Formula 1'de sezonun açılış yarışı geçtiğimiz pazar Bahreyn'de koşuldu. Özellikle, 2000 doğumlu gençler arasında yarışlara ilginin çok fazla arttığı görülebiliyor. Peki bunu ne sağladı? Gençlerin kendisine sorduk.
Mercedes'in son yıllardaki dominasyonu düşünülünce F1 yönetimi bile sporda reytingin yükselmesi için yoğun çaba harcıyor.
Özellikle 9 yıl aradan sonra geçtiğimiz sezon düzenlenen Türkiye GP'nin, gençlik arasında motor sporlarına yönelimi oldukça arttırdığını söyleyebiliriz. Bunu sosyal medyadaki ilgiden de net olarak görebiliyoruz.
Peki bu gençler neden ve nasıl Formula 1 takip etmeye başladı? Ana sebepleri neler? Kendilerine sorduk.
Kuzey Kılıç - 2000
2008 civarlarında teknolojinin ilerlemesi, Formula 1 yayınlarına daha rahat ulaşabilmemiz ve spora dair daha fazla ürün, bilgi, içerik elde edebilmemiz beni bu spora tamamen yönlendirdi diyebilirim. Misal, Jenson Button'ın unutulmaz Kanada yarışı sonrasında Button'a dair daha fazla araştırma yapabilme şansı yakalayıp onu bir idol olarak belirlemiş ve F1'i daha düzenli takip etmeye başlamıştım. Aynı şeyi Lewis Hamilton'ın agresif stili ve pist dışı karakteri için de söyleyebilirim o yıllardan.
Türkiye takvimden çıkarıldığında sporu bir daha izlememe gibi bir his yaşamadım açıkçası. Çünkü bireyler ve araçlar üzerine kurduğum merak, beni bu spora tamamen yönlendirmişti. Hız, tutku, pit-stop'lardaki gerilim, kazalar sonrası yaşananlar... Bence 2000 çağında dünyaya gelen çocukların (ben dâhil), film endüstrisi başta olmak üzere aksiyon, gerilim, merak unsurlarına daha fazla ayak uydurabilmeleri onlardan bazılarını F1'e çekti. Tabii teknolojinin sağladığı ulaşılabilirlik arada ray görevi gördü.
Günümüzde bu işin en üst seviyeye gelmesi ise tamamen sosyal medya kaynaklı bana kalacak olursa. Misal, bir gencin Lando Norris'i sevmesi ve onun pist dışı hayatını sadece Instagram'a ve birtakım röportajlara göz gezdirip anlaması; sevdiği bir süper yıldızla kendisini arkadaş gibi hissetmesi bireyin onu pistte de daha fazla takip etmesine neden oluyor bence. Eh, tabii sporun içindeki gerilim de kendisini hâlen daha hissettiriyor. Ama bence işin magazinsel, ruhsal yanı; sporun içerisindeki aksiyonların önüne geçmemiş olsa da aradaki yüzde farkını neredeyse dengeledi.
"Sosyal medya sayesinde"
Berkin Tansu - 2000
Aslında Formula 1’le tanışmam yeni oldu diyebilirim, elbette az da olsa bir duymuşluğum, görmüşlüğüm vardı ama detaylı bir bilgim asla yoktu. Yolda geçerken İstanbul Park tabelasını gördükçe neden bir süre yapılıp bir anda kesiliverdi diye düşünürdüm. Ardından yarışları, kısa videoları denk gelip izledikçe; yazılar ve yorumlar okudukça, Türkiye GP’nin de geçmişini araştırdıkça ilgimi iyice çeker oldu. Aslında arkasındaki stres yönetimi, her şeyi düzgün planlamak; yaşanılan adrenalin ve farklı lokasyonlarda yapılması Türkiye’nin de bunlardan biri olması bana F1’i çok özel kıldı. Bu yüzden TurkishGP için oldukça heyecanlıyım. Çok ani bir şekilde 2020 takvimine katılması ve herkese sürpriz olması da ayrı bir mutluluk. 2005-2011 yarışları için çok küçüktüm belki ama şimdi her şeyi daha rahat anlayabilirken böyle bir fırsata denk gelmek benim için eşsiz bir his.
"Drive to Survive belgeseli"
Ozan Kaya - 2001
Formula 1. Benim için bu sporun sevda tohumları çocukluğumda atıldı. Abimlerim, ablamın ve babamın; benim çocukluk yaşlarıma denk gelen zamanlarda F1 takip edişi, bana o yaşlarda motor sporları için bir yatkınlık kazandırdı. Araya sizin dediğiniz ilginin olmayacağı yaşlar girdikten sonra, takribi üç sene öncesine kadar, sosyal medyanın yardımıyla, içimdeki F1 tohumları yeniden yeşerdi. İki günde neredeyse 500 kadar F1 videosu izleyip, aslında bu olayın 20 aracın aynı yeri 50 kere dönmesi değil, kendi içinde bambaşka bir dinamiğinin olduğunu, tahtadan taşlar yerine milyon euroluk araçlarla oynanan bir satranç olduğunu, zekanın yanında neredeyse olağanüstü fiziksel güce, reflekse ve bunlar kadar güçlü bir mental güce gerek olduğunu anladım. Gerçek Formula 1’in bu olduğunu anladıktan sonra, günümüz trend sporlarına nazaran takip etmesinin daha eğlenceli olduğunu ve içine zeka gücünü de içine katan bir sporun insanı kendine nasıl çektiğine tanıklık etmiş oldum. Özetlemek gerekirse, bolca ter ve efor sarfettiren, milyon euroluk taşlarla oynanan bir satranç oluşu beni F1’in sadık bir fanı yapıyor.
Ülkemizde şu an top noktasını yaşama sebebini kendi açımdan anlatacak olursam kesinlikle Formula 1’in Liberty Media’ya satılıp el değiştirmesinden sonra muhteşem bir şekilde kullandığı sosyal medya ve bunun yanında günümüz popüler kültürünü belirleyen Netflix’in çektiği Drive To Survive belgeseli diyebilirim. Sosyal medyayı benim açımdan en iyi kullanan spor mecrası kesinlikle F1’dir. Gerek Youtube kanalındaki videolar olsun, gerek sürücüler arasında yaşattığı interaktiflik olsun, sosyal medyadan bir göz kırpmasıyla bir çok genci kız erkek farketmeden içine alabilecek bir güçte. Bunun yanında Netflix’in çıkardığı Drive To Survive belgesel dizisini unutmamak gerek. Hem eski takipçileri için yepyeni bir F1 görüntüsü ve deneyimi sunuyor hem de hiç bilmeyenler için çok cazip ve heyecanlı bir alternatif olarak insanların karşısına çıkıyor.
Formula 1 hakkında genel olarak söyleyeceğim şey ise Mercedes dominasyonunun artık gerçekten can sıkıcı hale geldiği ve Ferrari’nin bu durumunun beni fazlasıyla üzdüğüdür. Mercedes’in son iki belki üç senedir tam bir yenilmez halinde yarışlara çıkıp maksimum üç yarışta podyum firesi vermesi, sporu tamamen öngörülebilir hale getirmiş ve bu sporda kusursuzluğun ve devamlılığın izleyici açısından ne kadar can sıkıcı olabileceğini göstermiştir. Öte yandan Ferrari’nin şahlanan bir attan nasıl bir yük katırına dönüştüğüne şahit olmak da beni ve bir çok F1 takipçisini gerçekten üzmektedir. Bir yanda başarının ve kusursuzluğun can sıkıcılığı, bir yanda devin çöküşüne şahit olmanın verdiği üzüntü. Bu durum da Formula 1 içinde kendi alternatifini çıkarmasına sebep olmuş, Formula 1,5 ya da diğer adıyla B ligi’nin içindeki rekabetin seyir ve takip keyfinin doyulmaz olmasına sebep olmuştur.
"Sosyal medya"
Emre Özcan - 2004
Açıkçası klasik bir cevap fakat teknoloji gelişti. Eskiden Formula 1 ile alakalı bu kadar bilgiyi öğrenemezdik. Birden çok internet sitesi ve sosyal medya hesaplarının açılmasıyla beraber, Formula 1 günümüzde çok popüler oldu ve olmaya da devam ediyor.
İnsanları bu spora çeken tek bir şey var: Rekabet.
Rekabeti izlemek insanları çok fazla cezbediyor. Artı olarak sadece en fazla gaza basanın kazanamadığını biliyorlar. Formula 1 komple bir spor. İçinde pilot yetenekleri, takımlardaki mühendislerin ve çalışanların zekası, pist üzerinde yaşanan stratejik olaylar gibi birden çok şeyi barındırıyor.
Efe Gökmen Doğramacı - 2004
F1 izlemeye babam sayesinde 2008 yılında başlamıştım. Babam da eski izleyicilerinden olduğundan eski yarışların tekrarını ve Schumacher’in pist üzerinde süzülüşünü izleyerek çocukluğumu geçirdim. Dolayısıyla hem F1 hem de Ferrari hayatımda büyük bir yer sahibi oldu. O zamanlar küçük yaşlarda olduğumdan sadece arabaların pist üzerinde son sürat gitmeleri ilgimi çekiyordu. Michael, komaya girdikten sonra ben de babam da F1 izlemeyi uzun bir süre bıraktık. Yaşımın büyümesiyle ve sosyal medyanın gelişimiyle de F1’e olan sevgim ve ilgim 2017 senesinde tekrar kabardı. 2017 Azerbaycan GP’inden beri düzenlenen her yarışı izliyorum. Yeni nesil araçların görüntüsü ve hızı da önemli derecede gelişince ülkemizde yaşıtlarımın ilgisini çekti. Arabayı seven bir toplum olduğumuzdan motorsporlarına olan ilgimiz ve desteğimiz giderek arttı. Ayhancan G., Cem B., Salih Y. gibi isimler yetiştirip onların başarılarına tanıklık etmek de insanı epey sevindiriyor. Bu sebeplerin yanı sıra Mercedes dominasyonundan sonra izlediğimiz çoğu yarışın zevksiz olmasına rağmen pist üstündeki rekabet ve pit stratejileri sayesinde bu spora olan ilgi katlanarak devam ediyor.
Hüseyin Aslan
Formula 1 aslında benim için hayattaki anılarımın oluştuğu ilk andan beri hayatımda olan bir olgu. 2000 sezonunun başlarından aklımda kalan anılarla birlikte 2004/2005 sezonlarıyla birlikte artık net anılarım oluşmaya başladı bu başlangıç güzel bir tesadüfe de denk geldi aslında, ülkemizde yapılan ilk yarış olan 2005 Türkiye GP'sine. Bu yarışın haberlerini televizyonda gördüğümde rüya gibi gelmişti, çocukluğun verdiği sevinçle birlikte inanılmaz mutlu olmuştum.
Son birkaç senede yayıncı kuruluş istikrarı ile birlikte ülkemizde Formula 1 tekrar popüler bir hale geldi ve insanlar bu yarışı tekrar istemeye başladı lakin Formula 1, bir ülkeden çıktıktan sonra dönmesi o kadar kolay olmuyor maalesef. Sırada bekleyen ülkelerin de varlığı ile yarış için gereken ücretler eskisine göre 2-3 kat artmış durumda. Tam da bu nokta pandeminin de etkisiyle takvimde oluşan bu büyük boşlukta bize bir şans doğdu ve pist yöneticilerinin de gayretiyle yarış tekrar İstanbul'a döndü. Umarım bu şansı güzel bir şekilde değerlendiririz ve Formula 1'in bir ülke için ne kadar önemli olduğunu bu sefer anlarız. Birkaç gün önce Vietnam'ın 2021 takviminden çıktığının açıklanması da adeta bizim için 'yıldızlar hizaya geliyor' durumu oluşturdu. Elbette bunun için daha çok erken ve ilk önce önümüzde vermemiz gereken bir sınav var. Bu sınavı başarı ile geçtikten sonra 2021 için 16 Kasım Pazartesi sabahı ile çalışmaları başlamalıyız. Umarım seyir yönünden kuvvetli ve bizim için güzel anılar oluşturacak bir yarış izleriz.
Onat Telkenar - 1998
Öncellikle bu oyuncak arabalarla başlayan bir tutkunun peşini bırakmamak ve sonuna kadar bu işin içinde dahil olmak ile başlıyor. Bu duyguların oluşmasında ailelerinde büyük payı var en önemlisi motorsporlarını takip eden bir ailenin içinden gelmek ve bu tutkuları yaşarken ailenizin sizi desteklemesi ve yönlendirmesi ile ilgili. F1’in ülkemize ilk geldiği günden beri tüm yarışları takip eden biri olarak ve neredeyse 10 senelik aranın ardından Türkiye yarışından öncede yabancı kaynaklar vasıtası ile takip ederek devam ettirebildik bu sevgimizi. Bu aynen futbola beslenen duygu gibi bir şey diyebiliriz. Ülkemizde seyircili bir yarış olsaydı belkide Türkiye de izlen en fazla doluluk oranına sahip yarış olabilirdi. Çünkü bu zamanlarda teknolojinin gelişmesi ile de Netflix gibi bir platformda son 2 senenin F1 dizi yayınladığı için insanlar daha da yakın oldu içerdeki çekişmeyi, harcanan bütçeleri ve pilotlarında hayatlarına dahil olan bir dizi de olduğu için insanlar hem sempati duydu hemde motor sporlarına ilgisi büyük önemde arttı. Bunun sonucunda çevremizdeki herkes F1 biri bilmezken bir anda etrafta pilotlar konuşulup F1 muhabbetleri yapılmaya başlandı bile. Motor sporlarını bu kadar yakından takip eden biri olarak F1 Dünya’da düzenlenen en büyük organizasyonlardan biri ve ünlü otomobil markalarının büyük bir yarış içersinde, bir marka çekişmesinide gözler önüne sunuyor. İnsanlarında hoşuna giden kısmın bunun olduğunu düşünüyorum. Sonuçta günlük bindiğimiz ve her sene yeni teknoloji ile yenilenen arabaların teknolojileri F1 araçlarından geliyor.
Kaynak : Alperen Delibaş / TRT SPOR
0 yorum :
Yorum Gönder