasyon yetkilileri, hakemler, yayıncı kuruluş, medya, büyük takımların ve Anadolu kulüplerinin oyuncuları… yani paydaş olarak kim varsa herkes her adımı ülke menfaatleri çerçevesinde sorumluluk ile atmak zorundadır.

Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Ayırdığınız vakit için sağ olun var olun. Hepimize hayırlı Ramazanlar diliyorum" dedi.

Basın toplantısı medya mensuplarının sorularıyla tamamlandı.

Kaynak: fenerbahce.org "

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder