2008 Avrupa Şampiyonası grup aşaması ikinci maçımızda, ev sahiplerinden İsviçre'ye karşı o dönem 21 yaşında olan genç yıldızımız Arda Turan'ın 90+2'de attığı golle galibiyete uzandığımız unutulmaz anın hikayesini birlikte inceleyelim...
EURO 2020 için geri saymaya devam ediyoruz. TRT ekranlarından futbolseverlerle buluşacak dev organizasyona artık yalnızca 19 gün kaldı. A Milli takımımızın da boy göstereceği ve açılış maçında ev sahiplerinden İtalya ile karşılaşacağı müsabakalar öncesi, her geçen gün heyecanımız da doğal olarak artıyor.
Bizi en çok heyecanlandıran noktaların başında tabiki milli takımın potansiyelli kadrosu geliyor. 2002 Dünya Kupası ve 2008 Avrupa Şampiyonası'nda görece daha kısıtlı kadrolarla elde ettiğimiz başarıları düşününce; bir de üstüne son yıllarda Fransa, Hollanda gibi ekol futbol ülkelerine karşı aldığımız zaferler eklenince beklentimiz de artıyor.
Geçtiğimiz hafta Selçuk İnan'ın, bizi EURO 2016'ya götüren, imkansız olasılıkların (!) gerçekleştiği o unutulmaz frikiği incelemiştik. Avrupa Şampiyonası başlayana kadar millilerimizin imza attığı efsane geri dönüşleri ele almaya devam edeceğiz. İşte onlardan birisi, EURO 2008'de talihimizin döndüğü anların ilki... 21 yaşındaki Arda Turan'ın 90+2'de ev sahibi İsviçre'yi yıkan golünün hikayesi, öncesi ve sonrası...
Geçtiğimiz hafta da bahsettiğim, Norveç'i deplasmanda Emre Belözoğlu ve Nihat Kahveci'nin golleriyle yendiğimiz, kendi göbeğimizi kendimiz kestiğimiz maçlardan sonra milli takımımız, Avrupa Şampiyonası elemelerinde yer aldığı C Grubu'nu Yunanistan'ın ardından ikinci sırada tamamlayarak, İsviçre ile Avusturya'nın ortak düzenleyeceği turnuvaya katılmaya hak kazandı.
4. torbadan katıldığımız 2008 Avrupa Şampiyonası kura çekiminde A Grubu'nda ev sahibi İsviçre'nin yanı sıra Portekiz ve Çek Cumhuriyeti ile eşleştik. İlk maçımızı da her ne kadar üçüncü torbadan gruba dahil olsa da bir üst tura lider çıkmak için favori ekiplerden olan Portekiz'le oynadık. 2000 Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinde 2-0 yenilerek elendiğimiz rakibimize karşı yıllar sonra rövanş alma imkanımız vardı.
Ancak süper yıldız Cristiano Ronaldo'nun dışında her mevkide kadrosu kaliteli oyuncularla donanmış olan Portekiz'e yine 2-0'lık skorla yenilmekten kurtulamadık. Golleri yediğimiz oyuncular da (61'de Pepe, 90'da Meireles) ilerleyen yıllarda ligimizde boy gösterecekti. Tıpkı kadroda bulunan; Simao Sabrosa, Bosingwa, Hugo Almeida, Ricardo Quaresma, Nani, Bruno Alves ve Fernando Meira gibi...
Zaten grubun favorisi olarak gösterilen Portekiz'e karşı alınan mağlubiyet, hedefimizden çok da sapmamıza yol açmadı. İkinci maçta ev sahibi İsviçre'yle oynayacaktık. İlk karşılaşmalarda Çek Cumhuriyeti, İsviçre'yi 1-0 mağlup ettiği için bu maçın önemi bir kat daha artmıştı. Gruptan çıkmak istiyorsak mutlaka ev sahibi ekibi yenmemiz lazımdı. Portekiz de çünkü Çekler karşısında kağıt üstünde net favoriydi.
Ev sahibi olmanın avantajını kullanmak isteyen İsviçre'de bir de 'bizden' isimler de vardı. İsviçre milli takımı kadrosunda bulunan Türk asıllı 3 futbolcu; Murat Yakın, Gökhan İnler ve Eren Derdiyok ülkemize karşı oynanan maça ilk 11'de başladılar. St. Jakob-park'ta çalan ilk düdükle başlayan maçın ilk dakikalarında topla daha fazla oynayan ve gol arayan takım da 'Bizim Çocuklar' oldu.
Karşılaşmanın 10. dakikasından sonra sağanak yağış altında oynanmaya başlayan mücadelede zemin ağırlaştı ve su birikintileri oluşmaya başladı. Yine de daha etkili bir oyun ortaya koyan millilerin kaleciden seken ve Arda Turan'ın kafasına çarpan bir topu da direkten döndü. Ancak maçın 32. dakikasında gelişen bir atakta defansımızın arkasına sarkan Eren Derdiyok, topu Hakan Yakın'a çevirdi ve İsviçre 1-0 öne geçti.
Ani gelişen bir atakta, Türk yapımı bir golle geriye düşmüştük. Eren Derdiyok'un çevirdiği topun zemindeki su birikintisine çarparak hızını kaybetmesi de Hakan Yakın'ın işini daha fazla kolaylaştırmıştı. Hakan Yakın'ın attığı gole sevinmemesi de ayrı bir incelikti, anmadan geçmek olmaz... İlk golün şokunu üzerimizden atamadan 2 dakika sonra yine Hakan Yakın gole çok yaklaştı. Sağ kanattan kesilen ortada topu neredeyse boş kaleye gönderemedi ve devreye hiç değilse 1 farklı geride girdik.
İkinci yarıda işler bizim açımızdan çok daha zor olacaktı. Hem çok ağır bir zemin vardı hem de gerideydik. Teknik direktörümüz Fatih Terim de hamle için çok fazla beklemedi ve ikinci yarıya iki değişiklikle çıktık. Ağır zeminde bekleneni veremeyen Gökdeniz Karadeniz'in yerine 2007-2008 sezonunu Süper Lig'de gol kralı olarak tamamlayan 'Nöbetçi golcü' Semih Şentürk ve Tümer Metin'in yerine de orta sahaya Mehmet Topal takviyesiyle ikinci 45 dakikaya başladık.
Nitekim değişiklikler meyvesini ikinci yarının ilk çeyreğinde verdi. Daha baskılı ve atak bir oyun oynayan millilerimiz aradığı golü de 57. dakikada 'Nöbetçi golcü' ile buldu. Çok formda bir sezon geçiren Semih Şentürk, gollerine milli takımda da devam etmekte kararlıydı. Hücum yönünün sol kanadından Nihat Kahveci'nin yaptığı ortaya düzgün bir kafa vuruşuyla ağlara gönderen Semih, bizim için geri dönüşün fitilini ateşledi.
İsviçre kalecisi Benaglio'nun da üzerine yakın bir noktaya gelen topu çelmekte zorlandığını söylersek yanılmış olmayız. Ancak bizim için önemli olan beraberliği yakalamak ve gruptan çıkma iddiamızı sürdürmek için galibiyete ulaşmaya çalışmaktı. Semih'in golüyle ilk adımı attık. Maçın tekrar dengelenmesinin ardından bu kez baskılarını arttıran taraf ev sahibi İsviçre oldu.
Hem çok iyi bir maç hem de iyi bir turnuva çıkaran (Çek maçındaki kırmızı karta kadar) ve kariyerinin en formda dönemleri içerisinde olan Volkan Demirel, kalede gerçekten millilerimiz için güven veriyordu. Kalecilerin en çok şikayet ettiği zeminlerden birinde başarılı hamleleriyle dikkat çeken Volkan, İsviçre ataklarını da bir bir savuşturdu ve rakip takımın tekrar öne geçmesine müsaade etmedi.
Bu maç bizde olduğu gibi İsviçre için de tabiri caizse ölüm-kalım niteliğindeydi. Turnuvadaki ilk müsabakalarında Çeklere mağlup olan İsviçre'de bize karşı alınacak beraberlik dahi iyi bir sonuç olarak görülmüyordu. Ancak şöyle de bir gerçek vardı, biz turnuvalarda karşılaştığımız ev sahiplerine karşı iyi sonuçlar alan bir ülkeydik... (Bkz: 2002 Dünya Kupası son 16 turunda Japonya, 3.'lük maçında ise Güney Kore'ye karşı alınan galibiyetler)
Karşılıklı çok da etkili olmayan ataklarla geçen maçın 73. dakikasında öne geçme fırsatı elimize geldi. İsviçre yarı sahasında bulduğumuz boşluk sonrası Tuncay Şanlı'nın çevirdiği topa Nihat Kahveci dokunamayınca -yerde seken top ıslak zeminde hız kazandı- öne geçme fırsatını değerlendiremedik. Maalesef zemin teknik kapasitesi yüksek oyuncuların iş bitirebilmesi için elverişli değildi.
Ki devre arasında Tümer Metin ve Gökdeniz Karadeniz'in oyundan çıkma nedenlerinin başında da bu geliyordu. Maçın en önemli kırılma anı ise 83. dakikada yaşandı. Hamit Altınrop'un kaptırdığı topta hızlı gelişen İsviçre atağında millilerimiz eksik yakalandı. Oyuna sonradan giren Johan Vonlanthen'in tek dokunuşuyla ceza sahası üstünde kaleyi tam karşıdan gören bir yerde topla buluşan Murat Yakın, yerden sert bir şut gönderdi.
Önce ilk gelen şutu savuşturan ve o ağır zeminde anında reaksiyon vererek ikinci topta bu kez Ricardo Cabanas'ın vuruşuna engel olan Volkan, deyim yerindeyse bizi ipten aldı. Çünkü 83. dakikada yenilecek golün ardından yaşanacak moral bozukluğuyla geri dönüş hiç de kolay olmazdı. Hele de hiçbir şekilde organize atak yapılamayacak bu tarz bir zeminde bizim açımızdan her şey çok daha zor olabilirdi.
Ancak Volkan'ın saniyeler içerisinde yaptığı 2 muazzam kurtarışla skora, maça ve hatta turnuvaya tutunduk. Çok fazla net pozisyonlara girilmeyen maçın kalan kısmında son dakikalarda her iki ülke de riskleri yavaş yavaş almaya başlamıştı. Bu arada grubun diğer maçında da Portekiz'in, Çek Cumhuriyeti karşısında 3-1'lik üstünlüğü vardı. Ancak oyuncuların ilk devresi 1-1 biten maçın ikinci yarısında ne olduğunu bilmeleri mümkün değildi.
Bu nedenle her iki takım da galibiyet için aldığı riskleri arttırdı. 90+2'nin ilk dakikalarında kalemizde oluşabilecek bir tehlikeyi yine Volkan'la uzaklaştırdık. Topu alan millilerin sağ beki Hamit Altıntop kafasını kaldırdı ve orta alandaki Semih Şentürk'ü gördü. Sırtı dönük oyunun ligimizdeki en iyi temsilcilerinden olan Semih de kontrol ettiği topu bekletmeden Tuncay Şanlı'yle buluşturdu.
Aynı şekilde Tuncay da biraz gerisine düşen topu tek pasla Arda Turan'ın koşu yoluna doğru attı. Sol kanattan yavaş yavaş ceza sahasına ilerleyen takımımızın 21 yaşındaki genç yıldızı, sonraki dönemde kariyerinde sıklıkla kullanacağı hücum silahını devreye soktu. Tam ceza sahasının sol çizgisindeyken topu içeri doğru sürmeye başlayan ve bir iki kez dürterek kendisine açı yaratan Arda'nın çektiği şut, İsviçre kaptanı Patrick Müller'e çarparak şansının da yardımıyla ağlarla buluştu.
Son dakika golüyle büyük şok yaşayan İsviçre, maçın kalan kısmında millilerimize karşı aksiyon veremedi ve mücadele üstünlüğümüzle sona erdi. 3 Türk'ün gol attığı gecede kazanan 2-1'lik skorla biz olduk. Önce Semih'in, sonra da Arda'nın attığı goller EURO 2008'de talihimizin döndüğü ilk an olarak kayıtlara geçti. İlk iki maçından da mağlubiyetle ayrılan ev sahibi İsviçre ise turnuvaya grup aşamasında veda etti.
Bu kritik galibiyet bizim için bir üst tura çıkma şansımızı son maça taşımamız demekti. Üstelik Portekiz bizi 2-0 mağlup ettikten sonra Çekleri de 2 farklı yenerek rakibimizle averajımızı eşitledi. İki takım da birbiriyle karşılaşacağı son maç öncesi 3 puan ve -1 averajdaydı. Bu da demek oluyor ki galip gelen adını bir üst tura yazdıracaktı. Olası bir beraberlik durumunda ise maç direkt olarak penaltı atışlarına gidecekti.
Katıldığı EURO 2000 Avrupa Şampiyonası'nda gruptan çıkan ve 2002 Dünya Kupası'nda ise yarı final oynayan milli takımımızda hedef bu kez 2008'deki turnuvada bir üst tura adını yazdırmaktı. Bunun için yapmamız gereken tek şey Çek Cumhuriyeti'ni mağlup etmekti. İsviçre maçındaki geri dönüşten sonra denk kadrolara sahip olduğumuz Çek Cumhuriyetine karşı nasıl unutulmaz bir hikaye yazdığımızı da gelecek hafta inceleyeceğiz...
Son olarak EURO 2020'ye sayılı günler kala milli takımımızla ilgili şimdilik en büyük dileğimiz; tıpkı 2002'de Güney Kore & Japonya'da karşısında, 2008'de ise İsviçre'yi mağlup ederek 3 puana ulaştığımız gibi turnuva ev sahipleri karşısında kazanma geleneğimizin, 11 Haziran'da Roma Olimpiyat Stadyumu'nda EURO 2020'nin açılış maçında İtalya karşısında da sürmesi...
Fotoğrafın hikayesi serisi 1. bölüm: Ben tek, siz hepiniz (Diego Armando Maradona)
Fotoğrafın hikayesi serisi 2. bölüm: Futbolun kalbimi kırdığı gün (Roberto Baggio)
Fotoğrafın hikayesi serisi 3. bölüm: Forması paylaşılamayan yıldız (Thierry Henry)
Fotoğrafın hikayesi serisi 4. bölüm: Dünya Kupası'nın son altın golü (İlhan Mansız)
Fotoğrafın hikayesi serisi 5. bölüm: Son dans, son şut (Michael Jordan)
Fotoğrafın hikayesi serisi 6. bölüm: Futbolun beyefendisinin hazin sonu (Andres Escobar)
Fotoğrafın hikayesi serisi 7. bölüm: İftarda başladı, sahurda bitti (Eskişehirspor - Göztepe)
Fotoğrafın hikayesi serisi 8. bölüm: En olmadık anda zeminin azizliğine uğramak (John Terry)
Fotoğrafın hikayesi serisi 9. bölüm: Fotoğrafın hikayesi: Kerem Tunçeri x 10
Fotoğrafın hikayesi serisi 10. bölüm: 44 yıl sonra gelen dramatik şampiyonluk (Sergio Agüero)
Fotoğrafın hikayesi serisi 11. bölüm: "Selçuk geliyor, gol de geliyor" (Selçuk İnan)
Kaynak : Emre Akdemir - TRT SPOR
0 yorum :
Yorum Gönder