EURO 2008'de grubumuzdan çıkacak ikinci takımı belirleyecek maçta, Çek Cumhuriyeti'ne karşı 2-0 mağlubiyetten son 15 dakikada 3-2 öne geçtiğimiz ve içerisinde birçok hikayeyi, hatta mucizeyi barındıran unutulmaz maçı tekrar hatırlayalım...
EURO 2020 için geri sayımımızda 12 güne kadar düştük... TRT ekranından futbolseverlerle buluşacak dev organizasyonda bizi daha da heyecanlandıran tabii ki milli takımımızın da turnuvada yer alması ve hatta gruptan çıktığı taktirde sonuna kadar gidebileceğine inandığımız bir potansiyele sahip olması...
Açılış maçında grubumuzun favorisi olan İtalya'ya karşı nasıl bir sınav vereceğimizi merakla beklemekle beraber, hafızalarımızı tazelemeye devam edelim. Geri dönüşlerle adımızdan sıkça söz ettirdiğimiz ve tarihe geçen maçlarda başrol oynadığımız EURO 2008'e tekrar geri dönelim.
Geçtiğimiz hafta grubun ikinci maçında İsviçre'yi Arda Turan'ın 90+2'de attığı golle 2-1 mağlup ettiğimiz 'EURO 2008'de talihimizin döndüğü anların ilki'ni incelemiştik. Bu hafta da grubumuzdan Portekiz'in ardından ikinci çıkacak takımın belirleneceği, aynı averaj ve puana sahip olduğumuz Çek Cumhuriyeti'ne karşı 2-0 mağlubiyetten, maçın son 15 dakikasında 3-2 öne geçtiğimiz ve içerisinde birçok hikayeyi, ufak çaplı mucizeyi barındıran unutulmaz anları tekrar hatırlayalım...
Son maçlar öncesi gruptaki duruma bir göz atalım. Hem bizi hem Çekler'i 2 farkla mağlup eden Portekiz, 6 puanla gruptan lider çıkmayı garantilemişti. Portekiz'e 2-0 mağlup olup İsviçre'yi 2-1 mağlup eden ay-yıldızlılar, aynı puan ve averaja sahip Çek Cumhuriyeti'yle 2. ve 3. sırayı paylaşıyordu. Hiç puanı bulunmayan ev sahibi İsviçre'nin ise artık turnuvada herhangi bir iddiası yoktu.
Çek Cumhuriyeti ile Cenevre'de karşılaşacağımız son maç öncesi iki takım da 3 puan ve -1 averajdaydı. Bu da demek oluyor ki galip gelen taraf adını bir üst tura yazdıracaktı. Olası bir beraberlik durumunda ise maç direkt olarak penaltı atışlarına gidecekti. Kadro kalitesi olarak denk güçlere sahip iki ekibin maçında, ilk düdüğü İsveçli hakem Peter Fröjdfeldt çaldı ve müsabaha yaklaşık 30 bin futbolseverin önünde başladı.
Maçın ilk çeyreğinde millilerimiz karşısında baskı kuran ve etkili bir oyun sergileyen Çek Cumhuriyeti, her geçen dakika ataklarını sıklaştırdı. Genellikle 2.02'lik forvetleri Koller'e uzun top oynayan, onun indirdiği veya ikinci topları alarak atak olgunlaştırmaya çalışan Çekler, bu süre zarfında tehlikeli sayılabilecek birkaç yerden de duran top kullandılar ancak neyse ki hiçbiri golle sonuçlanmadı.
İlk 15 dakikadan sonra biraz daha oyuna ortak olan ve uzaktan şutlarla Çek Cumhuriyeti kalesini yoklayan millier, tehlike arz edebilecek bir atak gerçekleştiremedi. Çekler ise sağlı sollu ortalarla topu Koller'le buluşturma çabalarını sürdürdüler. 30 dakika sonunda iki takımın da net bir pozisyonu yoktu. Ancak Çek Cumhuriyeti, bize oranla golü daha çok arayan ve isteyen takımdı.
Nitekim bu isteklerinin karşılığını maç başından beri denedikleri yöntemle buldular. 34. dakikada o ana kadar sürekli bindirmeler yapan Çek Cumhuriyeti'nin sağ beki Grygera, bu kez yaptığı ortada topu Jan Koller ile buluşturmayı başardı. 2.02'lik kuleyle pozisyon gereği milli takımımızın savunmasında yer alan Emre Güngör eşleşmişti. Koller'in, Emre'ye oranla yaklaşık 20 cm'lik bir boy avantajı vardı.
Bu avantajı da iyi kullanan Koller, en iyi yaptığı işi yaptı ve neredeyse zıplamadan gelen ortayı etkili bir kafa vuruşuyla kalemize gönderdi. İyi bir turnuva çıkaran ve bir önceki İsviçre maçında birçok pozisyonda bizi ipten alan Volkan Demirel, topa müdahale etse de kurtarış yapamadı ve Çek Cumhuriyeti, maçın 34. dakikasında 1-0 öne geçti.
Kalemizde golü gördükten sonra kısa sürede Çeklere karşı reaksiyon verip üst üste birkaç duran top kullansak da ilk devrenin son dakikalarında oyun üstünlüğü yine rakibimize geçti. Kalan kısımda başka gol olmayınca Çek Cumhuriyeti, ay-yıldızlılara nazaran daha iyi oynadığı ve daha istekli olduğu maçın ilk yarısını 1-0 önde tamamladı. Skor sorun değildi, geri dönebilirdik ki bir önceki maç bunu başarmıştık.
Ancak oyun pek ümit vermiyordu. Bu nedenle teknik direktörümüz Fatih Terim çok fazla beklemeden ikinci yarının henüz başında ilk taktik değişikliğini yaptı. Forvetten Semih Şentürk çıktı ve yerine Sabri Sarıoğlu girdi. Maça sağ bekte başlayan Hamit Altıntop böylelikle sağ kanada geçti ve Terim ilk yarıda birçok noktası aksayan milli takımda hem oyunu hem dizilişi değiştirdi.
Değişikliğin ve sanıyorum devre arası Fatih Terim'in motivasyon konuşmasının etkilerini ikinci yarının ilk dakikalarından itibaren hissettik. Mağlubiyet kabul edilebilirdi ancak mücadele etmeden mağlup olmak, pek yakışan bir durum değildi. Oyuncular da bunun ayırdına devre arası varmış olmalı ki ikinci yarının henüz ilk dakikalarından itibaren Çek Cumhuriyeti'ni neredeyse yarı sahasına hapsettik.
Belki yine çok net bir pozisyon bulamadık ancak bu kez golü arayan taraf bizdik. Özellikle Arda'nın şekillendirdiği hücumlarda tehlikeli olmaya çalışsak da Tomas Ujfalusi'nin liderliğindeki savunmayı aşmayı beceremedik. 57'de bir değişiklik daha yapan Fatih Terim, defansif orta saha oynayan Mehmet Topal'ı oyundan aldı ve ikinci forvet olarak Nihat Kahveci'nin yanına Kazım Kazım'ı yerleştirdi.
Çek Cumhuriyeti ise bize karşılık vermeye zorlandığı dönemde kontarataklarla pozisyon bulmaya çalıştı ancak bunda başarılı olamadı. Hatta maçın sonunda 60. dakikada Koller'in orta sahadan önü boşken topu kalemize sürüp şut attığı etkisiz atak için ismini hatırlamadığım bir yorumcu "Koller oradan topu eline alsa dahi kaleye kadar götüremez" diye espirili bir şekilde Çek Cumhuriyeti'nin kontraya uygun bir kadrosu olmadığını anlatmıştı.
Ancak maçın 63. dakikasında hiç beklemediğimiz ve istemediğimiz bir senaryo daha gerçekleşti. Sakatlanan takımımızın stoperi Emre Güngör kenardayken, milliler sahada 10 kişi mücadele ediyorken yine bizim sol, Çeklerin sağ kanadından gelişen bir atakta Sionko'nun ortasında kayarak şık bir tek vuruş yapan Plasil, yine Volkan'ın müdahalesine rağmen topu ağlarımıza göndermeyi başardı.
Stoperimizden yoksun 10 kişi oynadığımız anda 2-0 geriye düştük. Golün ardından oyuna girmeye hazırlanan Emre Aşık ve teknik ekibimiz dahil birçok futbolcumuz maçın 4. hakemine şiddetli itirazda bulundu. Çünkü maç durmasına rağmen hakem oyuncu değişikliği için işaret vermedi ve sahada bir kişi eksik mücadele etmek zorunda kaldık. Bunun da bize geri dönüşü ağır oldu.
63. dakikada hem de iyi oynadığımız bir dönemde kalemizde golü gördük. Üstelik Emre Aşık da adaşı Emre Güngör'ün yerine oyuna girdi ve 3 değişiklik hakkımızı kullandık. Başka hamle şansımız yoktu. En azından maçı beraberliğe getirip penaltılarla tur atlamak için 2 gol bulmamız gerekiyordu. Ancak iyi oynadığımız dönemde yenilen 2. golün şokunu atlatmak zor oldu ve biraz zaman aldı.
Maçın 70. dakikası ise turnuvadaki kaderimizi belirleyen anlardan bir başkasıydı. Tıpkı İsviçre maçının 83. dakikasında Volkan Demirel'in art arda iki pozisyonda önce Hakan Yakın'a, sonra da Ricardo Cabanas'ın vuruşuna engel olduğu an gibi... Bu kez de yine Sionko'nun sağ kanattan çevirdiği topa tek vuruş yapan Çek Cumhuriyeti'nin başarılı orta sahası Jan Polak'ın şutu direkten döndü.
Maçın 3-0 olması demek zaten moralleri bozulan millileri tamamen turnuvadan koparabilirdi. Üstelik pozisyon sadece bununla da kalmadı. Dönen topta atağı iyi uzaklaştıramayan Emre Aşık bir de neredeyse penaltıya sebebiyet verecekti ancak neyse ki daha kötü bir senaryoyla karşılaşmadan tehlikeyi savuşturmayı başardık. Ancak yine de 2-0 geride ve demoralize olan taraf bizdik.
Yine de geri dönüş için 20 dakikada gibi yeterli bir süre vardı ve sahneye çıkan ilk isim 75. dakikada İsviçre maçında takımımıza galibiyeti getiren 21 yaşındaki genç yıldızımız Arda Turan oldu. Sağ kanattan geliştirdiğimiz atakta çizgiye koşu atan Hamit Altıntop'un çevirdiği topta tek vuruşla meşin yuvarlağı o dönem Avrupa'nın en iyi kalecisi olarak Petr Cech'in sağından ağlara gönderen Arda, durumu 2-1'e getirdi.
Farkı 1’e indirdikten sonra ataklarını iyice sıkılaştıran ve Çekleri bunaltmaya devam edem ay-yıldızlılar, sağlı sollu ortalar ve duran toplarla skorda eşitliği yakalamayı denedi. Buna da 82. dakikada Servet Çetin ile çok yaklaştık. Yine Hamit’in ortasında demarke pozisyonda topla buluşma şansı yakalayan deneyimli stoper, kafa vuruşunu istediği gibi gerçekleştiremedi ve inanılmaz bir pozisyonu harcadık.
Pozisyonun ne kadar net olduğunu şu şekilde anlatayım, izleyenler hatırlayacaklardır. Topa kafa vuran Servet Çetin’in kendisi ağlara gitti... O kadar yakın mesafedeydi Servet ancak yine de istediğimiz sonucu alamadık. Dakikalar daralıyordu ancak baskımız her geçen saniye Çek Cumhuriyeti’ni daha da bunaltıyordu. Tabi bir de Koller’le kontraataktan gol bulma fikri pek akıllıca bir seçim değildi...
Maçın 87. dakikasının ilk saniyeleri ise bizim adımıza ufak çaplı bir mucizeye sahne oldu. Hemen hemen her atağımızı gerçekleştirdiğimiz Sabri & Hamit kanadından yine Hamit Altıntop’un yaptığı bir ortada, o dönem Avrupa futbolunun en iyi kalecisi olarak kabul edilen Petr Cech, topu elinden kaçırdı. Ufak çaplı bir mucize diyorum çünkü bu hatanın, maçın 87. dakikasında hem de Cech tarafından Avrupa Şampiyonası'nda yapılmasının başka izahı yoktu.
Tabi bir de turnuvanın başından beri bekleneni veremeyen Nihat Kahveci’nin her ne olursa olsun o mucizenin peşinden koşup, çok düşük bir ihtimal de olsa Cech’in hata yapmasını beklemesi var. İşte ona da fırsatçı golcülük diyoruz... Cech topu elinden kaçırdıktan sonra henüz kimse ne olduğunu dahi anlayamadan yerden bir kere seken topu kaleye doğru dürten Nihat, belki de hayatının en kolay ancak en kritik gollerinden birini attı.
Maçın ivmesi tamamen bize geçmişti. 2-0’dan 12 dakika içerisinde skoru 2-2’ye getirdik. Tabi biliyorsunuz 1’i atarsın 2 tezahüratları, 2 gelir 3, 3 gelir 4... Bunun ardı sonu gelmez. Doğal olarak o dönem ekran başında maçı takip eden tüm izleyicilerin beklentisi de milli takımımızın baskısına devam ederek maçı penaltılara götürmeden kazanmasıydı. Ancak çok kötü başladığımız gecede penaltılara gitmek de kabul edilebilir bir sonucun ötesinde, muazzam bir durumdu.
Tabi bir de madalyonun diğer yüzü var: 2-0 önde oldukları maçta üstünlüğünü koruyamayan Çekler... Bizim için ne kadar motivasyon üst seviyedeyse, Çek Cumhuriyeti milli takımında da tam tersine büyük bir şok vardı. Bu şok halinden yararlanıp bir gol daha bulmak olası bir senaryoydu. Bunu bilen ay-yıldızlılar 2-2 olduktan sonra skoru korumaya yönelik hiçbir şey yapmadan atak yapmaya ve gol aramaya devam etti.
89. dakikanın ilk saniyelerinde kaleci Volkan’ın şişirdiği topu Tuncay Şanlı, Hamit Altıntop’a indirdi. Hamit, verdiği muazzam ara pasıyla 5 Çek savunmacının arasından Nihat Kahveci ile buluşturdu. Biraz gerisine düşen meşin yuvarlağı çok şık önüne alan Nihat, maçın en kritik anında ceza sahası çizgisinin hemen üzerinden öyle bir vuruş yaptı ki... Yalnızca Petr Cech değil, herhangi bir kalecinin o vuruşa bir şey yapabileceğini sanmıyorum.
Üst direğe çarparak ağlara giden muhteşem, tarifsiz golle millilerimiz 3-2 öne geçti. Biraz önce bahsettiğimiz fırsatçı golcü Nihat, artık isminin ve kariyerinin hakkını veren klas forvete dönüşmüştü. Dönemin ‘Los Galacticos’u ile La Liga’da mücadele eden ve şampiyonluğu son anda kaçıran Socieadad’ın en önemli kozu olarak Fenomen Ronaldo’nun arkasında gol krallığı yarışını ikinci sırada tamamlayan Nihat, işte o vuruşu yapan Nihat’tı...
Bu arada 3 golün de asistini yapan Hamit Altıntop'u ve maçın ikinci yarısında onu sağ bekten kanada koyan Fatih Terim'i de unutmamak lazım. Nihat Kahveci o kadar unutulmaz 2 gol attı ki arka arkaya, Hamit Altıntop'un 3 asistinin çoğu zaman bahsi bile geçmiyor... Maçın artık tamamlanmasına dakikalar vardı. Ancak inanılmaz bir geri dönüşe imza attığımız mücadeledenin son anlarında ecel terleri döktük...
Çeklerin her topu Koller'e şişirerek pozisyon yakalama amacına girdiği anların birinde 90+2'de, 2.02'lik dev forvet topa yükseleceği yere direkt Volkan'ın üzerine doğru sıçradı. Volkan topu sektirdikten sonra ufak çaplı bir de karambol yaşandı ancak pozisyon golle sonuçlanmadı. Top dışarı çıktığı anda derin bir oh çekmeye hazırlanıyorduk ki hakemin Volkan Demirel'i kırmızı kartla oyun dışı bıraktığını gördük.
Tabi bir de "İki seksen uzanmak" deyiminin hakkını çok iyi veren Koller'in yerdeki kıvranışı... Volkan her ne kadar hakeme rakibinin küfür ettiğini Türkçe anlatmaya çalışsa da, Peter Fröjdfeldt kartını çoktan göstermişti. Oyuncu değişikliği hakkımız da dolduğu için maçın kalan kısmında kalemizi bir futbolcumuz koruyacaktı ki o isim de Tuncay Şanlı oldu. Tuncay, tereddüt etmeden eldivenleri ve Volkan'ın formasını giydi.
Pozisyonun tekrarı ekrana geldiğinde Volkan'ın Koller'e bir müdahalede bulunduğunu görüyoruz ancak 2.02'lik bir devi o denli yıkacak kuvvette uygulanan bir müdahale kesinlikle değil. Koller bu pozisyonda, 2002 Dünya Kupası'nda yine bize karşı aktörlük yeteneklerini sergileyen Rivaldo'ya özenmiş olabilir. Tüm bunlara rağmen, içinde birçok hikayeyi barındıran maçta kazanan biz olduk.
Tuncay'ın kalan sürede kaleyi koruması da bizlere ufak çaplı kalp krizi yaşatsa da maçı 3-2 kazanmayı ve Portekiz'in ardından adımızı bir üst tura yazdırmayı bildik. Tüm ülkemizi tarifi olmayan bir sevince boğan bu galibiyetle Avrupa Şampiyonası tarihinin belki de en özel geri dönüşüne imza attığımızı düşünüyorduk, tabi çeyrek finaldeki Hırvatistan maçında neler olacağından henüz haberimiz yoktu...Fotoğrafın hikayesi serisi 1. bölüm: Ben tek, siz hepiniz (Diego Armando Maradona)
Fotoğrafın hikayesi serisi 2. bölüm: Futbolun kalbimi kırdığı gün (Roberto Baggio)
Fotoğrafın hikayesi serisi 3. bölüm: Forması paylaşılamayan yıldız (Thierry Henry)
Fotoğrafın hikayesi serisi 4. bölüm: Dünya Kupası'nın son altın golü (İlhan Mansız)
Fotoğrafın hikayesi serisi 5. bölüm: Son dans, son şut (Michael Jordan)
Fotoğrafın hikayesi serisi 6. bölüm: Futbolun beyefendisinin hazin sonu (Andres Escobar)
Fotoğrafın hikayesi serisi 7. bölüm: İftarda başladı, sahurda bitti (Eskişehirspor - Göztepe)
Fotoğrafın hikayesi serisi 8. bölüm: En olmadık anda zeminin azizliğine uğramak (John Terry)
Fotoğrafın hikayesi serisi 9. bölüm: Fotoğrafın hikayesi: Kerem Tunçeri x 10
Fotoğrafın hikayesi serisi 10. bölüm: 44 yıl sonra gelen dramatik şampiyonluk (Sergio Agüero)
Fotoğrafın hikayesi serisi 11. bölüm: "Selçuk geliyor, gol de geliyor" (Selçuk İnan)
Fotoğrafın hikayesi serisi 12. bölüm: " EURO 2008'de talihimizin döndüğü anların ilki " (Arda Turan)
Kaynak : Emre Akdemir - TRT SPOR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder