2018 yılına girerken transfer yasağını kaldırmak için uğraş veren Lille kulübü, çok kısa zaman içerisinde, dünyanın en zengin kulüplerinden Paris Saint-Germain ile yarışır hale nasıl geldi? Cevabını birlikte arayacağız...
2000’li yıllar, Fransa futbolunda iki devin hegemonyası altında geçti. 2002 yılında şampiyonluk serisine başlayan Lyon, tökezlemeden 2008’e kadar seriyi sürdürmeyi başarmıştı. 2013’te bayrağı devralan Paris Saint-Germain ise, Monaco’ya karşı verdiği fire dışında günümüze kadar tacı kimseye kaptırmadı.
İki hegemonya arasındaki dört sezonda Fransız futbolu dört farklı şampiyon çıkardı. 2009’da Lyon’un serisini bozan Bordeaux’yu ertesi yıl Marsilya izledi. PSG’nin hakimiyetinden hemen önceyse, ligin zirvesine Montpellier yerleşti. Bu şampiyonlukların arasında, 2011 yılında ipi göğüslemeyi başaran takım Lille olmuştu.
Kadrosunda Eden Hazard, Gervinho, Idrissia Gueye, Mathieu Debuchy gibi yıldızları barındıran ekipte, Moussa Sow, Adil Rami ve Aurelien Chedjou gibi tanıdık simalar da vardı. Şampiyonluğunun ardından ligde üçüncü sıranın üzerini göremeyen, 2017-2018 sezonunu ise son yılların en kötü derecesiyle (17.sıra) noktalayan Lille, o yıl transfer yasağı ve çeşitli ekonomik krizlerle de boğuşmuştu.
Peki, bu kulübü dibe düştüğü noktadan kısa zamanda yeniden zirve adayı haline getiren süreç nasıl işledi?
İlk adım: Luis Campos
Genç yaşta, Portekiz’in mütevazı takımlarında teknik direktör olarak çalışan ve uzun yıllar bu kimlikle futbolun içinde kalan Campos, 2005 yılında antrenörlüğü bıraktıktan sonra Jose Mourinho ve Jorge Mendes’le ortak çalışmalar yapmıştı. 2013 yılında, Mourinho’nun ekibinde kısa süreli olarak Real Madrid gözlemcisi olarak çalışan Campos, bir sonraki yıl Monaco’nun sportif faaliyetlerinin başına getirildi.
Monaco’da çalıştığı yıllar boyunca, harcamalarının kat be kat fazlası oranında oyuncu satışı yapan Campos, 2017’de şampiyon olan ve Devler Ligi’nde yarı final oynayan kadronun temelleri olan Bernardo Silva, Fabinho, Thomas Lemar gibi oyuncuların transferlerinin altına imzasını atmıştı. 2016’da bu göreve veda eden tecrübeli isim, bir yıllık dinlenme sürecinin ardından Lille’in sportif direktörlük koltuğuna getirildi.
İlk sezonunda hayal kırıklığı yaşadığı, ekonomik problemlerle boğuştuğu Lille’de, doğru olduğuna inandığı transfer politikasından vazgeçmeyen Campos, değerini bulan oyuncuyu satmaktan çekinmiyor, yaptığı transferlerde de genellikle ekonomik anlamda kâr edebileceği, ağırlıklı olarak genç oyunculara yöneliyordu. İlk senesinde aldığı Thiago Maia, Luiz Araujo, Nicolas Pepe, Thiago Mendes, Kevin Malcuit gibi oyuncuların tamamı 25 yaşının altındaydı.
Sıra, bu oyunculara değer katacak bir teknik direktör bulmaktaydı...
İkinci adım: Christophe Galtier
Kariyeri boyunca yardımcı antrenörlük yapan Galtier, 2009 yılında küme düşmeme mücadelesi veren Saint-Etienne’in teknik direktörlük koltuğuna getirildi. Önceki yılı 17. bitiren ekip, o sezonu da aynı sırada tamamlayarak kılpayı da olsa ligde kaldı ve genç çalıştırıcı ile yola devam edildi.
Takip eden yedi sezonda da yeşil-beyazlı ekibi çalıştıran Galtier, uzun yıllar takımın ivmesini yukarı çekmiş, sezon sonu pozisyonlarında dördüncülüğü görmüştü. Bu birliktelik süresince Dimitri Payet, Blaise Matuidi, Kurt Zouma, Pierre-Emerick Aubameyang, Faouzi Ghoulam, Max Gradel, Allan Saint-Maximin gibi yıldızların yeteneklerini ortaya çıkarmalarına yardımcı olan, elindeki oyuncu grubu sıklıkla değişmesine rağmen çalıştığı dönemde 8. sıranın altına hiç inmeyen teknik adam, Lille için biçilmiş kaftandı.
Galtier, futbolcularından en yüksek verimi almak için çaba gösteren, yeteneğine inandığı oyuncuların sisteme bir şekilde dahil edilebileceğini düşünen bir karakterdi. Bir yıl boyunca sağ kanatta ve 4-4-2’nin merkezinde kullanıp, tam anlamıyla beklediği performansı alamadığı Yusuf Yazıcı’yı, sakatlığının dönüşünde müthiş bir forvet oyuncusuna dönüştüren sihir belki de buradan geliyor...
Üçüncü adım: Kâr ile sat, yerini benzer profil ile doldur
Son üç yılda, transfer dönemlerinde yaklaşık 170 milyon avro kâr eden Lille, takımdan ayrılan futbolcuların neredeyse hiçbirinin yokluğunu aramayacağı bir döngü kurdu.
2018 yazında takıma katılan genç ve atletik forvet Rafael Leao, kendini kanıtladıktan sonra Milan’a gitmişti. Yeri, benzer profildeki Victor Osimhen ile doldurulmuş, bu oyuncunun 70 milyon avro’luk satışının ardından yine yakın tarzdaki bir başka gencin; Jonathan David’in transferi bitirilmişti.
Forvet rotasyonunda tecrübeli bir ayağın gençlere liderlik etmesini isteyen ekip, geçen yıl Loic Remy’den verim almayı başarmıştı. Fransız golcü ligimize transfer olunca kulüp, milli takımımızın tecrübeli golcüsü Burak Yılmaz’ı renklerine bağladı.
Lille kariyerinde iyi ve dinamik bir görüntü veren Kevin Malcuit, Napoli kulübünün yolunu tutunca, Luis Campos ve ekibi cesur bir kararla TFF 1. Lig’den Zeki Çelik’e talip oldu. Kağıt üzerinde risk barındıran bu hamle, milli futbolcumuzu takımın vazgeçilmez isimlerinden biri haline getirdi.
Arsenal’e transfer olan Gabriel’in yerinin çok daha düşük maliyete Sven Botman ile doldurulması, Nicolas Pepe gibi bir yıldızın ayrılığında bu role Jonathan Bamba’nın oturması, Thiago Mendes’in gidişi sonrası daha düşük maliyete Renato Sanches’in transfer edilmesi, Youssouf Kone ayrılınca Hırvatistan Ligi’nden 19 yaşındaki Domagoj Bradaric’in getirilmesi büyük bir yönetim aklının tezahürü olarak karşımıza çıkıyor.
Üç yıl içerisinde, ligin dibine demir atmış ve transfer yasağı bulunan bir kulübün, Paris Saint-Germain gibi bir ekonomi ve Lyon gibi bir ekolün önünde şampiyonluk yarışını lider götürmesinin sırrı tam da bu kelimeyle karşılık buluyor: Akıl.
Kulübün satışı gerçekleşti
2020 yılının Aralık itibariyle, son yıllardaki müthiş transfer başarılarına rağmen yarışmada 'kalıcı' olabilme adına daha büyük bir mali kuvvete ihtiyaç duyan Lille kulübünün satışı gerçekleşti.
Satış sonrası, sportif direktör Luis Campos da dahil olmak üzere pek çok personelin görevinden ayrıldığı kulüpte, Portekizli yöneticinin bıraktığı koltuğa daha önce Paris Saint-Germain'de görev yapmış Olivier Letang getirildi. Fransız medyası, Lille'in iş insanları için "cazibe merkezi" haline gelmesinde, 2018 sonrasında izlenen politikanın büyük payı olduğu konusunda hemfikir.
Milli futbolcularımız ile bizler için daha da çekici hale gelen kulübün yolunun şampiyonlukla taçlanıp taçlanmayacağını bizlere süreç gösterecek. Bununla beraber, Luis Campos ile yollarını ayırmış olsa da Lille, benimsediği modeli sürdürdüğü takdirde “kulüp nasıl yönetilmeli” sorusuna cevap olmaya devam edebilir.
Kaynak : TRT SPOR
0 yorum :
Yorum Gönder