29 yıl önce Richard Möller Nielsen’le destansı bir Avrupa şampiyonluğu yaşayan Danimarka, o yıllardan bu yana aradığı yeni kahramanını buldu: Kasper Hjulmand.
Bir şeyden emin olalım arkadaşlar… İsveç’e, turnuvayı kazanmak için gidiyoruz!”
Brian Laudrup ve beraberinde toplanan takım arkadaşlarını alaycı bir ifadeyle güldüren bu sözler, Danimarka teknik direktörü Richard Möller Nielsen’in ağzından çıkmıştı.
Zira İskandinav ekibi, eleme gruplarında Yugoslavya’nın ardında kalarak turnuva biletini kaçırmış, rakibinin şampiyonadan men edilmesiyle yalnızca bir hafta kala davet almış ve pek de hazırlık yapma fırsatı bulamamıştı.
Üstelik Nielsen, 11 yıl boyunca yardımcılığını yaptığı Sepp Piontek’in yerine teknik direktörlüğe geldiği günden bu yana bir türlü oyuncularıyla istediği iletişimi kuramamıştı. Hatta, Laudrup kardeşlerden Michael, kendisinin takımın başında oluşunu gerekçe göstererek milli takım kariyerine ara vermişti.
Piontek, Türkiye’de büyük iz bıraktığı üç yıllık serüveninden önce benzer etkiyi, hatta fazlasını Danimarka’da oluşturmuştu. Kuzey temsilcisi, bu dönemde keyifli ve heyecan verici bir futbol kimliği kazanmış, bunun peşinden giderek Avrupa devlerinin arasına girmeyi hedeflemişti.
Alman çalıştırıcının görevden ayrılması sonrası Danimarka Futbol Federasyonu, ağırlığı yabancı olmak üzere pek çok teknik direktöre iş teklifi götürdü. Bu görüşmelerden sonuç alınamayınca görev Piontek’in yardımcısına, Richard Möller Nielsen’e kaldı.
Sonrası bilinen hikaye… Nielsen’in Danimarka’sı, EURO 92’de harika bir performans gösterdi ve unutulmaz bir şampiyonluk kazandı. Yetmedi, üç yıl sonra müzeye bir de Konfederasyon Kupası ekledi.
Danimarka, aradan geçen 25 yılı aşkın süreyi ikinci Nielsen’ini arayarak geçirdi. ‘Mucizelerin takımı’, grup aşamasında ev sahipliğini paylaştığı EURO 2020’nin pandemi sebebiyle ertelendiği dönemde kahramanını buldu.
Şimdi sıra bu satırların esas aktörüne geldi: Kasper Hjulmand…
Peki, kimdir bu adam?
Nordsjaelland'ın dünü, bugünü ve yarını
Mütevazı bir futbolculuk kariyerinin ardından Lyngby’nin hemen hemen her yaş grubunda antrenör olarak görev yapan Hjulmand’ın kaderi 2008 yılında Nordsjaelland ile kesişti. Yardımcı antrenör rolüyle başladığı bu hikayede hem kariyerini hem de kulüp tarihini değiştirmek üzere 2011’de teknik direktör koltuğuna oturdu.
Genç çalıştırıcı, henüz ilk yılında tarih yazdı. Nordsjaelland’ın ilk ve tek şampiyonluğunun altına imza atan Hjulmand, üç yıllık periyodun sonunda Thomas Tuchel’den boşalan Mainz koltuğuna geçti. Bir sezonluk deneyimin ardından tekrar Nordsjaelland’a, önce teknik direktör ve ardından danışman olarak döndü.
Nedir bu danışmanlık öyküsü?
Cevabını öğrenmek için “Right to Dream” ile tanışalım.
Right to Dream’in futbol akademisi, 90’lı yılların sonunda Gana’da kuruldu. Afrikalı gençlere futbol oynama imkanı sunan, kariyer planlaması yapan ve yaşamlarını düzenlemeyi gaye edinen bu kuruluş, pek çok önemli futbol kulübüyle işbirliği içinde çalışmalarını yürüttü.
2015 yılında Nordsjaelland, Right to Dream grubunu satın alarak kulüp tarihini değiştirecek bir projeye imza attı. Yıllar sonra Ganalı efsane Michael Essien’in de dahil olacağı bu proje kapsamında Danimarka ekibi, pek çok Afrikalı genci ülkesine getirerek onlara futbol oynama, çalışma ve sosyal değerlerini geliştirme imkanı sundu.
Şu sıralar Ajax’ta boy gösteren ve geleceğin en önemli yıldızlarından biri olması beklenen 2000 doğumlu Muhammed Kudus, bu projenin meyvelerinden biriydi. 2020-2021 sezonunu tam 22 gole katkıda bulunarak tamamlayan 2002’li Kamaldeen Sulemana da, Nordsjaelland’den dünya devlerine transferini bekliyor.
2020 yazı, Hjulmand ve milli takımı buluşturdu
İşte Kasper Hjulmand, yıllarca teknik direktörlüğünü yaptığı ekipte ‘danışmanlık’ rolüne bu proje için geçti. EURO 2020 sonrasında kontratı bitecek Age Hareide yerine Danimarka milli takımı ile anlaştığı güne kadar da bu görevi sürdürdü.
Pandemi nedeniyle EURO 2020’nin bir yıl ertelenmesi, Danimarka Futbol Federasyonu’nun planlarını değiştirdi. Hareide’nin kontratı bitmiş ve turnuva sonrası için Rosenborg’la anlaşmıştı. Şampiyona ileri bir tarihe alınsa da kontrat anlaşmaları sabit kalmıştı. Hal böyle olunca Hjulmand, milli takımın başına 2020 yazında geçti ve Avrupa Futbol Şampiyonası’nda takım ona emanet edildi.
Grup aşamasının ev sahiplerinden Danimarka adına her şey kabus gibi başladı. İlk maçta Finlandiya’yla İskandinav kapışması veren ekip, maçın ilk yarısında Christian Eriksen’in yaşadığı sağlık problemiyle sarsıldı. Eriksen’den gelen iyi haber sonrası gecikmeli de olsa devam eden mücadele, kırmızı-beyazlılar için kabus gibi bitti.
Kaleye atılan 22 şut, ceza sahasında 40 kez topla buluşma, 34 orta ve kaçan bir penaltı… Danimarka’ya gol getirmeyen bunca girişime karşılık Finlandiya, sadece ve sadece tek şut attığı mücadeleyi 1-0 kazanmayı başardı.
Kağıt üzerinde grubun en zayıf halkasına mağlup olan Hjulmand ve öğrencileri, turnuva favorilerinden Belçika ve son Dünya Kupası’nın flaş ekibi Rusya karşısında rüştünü ispat etmek zorundaydı. Takım, bu maçlara lideri Eriksen’den yoksun çıkacaktı.
En kuvvetli 'mağlup'
Başarılı antrenör, hünerlerini gösterdi ve 4-3-3 ile açılışını yaptığı oyun sisteminde değişikliğe gitti. Üçlü savunma, efektif bekler, harika turnuva geçiren iki merkez orta saha ve sahada sürekli gezgin rolde oynayan iki forvetin yanına, Eriksen’den boşalan ‘üretici ayak’ rolüne eski bir Nordsjaellandlı, 2000 doğumlu Mikkel Damsgaard geçti.
Danimarka, Belçika mücadelesine fırtına gibi başladı. Henüz maçın başında atılan gol ve üzerine arka arkaya tehlikeli pozisyonlarla geçen mücadelenin ilk yarısı 1-0 kendi lehlerine tamamlandı. İkinci yarı, tıpkı Finlandiya müsabakasında olduğu gibi büyük bir kalp kırıklığı oluşturmuş, Kevin de Bruyne’nin şovu galibiyeti Belçika’ya getirmişti. Hjulmand’ın ekibi, bu maçta da rakibinin üç katından fazla şut atmış, dört katından fazla ceza sahasına girmiş olsa da oyunu sürklase ettiği bir maçı kaybetti.
İskandinav temsilcisi, turnuvanın belki de en keyif veren iki takımından biri olmasına rağmen son maç haftasına puansız girdi. Futbol, bu emeğe karşılık olarak Danimarka’ya güzel bir hikaye yazdı. Üçüncü grup maçında Rusya’yı dört golle geçen kırmızı-beyazlılar, üçlü averaj hesaplamalarıyla birlikte sadece üç puanla grubu ikinci sırada tamamlamayı başararak Galler’in rakibi oldu.
Hjulmand'ın dokunuşları, turnuvanın kaderini belirledi
Kasper Hjulmand adına turnuvanın hikayesi şapkadan çıkardığı tavşanlarla yazılıyor. Eriksen’in yokluğunda gelen formasyon değişikliği, Damsgaard’ın parlayışı, Braithwaite’in kenarda ‘gezgin forvet’ olarak sağladığı katkı, hücum oyuncularının hem top kullanma becerileri hem de yüksek pres gücü Danimarka’yı seyir zevki yüksek bir takıma dönüştürdü.
EURO 2020’ye damga vuran “ters ayaklı bek” furyasının en önemli temsilcilerinden biri, başarılı antrenörün sol bekte kullanmayı tercih ettiği ve müthiş bir hücum silahı olarak karşımıza çıkan Joakim Maehle oldu. Son üç maçında da tabela katkısı vermeyi başaran Maehle, Spinazzola ve Dumfries gibi turnuvanın yıldız bekleriyle yan yana anılmayı başardı.
Son 16 turunda karşı karşıya geldikleri Galler, bir önceki Avrupa Şampiyonası’nın yarı finalisti olma özelliğinin yanında grup aşamasının dirençli takımlarından biri görüntüsü çizdi. Elbette ki Galler’in de zaafları vardı. Robert Page’in ekibi, A Grubu’nda oynanan üç maçta ceza sahası dışından en çok şut imkanı veren takımlar arasında zirveyi zorluyordu.
Kasper Hjulmand, son iki maçta ağları sarsan Poulsen’in yokluğunda, grup maçlarında yalnızca 30 dakika süre alan Dolberg’e şans tanıdı. Maçın kilidi, tam da Galler’in zaafına işleyecek şekilde Dolberg’in ceza sahası dışından bulduğu gol ile çözüldü. Üstelik teknik direktör Hjulmand, tam anlamıyla istediği gibi başlamayan maçta sürpriz bir kararla Andreas Christensen’i orta sahaya çekerek burada sayısal avantajı ve oyun üstünlüğünü eline aldı.
Çeyrek finalde karşılaşılan Çekya, turnuvada neredeyse her takımla fiziksel yönden eşleşebilecek az sayıdaki ekip arasındaydı. Üstelik Çekler, boy ortalamasının yüksekliği ve buna yönelik çalışmalarıyla duran toplarda başarılı bir takımdı. Hjulmand’ın Danimarka’sı, Çekya’nın kilidini bir duran topla açtı ve Maehle-Dolberg bağlantısıyla ikinci golü buldu.
İkinci yarıya golle başlayan ve baskısını hissettiren rakibi karşısında, Galler maçında olduğu gibi Christensen’i öne çıkararak orta saha yerleşimini onaran genç antrenör, maçı satranç tahtasında kazanmayı başardı.
Turnuva 'en'lerinde Danimarka dominasyonu
Bu performansın istatistiksel yansımaları da etkileyici. Danimarka, şu ana dek turnuvanın en çok kontratak girişiminde bulunan ekibi konumunda. Rakip yarı alanda topla en çok vakit geçiren, en çok şut çeken ve kaleyi bulan, en fazla topla oynayan, korner kullanan ve dribbling yapan beşer takımı arasına girmiş durumdalar.
1992 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın üzerinden neredeyse 30 yıl geçti. O dönem, layığıyla onore edilip edilmediği tartışılan, tüm dünya çapında “yılın teknik direktörü” seçilmesine rağmen aynı ödüle Danimarka’da kavuşamayan Richard Möller Nielsen’den kalan bir gönül yarası varsa, Kasper Hjulmand bunu telafi etmek için büyük bir şans.
EURO 2020, hiç kuşku yok ki Danimarka futbol tarihinin unutulmaz turnuvaları arasında yer alacak. İskandinav ekibi şimdilik yarı finalde. Rakipleri, turnuvada hiç gol yemeyen İngiltere. ‘Mucizelerin ülkesi’, Hjulmand önderliğinde bu yürüyüşü de kupayla kapatabilecek mi?
Keyifle seyrediyor olacağız.
Kaynak : Alperen Doğan / TRT SPOR
0 yorum :
Yorum Gönder