Çekoslovakya ile Batı Almanya arasında oynanan EURO 1976 finalinde, Antonin Panenka'nın futbol literatürüne geçtiği, sonraki yıllarda ismiyle anılacak olan ve ülkesine kupayı getiren cesur penaltısının hikayesine birlikte bakalım...
EURO 2020, maalesef "Bizim Çocuklar" için hüsranla sonuçlandı. Ancak TRT ekranından futbolseverlerle buluşan turnuva, tıpkı geçmiş şampiyonlarda olduğu gibi birçok özel ana ve hikayeye sahne oldu. Şu anda son 16 turu oynanan 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın kalan maçlarının bol gole ve heyecana sahne olmaya devam etmesi dileğiyle...
Avrupa Futbol Şampiyonası öncesinde "fotoğrafın hikayesi" serisinde Ay-yıldızlı milli takımımızın; İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan ve İzlanda maçlarında imza attığı çok özel geri dönüşleri hatırlamıştık. Turnuva sırasında ise tarihin en özel golcülerinden olan Van Basten'in 1988 finalindeki unutulmaz volesini incelemiştik.
Bu hafta da yine şampiyonada oynanan bir final maçına ve hatta yeşil sahalarda ölümsüz bir iz bırakan çok özel bir anı ele alacağız. Çek orta saha Antonin Panenka'nın, 1976 Avrupa Futbol Şampiyonası finalinde, seri penaltılarda Batı Almanya'ya karşı kullandığı 5. ve son vuruşla futbol literatürüne geçtiği, sonraki yıllarda da ismiyle anılacak olan ve ülkesine kupayı getiren cesur penaltısının hikayesine birlikte bakalım...
Yugoslavya'nın ev sahipliğinde 4 takımla oynanan 1976 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın diğer katılımcı ülkeleri ise Çekoslovakya, Hollanda ve Batı Almanya'ydı. Katılımcı sayısının azlığı nedeniyle turnuvanın oynanan ilk karşılaşması da doğal olarak yarı final mücadelesi oluyordu. (1980 sonrası takım sayısı 8'e çıktı)
Eşleşmeler sonucu ev sahibi Yugoslavya ile Batı Almanya ve Hollanda-Çekoslovakya yarı final karşılaşmalarında rakip oldular. O dönem futbolun en önemli ekollerinden olan Yugoslavya ile her daim turnuvaların doğal favorisi konumunu koruyan Almanya'nın son 4'te eşleşmesi, sporseverler için erken final niteliğindeydi.
Nitekim Yugoslovya-Batı Almanya maçı beklentileri de fazlasıyla karşılaşayan bir mücadele oldu. Yaklaşık 50 bin seyircinin önünde ev sahibi avantajını da iyi kullanan Yugoslavya, kaliteli oyunculardan kurulu Batı Almanya karşısında ilk devreyi Popivoda ve Dzajic ile bulduğu gollerle 2-0 önde tamamladı.
İkinci yarıda oyuna ağırlığını koyan Almanlar, Flohe ve Dieter Müller'in golleriyle skoru dengeledi. Normal süresi 2-2 berabere tamamlanan maç, uzatmalara gitti. Uzatmaların son 5 dakikasına girerken Dieter Müller ile bir gol daha bulan Almanlar, maç penaltılara gidecek derken öne geçmeyi başardı.
118'de yine Müller ile rakip ağları sarsan Panzerler, maçı 4-2 kazanarak ev sahibi Yugoslavya'yı yoğun seyirci dezavantajına rağmen mağlup ederek adını finale yazdıran ilk ülke oldu. Zaten Almanların Müller'i hiç bitmez. Diete, Gerd, şimdi de Thomas... Her dönem gol yollarında katkı sağlayacak bir Müller çıkar...
Aynı dakikalarda başlayan ve Hollanda ile Çekoslovakya arasında oynanan diğer yarı final maçı da 1-1 sona ermesinin ardından uzatmalara gitmişti. Orda da rakibinin önce 76. dakikada 10, daha sonra ise 115'te 9 kişi kalmasını iyi değerlendiren Çekoslavakya; maçı 3-1 kazanarak finalde Batı Almanya'nın rakibi oldu.
Neşeli Günler filmini izleyenler Şener Şen'in unutulmaz "en iyi jilet budur" repliğini hatırlayacaktır. Orada bahsi geçen kaleci Maier ve Beckenbauer, Alman milli takımının kalecisi ve liberosu... Üstelik bir de golcü Müller'in arkasında başardıklarıyla Avrupa Şampiyonası tarihinde yerini almış Bonhof var.
Tabii ki bu takım çıktığı finalde ve katıldığı her turnuvada favoridir. Ancak tarihindeki ilk Avrupa şampiyonluğunu isteyen Çekoslovakya, favori Batı Almanya'nın işini zorlaştırmakta bir hayli istekliydi. İlk 25 dakikada 2 gol bulan Çekler, Almanları ufak çaplı şoka uğrattıktan sonra 28'de yine Müller ile rakip ağları sarsan Panzerler, devreye umutlu gitti.
Maç tam bitti, Çekoslovakya kupaya uzandı derken 90. dakikada Bernd Hölzenbein ile bir gol daha bulan Almanlar, mücadeleyi uzatmaya götürdü. Bu tarz son dakika gollerinin ardından ivme genelde geriden gelen takımın lehine döner. Ancak her iki takım da bir önceki maçlarını 120'şer dakika sonunda kazanmışlardı.
Dolayısıyla yorgunluk nedeniyle de kontrollü geçen uzatma devreleri sonucu maç penaltılara gitti ve şampiyonu seri atışlar belirleyecekti. Karşılıklı kullanılan ilk 3 penaltıda Çekoslavakya adına Marian Masny, Zdenek Nehoda ve Anton Ondrus; Batı Almanya tarafında ise Rainer Bonhof, Heinz Flohe ile Hannes Bongartz ağları buldu.
Dördüncü penaltılarda Çekoslovakya Ladislav Jurkemik ile golü bulduktan sonra Alman Uli Hoeneb topu kötü bir vuruşla üstten dışarı attı ve avantaj Çeklere geçti. Ülkesi adına 5. penaltıyı kullanacak olan Antonin Panenka eğer topu filelerle buluşturmayı başarırsa, Çekoslovakya'ya tarihinin ilk Avrupa kupasını getirecekti.
Ancak kalede dönemin en önemli isimlerinden biri vardı: Sepp Maier. Gole çevireceği tek bir vuruşla tarihe adını yazdırabilecek olan Panenka, çok daha cesur davrandı ve belki de yeşil sahaların en unutulmaz, en akılda kalan ve en cesur penaltı vuruşunu kullandı. Bir köşe seçen ve sol tarafa doğru uzanan Maier'in aksine penaltıyı kalenin orta yerine hafif aşırtma bir vuruşla ağlara gönderen Çekoslovakya'nın 10 numarası, topu filelerle buluşturdu.
Bu gol yalnızca Çekoslovakya'ya tarihinin ilk Avrupa Şampiyonası zaferini getirmesiyle tarihe geçmedi. Aynı zamanda ilerleyen yıllarda vuruşun mucidi olan Panenka'nın da adını futbol literatürüne yazdırdı. Panenka'nın Avrupa Şampiyonası finalinde, kupayı getirebilecek son penaltıda yaptığı vuruş için 'delilikle dahilik arasındaki ince çizginin' futbol sahasına yansımasıydı diyebiliriz.
Nitekim benzer yorumu Pele de "Böyle bir penaltı kullanmak için birinin ya bir dâhi ya da çılgın olması gerekir." sözüyle yapmıştır. Panenka'nın vuruşunda kalecinin köşe seçmek yerine sabit durması, futbol tarihinin "en fiyasko denemesi" olarak da akıllarda kalabilirdi. Belki de böyle bir riskin alınabileceği en son yer Avrupa Futbol Şampiyonası finaliydi. Ancak Andre Gide'nin de söylediği gibi: İnsan, kıyıyı gözden kaybetme cesareti olmadan, yeni denizler keşfedemez.
Panenka da yeşil saha sınırları içerisinde o güne kadar var olmayan, denenmeyen bir şeyi keşfetti. Cesur fikrini de muazzam bir uygulamayla birleştirerek adını futbol literatürüne yazdırdı ve ölümsüzleştirdi. O andan sonra binlerce futbolcu "Panenka" penaltısı attı. Bazıları başarılı oldu, kimileri de hüsrana uğradı. Bu nedenle bir ilki hem de Avrupa Şampiyonası finalinde gerçekleştiren Panenka'nın vuruşunu, yeşil sahaların en cesur penaltısı olarak nitelendirmek pek de yanlış olmaz.
Futbolun en çok bilinen penaltı vuruşunun hikayesini bir de kahramanımızdan dinleyelim... "EURO 1976'ya katılmadan 2 ay önce neler olabileceğini biliyordum. Hollanda, Almanya ve Yugoslavya çok güçlü takımlardı. Maçların penaltılara gidebileceğini biliyordum ve evet buna hazırdık. Ben de ne yapmam gerektiğini biliyordum. Maier'i yenmenin kolay olmadığını da biliyordum.
Tüm kaleciler penaltılardan önce bir kale seçer. Ben de Maier'in hangi köşeye atlayacağını doğal olarak bilmiyordum. Bu şekilde şut atarak başarılı olacağımı biliyordum çünkü hiçbir kaleci sabit durmaz, özellikle de Avrupa Şampiyonası finalinde." Panenka haklıydı. Maier penaltısında kendi soluna doğru uzandı. Top çok rahat ve klas bir biçimde ağlarla buluştu. Çekler ilk kez büyük bir turnuvada bu sayede zafer elde etti.
O dönem milli takımdan arkadaşı kaleci Zdenek Hruska ile antrenman sonrası saatlerce penaltı çalıştığını ifade eden Panenka, "Bu vuruşu Avrupa Şampiyonası'ndan yaklaşık iki yıl önce yapmaya başlamıştım. Her antrenmandan sonra kalecimizle birlikte sahada kalırdım ve serbest vuruş veya penaltı çekişerek düello yapardık. Parasına veya çikolatasına iddiaya girerdik. Bir süre sonra bu durum bana pahalıya patlamaya başladı.
Ben de nasıl başarılı olurum diye düşündüm. Kaleciler genelde bir köşe seçip atlıyorlardı. Ortaya sert vursam bu kez ayaklarıyla çıkarabilirlerdi. Ancak hafif aşırtma atarsam sağ veya sol köşeye yatacaklarından topu tekrar kurtarma şansları olmayacaktı. EURO 1976'dan önceki iki yılda hazırlık maçlarında ve Çek liginde gerçekten en az dört veya beş kez bunu yapmıştım." cümleleriyle final öncesi vuruşa yıllarca hazırlandığını belirtiyor.
Çekoslovakya'nın şampiyonluğunun 40. yılında özel açıklamalarda bulunan Panenka, penaltıda vuruşundaki başarısının sırrının ne olduğu sorulduğunda, "Her şey hazırlıkla ilgili. Biz penaltılara her zaman iyi hazırlandık ve güçlü Almanya muhtemelen EURO 1976'daki maçlarının penaltılara gitmesini beklemiyordu. Bu bizim için bir avantajdı." şeklinde yanıt vermiştir.
Antonin Panenka, zihnindeki penaltı vuruşuna yıllarca çalıştıktan sonra Avrupa Şampiyonası finalinde bunu kusursuz bir biçimde uygulamaya geçirerek, futbol literatürüne adını sonuna kadar hak ederek kazıdı. Oyuna kattığı güzellikle hafızalarda yer edinen Çek 10 numara, risk aldı ve başardı. Dolayısıyla bu hikayede kahramanlık da Panenka'nın sonuna kadar hakkı...
John Terry'i hatırlayalım. 2007-2008 sezonu Şampiyonlar Ligi finalinde Manchester United karşısında Chelsea kaptanı John Terry'nin, takımına şampiyonluğu getirebilecekken zeminin azizliğine uğramış ve topu direğe nişanlamıştı. Talihsiz bir an yaşayan Terry, yıllar sonra verdiği bir röportajda 2008'deki Şampiyonlar Ligi finalinden önce, 2 hafta boyunca yapılan penaltı antrenmanlarında panenka vuruşunu çalıştığını ifade etmişti.
Kim bilir; eğer John Terry şampiyonluğu getirebilecek 5. penaltıda aklında olan ve iki hafta üzerinde çalıştığı A planına sadık kalsaydı, o hikayenin sonu da çok farklı olabilirdi... Cesaret bazen delilik gibi görünür ancak ne kadar büyük riskler göze alınırsa o kadar büyük işler başarılır...
Kaynak : Emre Akdemir - TRT SPOR
0 yorum :
Yorum Gönder