Onlardan çok daha fazlası bekleniyordu. Ancak rüyaları kısa sürdü. İşte yıldızı çabuk sönen 9 sporcu...
HOLLY HOLM
‘Papazın Kızı’ lakabıyla tanınan Holm, Ronda Rousey’i mağlup eden ilk
dövüşçü olarak tarihe geçti. 2015 yılındaki müsabakada rakibini kafasına
attığı bir tekmeyle 48 saniyede nakavt eden Holm, Rousey’in müthiş
serisine de nokta koydu. Altın kemeri kaybeden Rousey, o dönem ringlerin
efsane ismiydi. Unvanın yeni sahibi Holm’ü ise boks sporunun sıkı
takipçileri dışında pek fazla tanıyan yoktu. Kariyerine 33 galibiyet, 2
mağlubiyet ve 3 beraberlik ile nokta koyan Holm, 2002 ile 2013 yılları
arasında üç farklı sıklette dünya şampiyonluğu kazandı. Holly’nin
kapasitesinin geç yaşta ortaya çıkması karma dövüş sanatları açısından
üzücü bir durum. Hem boksta hem de karma dövüş sanatlarında şampiyonluk
kazanan Papazın Kızı, bunu başaran ilk sporcu oldu.Rousey’i mağlup
ederek bir döneme nokta koyan Holm için 2016 yılı oldukça kötü geçti.
İlk unvan koruma maçında Miesha Tate’e kaybeden Holm, bir hezimet de
Valentina Shevchenko karşısında yaşadı.2017 yılında Germaine de Randamie
ile karşılaşmak için tüy sıklete geçen Holm, kariyerinde beyaz bir
sayfa açmak istiyordu.Motive olduğunu söylese de eski şampiyonun yerinde
yeller esiyordu. Holm, 2015’te Rousey karşısında gelen tarihi zaferin
ardından iki yıl boyunca çıktığı tüm büyük maçları kaybetti. Boks
kariyerinde önemli bir kariyer inşa eden Holm, karma dövüş sanatlarında
ise sadece tek bir büyük maçta ringden galip ayrıldı. O maç da tarihe
geçti.
TIM TEBOW
Tim Tebow bir dönem beyzbolun en iyi oyuncuları arasında yer
alıyordu.Kolej Ligi’ni en iyi oyuncusuna verilen Heismann Ödülü’nü
kazanan Tebow, 2010 Draftları’nın ilk turunda Denver Broncos tarafından
seçildi. Tebow’un profesyonel kariyerindeki ilk sezonu kötü sayılmazdı
ancak asıl patlamayı ikinci sezonunda yaptı.Tebow’un oyun kurucu
pozisyonuna geçtiği 5. Haftaya kadar takımının sadece tek galibiyeti
vardı. Yeni pozisyonunda Broncos’u ayağa kaldıran genç oyuncu, sezon
sonuna kadar takımının aldığı 7 galibiyette önemli rol oynadı. Orta saha
oyuncusundan topu aldıktan sonra diz çökerek yönettiği hücumlarla imza
hareketini yaratan Tebow’u taklit edenlerden biri de Lindsey
Vonn’du.Tebow’un popülaritesi giderek artıyordu.2012 Play-off’larında
Pittsburgh Steelers ile karşılaştıkları maçın uzatma anlarında Demaryius
Thomas’a 80 yardlık touchdown pası veren Tebow, galibiyeti getiren isim
oldu. Denver Broncos 6 sezon sonra ilk kez play-off’taydı. Bazı
maçlarda tarihi performanslar ortaya koysa da sezon sonunda Tebow’un
performansı kafalarda soru işareti yaratmıştı. Oyun kurucu pozisyonu
için Peyton Manning ile anlaşan Denver, Tebow’u New York Jets’e
takasladı. New York’ta sadece 1 sezon kalan Tebow’un bir sonraki durağı
New England Patriots oldu. Sakatlıklarla boğuşan ve kariyerinin başında
gösterdiği parlak performansları mumla aratan Tebow, 2015 yılında ise
Philadelphia Eagles ile anlaştı. Philadelphia’da da tutunamayan Tebow,
28 yaşındayken ikinci lig takımı olan New York Mets ile anlaştı. Artık
gözden düşse de Tim Tebow hala daha kariyerinin tek bir sezondan ibaret
olmadığını göstermek istiyor.
DON LARSEN
Beyzbol Dünya Serileri her zaman büyük ilgi çekmiştir. 1956 yılında New
York Yankees ile Brooklyn Dodgers son 10 yılda 6. Kez karşı karşıya
geldi. 4 maç sonunda 2-2 eşitlik vardı.5. maçta Dodgers atıcı ace
pozisyonunda Sal Maglie, Yankees ise Don Larsen ile başladı. O güne
kadar her iki oyuncu da bardan ziyade höyükteki performanslarıyla
biliniyordu. 5. maça damga vuran isim Larsen oldu. Yankees ile 5.
Sezonunu geçiren yıldız oyuncu, kariyerinin zirvesindeydi.Larsen, o
sezon daha önce ulaşılmamış istatistikler yakaladı.5. maçta Mickey
Mantle gösterdiği üst düzey performansla Larsen’e yardımcı olan
isimlerin başında geliyordu.Don Larsen, Dünya Serisi tarihine geçmişti.
Maçın sonunda rakip takımdan Maglie de Larsen’i tebrik etmeye gelerek o
dönemlerde pek de rastlanmayan olgun bir davranışa imza attı...Larsen’in
efsanevi menajeri Casey Stangel’ın maç sonunda oyuncusunun kafasını
adeta bir kediymiş gibi okşaması da dikkat çekiciydi.Sonbahar Klasiği
olarak da bilinen Dünya Serisi’nde Yankees’i şampiyonluğa taşıyan
Larsen, En Değerli Oyuncu Ödülü’nün de sahibi oldu.Beyzbolda bir
başlangıç atıcısı oyundan çıktığı sırada takımı galip durumdaysa ve
maçın sonunda da önünde hanesine ‘Win’ yani galibiyet yazılır. Larsen’in
kariyerinde 81 galibiyet, 91 mağlubiyeti bulunuyor. Ama bu 91 yenilgi
pek de önemli değil. Larsen tek bir maçla adını tarihe yazdırmayı
başardı.
MICHAEL CARTER-WILLIAMS
Michael Carter-Williams bir dönem NBA’in en parlak genç yetenekleri
arasında gösteriliyordu ancak işler pek de iyi gitmedi. Yine de NBA
kariyerine yaptığı başlangıç dikkat çekiciydi.
Kolej Ligi’nde Syracuse ile 2 sezon geçiren Carter-Williams, Philadelphia 76ers tarafından 11. Sıradan seçildi. Giannis Antetokounmpo’nun 15. Sıradan seçildiğini düşünürsek Philadelphia’nın sonradan yaşayacağı pişmanlığın boyutunu daha iyi anlatabiliriz.NBA kariyerine iyi bir başlangıç yapan çaylak oyuncu, izleyenlere “Daha da üst sıralardan seçilebilirmiş” dedirtmeye başlamıştı.İlk maçında LeBron Jamesli şampiyon Miami Heat’in karşısına çıkan Carter-Williams, 22 sayı, 12 asist, 7 ribaund ve 9 top çalmayla şov yaptı ve takımını galibiyete taşıdı.Ve aynı şekilde devam etti. Doğu Konferansı’nda haftanın oyuncusu seçilen genç yıldız, sezonu da 16 virgül 7 sayı, 6 virgül 2 ribaund ve 6 virgül 3 asist ortalamalarıyla sezonun çaylağı olarak tamamladı. İstatistikleri etkileyici olsa da Carter-Williams’ın bir problemi vardı: şut yüzdesi. Sadece yüzde 26 ile üçlük atıyordu.Philadelphia, sezon ortasına doğru Carter-Williams’ı Milwaukee Bucks’a takasladı. Mükemmel başlangıcından sonra bir türlü istikrarı yakalayamayan 1991 doğumlu oyuncu, takım takım dolaşmaya başladı.
Kolej Ligi’nde Syracuse ile 2 sezon geçiren Carter-Williams, Philadelphia 76ers tarafından 11. Sıradan seçildi. Giannis Antetokounmpo’nun 15. Sıradan seçildiğini düşünürsek Philadelphia’nın sonradan yaşayacağı pişmanlığın boyutunu daha iyi anlatabiliriz.NBA kariyerine iyi bir başlangıç yapan çaylak oyuncu, izleyenlere “Daha da üst sıralardan seçilebilirmiş” dedirtmeye başlamıştı.İlk maçında LeBron Jamesli şampiyon Miami Heat’in karşısına çıkan Carter-Williams, 22 sayı, 12 asist, 7 ribaund ve 9 top çalmayla şov yaptı ve takımını galibiyete taşıdı.Ve aynı şekilde devam etti. Doğu Konferansı’nda haftanın oyuncusu seçilen genç yıldız, sezonu da 16 virgül 7 sayı, 6 virgül 2 ribaund ve 6 virgül 3 asist ortalamalarıyla sezonun çaylağı olarak tamamladı. İstatistikleri etkileyici olsa da Carter-Williams’ın bir problemi vardı: şut yüzdesi. Sadece yüzde 26 ile üçlük atıyordu.Philadelphia, sezon ortasına doğru Carter-Williams’ı Milwaukee Bucks’a takasladı. Mükemmel başlangıcından sonra bir türlü istikrarı yakalayamayan 1991 doğumlu oyuncu, takım takım dolaşmaya başladı.
MICHU
Swansea City 2012 yazında Michu’yu transfer ettiğinde pek dikkat
çekmemişti.2 Milyon Pound bedelle İspanyol ekibi Rayo Vallecano’dan
kadroya katılmıştı.… son sezonunda La Liga’da 37 maçta 15 gol atan
İspanyol oyuncu, daha önceki en iyi performansını İspanya İkinci
Ligi’nde 6 gol atarak sergilemişti. Galler ekibinin beyaz formasını
sırtına geçiren Michu, farklı bir kimliğe büründü...… Premier Lig’de 35
maçta 18, tüm kulvarlarda ise 43 maçta 22 kez ağları sarsan İspanyol
forvet, Lig Kupası’nda mutlu sona ulaşan Swansea’nin kilit ismi oldu.
Lig Kupası Britanya’da pek önemsenmese de Swansea tarihinin en büyük
zaferiydi.Swansea, İspanya Milli Takımı’na da çağırılan forvetinin
bedelini 30 milyon Pound olarak belirlese de yakın zamanda bunun bir
hayal olduğunu anladı.İspanya Milli Takımı ile ilk ve tek maçını 2013’te
Belarus’a karşı oynayan Michu, beklenen performansın çok uzağında
kaldı. Sakatlıklar da yaşamaya başlayan forvet oyuncusu için Swansea’nin
yüksek bedelli satış hayali suya düşüyordu.Bir sonraki sezon sadece 2
gol kaydeden Michu, kiralık olarak önce Napoli’nin, bir sonraki sezon da
İspanya İkinci Lig ekibi Langreo’nun yolunu tuttu.Michu, kariyerinde
pek fazla başarıya sahip olmasa da Swansea formasıyla Premier Lig’de
geçirdiği tek sezonla iz bırakmayı başardı.
LEON SPINKS
1953 doğumlu Leon Spinks 1976 Montreal Olimpiyatları’nda hafif ağır
sıklette altın madalyayı kazanarak dikkatleri üzerine çekti. 1977
yılında profesyonelliğe geçiş yapan Spinks, kariyerinin sekizinci
maçında Muhammed Ali’nin karşısına çıktı. O dönem 36 yaşında olan Ali,
maçın favorisiydi. Ali alçakgönüllü davranıyordu. Bazıları bahane
ürettiğini düşünse de söyledikleri doğruydu. Genç ve enerjik Spinks,
Ali’yi 15 round sonunda hakem kararıyla mağlup ederek Dünya Şampiyonu
unvanını ele geçirdi.Yenilmesine rağmen Ali, rakibinin bu seviyede uzun
süre kalabileceğine dair şüpheler taşıyordu.Ali haklıydı. İsmi geçen
boksörlerden hiçbiri ile karşılaşmayan Spinks, Ali ile ikinci
karşılaşmasında unvanını kaybetti. Kariyerinin ilk 8 maçında 7 galibiyet
alan, Ali’yi hakem kararıyla deviren Spinks, kariyerini toplamda 26
galibiyet, 17 mağlubiyet ve 3 eşitlikle sonlandırdı.Ringlere çıkışıyla
herkesi heyecanlandıran Spinks, hiçbir zaman potansiyelini
kullanamadı.Ve gözden düşüşü hızlı oldu..
ROBERT GRIFFIN III
Kariyerinin başında Robert Griffin’in geleceği çok parlak görünüyordu.
Washington Redskins tarafından 2012 NFL Draft’ında ikinci sıradan
seçilen Griffin, kolej liginde sezonun en iyi oyuncusuna verilen Heisman
Ödülü’nün de sahibi olmuştu.Griffin, NFL kariyerindeki ilk maçında
ligin en iyi hücum oyuncusu seçilen Drew Breesli New Orleans Saints ile
karşılaştı ve oyunu domine ederek takımını zafere taşıdı. 26 pasından
19’unda rakibe herhangi bir müdahale şansı vermeden başarılı olan
Griffin, ikinci touchdown pasında 88 yard geçerek müthiş bir iş başardı.
Toplamda paslarıyla 320 yard geçen genç yıldız, kendi de 42 yard koştu.
Cam Newton bir yıl önce 422 yard kat etse de takımı kaybetmişti.
Griffin kariyerinin ilk maçında 300 yard üzeri kat eden ve takımını
zafere taşıyan ilk isim oldu. Griffin performansını aynı şekilde devam
ettirdi ve o dönem bir oyuncunun başlangıç sezonunda elde ettiği en iyi
pas yüzdesini tutturdu. Washington’ı play-off’a taşıdı ve Sezonun Çaylak
Oyuncusu Ödülü’nün de sahibi oldu.Ancak play-off’larda sezonu
kapatmasına sebep olan bir diz sakatlığı yaşadı.Sakatlıklar peş peşe
geliyordu. Sağlıklı olduğunda çok etkili bir hücum silahına dönüşen
Griffin, artık sadece pasör yönüyle takımına katkı vermeye çalışsa da bu
özelliği yeterince iyi değildi. Önce kulübeye mahkum olan Griffin,
ardından serbest bırakıldı ve 2017 yılında takımsız kaldı. 2018’de
Baltimore formasıyla NFL’e dönse de yedek oyuncu rolünden fazlasını
alamadı.… ve NFL’in yıldızı çabuk sönen isimleri arasına adını yazdırdı.
JEREMY LIN
Jeremy Lin’in 2012 yılında New York Knicks formasını giymeye başlaması Mike D’Antoni’nin o dönem pek fazla seçeneği olmamasından kaynaklanıyordu.Profesyonel kariyerinin başlangıcında Lin’den beklentiler pek yüksek değildi. 1954’ten beri NBA’de forma giyen ilk Harvard çıkışlı oyuncu olan Lin, 2010 NBA Draftlarına katılsa da seçilemedi. NBA’de önce Golden State formasını giyen Tayland asıllı oyuncu, bir sonraki deneyimi için New York’un yolunu tuttu. New York Knicks’te oyun kurucu rotasyonunda 4. Sırada bulunan Lin, önce Gelişim Ligi’ne yollandı. Takımda üst üste sakatlıklar yaşanınca tekrar geri çağırılan Lin, aradığı şansı New Jersey Nets karşısında buldu.Bençten gelen ve 25 sayı, 5 ribaund, 7 asistle oynayan Lin, takımına galibiyeti getiren isim oldu. Bir sonraki maçta Utah karşısında ilk kez ilk 5 başlayan Tayland asıllı oyuncu, 28 sayı kaydetti ve arkasına bakmadan devam etti. Kobe Bryantlı Lakers potasına 38 sayı yollayan Lin, Toronto karşısında 27 sayı, 11 asistle yıldızlaşırken maçı kazandıran buzzer-beater’a da imzasını attı.Lin’in beklenmeyen katkısıyla şaha kalkan Knicks, üst üste 7 galibiyet aldı. Genç oyun kurucu, takımıyla çıktığı ilk 10 maçta 25 sayı, 9 asist ortalamalarıyla tüm dikkatleri üzerine çekti.Beklenmedik formuyla takımı ateşleyen Lin, yıllardır başarıya hasret kalan Knicks organizasyonunu heyecanlandırmıştı. İngilizce de ‘insanity’ yani çılgınlık anlamına gelen kelime artık ‘Linsanity’ olmuştu.Böyle bir başlangıcı Lin de beklemiyordu.Pek de fazla sürdüremedi. İlk 10 maçının 9’unda 20 ve üzeri skor üreten Lin, sezonun geri kalanında bunu sadece 2 kez başarabildi.Sezon sonunda Knicks oyuncusunun Houston’a gitmesine izin verdi. Houston’da da kalıcı olamayan Lin, istikrarı yakalayamamıştı.Her şeye rağmen Lin fena bir oyun kurucu değil. Düşük seviye takımların ilk seçeneği, şampiyonluk adaylarının ise yedeği olabilir ki bunu Toronto ile NBA şampiyonluğu kazanarak kanıtladı ve bu başarıya ulaşan ilk Asya asıllı Amerikalı oyuncu oldu.Toronto’da fazla süre almasa da şampiyonluk sevinci yaşayan Lin, 2019 yılında Çin Ligi’nin yolunu tuttu. Lin artık New York’taki doludizgin günlerinin çok uzağında.
BUSTER DOUGLASJeremy Lin’in 2012 yılında New York Knicks formasını giymeye başlaması Mike D’Antoni’nin o dönem pek fazla seçeneği olmamasından kaynaklanıyordu.Profesyonel kariyerinin başlangıcında Lin’den beklentiler pek yüksek değildi. 1954’ten beri NBA’de forma giyen ilk Harvard çıkışlı oyuncu olan Lin, 2010 NBA Draftlarına katılsa da seçilemedi. NBA’de önce Golden State formasını giyen Tayland asıllı oyuncu, bir sonraki deneyimi için New York’un yolunu tuttu. New York Knicks’te oyun kurucu rotasyonunda 4. Sırada bulunan Lin, önce Gelişim Ligi’ne yollandı. Takımda üst üste sakatlıklar yaşanınca tekrar geri çağırılan Lin, aradığı şansı New Jersey Nets karşısında buldu.Bençten gelen ve 25 sayı, 5 ribaund, 7 asistle oynayan Lin, takımına galibiyeti getiren isim oldu. Bir sonraki maçta Utah karşısında ilk kez ilk 5 başlayan Tayland asıllı oyuncu, 28 sayı kaydetti ve arkasına bakmadan devam etti. Kobe Bryantlı Lakers potasına 38 sayı yollayan Lin, Toronto karşısında 27 sayı, 11 asistle yıldızlaşırken maçı kazandıran buzzer-beater’a da imzasını attı.Lin’in beklenmeyen katkısıyla şaha kalkan Knicks, üst üste 7 galibiyet aldı. Genç oyun kurucu, takımıyla çıktığı ilk 10 maçta 25 sayı, 9 asist ortalamalarıyla tüm dikkatleri üzerine çekti.Beklenmedik formuyla takımı ateşleyen Lin, yıllardır başarıya hasret kalan Knicks organizasyonunu heyecanlandırmıştı. İngilizce de ‘insanity’ yani çılgınlık anlamına gelen kelime artık ‘Linsanity’ olmuştu.Böyle bir başlangıcı Lin de beklemiyordu.Pek de fazla sürdüremedi. İlk 10 maçının 9’unda 20 ve üzeri skor üreten Lin, sezonun geri kalanında bunu sadece 2 kez başarabildi.Sezon sonunda Knicks oyuncusunun Houston’a gitmesine izin verdi. Houston’da da kalıcı olamayan Lin, istikrarı yakalayamamıştı.Her şeye rağmen Lin fena bir oyun kurucu değil. Düşük seviye takımların ilk seçeneği, şampiyonluk adaylarının ise yedeği olabilir ki bunu Toronto ile NBA şampiyonluğu kazanarak kanıtladı ve bu başarıya ulaşan ilk Asya asıllı Amerikalı oyuncu oldu.Toronto’da fazla süre almasa da şampiyonluk sevinci yaşayan Lin, 2019 yılında Çin Ligi’nin yolunu tuttu. Lin artık New York’taki doludizgin günlerinin çok uzağında.
1990’ların başında Mike Tyson’ı durdurabilecek biri yoktu. 1.78 boyuyla ve peltek konuşmasıyla oldukça tehditkar olan Tyson, ringlerin 1 numarasıydı.Gelmiş geçmiş en genç ağırsıklet şampiyonu olan Tyson, bu başarıya ulaşırken hiçbir şüpheye yer bırakmamıştı. Trevor Berbick, Larry Holmes, Michael Spinks ve Frank Bruno gibi isimlerin hepsi etkileyici performanslara ve galibiyet yüzdelerine sahip olsa da Mike Tyson karşısında uzun süre ayakta kalamamışlardı.Ancak James ‘Buster’ Douglas’ın Tyson’a direnebileceği düşünülüyordu. 32 müsabakada 28 galibiyet ve 18 nakavtla Tyson’ın karşısına çıkan Douglas, rakibinden 6 yaş daha gençti. 1 metre 92 cm boyuyla namağlup şampiyondan oldukça uzun olsa da Tyson bu durumu her daim avantaja çevirmeyi başarmıştı.The Mirage gazinosu bu maç için bahis açma riskini göze alan tek yerdi ve Douglas galibiyetine 1’e 42 gibi inanılmaz bir oran veriyorlardı.Mike Tyson, mentoru olan Cus D’Amato’nun ölümünden sonra sahada daha agresif bir görüntü çiziyordu ve genelde erken nakavtlarla işi bitirmek istiyordu.Tyson maçları kısa sürse de izleyenleri yaşattığı heyecanla boksa doyuruyordu ancak bu kez işler farklıydı. Douglas’ın uzun sol direkleri Tyson’ın yüzünü şişirmişti. Rakibinden 2 kat fazla yumruk indiren Douglas, 243 vuruşunun yarısından fazlasında hedefi tutturmuştu.Bu mağlubiyet Demir Mike için bir yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Geri dönmeyi başaran Tyson, birkaç yıl sonra dünya şampiyonu unvanını tekrar aldı. Douglas ise ilk unvan koruma maçında Evander Holyfield karşısında üçüncü raundda nakavt oldu.Bu maçın ardından emekli olan Douglas, bir dönem geri dönse de asla Tyson’ı devirip dünya şampiyonu olduğu seviyeye yaklaşamadı.
Kaynak : TRT SPOR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder