Sayfalar

14 Kasım 2021 Pazar

Fotoğrafın hikayesi: 2002'nin en iyi aktörü

2002 Dünya Kupası'nda Brezilya'yla karşılaştığımız ilk grup maçının son dakikalarında Hakan Ünsal ile yaşadığı pozisyonda "Oscarlık" bir performans sergileyen Rivaldo'nun kusursuz oyunculuğunu ve o heyecanlı maç gününü tekrar hatırlayalım..

Ay-yıldızlı milli takımımız, dün oynanan 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubu 9. maçında konuk ettiği Cebelitarık'ı 6-0 gibi farklı bir skorla geçti. Norveç'in de sahasında Letonya ile golsüz berabere kalmasının ardından milliler, grupta ikinci sıraya yerleşti. Aynı gece grup lideri Hollanda ise 2-0 öne geçtiği maçta Karadağ ile 2-2 berabere kaldı.

Son müsabakalar öncesinde A Milli Futbol Takımımızın play-off umudunu güçlendirmesi ve hatta grup liderliği ihtimalinin de bulunması, 2002'den beri hasretini çektiğimiz Dünya Kupası yolunda ay-yıldıza gönül veren biz futbolseverleri de heyecanlandırdı. En azından play-off turuna kalabilmek için ipler artık elimizde.

Eğer Karadağ'ı deplasmanda mağlup edersek, Norveç'in ne yaptığına bakmaksızın kendi göbeğimizi kendimiz kesmiş olacağız. Tabi bir de aynı puana sahip olduğumuz Norveç'in gruptaki son maçında deplasmanda Hollanda ile karşılaşacak olması umudumuzu arttıran bir diğer husus. Olası Norveç'in Hollanda galibiyeti de bizi direkt olarak Dünya Kupası'na götürür.

Katar'da düzenlenecek 2022 Dünya Kupası'na gitme ümidimiz hazır tekrar yeşermişken, son olarak 20 sene önce katıldığımız ve iz bırakarak 3. tamamladığımız Dünya Kupası maceramızın başladığı, turnuvanın favorisi Brezilya karşısındaki o unutulmaz maçı ve Rivaldo'nun müsabakanın son anlarındaki "Oscarlık" performansını tekrar hatırlayalım...

A Milli Erkek Futbol Takımımız, 2002 yılında Şenol Güneş önderliğinde tam 48 sene sonra bir Dünya Kupası'na katılma başarısını gösterdi. Neredeyse yarım asırın ardından tekrar bir Dünya Kupası'nda boy gösterecek olmamızı daha da heyecanlı kılan bir nokta vardı: Ay yıldızlı milli takımımızın yer aldığı grup...

Güney Kore ve Japonya'nın ortaklaşa düzenlediği turnuvada milli takımımız, çekilen kura sonrası C Grubu'nda Brezilya, Kosta Rika ve Çin ile eşleşti. Bizi heyecanlandıran nokta hem Dünya Kupası'na Brezilya gibi favori bir ülkeyle oynayarak başlayacak olmamız hem de gruptaki diğer rakiplerin dişimize göre denk geldiği gerçeğiydi.

O dönem yıllardır süregelen Dünya Kupası hasreti nedeniyle milli takımımıza ithafen hala ilk cümlelerini duyduğumuzda eşlik etmeye başladığımız birçok marş ve beste de yapıldı. Bunlardan biri de; "Ne Kosta Rika ne de Çin, ne de Sambacı Brezilya" cümlesiyle başlayan unutulmaz bir banka reklamıydı.

İlerleyen maçlarda milli takımımız kendileri için yazılan her bir cümlenin hakkını sonuna kadar verecekti. Ancak turnuvadaki ilk maçımızda ortaya koyacağımız performans da doğal olarak merak konusuydu. Çünkü Brezilya, yalnızca grubumuzun değil, 2002 Dünya Kupası'nın en büyük favorisiydi.

Kadrosunda Ronaldo, Rivaldo, Roberto Carlos, Ronaldinho, Cafu gibi birçok yıldıza sahip olan Sambacılar'ın kupada sahneye çıkacağı ilk maç dolayısıyla tüm dünya tarafından ilgiyle takip edilecekti. Bu da milli takımımızda yer alan her bir futbolcunun kendisini göstermesi için büyük bir fırsat sunuyordu.

Tabi futbolla ilgilenen ülkemiz vatandaşları için ilginç olan bir nokta vardı. Maç 3 Haziran Pazartesi günü, Türkiye saatiyle öğleden önce oynanacaktı. Tıpkı 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları gibi aradaki saat farkı nedeniyle Güney Kore'de oynanan müsabakayı takip etmek için haftanın ilk iş gününde birçok farklı alandan futbolseverler seferber oldu...

O dönem henüz ilkokul 2. sınıf öğrencisi olduğum için maçı yalnızca tenefüslerde, kantinde Brezilya karşılaşmasına özel kurulan 55 ekran televizyondan öğretmenlerimizin arkasından izlemeye çalıştığımızı hatırlıyorum. Eminim bu unutulmaz maçın nasıl izlendiğine dair vatandaşlarımızda daha onlarca farklı hikaye vardır...

Nitekim 2002 Dünya Kupası'nın en büyük favorisi karşısına çıktığımız maçta sergilediğimiz performans da beklentileri fazlasıyla karşılıyordu. Müsabakanın başlangıç düdüğünün ardından ilk yarım saat düşündüğümüzden de iyi geçti. Hatta maçın 19. dakikasında tehlikeli bir noktadan serbest vuruş kazandık.

Emre Belözoğlu, Hasan Şaş ve Hakan Ünsal'ın istedikleri organize vuruşu gerçekleştiremediği frikik tam heba oldu derken pozisyonun devamında Tugay Kerimoğlu'nun şutu savunmadan sekip direkten döndü. Brezilya karşısında gole çok yaklaşmıştık. Tugay, 37. dakikada bir kez daha kaleyi uzaktan tehdit eden bir şut gönderse de Marcos'u geçememişti.

İlk devrenin son çeyreğinde oyun üstünlüğünü ele alan Sambacılar, yıldız futbolcularıyla etkili olmaya başladı. 40. dakikada Ronaldo'nun sol taraftan getirip açtığı ortaya Rivaldo çok etkili bir vuruş yapamasa da ters ayakta yakalanan kalecimiz Rüştü Rençber, iyi bir refleks gösterdi ve topa iki hamlede sahip oldu.

İlk tehlikeli atağını devreye 5 dakika kala gerçekleştiren Brezilya, 42'de bu kez ceza sahası dışından yine Rivaldo ile kalemizi tekrar yokladı. Köşeye giden topta Rüştü yine iki hamlede başarılı oldu. İlk devrenin uzatma anları oynanırken Emre Belözoğlu'nun alıştığımız rakip saha presiyle topu kazandık.

Vücüdunu iyi kullanan ve rakibinden sıyrılan Yıldıray Baştürk'ün müthiş pasında Hasan Şaş, yerde bir kez seken topu mükemmel bir tek vuruşla gole çevirdi. Hem asistin hem de golün Dünya Kupası tarihine geçecek güzellikte olduğunu gerçekten duygusallığa yer vermeden çok rahatça ifade edebiliriz.

Öyle ki Hasan Şaş'ın 2002 Dünya Kupası'nda Brezilya karşısında milli takımımızı 1-0 öne geçiren golü hala birçok büyük turnuvanın tanıtımında veya spor programlarının jeneriklerinde kullanılıyor. Ne taraftan bakarsanız bakın çok özel bir golle devreye de turnuvanın en büyük favorisi karşısında 1-0 önde girdik.

Tabi bu durum diğer taraftan Brezilya'yı daha da iştahlandırdı ve Sambacılar ikinci devreye inanılmaz bir baskıyla başladı. Dönemin en yetenekleri isimlerinin devreye girdiği ikinci yarının 49. dakikasında Rivaldo ile başlayan ve Ronaldo'nun çok net bir fırsatı harcaması aslında yalnızca bir dakika sonra yiyeceğimiz golün habercisiydi dersek yanılmış olmayız.

Karşılaşmanın 50. dakikasında yine aynı ikili sahneye çıktı. Sol kanattan topu getiren Rivaldo'nun ortasına Ronaldo uçarak şık bir tek vuruş yaptı. Yerde bir kez seken top başarılı bir maç çıkaran kalecimiz Rüştü'nün uzanamayacağı bir noktaya gitti ve karşılaşmadaki üstünlüğümüz çok uzun sürmedi.

Beraberlik golünden sonra tüm dünyada olduğu gibi bizde de beklenti Sambacıların rüzgarı arkasına aldığı andan itibaren üstünlük golü için daha çok saldırmaya başlamasıydı. Ancak özellikle 67'de Ronaldinho, 73'te ise Ronaldo'nun oyundan çıkması Brezilya hücumunu bir tık daha savunulabilir hale getirdi.

Her iki takım da beraberliğe razı bir oyun ortaya koyarken 86. dakikanın ilk saniyelerinde o ana kadar kusursuza yakın bir maç çıkaran kalecimiz Rüştü'nün hatasıyla başlayan, Alpay Özalan'ın faulüyle devam eden ve karşılaşmanın Güney Koreli hakemi Kim Young-joo'nun skandal hatasıyla sonlanan bir pozisyon yaşandı.

Topu oyuna sokmaya çalışırken pası kısa düşen Rüştü Rençber'in hatalı vuruşunda meşin yuvarlağı önüne alan Luizao, kalemize doğru giderken Alpay Özalan tarafından formasından çekilerek yere düşürüldü. Tabi son adam olduğu için Alpay kırmızı kart gördü. Buraya kadar bir sıkıntı yok. Skandal; ceza sahası dışında başlayan ve sonlanan faule penaltı kararı verilmesiydi.

Penaltıda topun başına geçen Rivaldo, çok düzgün ve sert bir vuruşla Brezilya'yı 87. dakikada öne geçirdi. Mücadelemiz ve sergilediğimiz oyunla en azından 1 puanı sonuna kadar hak ettiğimiz maçta 2-1 geri düştük. Santranın hemen ardından yine tarihe geçecek, hikayesi yazılabilecek bir ana tanık olduk. İlhan Mansız'ın tarihin belki de en iyi sol beki olan Roberto Carlos'a attığı "gökkuşağı çalımı"...

Tabi bu kadar iyi mücadele ettiğimiz bir maçta haksız bir penaltıyla geriye düşmenin ardından milli takımımızda sinirler de gerildi. Karşılaşmanın 90+3'üncü dakikasında artık maç bitmek üzereyken Brezilya korner kullancaktı. Hakan Ünsal, korneri kullanması için topu sert bir şekilde Rivaldo'ya doğru deyim yerindeyse şut çeker gibi gönderdi. Meşin yuvarlak sağ baldırına gelen Rivaldo, değme aktörlere taş çıkartan bir performans sergiledi.

Yüzünü tutup yerde can çekişiyormuşçasına kıvrılan Brezilyalı yıldız, oyunculuğun kitabını baştan yazdı... Maçtan sonra Rivaldo'nun bu kısa oyunculuk şovu için kullanılan en hafif tabir "sahtekarlık" oldu. Hatta fair play ruhuna aykırı hareket nedeniyle Dünya Kupası'ndan men edilmesi talebinde bulunulan Rivaldo, yalnızca aldığı 1.000 euro gibi düşük bir miktar para cezasıyla suçlamalardan kurtuldu.

İnsan gerçekten merak ediyor. Dönemin en büyük yıldızlarından birisin, maça 1 gol ve 1 asistle damga vurmuşsun ki Hakan Ünsal'ın zaten 24. dakikadan sarı kartı var. Yani Rivaldo'nun beyninden vurulmuşa dönmesine gerek kalmadan bu hareketin sonucunda 2. sarı kartla Hakan Ünsal'ın oyun dışı kalacağı çok açık. Neden bu seviyede bir yıldız böyle bir şey yapmaya ihtiyaç duyar bilinmez.

Daha ilginç olanı ise Rivaldo'nun yıllar geçmesine rağmen bu davranışından pişman olmaması... FourFourTwo'nun Kasım 2011 sayısına geniş kapsamlı bir röportaj veren Brezilyalı yıldız, Hakan Ünsal ile yaşadığı olayla ilgili yaptığı şeyin hoş olmadığını kabul etmesine rağmen, "Bunu bir daha yapmazdım ama gerçekten pişman değilim." diyor. Yani Türkçesi: Yaptıklarımdan pişman değilim, aklım hala yapamadıklarımda...

"Sizi buraya getiren yeteneğiniz, burada tutacak olan ise karakterinizdir." sözünü baz alırsak Rivaldo'nun hem Türkiye maçının son dakikalarında yaptığı mini oyun hem de üstünden yıllar geçmesine rağmen sonrasında hiçbir pişmanlık duymadığını açıklaması maalesef Brezilyalı yıldızı bu noktada sınıfta bırakıyor...

Fotoğrafın hikayesi serisi 1. bölüm: Ben tek, siz hepiniz (Diego Armando Maradona)

Fotoğrafın hikayesi serisi 2. bölüm: Futbolun kalbimi kırdığı gün (Roberto Baggio)

Fotoğrafın hikayesi serisi 3. bölüm: Forması paylaşılamayan yıldız (Thierry Henry) 

Fotoğrafın hikayesi serisi 4. bölüm: Dünya Kupası'nın son altın golü (İlhan Mansız)

Fotoğrafın hikayesi serisi 5. bölüm: Son dans, son şut (Michael Jordan)

Fotoğrafın hikayesi serisi 6. bölüm: Futbolun beyefendisinin hazin sonu (Andres Escobar) 

Fotoğrafın hikayesi serisi 7. bölüm: İftarda başladı, sahurda bitti (Eskişehirspor - Göztepe) 

Fotoğrafın hikayesi serisi 8. bölüm: En olmadık anda zeminin azizliğine uğramak (John Terry)  

Fotoğrafın hikayesi serisi 9. bölüm: Fotoğrafın hikayesi: Kerem Tunçeri x 10  

Fotoğrafın hikayesi serisi 10. bölüm: 44 yıl sonra gelen dramatik şampiyonluk (Sergio Agüero)  

Fotoğrafın hikayesi serisi 11. bölüm: "Selçuk geliyor, gol de geliyor" (Selçuk İnan)  

Fotoğrafın hikayesi serisi 12. bölüm: " EURO 2008'de talihimizin döndüğü anların ilki" (Arda Turan)  

Fotoğrafın hikayesi serisi 13. bölüm: " Avrupa Şampiyonası'nın en geç golü " (Semih Şentürk)  

Fotoğrafın hikayesi serisi 14. bölüm: " Ronaldo'dan Avrupa şampiyonluğu taktikleri " (Cristiano Ronaldo)  

Fotoğrafın hikayesi serisi 15. bölüm: " Dünyanın yükü omuzlarında " (Naim Süleymanoğlu)  

Kaynak : Emre Akdemir - TRT SPOR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder