Johan Cruyff ve Michael Jordan’ın şaşırtıcı derecede benzerlik dolu yaşamları ve kariyerlerini incelemeye yazı dizimizin 2. bölümüyle devam ediyoruz.
30 yaş ve Jordan için ‘Fetret Devri’
1993’te Chicago Bulls, final serisinde Phoenix Suns’ı 4-2 geçerek şampiyonluğa ulaştı. Bu Jordan ve arkadaşları için üst üste üçüncü şampiyonluk demekti. Üç sene evvel kayda değer bir başarısı bulunmayan bu takım son üç sezondur ligin tozunu atıyor ve art arda şampiyonluklar alıyordu. O, fiziksel ve ruhsal olarak insanın vücudunun en verimli dönemindeydi. 30’ların başı. Yine MVP seçilmiş, kariyerinin zirvesinde büyük bir olgunlukla bunun tadını çıkarıyordu. Ta ki o kötü haberi alana dek. Şampiyonluktan kısa süre sonra babası kaybolmuş, bir süre haber alınamamıştı. 23 Temmuz 1993’te, 57’inci yaşının doğum gününden 8 gün önce hırsızlar tarafından arabasının içinde saldırıya uğrayan baba Jordan oracıkta ölmüştü. Katiller onun cesedini Güney Karolayna’da bir bataklığa atmıştı. Kurban 3 Ağustos 1993’te tanınmayacak halde bulunacak, 13 Ağustos 1993’te ise James Jordan yani Michael’ın babası olarak teşhis edilecekti. Talihsiz olay Michael’ı da oldukça etkilemişti. Babasına bağlılığı ile bilinen yıldız için Fetret Devri yakındı.
1992 Barcelona Olimpiyatları’nda ABD Milli Takımı ile altın madalya kazanmıştı. O yaz yaşanan ekstra yorgunluk, devamında Chicago Bulls ile gelen üçüncü NBA şampiyonluğu aslında onu oyuna karşı hissizleştirmeye başlamıştı. ‘The Last Dance’ belgeselinde basketbolu bırakıp beyzbola başlama planını babasına da söylediğini hatta ondan destek gördüğünü bile söylüyor Jordan. Babasının kaybından sonra basketbolu bıraktığını, artık zevk almadığını açıklayarak tüm dünyayı şok etmişti. Takvim yaprakları 6 Ekim 1993’ü gösteriyordu. Yaşı 30’un hemen başıydı…
Mart 1995, ‘Geri döndüm’
Çok tartışılan, onun için bir rüya olan beyzbol kariyerini, hem hayallerini gerçekleştirmek için hem de kendini toparlamak için kullandı. İyi bir beyzbol oyuncusu olabilmek için oldukça fazla çaba harcadı, çalıştı. Kabın şeklini bir türlü alamadı, basketbola amiyane tabirle inceden sinyal çakmaya başladı. Çıkan dedikoduların ardı arkası kesilmedi ve 18 Mart 1995’te Majesteleri nihayet ‘I’m back.’ yani ‘Geri döndüm.’ diyerek müjdeyi verdi. Yeni bir meydan okumayla karşı karşıyaydı. Bu tam da onun aradığıydı. O yıl olmasa bile Jordan devam eden sezonlarda Bulls’un ikinci kez üst üste üç şampiyonluğunda başrol oynayacak ve en tepeye, zirveye çıkıp efsaneye dönüşecekti.
Yıllar sonra açıkladığı 78 Dünya Kupası’na gitmemesinin asıl nedeni ve emeklilik kararı
Cruyff, 1977’de Hollanda Milli Takımı’ndan emekli olduğunu açıkladı ve
1978 Dünya Kupası’nda takımla değildi. Düzenlenen kampanyalar, araya
sokulan isimler, ikna çabaları… Hiçbiri işe yaramadı ve nihayetinde
Johan Cruyff’un olmadığı bir turnuva oynandı. Portakallar, Arjantin’de
düzenlenen kupayı finalde ev sahibine kaybetti. Hedefteki isim Sarı
Fare’ydi.
Olayın iç yüzü yıllar sonra Cruyff açıklayınca anlaşıldı. 1977’nin bir Eylül akşamı Cruyff ailesi Barcelona’daki evinde basketbol maçı izlerken içeri birileri girmiş, Johan Cruyff’un kafasına silah dayayıp onu kontrol altına almak istemişti. Çıkan karışıklıkta hırsız yakayı ele vermekten korkup kaçmış daha sonra bunun o dönem İspanya’da yaygın suçlardan olan adam kaçırmaya teşebbüs olduğu anlaşılmıştı. Cruyff ailesi diken üstünde bir dönem geçiriyor, bir süre evlerinde polis de onlara eşlik ediyordu. Efsane oyuncu bu dönemlerin kendisini oldukça bunalttığını söyleyerek 1978 Dünya Kupası’na neden gitmediğini ise yıllar sonra şöyle açıklayacaktı:
“Böyle bir durumdayken kalkıp ailenizi sekiz hafta yalnız bırakarak dünyanın öbür ucuna gidemezsiniz. Haliyle Hollanda Milli Takımı ile Arjantin’e gidemezdim. Dünya Kupası’nda oynayacaksanız tamamen işinize odaklanmanız gerekir. Odaklanmazsanız, aklınız başka yerdeyse gitmemelisiniz. Sonu iyiye varmaz.”
Futbola ara, ekonomik iflas ve geri dönüş
1978’de Cruyff bu olayların ardından emeklilik kararı aldı. Hatta
jübile bile yaptı, üstelik iki tane. 31 yaşında futbolu bırakmayı
çocukluğundan beri kafasına koyduğunu söylüyordu kitabında. Cruyff önce
İspanya’da Barcelona forması ile Ajax’a 3-1, sonra Ajax forması ile
Amsterdam’da Bayern’e 8-0 kaybettiği iki jübile maçıyla futbola veda
etti. Kendisinin de dediği gibi ona yakışmayan bir veda olmuştu bu.
Ölüyü diri olarak gömmüşlerdi.
Emeklilikle beraber parasını hiç bilmediği bir işe bağladı. Domuz yetiştiriciliği… Kısa zamanda dolandırıldığını anladı, çok geçti. Sıfırı tüketti. Hata yaptığını, geri dönmek için geç olmadığını düşündü. Sadece 6 ay futbol oynamamıştı ve kendini hala iyi hissediyordu. Tamamen temiz bir sayfa açmak için ailesi ile ortak karar alarak ABD’yi tercih etti. Önce Los Angeles Aztecs sonra Washington Diplomats derken kısa Levante macerasının ardından 1981’de yuvası Ajax’a döndü ve tıpkı Michael Jordan gibi 3 yıl üst üste (son şampiyonluğu Feyenoord ile) Eredivisie şampiyonu oldu.
İki efsane de 30’lu yaşlarının henüz başında elim olaylar yaşadı. Sayısız başarı kazandıkları futbol ve basketbola veda etti ama sonra yine geri döndü. Ama ne geri dönüş… Bu geri dönüş ikisine de kariyerlerinin son döneminde adeta trambolin etkisi yaptı. Hiçbir şey için geç kalınmadığının kitabını yazdılar.
Jordan, Cruyff’un ABD’deki uyarlama, devam filmi gibi…
Johan Cruyff başarılar ve çalkantılarla dolu kariyerinin son sezonunda
Ajax’ın rakibi Feyenoord’un formasını giydi. Yeni sözleşme isteğine
isteksiz davranan Ajax yöneticilerine sinirlenen Cruyff, Feyenoord’a
imza attı ve son sezonunda hem lig hem kupa şampiyonu oldu. Üstelik
ilerlemiş yaşına rağmen çoğu maçta forma giydi, şampiyonluğun
aktörlerinden oldu. Hollanda’da bir kez daha yılın futbolcusu seçildi.
Her futbolcunun hayal edeceği gibi bir son.
Johan Cruyff, Feyenoord forması ile son kez yeşil sahalara çıkıp, futbola omuzlarda veda ettiğinde takvim 13 Mayıs 1984’ü gösteriyordu. Zwolle karşısında oynanan lig maçı ile şampiyonluk kupasını kaldıran Feyenoord’da Cruyff futbola son maçında golle veda etmişti.
Bu vedanın sadece 38 gün ardından, gişe rekorları kıran ‘Cruyff’ filminin başka bir ülkede uyarlama filmi niteliğinde, çokça benzerlik içeren yeni versiyonunun çekimine başlandı. Chicago Bulls, 19 Haziran 1984’te gerçekleşen NBA seçmelerinde üçüncü sıradan genç Michael Jordan’ı seçti ve ‘motor’ diyerek çekime başlandı. Böylelikle bir efsane sahneyi diğer efsaneye bırakmış oldu.
Devamı yarın yine bu köşede…
0 yorum :
Yorum Gönder