11 Nisan 2021 Pazar

Futbolun beyefendisinin hazin sonu

94 Dünya Kupası'nda ABD ile oynanan grup maçında kendi kalesine attığı gol, Kolombiyalı savunmacı Andres Escobar'ın turnuva sonrası ülkesinde öldürülmesine neden olmuştu. Futbolun beyefendisinin trajik öyküsünü birlikte inceleyelim.

Andres Escobar, 1967 yılında Kolombiya'nın suç işlenme oranı en yüksek şehri olan Medellin'de dünyaya geldi. Andres'in doğduğu ve büyüdüğü yıllar Medellinli bir başka Escobar olan uyuşturucu baronu Pablo'nun, suç dünyasında yükselişine ve dünyanın en zengin insanları arasına girdiği döneme denk geliyordu.

80'li yıllarda Kolombiya halkı, açlık ve sefalet içerisindeydi. Devlet hiçbir şekilde vatandaşlarını koruyamıyor ve temel ihtiyaçlarını dahi gideremiyordu. Ülke yönetiminde parası olan, Pablo Escobar gibi eli kanlı karteller daha çok söz sahibiydi. Bu ortamda, Medellin gibi bir şehirde dünyaya gelmek, Andres'in geleceği için çok fazla seçenek sunmuyordu.

Ancak Escobar, adaşının gittiği yolu reddederek hayatını futbola adadı. Henüz 15 yaşında altyapısına girdiği Atletico Nacional'de 1987 yılında profesyonel oldu. 1989'da ise takımıyla beraber Libertadores Kupası'nı kazanan Escobar, aynı yaz İsviçre'nin Young Boys takımına transfer oldu . Bir yıllık Avrupa macerasının ardından tekrar ülkesine geri dönen Escobar, vefatına kadar Nacional forması giydi.

Pablo Escobar da dahil olmak üzere Güney Amerika ülkesi Kolombiya'da, uyuşturucu kartelleri arasında futbol en popüler spor olarak dikkat çekiyordu. Kirli ellerin futbolla yakından ilgilenmesine paralel olarak, dönemin Kolombiya milli takımı da iyi bir jenerasyon yakalamıştı.

Valderrama, Cordoba, Asprilla, Valencia, Mondragon gibi isimlerin yanına bir de savunmada güven veren Andres Escobar eklenmişti. Kolombiya milli takımı 1993 yılında yapılan ve Arjantin'in kazandığı Copa America'yı üçüncülükle tamamladı. 1994 Dünya Kupası Elemeleri'nde ise son iki maçında Peru'yu 4-0, Arjantin'i de 5-0'lık skorlarla mağlup ederek grubunu lider tamamladı.

Ülke insanının da ümidi milli futbol takımı olmuştu. Ancak Kolombiya milli takımına bel bağlayan yalnızca fakir halk değildi. Pablo Escobar'ın öldürülmesinin ardından ülkede iyice artan uyuşturucu çeteleri de Kolombiya'yı 1994 Dünya Kupası'nın en büyük favorilerinden biri olarak görüyorlardı. Tıpkı Brezilya futbolunun yaşayan efsanesi Pele gibi... Görkemli Arjantin galibiyetinden sonra Pele de Kolombiya'yı 94 Dünya Kupası'nda favori takımı ilan etmişti.

Kolombiya milli takımı, 1994 Dünya Kupası'nda A Grubu'nda ev sahibi Amerika Birleşik Devletleri'nin yanısıra Romanya ve İsviçre ile eşleşti. İlk maç kaptan Hagi'nin liderliğindeki Romanya ile oynandı. Tıpkı Kolombiya gibi iyi bir jenerasyon yakalayan Romanya, 94 Dünya Kupası'nda sürpriz yapan takımlardan biri olacaktı.

Öyle ki Romanya gruptaki ilk maçta, turnuvanın favorileri arasında gösterilen Kolombiya'yı Hagi'nin Cordoba'ya uzaktan attığı unutulmaz gol ve yaptığı 2 asistle 3-1 geçti. Bu hem Kolombiya'nın başarılı futbolcuları için hem de destekçileri için bu büyük bir şoktu. Maçın genelinde daha üstün oynayan taraf Kolombiya olmasına karşın, kaçan goller mağlubiyeti engellemeye yetmemişti.

Üstüne bir de uyuşturucu kartellerinin tehditleri, oyuncuların moralini iyice bozmuştu. Kolombiya milli takımına yüklü bahis oynadıkları iddia edilen çeteler, gelen mağlubiyet sonrası oyuncuları aileleriyle ve canlarıyla tehdit etmeye başladılar. Hatta takımın teknik direktörü Francisco Maturana'yı Amerika maçından önce arayıp, karşılaşmaya başlamasını istedikleri ilk 11'i verdikleri de iddialar arasında.

Tüm bu moral bozuklukların ve psikolojik baskının ardından Kolombiya, ikinci maçta bu sefer ev sahibi ABD ile karşı karşıya geldi. Rose Bowl Stadyumu'nda yaklaşık 94 bin futbolseverin önünde maça iyi başlayan takım Amerika oldu. Mücadelenin 35. dakikasında sol kanattan gelişen atakta Amerikalı John Harkes'in kestiği ortaya müdahale etmek isteyen Kolombiya'nın stoperi Andres Escobar, topu istediği gibi uzaklaştıramadı.

İlerleyen yıllarda ülkemizde de forma giyecek kaleci Oscar Cordoba, Escobar'ın dokunuşu sonrası kontrpiyede kaldı ve top Kolombiya ağlarıyla buluştu. Bu gol, zaten diken üstünde oynayan ve ağır baskı altında olan Kolombiya milli takımı futbolcuları için çok büyük bir şoka yol açtı. Yetenek olarak ABD'den daha üstün olmalarına ve rakiplerine karşı yakın zamanda oynadıkları birçok maçı rahat kazanmalarına rağmen, Kolombiya bir türlü müsabakanın içine giremedi.

İkinci yarının henüz başlarında 52. dakikada Earnie Stewart'ın da golüne engel olamayan Kolombiya, 2 farklı geriye düştü. Maçın kalan kısmında Kolombiya 90. dakikada Adolfo Valencia ile bir gol bulabildi. İkinci maçını da kaybeden Kolombiya'nın, grupta son karşılaşmalar öncesi 1994 Dünya Kupası'ndan elenmesi kesinleşti. Turnuvaya en önemli favorilerden biri olarak gelen Kolombiya, iddiasını grubun son maçına dahi taşıyamadı.

Maç sonrası Escobar'ın, "Hayat burada bitmez. Devam etmek zorundayız. Burada bitemez. Ne kadar zor olursa olsun tekrar ayağa kalkmalıyız. Sadece iki seçeneğimiz var: Öfkenin bizi kontrol edip şiddetin devam etmesi ya da uğraşıp çabalayarak birbirimize yardım etmek. Bu bizim tercihimiz. Lütfen saygıyı elden bırakmayalım." açıklamaları, futbolcuların içinde bulunduğu psikolojiyi çok net yansıtıyordu.

Kolombiya, 1994 Dünya Kupası A Grubu 3. maçları öncesi puansız bir şekilde son sırada yer alıyordu. Son maçta ise Amerika ile 1-1 berabere kalıp Romanya'yı 4-1 yenen İsviçre ile oynadılar. Turnuvaya veda ettiği kesinleşen ve psikolojik olarak artık üstlerinde baskı kalmayan Kolombiya milli takımı, yeteneklerini bu kez sergileyebildi.

Grupta liderlik mücadelesi veren İsviçre'yi her iki devrenin sonunda bulduğu birer golle 2-0 mağlup eden Kolombiya, 1994 Dünya Kupası'nda puanla tanıştı ancak bu galibiyet tur atlamak için yeterli olmadı. Amerika'yı 3. maçta 1-0 yenen Hagi liderliğindeki Romanya, grubu lider tamamladı. Kolombiya'nın 2-0 mağlup ettiği İsviçre ise averajla ev sahibi Amerika'ya üstünlük kurarak adını bir üst tura yazdıran diğer takım oldu.

Escobar, 1994 Dünya Kupası‘nda takımının grup aşamasındaki 3 maçında da 90 dakika sahada kaldı. Turnuva genelinde iyi bir performans sergilese de Amerika maçında kendi kalesine attığı gol, Escobar'ın günah keçisi ilan edilmesine neden oldu. İddialara göre milli takımlarına yüklü miktarda bahis oynayan Kolombiya'daki uyuşturucu çeteleri, kayıplarının sebebi olarak Escobar'ı gösterdi ve 27 yaşındaki stoperi hedef tahtasına koydu.

Dünya Kupası sonrası Escobar, tüm tehditlere rağmen doğup büyüdüğü, suç başkenti Medellin'e döndü. Son oynadıkları İsviçre maçından 6 gün geçmişti. 2 Temmuz 1994 akşamı Escobar ve ilerleyen yıllarda ülkemizde de oynayan Oscar Cordoba'nın da bulunduğu bir grup arkadaşı Medellin’de “El Indio” isimli bir bara eğlenmeye gitti. Aslında amaç turnuvadaki başarısızlık nedeniyle Kolombiya halkından bir nevi özür dileyerek tekrar kaynaşmaktı.

Ancak Escobar önce sözlü sataşmalara maruz kaldı. Sonra ise barda arbede yaşandı ancak olaylar bir süreliğine yatıştı. Escobar'a sözde tacide bulunan kişiler aslında onu öldürme amacında olan uyuşuturucu çetesi üyeleriydi. Saldırganlar barı terk ettikten sonra Escobar, bir süre daha arkadaşlarıya vakit geçirdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde olayın kapandığını düşünerek otoparka doğru yürüdü.

Saat gece 3 civarıydı. Escobar otoparkta yalnız kaldığı bir anda barda kendisine sözlü tacizde bulunan aynı üç kişinin saldırısına uğrayarak 38 kalibrelik tabancayla vuruldu. Arkadaşları Escobar'ı anında hastaneye götürse de vücuduna 6 kurşun isabet eden 27 yaşındaki savunmacı, vurulduktan 45 dakika sonra hayatını kaybetti. Spora bulaşan kirli eller, "El Caballero del Futbol" (futbolun beyefendisi / futbolun centilmeni) lakaplı Andres Escobar'ı yeşil sahalardan ve hayattan kopardı.

Sonraki süreçte hükümet benzer olayların yaşanmaması için diğer milli futbolculara koruma sağladı. Yapılan operasyonda yakalanan şüpheli Humberto Castro Munoz, Escobar’ı adamlarıyla birlikte öldürdüğünü itiraf etti. Önce 43 yıl hapis cezası alsa da sonraki yıllarda kanunundaki değişiklik sebebiyle cezası önce 26 yıla indi. 2005'te ise katil Munoz, iyi halden serbest kaldı.

Bir sembol haline gelen Escobar'ın cenazesine yaklaşık 120 bin kişi katıldı. 2002 yılının temmuz ayında ise öldürüldüğü gün doğup büyüdüğü Medellin şehrinde hatırasına anıt heykel yapıldı. Kolombiya milli takımı, 2001'de ev sahibi olarak düzenlediği Copa America'yı kazanarak tarihindeki en büyük başarıyı elde etti. Bu kupa Kolombiya tribünlerinde ismi sürekli yaşatılan ve henüz 27 yaşında katledilen Escobar'a armağan edildi.

Pablo Escobar'ın yükselişe geçtiği dönem sonrası uyuşturucu kartellerinin devletle savaşı ve bunun Kolombiya futboluna yansıması ile bir diğer Escobar olan Andres'in ölümüne yol açan dönemi anlatan İki Escobar (The Two Escobars) belgeseli, bu noktada meraklıları için çok daha aydınlatıcı olur diye düşünüyorum. Çünkü yıllar geçse de, Kolombiya'da var olan zihniyet çok da değişmiş değil.

Benzer sonuçlara yol açabilecek bir örnek de 2018 Dünya Kupası'nda yaşandı. Kısaca ondan da bahsedeyim. Kolombiya, yer aldığı H Grubu'nu 6 puanla zirvede tamamladı ve adını bir üst tura yazdırdı. Son 16 turunda İngiltere ile eşleşen Kolombiya, Harry Kane'nin ağları sarsmasıyla geriye düşse de 90+3'ye Yerry Mina ile bulduğu golle maçı uzatmalara taşıdı. İlave dakikalarda gol sesi çıkmayınca maç penaltılara gitti.

Kolombiyalı futbolcular ilk 3 penaltısını gole çevirse de Uribe ve Bacca topu ağlara göndermeyi başaramadı. Son vuruşu gole çeviren Eric Dier, İngiltere'yi çeyrek finale taşıdı. Uribe'nin direkten dönen ve Bacca'nın da kaleci Pickford'un kurtardığı penaltı sonrası sosyal medyada hedef, bu iki oyuncu oldu. Futbolcuların ölüm tehditi alması ve ağır hakaretlere maruz kalması akıllara Andres Escobar'ı getirdi.

İyi haber: Bacca ve Uribe'nin sonu Escobar gibi olmadı. Kötü haber ise maalesef aradan çeyrek asır geçse de kirli zihinler hayatın her alanında nefret saçmaya devam ediyor...

Fotoğrafın hikayesi serisi 1. bölüm: Ben tek, siz hepiniz (Diego Armando Maradona)

Fotoğrafın hikayesi serisi 2. bölüm: Futbolun kalbimi kırdığı gün (Roberto Baggio)

Fotoğrafın hikayesi serisi 3. bölüm: Forması paylaşılamayan yıldız (Thierry Henry) 

Fotoğrafın hikayesi serisi 4. bölüm: Dünya Kupası'nın son altın golü (İlhan Mansız)

Fotoğrafın hikayesi serisi 5. bölüm: Son dans, son şut (Michael Jordan)

Kaynak : Emre Akdemir - TRT SPOR

 

0 yorum :

Yorum Gönder