10 Mayıs 2021 Pazartesi

44 yıl sonra gelen dramatik şampiyonluk

Premier Lig'de 2011/2012 sezonu 38. hafta maçında Manchester City'nin, 90+2'de Dzeko ve 90+4'te Agüero ile bulduğu gollerle QPR'ı 3-2 yenerek, 44 yıl sonra Ada'da zafere ulaştığı unutulmaz dakikaların hikayesini birlikte inceleyelim... 

Premier Lig'de 7'nci şampiyonluğunu ilan etmeye çok yakın olan Manchester City, Guardiola yönetiminde de 3. kez Ada'da mutlu sona ulaşmak için gün sayıyor. Özellikle İspanyol teknik adam geldikten sonra ligi oyun olarak domine eden City, bu sezonki başarılarının bir yenisine de geçtiğimiz hafta içinde Paris Saint-Germain karşısında imza atmıştı.

Şampiyonlar Ligi yarı final maçında deplasmanda rakibine 2-1, sahasında ise 2-0'lık üstünlük kuran City, 29 Mayıs'ta İstanbul'da oynanancak finale adını yazdırmayı başardı. İngiliz ekibi son olarak 1969-70 sezonunda UEFA Kupa Galipleri Kupası'nda finale çıkmıştı. Tam 51 yıl sonra gelen bu başarının temelleri aslında 2009 yılına dayanıyor. Şeyh Mansur'un tüm hisselerini satın almasından sonra City'nin çehresi de değişmişti.

İşte Arap sermayesiyle birlikte güçlenen ve Premier Lig tarihinin en özel geri dönüşlerinden birine imza atan Manchester City'e tam 44 yıl sonra Ada'da zaferi getiren unutulmaz QPR maçının son 2 dakikasının hikayesi, öncesi ve sonrası...

2009 yılında Abu Dabi iktidar ailesinin üyesi olan Şeyh Mansur bin Zayed El Nahyan tarafından tüm hisseleri satın alınan Manchester City, aynı transfer döneminde Tevez, Adebayor ve Viera gibi yıldız oyuncuları kadrosuna katarak tam 147.3 milyon avro harcama yaptı. Rekor transfer harcamaları yapan Şeyh Mansur belki de ilerleyen yıllarda oyunculara ödenecek astronomik bedellerin de bir nevi önünü açan kişi oldu...

Arap sermayesinin yatırımlarıyla kadrosu yeniden şekillenen City, Mark Hughes ile başladığı ve Roberto Mancini ile bitirdiği 2009-2010 sezonunu 5. sırada bitirdi. Bir sonraki sezon var olan yüksek bütçeli kadroya 183.61 milyon avro daha harcayarak; Edin Dzeko, Yaya Toure, Mario Balotelli, David Silva ve Kolarov gibi yıldızları da dahil eden Şeyh Mansur'un City'si, zirveye bir adım daha yaklaştı. Gök Maviler, United'ın şampiyon tamamladığı 2010-2011 sezonunu yine Mancini yönetiminde Chelsea ile aynı puan ve averajla 3. sırada bitirdi.

Mansur'un geciken başarıya rağmen takıma yatırımlarının devam ettiği 3. sezonda ise ilk 2 yılda kurulan kadronun üzerine; Agüero, Nasri ve Clichy gibi eklemelerle 91.05 milyon avro daha harcanarak, nokta atışı transferler yapıldı. Önce 5. sonra da 3. olan takımın hedefi artık yapılan yatırımların karşılığını vererek 44 yıl sonra Premier Lig'de zafere ulaşmaktı. Ancak rakip hem tecrübeli hem de çok güçlüydü; Sir Alex Ferguson'un United'ı...

2011-2012 sezonuna sahasında Swansea City'i 4-0 gibi farklı bir skorla yenerek başlayan Manchester City, ezeli rakibi Manchester United ile oynayacağı 9. hafta maçına kadar ligde çıktığı müsabakaların 7'sini kazandı ve birinde de sahadan beraberlikle ayrıldı. Oynadığı futbolla rakiplerine gözdağı veren ve yoluna namağlup lider devam eden City'nin; 'bu sezon şampiyon benim' mesajını verme fırsatı da Old Trafford'ta eline geçti.

Sezon sonuna kadar çekişme içinde olması beklenen Manchester United ise City maçına gelene kadar 6 galibiyet ve 2 beraberlik almıştı. City'i yakın takibini sürdüren United da Arsenal'i 8-2 gibi bir skorla geçerek 'bu yarışın doğal favorisi de benim' dedi. Premier Lig'de 2011-2012 sezonu 9. hafta maçında Manchester şehrinin Gök Maviler'i ve Kırmızı Şeytanlar'ı Old Trafford'ta karşı karşıya geldi.

Sezonun henüz başı olmasına rağmen şampiyonluk yarışını yakından ilgilendiren ve önemli mesajlar içeren mücadelede Manchester City, United'ı sahadan sildi. Her ne kadar City'nin 1-0 önde götürdüğü maçta United 47. dakikada Evans'ın oyundan atılmasıyla 10 kişi kalsa da ikinci yarıda bulduğu 5 golle hem de Old Trafford'ta 6-1'lik bir galibiyet almak, sezonun kalan kısmı için çok büyük anlamlar içeriyordu. United 1930'dan beri ilk kez Old Trafford Stadyumu'nda altı golü kalesinde gördü.

İlk 14 haftayı 12 galibiyet 2 beraberlikle namağlup lider tamamlayan City, ilk yenilgisini Chelsea deplasmanında aldı. Premier Lig'in 2011-2012 sezonu 15. hafta maçında Stamford Bridge'de öne geçtiği maçta rakibine 2-1 mağlup olan City, buna rağmen liderliğini sürdürdü. 15. hafta sonunda 38 puanı bulunan Mancini'nin öğrencileri, kurt teknik adam Sir Alex Ferguson'un 36 puanlı United'ının önünde halen zirvede yer alıyordu.

Sonraki 2 haftada United'ın aldığı 2 mağlubiyete karşılık City, oynadığı 2 maçı da kazanınca puan farkı da açıldı ve 8'e kadar çıktı. Ancak ilerleyen süreçte United'ın yakaladığı galibiyet serisi ve City'nin beklenmedik puan kayıpları sonrası tecrübe farkıyla da Ferguson'un öğrencileri yine liderliği ezeli rakibinden aldı. Sezon başından beri Premier Lig'in zirvesinde yer alan Manchester'ın iki ekibi, 36. hafta mücadelesinde tekrar karşı karşıya geldi.

Lider Manchester United 83 puanla zirvede, City ise 80 puanla Kırmızı Şeytanlar'ı hemen yakın takipteydi. Etihad Stadium'da oynanacak derbide olası bir United galibiyeti demek, neredeyse şampiyonluğu ilan etmekti. Puan farkı United lehine 2 hafta kala 6'ya çıkacaktı ve bu da Ada'da mutlu sona ulaşmak için Ferguson'un öğrencilerinin elini bir hayli rahatlatacaktı.

Ancak City, Old Trafford'taki ilk maçı 6-1 gibi tarihi bir skorla kazanmıştı. Gök Maviler'in şampiyonluk yolunda pes etmeye hiç niyeti yoktu. Olası bir City galibiyeti ise tam tersine bütün ipleri 2 hafta kala Mancini'nin talebelerinin eline verecekti. Lig başından beri zirvede Manchester'ın iki ekibi vardı. City, United'ı sahasında mağlup ederse her iki takım da son 2 haftaya 83'er puanda girecekti.

Yani şampiyonluk için iş ikili averaja kalacaktı. Hem ikili averajda(iki takım arasında oynanan maçlar) hem de genel averajda (atılan ve yenilen gollerin farkı) Gök Maviler'in üstünlüğü bulunuyordu. Bu da Manchester City'nin alacağı bir galibiyetle 2 hafta kala Premier Lig'in zirvesine tekrar oturması anlamına geliyordu. Tüm bu olasılıklar Manchester derbisini, sezonun en önemli kapışmalarından biri haline getirdi.

Teknik direktörler Alex Ferguson ve Roberto Mancini'nin tartışması da dahil olmak üzere baştan sona inanılmaz bir gerginlik içerisinde geçen mücadelede gülen taraf 1-0'lık skorla, Manchester City oldu. 45+1'de David Silva'nın kullandığı kornerde Vincent Kompany, zamanlaması ve düzgün kafa vuruşuyla takımını öne geçirdi. Maçın kalan kısmında başka gol olmayınca City, 2 hafta kala Premier Lig'de yeniden liderliği devraldı.

37. hafta maçlarında City, Newcastle'yi deplasmanda 2-0, United ise sahasında Swansea'yi aynı skorla mağlup etmeyi başardı. Her iki takım da şampiyonluk yolunda hata yapmadılar ve Premier Lig'de son haftaya girilirken Manchester City ve Manchester United, topladıkları 86'şar puanla zirvenin ilk iki sırasında yer aldı. Son hafta öncesi ipler tamamen City'nin elindeydi.

Manchester United'ın, Sunderland deplasmanında ne yapacağına bakmaksızın Queens Park Rangers'ı mağlup ettiği taktirde Manchester City, Premier Lig'de 44 yıl sonra mutlu sona ulaşacaktı. 37. haftaya kadar 90 kez rakip ağları sarsan ve kalesinde de yalnızca 27 gol gören City, her iki istatistikte de ligin zirvesinde yer alıyordu. Rakip QPR ise 37 puanla 17. sırada bulunuyordu.

Queens Park Rangers'ın City deplasmanında mağlup olması ve ligin 18. sırasında yer alan Bolton'un da Stoke deplasmanında kazanması, QPR için Premier Lig'den düşme anlamına geliyordu. Yani City için şampiyonluk, hiç de kolay olmayacaktı. Karşılarında çok dirençli bir QPR bulmalarının yanında bir de yıllar sonra gelmesi muhtemel şampiyonluğun son hafta kaçırılma stresi vardı.

Maçın ilk düdüğünden itibaren rakip sahada müthiş bir baskı kuran City, Queens Park Rangers'ı kendi yarı sahasına mahkum etti. 39. dakikada Yaya Toure'nin asistinde Zabaleta'nın attığı golle 1-0 öne geçerek baskısının karşılığını alan City, biraz da olsa rahat nefes aldı. Maçı izleyen çoğu kişi 1-0'dan sonra QPR'ın savunmada çözüleceği ve City'nin farka gideceği öngörüsünde buluşuyordu.

Ancak ikinci yarının henüz ilk dakikaları oynanırken Queens Park Rangers, 48'de tecrübeli Fransız golcüsü Djibril Cisse ile bulduğu golle skoru eşitledi. Kısa süreli bir şok sonrası tekrar baskısını arttıran ve öne geçmek için çaba sarfeden City'e iyi haber, QPR'ın orta sahası Joey Barton'dan geldi. İngiltere'nin hırçın çocuğu lakaplı Barton, önce Tevez'e dirsek sonra da Agüero'ya tekme atarak gördüğü direkt kırmızı kartla 55.dakikada oyundan atıldı.

Yine ve yine herkes Manchester City'nin 10 kişi kalan rakibine karşı forse edeceği oyunla maçta farka gideceği ihtimalleri üzerinde şampiyonluk yorumları yaparken, QPR ikinci kez sürprize imza attı. 66'ncı dakikada QPR kalesinde atak üzerine atak yediğinde kontra bir pozisyonda Traore'nin ortasını kafayla tamamlayan Mackie, 10 kişiyle City'e direnmeye çalışan takımını Etihad Stadyumu'nda 2-1 öne geçirdi.

Tek kale oynadığı ve inanılmaz goller kaçırdığı maçta 10 kişi kalan rakibi önünde 2-1 geriye düşen City'de kelimenin en doğru tabiriyle büyük bir şok yaşandı. Uzatmalarla birlikte maçın sonuna artık yarım saatlik bir süre kalmıştı. Tüm riskleri almaya devam eden Mancini, geriye düştükleri an oyuna Dzeko ve Balotelli'yi de dahil etti. Nasri, David Silva, Dzeko, Balotelli ve Agüero'dan oluşan hücum hattını orta sahadan da Yaya Toure destekliyordu.

Kalesine gelen her top neredeyse tehlike yaratmaya başlayan QPR kalecisi Paddy Kenny, hatasız oyununu City'nin korkutucu hücum hattı karşısında sürdürmeye devam etti. Diğer tarafta Manchester United'in de son hafta maçında Sunderland karşısında 1-0'lık üstünlüğü vardı. Bu skorlar Alex Ferguson'un talebelerini şampiyon yapacaktı. City'nin de Premier Lig kazanma hasreti 45. yıla uzayacaktı.

QPR kalesini her geçen dakika biraz daha bunaltan ve abluka altına alan City, bir türlü aradığı golü bulamadı. Dakikalar eridikçe taraftarın da şampiyonluk umutları tükeniyordu. Ancak oyuna sonradan giren Boşnak golcü Edin Dzeko, 90+2'nci dakikada David Silva'nın kullandığı kornerde yaptığı kafa vuruşuyla Kenny'i mağlup etti ve City adına geç de olsa geri dönüş fitilini ateşledi.

Maçın sonunda 5 dakika süre ilave edilmişti ve durum 90+2'de tekrar eşitlendi. Diğer maçta ise United, Sunderland deplasmanından 1-0 üstünlükle ayrılmıştı. Yani City için şampiyonluğa giden tek yol, kalan 3 dakika içerisinde bir gol daha bulmaktan geçiyordu. Sahada olup biteni izleyemeyen binlerce taraftar için 44 yıl + 94 dakikalık bekleyişi sonlandıran isim sezon başında takıma katılan Arjantinli golcü Kun Agüero oldu.

Rakip yarı alanının orta kısımlarında topla buluşan Agüero, ceza sahası çizgisinde bulunan Balotelli'ye pasını attı ve koşusunu sürdürdü. QPR savunmasını sırtına alan Mario, son anda topu Agüero'nun koşu yoluna doğru attı. Kalenin sağ çaprazında meşin yuvarlakla buluşan Agüero, sihirli bir dokunuşla rakibini ekarte etti ve hatta bileğine çok net bir şekilde basma olmasına rağmen penaltı almak için kendini yere atmadı.

Sağ çaprazdan kalecinin tuttuğu köşeye düzgün ve sert bir şut gönderen Arjantinli yıldız, dakikalar 93:20'yi gösterirken takımını 3-2 öne geçirdi. Premier Lig tarihinin en dramatik şampiyonluklarından birisi yaşanmak üzereydi. Hakemin son düdüğüyle 90+2 ve 90+4'te bulduğu gollerle uzun süre 10 kişi mücadele eden rakibini ecel terleri döktüğü maç sonucu 3-2 mağlup eden City, tam 44 yıl sonra Premier Lig'de şampiyonluk kupasına ulaştı.

Maç sonu verdiği röportajda "İnanılmaz bir gündü. Böyle bir final hiç görmedim. Bugün kaybetmeyi hak etmedik. Çılgın bir sezon oldu ve şampiyonluğa 44 yıl sonra uzandık. Maçın uzatma anlarında maçı çevirebileceğimize ben de pek inanmamıştım ve o sıralarda umudumu kaybetmiştim ama büyük bir iş başardık" ifadelerini kullanan İtalyan teknik adam, aslında City'e gönül veren binlerce taraftarın da ortak hislerini paylaştı.

City, maç boyunca QPR kalesine toplam 44 şut attı. Bu şutlardan 43 ve 44'üncüsü golle sonuçlanarak şampiyonluğu getirdi. Maç içerisindeki inanılmaz istatistikler sadece bununla kalmıyor. Topla oynamada da rakibine %81,3'e %18,7'lik üstünlük kuran Gök Maviler, mücadele boyunca tam 19 kez korner attı. Karşılığında QPR'ın kullandığı korner sayısı ise hem yazıyla hem de rakamla koca bir sıfır...

Roberto Mancini dahil herkes City'den ümidini kesmişken, 2 dakikada gelen 2 gol Gök Maviler için bir nevi mucizeyi gerçekleştirmek demekti. Şeyh Mansur yatırımlarının ve sabrının karşılığını Premier Lig'in zirvesine 3 yılda çıkarak aldı. Sonraki yıllarda günümüze kadar Pellegrini ile bir kez, Guardiola yönetiminde de 2 kez (üçüncüsü çok yakın) şampiyonluğa ulaştı.

Özellikle Guardiola geldikten sonra ligi futbol olarak domine eden bir oyun oynayan City'de artık tek hedef Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu. City, 51 yıl sonra UEFA'nın kulüpler bazında en büyük organizasyonunda finalde Chelsea ile İstanbul'da karşılaşacak. Tıpkı Milan-Liverpool maçı gibi ülkemizde yepyeni bir unutulmaz Şampiyonlar Ligi finali hikayesine tanık olmak bir futbolsever olarak en büyük dileğimiz..

Fotoğrafın hikayesi serisi 1. bölüm: Ben tek, siz hepiniz (Diego Armando Maradona)

Fotoğrafın hikayesi serisi 2. bölüm: Futbolun kalbimi kırdığı gün (Roberto Baggio)

Fotoğrafın hikayesi serisi 3. bölüm: Forması paylaşılamayan yıldız (Thierry Henry) 

Fotoğrafın hikayesi serisi 4. bölüm: Dünya Kupası'nın son altın golü (İlhan Mansız)

Fotoğrafın hikayesi serisi 5. bölüm: Son dans, son şut (Michael Jordan)

Fotoğrafın hikayesi serisi 6. bölüm: Futbolun beyefendisinin hazin sonu (Andres Escobar) 

Fotoğrafın hikayesi serisi 7. bölüm: İftarda başladı, sahurda bitti (Eskişehirspor - Göztepe) 

Fotoğrafın hikayesi serisi 8. bölüm: En olmadık anda zeminin azizliğine uğramak (John Terry)  

Fotoğrafın hikayesi serisi 9. bölüm: Fotoğrafın hikayesi: Kerem Tunçeri x 10  

Kaynak : Emre Akdemir - TRT SPOR

 

0 yorum :

Yorum Gönder