Johan Cruyff ve Michael Jordan… Birbirinin devam filmi niteliğinde olan iki başyapıtın başrol oyuncuları. İşte kitleleri arkasından sürükleyen bu ruh ikizlerinin şaşkınlık yaratacak benzerliklerle dolu yanları...
ESPN’in 500 saatlik görüntü kaydını eriterek ortaya çıkardığı muhteşem spor belgeseli ‘The Last Dance’ son dönemin tartışma yaratan popüler konularından. Bu şaheser, geçtiğimiz günlerde final bölümünün yayınlanması ile birçok münakaşayı da peşi sıra getirdi. Belgeselin yapım aşamasından yayın aşamasına Michael Jordan’ın son tahlilde karar mercii olması bu konuların en başında geliyor. Majesteleri’nin yıllar boyu yol arkadaşı olan Scottie Pippen ile Horace Grant de son söylemleri ile Jordan’ı eleştirdi ve gerçekleri çarpıttığını iddia etti. Tartışmalar bir yana dursun, ‘The Last Dance’ı hayranlıkla izlerken Jordan Rules’un anlatıldığı kısma gelince kitabın yazarı Sam Smith’in kullandığı ifadelerin ardından kendime şöyle dedim: Johan Cruyff ile ne kadar da benziyorlar. Bu yazımda spor tarihine damga vuran iki isim Cruyff ve Jordan’ın benzer, kesişen, ilintili yanlarını ve bunların hayatlarına etkilerini naçizane anlatmaya çalışacağım. Buyurun; kazananların anatomisi…
Ortak Payda Beyzbol
Kalabalık bir ailenin mensubu olan genç Michael ebeveynlerinin de önayak olmasıyla küçük yaşta beyzbola başlar. Ailesinin tek gayesi çocuklarının takım sporlarının içinde yer alarak 70’lerde ABD’de artan ırkçılık eğiliminden en az hasar görmesidir. Arzu edilen olmaz ve Jordan yine ırkçı tabanlı saldırılara maruz kalır. Saçları ve kulaklarının büyüklüğü ile alay edilir. İlerleyen dönemde bir kez daha yollarının kesişeceği beyzbolu kısa sürede bırakmak zorunda kalır. “Burada olmak istemiyorum. Bunun ötesine geçmek istiyorum.” diyerek konuyu özetleyecek ve gerçek aşkı basketbola geri dönecekti.
Coğrafyamızda fazla ilgi çekmeyen hatta eğreti duran bir spor dalı beyzbol. Amerika ve Uzak Doğu’da ise aksine oldukça popüler. Peki Hollandalı Johan Cruyff’un beyzbolla ne alakası var diyeceksiniz. İşte cevabı… Genç Johan babası Hermanus Cornelis Cruyff’u 12 yaşında kalp krizinden kaybetti. Sonraki süreçte finansal olarak zorlanan Cruyff ailesi yaz dönemlerinde tatile gidecek ekonomik güçten yoksundu. Futbol sezonu da sona erince Cruyff’a yapabilecek tek bir şey kalıyordu o da beyzbol. Ajax bünyesinde gerçekleştirilen yaz kampında oldukça iyi performans sergilediğini ve 15 yaşına kadar Hollanda Milli Takımı’nda tutucu pozisyonunda oynadığını anlatır ‘Benim Oyunum’da. Beyzbolun ona kattıklarından ise şöyle bahseder:
“Beyzbol bana taktik sezgiyi, doğru karar alma ve kararı teknik açıdan iyi şekilde uygulamayı öğretti. Futbolun nasıl oynanması gerektiğine dair bakışımı yaratırken yıllar sonra bunları bir araya getirdim.”
*Farklı branşların iki efsane oyuncusu da çocukluk dönemlerinde bir süre beyzbol oynamış hatta bu sporu oldukça sevdiklerini ve kendilerine kattıklarından dolayı mutlu olduklarını her fırsatta dile getirmişlerdir.
Sponsorluk krizleri, benzer isyanlar, güç gösterisi…
Futbol ekonomisinin ergenliğine tekabül eden dönemlerde kulüplerin gelirleri oldukça kısıtlıydı ve değirmeni bir şekilde döndürmeleri gerekiyordu. 1974 Dünya Kupası öncesi Hollanda Futbol Federasyonu (KNVB) da bu amaçla Adidas ile forma sponsorluğu anlaşmasını duyurdu. Böylelikle federasyon, kendi ürettiği formaların giderinden kurtulacaktı. Peki federasyon bu eylemi hayata geçirirken, Adidas’ın rakibi Puma ile sponsorluk anlaşması imzalayan Johan Cruyff’a fikrini sordu mu? Tepki çok sert oldu. Firma yetkilileri ve KNVB orta yolu bulmak için Adidas’ın logosunda yer alan üç çizgiden birini söktü ve Cruyff’u formayı giymeye ikna etti. Yaşanan krizle ilgili Cruyff geçtiğimiz yıllarda yayımlanan otobiyografisinde, “Oyunculara haber verme gereği duymamışlardı çünkü federasyon formaları kendinin sanıyordu. İyi de formadan çıkan kelle benimki” diyerek eleştiride bulunacaktı.
Michael Jordan, Magic Johnson, Larry Bird başta olmak üzere Scottie Pippen, Charles Barkley, Patrick Ewing, John Stockton, Karl Malone, Clyde Drexler, Chris Mullin… Kulağa all-star için açıklanan isimler gibi geliyor fakat bu ekip Barcelona Olimpiyatları’nda altın madalyanın sahibi olan ABD Basketbol Takımı yani ‘Dream Team’in kadrosu. 4 yıl önce Seul’de yaşanan hayal kırıklığını onarmak için bir araya gelen yıldızlar topluluğu. ABD halkının yüzünü kara çıkarmayan ve emellerini gerçekleştiren bu isimler madalya töreni için podyuma çıktığında Jordan’ın sağ omuzundan aşağı uzanan bir ABD bayrağı göründü. Herkes bunu ülke sevgisi ve milliyetçilik zeminine oturturken kazın ayağı öyle değildi. Nike ile anlaşması bulunan Michael Jordan’ın asıl amacı milli takım eşofmanındaki üretici firma Reebok’ın logosunu perdelemek ve görünmesini engellemekti. Bunu da zekice bir hareketle, ne şiş yansın ne kebap tadında ülke bayrağı ile kamufle ederek gerçekleştirmişti. Bu hareket size de tanıdık geldi mi?
İki sporcu için de yaşadıkları bu benzer olaylar bir başkaldırı, isyan mahiyetindeydi. Üstelik sadece isimleri ve yetenekleriyle dünyanın önde gelen şirketlerine kafa tuttular. Bu güç gösterisinden başka bir şey değildi.
Devamı yarın yine bu köşede…
Kaynak: Yaşar Dündar / TRT SPOR
0 yorum :
Yorum Gönder