Arsenal'in Türk asıllı Alman yıldızı Mesut Özil, yazdığı
otobiyografisinde Milli Takım tercihi hakkında flaş açıklamalarda
bulundu. Özil, ''kalbim Alman atıyor ama aynı zamanda Türk atıyor. Alman
gibi düşünüp, Türk gibi hissediyorum'' ifadelerini kullandı.
Maçtan önce dua okurum
Santradan
kısa bir süre önce Türkçe, 'Allah'ım bugünkü maçımız için bizlere güç
ver ve özellikle beni, takım arkadaşlarımı sakatlıktan koru. Allah'ım
sen bu rızkı hem veren hem de alansın. Bizleri doğru yoldan şaşırtma'
derim. Ondan önce ısınırken Arapça İhlas ve Fatiha'yı okurum.
Kalbim Alman atıyor ama aynı zamanda Türk atıyor. Alman gibi düşünüp, Türk gibi hissediyorum..
Almanya'da doğmama rağmen sadece Türkiye pasaportum vardı. O zamanlar
çifte vatandaşlık yoktu. Gençken aradaki farkı da bilmiyordum. Hangi
çocuk, göçmenlik politikasına karşı ilgi duyar ki? Veya boş
zamanlarımızda hukuk mu çalışacaktım? Hiç bana göre değil!
Ancak
büyüdüğümde iyi bir kariyer seçmek için karar vermem gerektiğni
farkettim. Kendime bir soru sordum: Ben kimim ve ne olmak istiyorum?
Alman mı, Türk mü? Hangi ülke için oynamak istiyordum? Almanya mı,
Türkiye mi?
Birkaç dakika içinde aldığım bir karar olmadı. Bu
'Hayvanat bahçesine mi gidelim, sinemaya mı?' gibi bir soru değil. Veya
'Pizza mı istersin makarna mı?' gibi de değil.
Her zaman her
sorunumu ailemle tartıştım ve onlara kulak verdim. Annem Gülizar, benim
Türkiye için oynamamı istiyordu. Bana sürekli ''Geldiğin kökenlerini
unutma'' diyordu. Amcam Erdoğan, ''Dedelerin Türk. Buraya aitsin. Ben
senin yerinde olsam Türkiye'yi seçerdim'' diyordu. Ancak onlar gibi
hissetmiyordum. 17 yaşındayken Zonguldak'a gitmiştim. Güzel bir yerdi,
ancak benim evim değildi. Denize baktım ve benim evim olmadığına karar
verdim.
Babam da ayrıca amcamlara karşı çıkıyordu. Mesut
Almanya'da doğdu, orada okudu, Alman takımlarında futbol oynadı. Almanya
için oynamalı diyordu. Biz tartışırken kardeşim Mutlu, birden ''Mesut,
Almanya için oynamalı'' diye bağırdı. Türkiye'nin Dünya Kupası'ndaki en
büyük başarısını biliyor musunuz? 2002 yılındaki 3.lük. Almanya ise bu
kupayı 1954, 1974, 1990 ve 2014'de kazandı.
Herkesi dinledim,
herkesin düşüncesini aldım. Kız kardeşim Neşe ile de konuştuk. O da bana
dedi ki; ''Seni Türkiye forması ile görmek isterim''
Ailede
durum karışıktı. Skor 2-2 olmuştu. Ne karar verecektim? Acele etmek
istemiyordum. Yatağıma yatıp düşüncelere dalıyordum. Düşüncelerde
Almanya Milli Takımı forması giyip oynamak vardı. Her düşündüğümde bu
beni güldürüyordu, mutlu ediyordu. Türkiye için oynamanın kötü olduğunu
söylediğimi düşünmeyin sakın.
2006 yazında sonunda aileme
kararımı söyledim. Aynı yıl, Alman pasaportu da aldım. O zaman Türk
pasaportum sadece bir kağıt parçası olmuştu. Annemi ve amcamı çok üzmüş
olsam da duygusal davranmamam gerekiyordu. Hayallerimi gerçekleştirip
bir futbol yıldızı olmam lazımdı.
İşlemleri yaparken Türk
yetkililer, geliş nedenimizi söylediğimizde benden nefret ettiler. Bizi
konsoloslukta çok beklettiler. Herkes, bizi diğer bir kişiye
yönlendiriyordu. Babam dayanamadı ve neyi bekliyoruz diye sordu.
Verdikleri cevap 'yarın gelin' şeklinde oldu.
Ardından her şey
şekillendi. 2006 Eylül'ünde 17 yaş, 10 ay ve 21 günlükken Almanya U19
Milli Takımı ile ilk maçıma çıktım. FIFA kurallarına göre oynadığın alt
yaş milli takımları, A Milli takım seçmesini etkilemiyordu.
Türkiye
Milli Takım sorumlusu Metin Tekin, Köln'de babamla görüştü. Ardından
beni Türkiye'yi seçmem konusunda çok baskı uyguladı. Beni Milli Takım
kampına davet ettiler. O zaman teknik direktör Fatih Terim'di. Hamit ve
Halil Altıntop'ta beni ikna etmek için çok uğraştı.
Herkes benim
tercihi eleştirir olmuştu. Türkiye veya Almanya'yı seçmek benim suçum
değildi ki. Ben yanlış bir şey yapmadım, sadece karar verdim. Kimseyi
incitmedim. Tüm tarafları dinledim, hiç acele etmedim. Sadece bir karar
verdim.
Karar verdiğim zamanlar Werder Bremen'de oynuyordum.
Türkiye'den bir gazeteci ve Milli Takım yardımcısı Müfit Erkasap,
antrenmanıma gelmişti. Benle konuşmak istediler ama ben konuşmak
istemedim. Çünkü artık beni anlamadıklarını düşündüm.
Medya çok
üzerime gelmişti. Teknik direktör Löw, ''Türk kökenleri olmasına rağmen
Mesut'un Almanya'yı seçmesinden çok mutluyum, buzları kıran oyuncu oldu.
Bundan sonra başka ülke kökenli futbolcular da Milli Takım'da
oynayabilir'' demişti. Ben buzları kırmak istemiyordum ki. Almanya ve
Türkiye arasında kalmak da istemiyordum.
Almanya ve Türkiye
tercihinden dolayı uykusuz geceler geçirmedim. Almanya'yı seçtim diye
Türkiye'de kötü olmam gerekmiyor. Almanya'yı seçtim diye kalbim Türkiye
diye atmaktan vazgeçmiyor..
İlk maçımda 2009 yılında 20
yaşındayken çıkmıştım. 12 dakika görev almıştım. Açıkçası ilk maçımda
işler hiç iyi değildi. Taraftar mutsuzdu, takım ritmini bulmamıştı, skor
kötüydü. Norveç'e 1-0 yenilmiştik..
2010 yılında Berlin'de
Türkiye'yi ağırladığımız maçta tüm medya benim tercihimi sorguluyordu.
Gazeteciler, ''O bir Türk, Alman değil. Nasıl Alman olmaktan gurur
duyuyor?'' diyorlardı. Türk tarafı da ''O gerçek bir Türk değil''
diyorlardı. Absürd bir nefret vardı..
O maçta Türkiye kalecisi
ile karşı karşıya kalmıştım ve takımımı 2-0 öne geçirmiştim. Ama golden
sonra sevinmedim, saygısızlık yapmak istemedim. Çünkü dediğim gibi
''Kalbim Alman atıyor, kalbim Türk atıyor...''.
Milli Takım'da
bir maçımızın ardından Angela Merkel, soyunma odamızı ziyaret etmişti.
Çok utanmıştım çünkü üzerimde tişört yoktu. Hemen odadan çıkmak istedim.
Üzerimi kapatacak bir şey aradım. Karşınızdaki kadın, ülkenin en güçlü
insanıydı! Merkel'in karşısında yarı çıplak oturamazsınız. Sadece bir
havlu bulabilmiştim. O ise sadece bana gülümsedi ve tebrik etti. Gözümün
içine baktı ve harika oynadın dedi.
10 Mart 2018 Cumartesi
"Alman gibi düşünüp, Türk gibi hissediyorum''
3/10/2018 12:50:00 ÖS
A Milli Takım
,
açıklama
,
Almanya
,
Arsenal
,
futbol
,
Mesut Özil
,
otobiyografi
,
Türkiye
No comments
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum :
Yorum Gönder