20 Nisan 2020 Pazartesi

Guardiola'nın futbol sırlarına yolculuk

Guardiola en iyisi mi bilmiyoruz ve hiçbir zaman da bilemeyeceğiz ancak Rinus Michels'ten Cruyff'a devam eden Total Futbol akımının çağımız temsilcisi olarak futbolu dönüştüren isimlerden olduğu kesin.

Sonu olmayan bir tartışma; dünyanın en iyi teknik direktörü kim? Guardiola mı? Kesin bir cevap vermek zor ancak adaylar arasında olacağı kesin... Hem de en üst sıralarda. Gittiği her takımla yerel ligde kazanılmadık kupa bırakmadı ancak Barcelona'dan sonra bir daha Şampiyonlar Ligi kazanamadı. Gittiği her takım zaten kendi liglerinin potansiyel şampiyon adayıydı ve çok paralar harcıyorlardı ancak zirvede kalmak için de zirvedeki bir teknik adama ihtiyaçları vardı. Birbiriyle çelişkili gibi görünen ama aslında doğal bir ilişki bulunan durumlar... Guardiola en iyisi mi bilmiyoruz ve hiçbir zaman da bilemeyeceğiz ancak Rinus Michels'ten Cruyff'a devam eden Total Futbol akımının çağımız temsilcisi olarak futbolu dönüştüren isimlerden olduğu kesin.

 

GUARDIOLA TİKİ-TAKA'DAN NEFRET EDİYOR
Guardiola'nın Barcelona B takımında başlattığı ve A Takımla dünyanın zirvesine oturduğu 'topa sahip olma' futbolu Total Futbol'un gereklerindendi. Cruyff, "Sadece bir top var. Bu yüzden ona sahip olman lazım" diyordu ve eski öğrencisi Guardiola buradan yola çıkarak topa sahip olma yöntemleri geliştirdi. Cruyff'un hocası olan Rinus Michels'in 1974 Dünya Kupası'nda Hollanda'ya yaptırdığı yüksek pres formülünü uygulayan Guardiola, Barcelona takımıyla rakip yarı sahada top kazanma süresini 8-9 saniyelere indirdi.
Ancak Pep'in asıl alametifarikası yüksek pas sayılarıydı. Topa sahip olmayı, pas futbolu oynamayla dizayn eden Pep, birçoklarının aksine kendi oyununa 'tiki-taka' demiyor ve hatta tiki-taka futbolundan nefret ettiğini söylüyordu: "Tiki-taka’dan tiksiniyorum, nefret ediyorum. Tiki-taka dediğin, topu öylesine sağa-sola atmaktan başka bir şey değil. Hiçbir amacı yok. Pas veriyorsan bir amacın olmalı. Barça tiki-taka oynamadı. İnsanlar bunu uydurdu. Bu yalanların bir kelimesine bile inanmayın."

RAKİBİ HAREKET ETTİR, DÜZENİNİ BOZ VE SALDIR!
Guardiola'nın yüksek pas sayısı aslında bir nevi hipnoz yöntemiydi. Tüm takım sporlarında olduğu gibi Pep'in de amacı rakibin tamamen kendilerine odaklanmasını sağlamak ve onları istedikleri noktaya çekmekti. Futbolda rakibinizi kendi istediğiniz noktaya çeker ve oyunu bir bölgeye sıkıştırırsanız kalan diğer tüm bölgeler sizin için saldırı alanı olur. Bir futbol sahasında savunmasız olabilecek en az 2-3 alan vardır. Hızlı ve geniş kanatlarla oynarsanız boş alan bulursunuz. Pep de bunu yapmaya çalışıyordu: Rakibi hareket ettirmek, düzenini bozmak ve karşı saldırıya geçmek.

GUARDIOLA'NIN FUTBOLU BİR SABIR SINAVIDIR
Bir Barcelona takımına baktığınız zaman top stoperle oyuna başlıyorsa kanatlar ileri hareket eder ve beklere alan açılır. Forvet oyuncusu o stopere baskı yaparsa top diğer stopere geçer. Bu sırada merkez orta saha defansın arasına girer ve rakipten bir oyuncu da onunla hareket edeceği için yapı kısmen de olsa bozulur. Böylece stoper topu hemen orta sahadaki diğer takım arkadaşına gönderir. Oyun merkezden kurulur ve en uygun anda (belki de 7 dakika süren yan paslar sonrası) top kanattan ileri hareket eden oyunculara verilir. Merkeze odaklanan rakip kanatlarda saldırı alanı bırakacaktır. Bunu belki 40 defa denerler ve 39 defa sonuç çıkmaz ancak 1 defa çıkan sonuç skoru değiştirir. Guardiola'nın futbolu hem kendi oyuncuları hem de rakip için bir sabır sınavıdır. Aslında çoğu zaman izleyenler için de...


SATRANÇ, SUTOPU, GOLF VE HENTBOLDAN ALINAN İLHAM
Guardiola'nın futbol üzerine kurduğu matematikler diğer sporlarla da çok ilgilidir. Yeterince sabırlı olmayı santranç efsanesi Gary Kasparov'dan öğrenmiştir mesela. Takımına penaltı çalıştırırken onlara mentörlük yapması için sağ kolu Manel Estiarte'yi kullanmıştır. Estiarte hem Pep'in çok eski arkadaşı hem de İspanya'nın yetiştirdiği en büyük su topu oyuncusudur. Su topunda penaltı kullanmak çok ciddi ve zor bir iştir. Pep profesyonel denebilecek kadar iyi bir golf oyuncusudur. İngiltere'nin en ünlü futbol psikologlarından olan ve yazdığı kitaplarla tanınan Dan Abrahams da aynı zaman bir golf hocasıdır ve çalıştığı antrenörlere golf öğrenmelerini tavsiye eder. Pep de golf sayesinde baskı altında ve tek başınayken zihnini kullanmayı öğrenmiştir. Guardiola'nın hentbolla da arası çok iyidir. Savunma yerleşimleri, oyuncular arası kurulan üçgenler ve pivot (hedef) oyuncu etrafında nasıl oyun kurulur gibi konularda hentboldan yararlanmıştır. Bunun yanında basketboldaki hücum yerleşimleri ve Amerikan futbolundaki adam eksiltmeler de Pep'e çokça ilham verir.

SADECE ÖĞRETMEN DEĞİL AYNI ZAMANDA ÖĞRENCİ
Öte yandan sadece öğretmekle kalmıyor, kendisi de sürekli öğrenmeye çalışıyor. Barcelona'dan neredeyse top kaybeden oyuncusu yoktu ve geride çok oyuncu bekletmiyordu. Ancak Almanya ve İngiltere'deki tecrübeleri ona takım hücumdayken savunma özellikli oyuncu kullanmayı öğretti. İspanya ve Almanya'dayken rakipleri onu genelde geride bekliyordu ama İngiltere'de sürekli saldırabilen rakiplerle oynadı. Bunun için ikinci topları nasıl savunacağına dair formüller geliştirmek zorunda kaldı. Gün geçtiktçe oyuncularını sezon önceleri daha az fizik, daha çok taktik çalıştırmaya başladı.


STERLING'E NEDEN BU KADAR İLGİ GÖSTERİYOR?
10-15 dakikalık videolarla oyuncularına hatalarını gösterdi ve bunlar üzerinde çalıştılar. Hatta bazı oyuncuların evde izlemeleri için özel video klipler hazırlattı. Sterling örneğinde olduğu gibi bazen de özel olarak ilgilendi ve çok temel bilgileri yeniden anlatması gerekti: "Top sana doğru gelirken vücudunu aç, arkada kalan ayağınla oyna ve arkadaşının güçlü ayağına pas ver." Pep, Sterling ile çok yakından ilgilendi ve onun sınıf atlamasını sağladı. Kanatları geniş kullanan ve daha sonra içeri doğru hamle yapan oyuncuları çok seviyordu. Messi'nin geniş alanda başlayıp içeri doğru girmesi ve sağ-sol diyagonal paslarla bekleri hücuma dahil etmesi Pep'in kurguladığı en önemli saldırı hamlesiydi ve savunulması çok zordu. Sterling'den bir Messi olmasını beklemiyordu ama en azından deneyebilirdi. Denediler ve çoğu zaman başarılı da oldular. Aslında Sterling sadece seçilmiş bir oyuncuydu. Pep'in derdi bir kişiyi değiştirebilme tutkusunu gerçekleştirmiş olmaktı.

ABARTIYOR MUYUZ? BELKİ DE...
Marti Perarnau'nun yazdığı 'Confidential' kitabında anlatılana göre, Katalanların ünlü şefi Ferran Adria'nın kendisini yoğun bir şekilde övmesi üzerine Guardiola şu cevabı verir: "Ben sadece rakiplerin görüntülerini izliyorum ve sonra da onları nasıl alt edeceğimi bulmaya çalışıyorum." Belki de yaptığı gerçekten sadece budur. Belki de biz abartıyoruz. Yine de Pep'in yaptıklarını abartmanın sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Ya da Mourinho veya Klopp'un yaptıkları. Herkesin en iyisini bildiğini zannetti bir alan olan futbolda zirveye ulaşmak ve oyunu değiştirmeye çalışmak abartılmayı hak ediyor olabilir. Gerçi bu yazıyı okuyanlardan bazılarınız şöyle diyecektir: "Ne kadar abartıyorsun, ne var bunda, bana da o takımları versinler ben de yaparım..." Belki de yaparsınız, kim bilir...

Kaynak: Serkan Akkoyun / TRT SPOR

0 yorum :

Yorum Gönder