Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi Metin Sipahioğlu, 1959 öncesi şampiyonluklar ile ilgili kulüp televizyonunda açıklamalar yaptı. Sipahioğlu "Bu mesele, ülke futbolunun tarihiyle barışması meselesidir." dedi.
Fenerbahçe'nin İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Metin Sipahioğlu, Fenerbahçe
Televizyonu’nda yayınlanan “Gündem Özel” programının konuğu oldu.
Galatasaray Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz’in kulübü hedef alan
açıklamalarına yanıt veren Sipahioğlu, 1959 öncesi Türkiye
Şampiyonluklarının tarihçesi ve TFF’ye yapılan başvuru ile ilgili
bilgiler verdi.
Yönetim Kurulu ÜyesiMetin Sipahioğlu’nun açıklamaları şöyle:
“Öncelikle ekranları başında bizleri izleyen tüm Fenerbahçelilere ve
Türk sporunun tüm paydaşlarına sevgilerimizi ve saygılarımızı ileterek
yayınımıza başlamak istiyorum. Yine, bir kez daha mecburi bir yayın
için, yine hicap duyarak ama artık işin kötüsü bu hicap duymaya da
alışarak işin kötü tarafı, karşınızdayız. Hatırlarsınız birkaç hafta
evvel yaptığımız yine bir mecburi yayında Galatasaray Spor Kulübü’nün
onlarla yaptığımız maçtan sonra bizi hedef alan Başkan, yönetim,
iletişim direktörü, yönetici bazında açıklamalarına belge ve kanıtlarla
mecburi cevaplar vermiştik. Konuları aydınlatmış ve kapatmıştık. Biz
bunu yaptıktan sonra bizim kulübümüzden ne başkan ne yönetim bazında
Galatasaray’ı hedef alan hiçbir açıklama çıkmadı. Kamuoyu bunu lütfen
iyi bilsin. Ancak bakıyorsunuz karşı tarafa, Galatasaray Başkanı yine
geçen hafta çıkıyor, bir saate yakın; onlarda da bizimle aynı Gündem
Özel programı yapıyor. Bu programda 1 saat boyunca sadece tek konu,
Fenerbahçe, Fenerbahçe, Fenerbahçe. Onlarla ilgili bizim taraftan hiçbir
açıklama gelmemesine rağmen, onlar çıkıyor, yine bir saat boyunca
başkan bazında direkt yine Fenerbahçe’yi hedef alıyor. Açıklamalarını
birazdan değerlendireceğiz. İşin kötü yanıysa maalesef yine yanlış
bilgilendirilerek, tabir-i caizse bilgisizce konuşuyor ama bu sefer bir
şey daha bizim dikkatimizi çekti. Artık Galatasaray başkanının art
niyetli konuştuğunu düşünüyoruz. Nedenlerini ilk konumuzda dile
getireceğiz. Bu programda yine kendilerine bilgilerle, belgelerle
yanıtlarını vereceğiz, sonrasında takdiri kamuoyu yapacak. Şimdi bir kez
daha bu yayını yapmak zorunda kaldığımız için ve bu yayında zaman zaman
kullanmaya mecbur kaldığımız milyonları temsil eden bir camianın
yönetim kurulu üyesi olarak, yönetimi olarak, kullanmakta kalacağımız
üslup için tüm kamuoyundan, camiamızdan özür dileriz.
GEREKİRSE HER HAFTA BURADA GERÇEKLERİ GÜNDEME GETİRİRİZ
Şahsen kendi adıma da şunu belirtmek istiyorum; benim için de bir
yönetim kurulu üyesi olarak, kendimden neredeyse belki iki katım
yaşımdaki Galatasaray’ın, Galatasaray gibi bir kulübün başkanına burada
çıkıp, her hafta belge ve kanıtlarla İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu
Üyesi olarak cevap vermek zorunda kalmak hiç iyi bir şey değil.
Hakikaten hicap duyarak yaptığım bir şey ama artık alışmaya da başladık.
Ama onlar bunları söylemekten utanmıyorsalar, bizde Fenerbahçe Spor
Kulübü’nün milyonları temsil eden Fenerbahçe’nin Yönetim Kurulu Üyeleri
olarak bunlara cevap vermekten utanacak halimiz yok. Çıkarız gerekirse
her hafta burada gerçekleri gündeme getiririz.
Bu programın genelinde ve büyük çoğunluğunda Galatasaray Başkanının,
1959 öncesi Fenerbahçe ve diğer kulüplerin şampiyonlukları hakkında
verdiği beyanatları konuşacağız. Nasıl bir panikle, nasıl bir korkuyla,
bu şampiyonlukların bizzat TFF tarafından oynatılmış, bu
şampiyonlukların Türkiye şampiyonluklarının sayılmasının karşısında
nasıl bir lobi faaliyetleri içinde olduklarını, aslında bugüne kadar da
bu şampiyonlukların hangi lobinin etkisi ile sayılmadığının itirafı olan
açıklamalarını değerlendireceğiz. Galatasaray başkanının bu
açıklamalarına geçmeden önce çok daha farklı açıklamasını değerlendirmek
istiyoruz. Birinci konumuz çok daha başka. Onunla başlayalım.
Mustafa Cengiz’in Fenerbahçe Cumhuriyeti ifadesiyle ilgili
açıklamalarının ekranlara getirilmesinin ardından Sipahioğlu şöyle devam
etti:
POSTERLERİMİZDEN FETÖ FİRARİSİ İSİMLERİ ÇIKARMAK ZORUNDA KALAN BİR KULÜP DEĞİLİZ
“Daha evvelki gündem özel programında Galatasaray Başkanını Fenerbahçe
ve devletimizi karşı karşıya getirmemesi konusunda çok ciddi bir şekilde
uyarmıştık, çünkü o açıklamalarında da aynı şeyi yapmaya çalışmıştı.
Ona uyarı yapıp, hata diye geçivermiştik. Ama bir insan bir yönetim
anlayışı aynı şeyi bir ay içinde üst üste iki defa yapıyorsa burada hata
demek, hata olur. Burada bir kasıt görmek zorundayız. Buna misliyle
cevap vermek zorundayız. Eğer Galatasaray gibi milyonları temsil eden
kulübün başkanı, bir ay içinde iki defa Fenerbahçe ve devleti, Türkiye
Cumhuriyeti’nin devletini karşı karşıya getirmeye çalışıyorsa burada
misliyle cevap vermek zorundayız. Önce Mustafa Cengiz’e şunu
söyleyelim. Fenerbahçe Cumhuriyeti rahmetli Halit Deringör'ün ifade
ettiği üzere bir sevgi cumhuriyetidir. Milyonlarca kalbin birlikte
atmasının sembolüdür. Bir metafordur. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün ise
kuruluşundan bugüne devletine milletine Türkiye Cumhuriyetine bağlığı,
Türkiye Cumhuriyeti'ni tek gerçek olarak görmesi, böyle kabul etmesi,
devleti için, milleti için, bu cumhuriyet için neler yaptığı ortadadır,
bunları konuşmak lafı güzaftır. Bize gelen bu laflar karşısında maalesef
bunları söylemek zorundayız. Bu laflar için lütfen kimse kusura
bakmasın. Hangi kulübün ise cemaatlerin, tarikatların etrafında
gezindiği, hangi kulüp için bugünün terör örgütü liderlerinin, zamanında
bir cemaat liderinin 'onları dualarla himmetlerle ayağa kaldırmamız
lazım, her şeyi yapmamız lazım' dediği ortadadır. Şampiyonluk
posterlerimizden, şampiyonluk belgesellerimizden bugünün FETÖ firarisi
isimleri çıkartmak zorunda kalan kulüp biz değiliz, Sayın Mustafa
Cengiz. Fenerbahçe Spor Kulübü, namı diğer Fenerbahçe Cumhuriyeti
Türkiye Cumhuriyeti’nin her döneminde duruşu belli olan bir kulüptür.
Burası Fenerbahçe Cumhuriyeti’dir. Bu bir metafordur. Fenerbahçe Spor
Kulübü’nün, namı diğer Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin her zaman duruşu
ortadadır, bellidir. Tarihi de tertemiz bir şekilde yine ortadadır,
bellidir. Tüm bunların yanında şunu da eklemek istiyorum. Bu tip
metaforlar her kulüpte vardır. Ama bu metaforlar üzerinden ayrılıkçı bir
şekilde milyonlarca taraftarı olan bir kulübü ayrılıkçı bir şekilde
göstermeye çalışmak, devletle de karşı karşıya getirmeye çalışmak
hakikaten; akılın yaşta değil başta olduğunun en büyük kanıtıdır. Bizim
kullandığımız tanımlama gibi Galatasaray taraftarlarının da bir
tanımlaması var, verelim lütfen ekrana.
TEK KRALLIK GALATASARAYLILIK PANKARTI İÇİN BİZ DE YÖNETİM
ŞEKLİNİ TANIMIYORLAR, TEK KRALLIĞIN KENDİLERİ OLDUĞUNU İFADE EDİYORLAR
MI DİYELİM?
(Ekrana; Tek krallık Galatasaraylılık pankartı verilir). Bunu
Galatasaray resmi hesabı Twitter’dan da paylaşmış. 2013 yılında bir maç
öncesi. ‘Tek krallık, Galatasaraylılık’ diyor. Şimdi biz buradan yola
çıkarak Galatasaray stadındaki bu pankart ve Galatasaray’ın resmi
hesaptan yaptığı paylaşım için Galatasaray Spor Kulübü Türkiye’nin
yönetim şeklini tanımıyor, yeni bir yönetim şekliyle krallıkla
yönetilmek istiyorlar, tek krallığın da kendilerinin olduğunu ifade
ediyorlar gibi ayrılıkçı bir şekilde, onları devletle karşı karşıya
getirmek için bir söylemde mi bulunalım.
BÖYLE SAÇMA SAPAN İŞLERE GEREK YOK
Böyle saçma sapan işlere ihtiyaç var mı? Hakikaten bizler milyonları
temsil eden insanlarız. Bu saçma sapan işlere de gerek yok. Dediğim gibi
akıl yaşta değil, baştadır. Biz bu işlere girmeyiz. Ama burada son
olarak Galatasaray’ın sürekli olarak Fenerbahçe’yi devletle karşı
karşıya getirmeye çalışan Galatasaray’ın yönetimine şunu söylemek
istiyoruz; Galatasaray kulübü sürekli yalan beyanlarla devletimizi de
meşgul etmekte. Son maçımızdan sonra yine yalan beyanlarla savcılığa
Futbol A.Ş üyelerimiz ve Stattan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz hakkında
suç duyurusunda bulundular. Şimdi de yine canlı yayında devletimizin
savcılarını bu pankart için göreve çağırıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin
çok daha önemli işleri var. Devletimizi, savcılarımızı bu tip boş
işlerle uğraştırmayın. Öyle çağırılar yapmayın, rahat bırakın
devletimizin kurumlarını. Hele hele yalan beyanlarınızla hiç
uğraştırmayın lütfen. Yeter artık. Türkiye Cumhuriyeti’nin hakikaten
bunlara ihtiyacı yok ama biz her hafta çıkıp Galatasaray Spor Kulübü’nün
başkan ve yönetiminin burada yaptığı bu devletle Fenerbahçe Spor
Kulübü’nü karşı karşıya getirme çabası açıklamalarına cevap vermek,
zorunda mıyız? Her hafta aynı şey oluyor. Yeter artık ya. O zaman da
işte misliyle cevaplarını alırlar. Kusura bakmasınlar. Fenerbahçe Spor
Kulübü’nün, Fenerbahçe Yönetiminin geçmişi tertemizdir. Bizim her
şampiyonluğumuzun posteri de ortadadır. Bu kadar söylüyorum.”
1959 ÖNCESİ ŞAMPİYONLUKLARLA İLGİLİ YILLARDIR BİR KULÜP POLİTİKASI VAR
Mustafa Cengiz’in Fenerbahçe eski Başkanı Aziz Yıldırım’la ilgili
açıklamalarının ekrana getirilmesinin üzerine Metin Sipahioğlu, şu
ifadeleri kullandı:
“Maalesef yine bilgisizce verilmiş, verdirilmiş bir demeçle karşı
karşıyayız. Öncelikle birazdan derinlemesine gireceğimiz 1959 öncesi
Türkiye şampiyonluklarımız konusunun Fenerbahçe Spor Kulübü için bir
duruş olduğunu, uzun yıllardır kulüp politikası olduğunun altını çizerek
bu konuda açıklamama başlamak isterim. Daha evvelde belirttim. Bundan
5-6 yıl kadar evvel bir önceki Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım döneminde
kulüpte bir komite kuruldu. Sayın Şekip Mosturoğlu gruptan sorumlu
yönetim kurulu üyesi olarak komiteydi. Ben de o zaman bir kongre üyesi
olarak, bir taraftar olarak elimden gelen çalışmaları yapmak üzere bu
komitedeydim. Kulübümüzün bu konudaki çalışmaları 5-6 yıl önce
başlamıştır. Bugün bizim yaptığımız başvurunun da ön çalışmaları ve alt
yapısı o dönemlerdeki bu komitede hazırlanmıştır. Daha evvel yaptığımız
açıklamalarda bu komitedeki arkadaşlara teşekkür etmiştik. Gelelim bu
işin bu anlattığım belgenin kanıtlarına. Bunun bir kulüp politikası
olduğunu, sadece bizim dönemimizde değil daha evvel de gündeme
geldiğinin kanıtlarına.
Lütfen ekrana bir önceki Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım'ın 2014
şampiyonluğumuzdaki demecini getirebilir misiniz? Görelim bakalım, 2014
şampiyonluğunun ardından Sayın Başkan Aziz Yıldırım neler söylemiş.
(Ekrana Aziz Yıldırım’ın 2014 şampiyonluğundaki şu sözleri verilir:
“Sözlerime son verirken, Fenerbahçe’nin bugünkü 19. gerçekteki 28.
şampiyonluğunu kutlar, Fenerbahçe’yi sizlere, sizleri de Allah’a emanet
ederim ve bir kez daha zafer inananlarındır. Teşekkür ederim”)
Gördüğünüz üzere 2014 şampiyonluğumuzdan sonra Sayın Başkan Aziz
Yıldırım, gerçekteki 28. şampiyonluğumuz vurgusu yapıyor. Bir de
arkasından 2014 yılında Kulübümüzün şampiyonluğu paylaştığı resmi
Twitter paylaşımlarını verelim. Burada da gördüğümüz üzere Kaptanımız
Volkan Demirel’in 4. yıldız vurgusu yapılıyor. ‘Türkiye’de ligler 59’dan
itibaren sayılıyor ama müzemizde 28 şampiyonluğumuz var’ demeci var.
Tarih 17 Temmuz 2014. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün resmi Twitter hesabı.
Yine aynı tarihte Volkan Demirel bir açıklama daha yapıyor. ‘Bu açıdan
bakarsanız biz 6. yıldıza gidiyoruz’ vurgusu yapıyor. Özetle 2014
şampiyonluğundan sonra hem Başkan bazında hem de takım kaptanı bazında
kaç şampiyonluğumuz olduğu vurguları burada yer almakta. Tarih, arşiv
her şeyi ortaya sermekte. Bir önceki Başkanımızın zamanında da bu konuya
önem verildiğini göstermek için Sayın Mustafa Cengiz’e bu kadar kanıt
yeterlidir. Yeri gelmişken burada şunu da belirtmek ve eklemek isterim
konuya. Bu başvurunun zamanlaması ile ilgili de gündem değiştirmek,
müflis tüccar gibi saçma sapan iddialar var.
28 ŞAMPİYONLUK VURGUSUNU İLETİŞİM ÇALIŞMALARIMIZDA YAPMAYA İLK SEZONUMUZDA BAŞLADIK
Ama demin de söylediğim gibi bu işin kulüp anlamında komiteler bazında
çalışması 5-6 sene önceye dayanıyor, biz de daha göreve geldiğimizde ilk
sezonumuzda zaten 28 şampiyonluk vurgusunu her iletişim çalışmamızda
yapmaya başlamıştık. Bu konuda resmi sitemize bilgilendirici bir sayfa
yaptık. Videolar hazırladık. Devamlı olarak ilk iki sezonumuzda iletişim
çalışmaları yaptık. Zaten o günlerde de şunu söylemiştik. İlk iki sene
yaklaşık iletişim çalışması yapacağız. Sonrada tüm kamuoyuna derdimizi
iyi anlattıktan, ne kadar haklı olduğumuzu, ne kadar haksız bir
katliamla karşı karşıya olduğumuzu belirttikten sonra hukuki başvuruyu
da yapacağımızı belirtmiştik. Daha sonrada hukuki başvuruyu da üçüncü
sezonumuzda yaptık. Çok önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum.
Başarılı olduğunuz ya da başarısız olduğunuz dönemde başvurmakla bir
ilgisi yoktur. Bu her şeyden bağımsız sonuna kadar haklı olduğunuz bir
konuda hak arayışıdır. Ama suyun karşı tarafı diyelim, hiçbir zaman için
bir haksızlığa uğramadığı için genel olarak, her zaman için hak
yemişler ve kollanmanın anlamlarını bildikleri için muhtemelen ne kadar
haklı olduğumuz bir davada, bu kadar haklı olduğumuz bir davada zamandan
bağımsız başvuru yapıp, hak arayışına girişmenin önemini anlayamazlar.
Anlamalarını da zaten kendilerinden bekleyemeyiz.” ifadelerini kullandı.
Cengiz’in Fenerbahçe’nin daha önce başvuru yaptığına dair
açıklamalarının ekranlara getirilmesinin ardından Sipahioğlu’nun sözleri
şöyle oldu:
DAHA ÖNCE 1959 ÖNCESİ ŞAMPİYONLUKLAR KONUSUNDA RESMİ BİR BAŞVURUMUZ OLMADI
“Gülsek mi sinirlensek mi yine karar vermekte zorlanıyorum. Yine çok
vahim ve bilgisizce bir iddia ile karşı karşıyayız. Orada şimdi duydum
ben ilk defa, hırsızsınız demiyorum diyerek, demiyorum ama diye ima
yapılıyor. Hırsız, mırsız birazdan onların cevaplarını veririz. İlk defa
duyduğum için enteresan geldi. Açıklamanın hırsız kısmını duymamıştım.
Önce biraz serinkanlı olup vahim ve bilgisizce iddia ile başlayayım.
Geçen akşam bir televizyon kanalında da Galatasaray’ın Divan başkan
adayı olmuş, öncelerde federasyonumuzda Tahkim Kurulu başkanlığı yapmış
Türker Arslan. Malum aynı camianın insanı. Aynı demeci verdi. Bir spor
programında yaptığı röportajda. ‘Daha evvel TFF’ye, Tahkim kuruluna
başvuru geldi, reddettik, yeni ne belge çıktı da konuşuyorlar’ diyor.
Galatasaray Başkanı da aynı minvalde açıklama yapıyor. Bunlar işte nasıl
bir teşkilatla karşı karşıya olduğumuzun yıllarca, son 25-30 yılda
Haluk Ulusoylar, Türker Arslanlar vs bu ülkenin nasıl teşkilatlarla
yönetildiğinin açık kanıtı. Birazdan detaylıca değineceğiz. Ama önce
şunu söyleyeyim. Bir kere bütün kamuoyu, Galatasaray camiası,
Galatasaray’ın başkanı, Türker Arslan, herkes şunu çok iyi bilsin.
Ortada çok büyük bir yalan var. Fenerbahçe Spor Kulübü, bu konuda
bugüne kadar, ne TFF'ye, ne Tahkim kuruluna, ne federasyonun başka bir
kuruluna ne TBMM'ye, ne de herhangi başka bir kuruma hiçbir resmi bir
başvuru yapmamıştır. Bunu herkes bilsin. Hiçbir resmi başvuru
yapmadığımız için bugüne kadar Fenerbahçe Spor Kulübü’ne resmi olarak bu
konuda verilmiş hiçbir ret yoktur.
İLK RESMİ BAŞVURUMUZU BİRKAÇ HAFTA ÖNCE YAPTIK
Kulübümüzün birkaç hafta önce yaptığı resmi başvuru, bugüne kadar
Kulübümüzün yaptığı Türkiye Cumhuriyeti içindeki zaten dışında da
başvuru yapmadık da, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ilk resmi başvurumuzdur.
Bu konuda da Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Alper Pirşen ve ekibine çok
teşekkür ediyorum. Muhteşem bir başvuru hazırladılar. Onlar da çok uzun
emekler verdiler. Bu başvuru belgesini hazırladığı için Sayın Alper
Pirşen’e ve ekibine de teşekkür ediyorum. Tekrar vurguluyorum; bu
başvuru bugüne kadar Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yaptığı ilk ve tek resmi
başvurudur. Önce bu yalan bilgiyi düzeltmiş olayım. Varsa bu konuda
kulübümüzün daha evvel resmi başvuru yaptığının bir kanıtı ellerinde, ya
da bulabilirlerse… İddia ediyorlar ya, Galatasaray başkanı iddia
ediyor. Divan başkanlığı yapmış Türker Arslan iddia ediyor. Çıkarsınlar
belgeyi, desinler, ‘İşte Fenerbahçe’nin resmi başvurusu budur. İşte bu
da Fenerbahçe’nin resmi başvurusuna verilmiş ret cevabıdır.’ Ama
çıkartamazlar. Çıkartamıyorlarsa da özür dilemelerini beklemek gerekir
bizim adımıza. Tabii özür dileme işi de bir espri. Çünkü daha evvel
birçok iddiada bulundular. Burada çatır çatır iddialarını çürüttük, bir
tanesi için bile özür gelmedi. O yüzden ‘daha evvel başvuru yaptılar,
reddedildiler’ yalanı için de bir özür beklemiyorum. Ama bütün kamuoyu
bilsin, yalan söylüyorlar. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yaptığı ilk ve tek
resmi başvuru birkaç hafta evvel yapılan başvurudur. Daha evvel
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ne federasyona ne Tahkim Kurulu’na ne başka
bir kurula ne TBMM’ye hiç ama hiçbir başvurusu olmamıştır. Herkes bunu
çok iyi bilsin.” diye konuştu.
1959 yılı öncesi oynanan şampiyonalar hakkında bilgiler aktaran Metin Sipahioğlu, “Galatasaray başkanı çok tehlikeli
ifadeler kullanmış. ‘Hırsızsınız demiyorum ama’ diyor, hırsız olduğumuzu
ima ederek ‘hırsızsınız demiyorum ama…’ diyerek bir hırsızlık iması
var. Şimdi böyle bir ima varken biz şunu yapalım, tarihi kısaca 10-15
dakikada anlatalım. Türkiye’de futbol federasyonu ne zaman kurulmuş. İlk
Türkiye Şampiyonaları ne zaman oynanmaya başlamış vs. Çok uzatmayacağız
çünkü biz büyük resme bakmak istiyoruz. Büyük resim nedir? Galatasaray
Spor Kulübü’nün bir anda panik ve korkuyla tarihi yok saymaya yönelik
dilekçeler hazırlaması, başvurular yapması ve Türk futbol tarihinin
karşısında durmasıdır. O yüzden büyük resmi kaybetmek istemiyoruz ama
10-15 dakika anlatalım. Türkiye’deki futbol federasyon kuruluşunda neler
olmuş, karşıt tezler ne, cevapları ne? Çok kısa geçeceğim,
uzatmayacağım. En sonda da Galatasaray Spor Kulübü’yle ilgili iki tane
belge paylaşacağız. Bütün spor kamuoyu, bizim taraftarlarımız iyi
izlesin. 15 dakika sonra vereceğimiz 2 belgeye çok dikkat etsinler. Bu 2
belgeden sonra kim hırsız kim değil bütün Türkiye görecek.
Türkiye Cumhuriyetimiz 1923 yılında kuruldu. Aynı yıl içinde de
federasyonumuz kuruldu. O ana kadar mahalli turnuvalar, şampiyonalar
yapılmaktaydı; İstanbul Ligi, İzmir Ligi gibi bölgesel şampiyonalar
yapılmaktaydı. 1923 yılında Türkiye Futbol Federasyonu’nun kurulmasından
sonra futbol federasyonumuz 1924 yılında ilk defa –burası çok önemli-
Türkiye’de bölgesel değil, mahalli değil, ulusal bazda bir Türkiye
Futbol Şampiyonası düzenledi. Federasyonumuzun düzenlediği bu şampiyona
da Türkiye Futbol Birinciliği’ydi.” dedi.
TFF SİTESİNDE İLK TÜRKİYE ŞAMPİYONUNUN HARBİYE OLDUĞU İFADE EDİLİYOR
Türkiye Futbol Federasyonu resmi internet sitesinden alınan federasyonun
kuruluş yıllarının anlatıldığı bir görselin ekrana yansıtılması üzerine
Sipahioğlu, “tff.org’tan
alınmış bir görseldir bu. TFF sitesinde federasyonun kuruluş yıllarını
anlatıyor. Kuruluş yıllarıyla ilgili diyor ki; ‘1936’ya kadar süren bu
dönemde yani TFF’nin kuruluş döneminde ilk Türkiye Şampiyonası Ankara’da
yapılmış, şampiyona Harbiye olmuştur.’ diyor. Bugün TFF’nin sitesinde
tarihçe bölümüne giren herkesin görebileceği bir şey. Hatta en sonda da
‘İlk deplasmanlı lig kapsamındaki Milli Küme maçları da yine bu dönemde
tertip edilmiştir.’ diyor. Yani federasyonun kuruluş döneminden
bahsediyor. Yani hem ilk Türkiye Şampiyonası’nın Ankara’da yapıldığını
ve şampiyonun Harbiye olduğunu federasyon sitesinde söylüyor, hem de ilk
deplasmanlı lig kapsamındaki Milli Küme maçlarının da yine bu dönemde
tertip edildiğini açıkça, kanıtla federasyonumuz beyan ediyor.”
açıklamasını yaptı.
1935 YILINDAKİ ŞAMPİYONLUĞUMUZDA 22 FARKLI ŞEHİRDEN TAKIM KATILIYOR
1959 yılı öncesi şampiyonalar hakkında bilgiler aktarmaya devam eden
Sipahioğlu, “Şimdi 1924 yılında Harbiye’nin kazandığı bu şampiyonaya
gelirsek 3-5 farklı şehir takımlı falan diyorlar. Bu şampiyonaya en az
12 farklı şehrin takımı katılmıştır. Her şehir önce kendi arasında
yarışıyor, kendi şampiyonlarını çıkarıyor. Her şehirden çıkan bir
şampiyon da Türkiye Futbol Birinciliği’ne katılıyor. Her şehirden bir
takımın katıldığı bu şampiyonanın ilki Ankara’da yapılıyor ve şampiyon
Harbiye oluyor. Türkiye Futbol Birinciliği 1924 ile 1951 yılları
arasında oynanıyor. Örneğin bizim şampiyon olduğumuz 1935 yılında 22
farklı şehrin takımı bir araya geliyor. Bugünkü Süper Lig’de bile bu
kadar farklı şehrin takımı yok.
Bu kadar farklı şehrin takımı arasında Fenerbahçe şampiyon oluyor.
Burada çok önemli bir belge daha paylaşmak istiyoruz. 1924 yılındaki ilk
şampiyona için zamanının Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu
Sayın Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemli bir beyanatı ve belgesi var.
Bu belgede Atatürk diyor ki, ‘Bu şampiyonaya gelecek tüm takımların
ulaşım masrafları ve sporcuların ulaşım masrafları yarı yarıya olacak,
yarısı devlet tarafından, Cumhuriyetimiz tarafından karşılanacak.’
diyor. Yani devletimizin bu şampiyonalara verdiği önemi de göstermek
için bu belge çok önemli. Bu belgeyi bizlere sunan Fenerbahçe Tarihi
grubuna da, oradaki arkadaşlara da çok teşekkür ediyorum. Bu belge
şundan önemli, Atatürk’ün, zamanın Cumhurbaşkanı’nın 1924’teki bu ilk
şampiyonaya verdiği önem ve bu şampiyonaya katılacak tüm takımların, tüm
sporcuların ulaşım masraflarının yarısı devlet tarafından karşılanacak
beyanı bu belgeyle çok önem kazanıyor. Dediğim gibi birinci turnuva
Türkiye Futbol Birinciliği’ydi 1959 öncesi yapılan, 1924 ile 1951
yılları arasında oynanıyor.
İkinci organizasyon Milli Küme. 1937 yılında başlıyor, 1950 yılına kadar
yapılıyor. Milli Küme’ye dair de, ilk deplasmanlı lig ibaresini TFF
sitesinde az evvel gösterdik.
1959 öncesi yapılan üçüncü organizasyon Federasyon Kupası. 1956-58
yılları arasında yapılıyor, iki kez oynanıyor. İkisini de Beşiktaş
kazanıyor ki Beşiktaş’ın bu şampiyonlukları bize göre haklı bir şekilde
bugün sayılmıştır. Beşiktaş’ın bu şampiyonlukları yıldız hesabına
katılmıştır 1959 öncesi olan Federasyon Kupası’na ait şampiyonluklar.
Birazdan detaylıca değineceğiz.” ifadelerini kullandı.
Dünyada ülke federasyonu kurulduktan sonra iki kriterin yerine
getirilmesiyle tüm şampiyonlukların sayıldığını belirten Sipahioğlu,
“Şimdi şunu buradan çok net ifade edeceğiz ve karşıt tezlerin
çürütülmesine geçeceğiz az sonra. Dünyanın her tarafında ülke
federasyonu kurulduktan sonra o ülke içinde oynanan federasyonun bizzat
oynattığı ve ulusal olan farklı bölge takımlarını karşı karşıya getiren
şampiyonaların hepsi bugün dünyanın her tarafında sayılmaktadır. Yani
çok çeşitli bahaneler üretilebilir. Birazdan bu bahaneleri de
cevaplayacağız. Ama dünyanın her tarafında baz alınan iki şey vardır;
ülke federasyonu kurulmuş mu ve ülke federasyonu tarafından oynatılıp
ulusal olarak gerçekleşmiş mi? Sadece bu iki kritere bakarlar. Bu iki
kriter yerindeyse bugünün şampiyonlukları sayılmaktadır.” dedi.
Yönetim Kurulu Üyemiz Metin Sipahioğlu, “Tabii bu şampiyonlukların
sayılmasını istemeyen, özellikle kendini bugün itiraf etmiş olan
Galatasaray camiası ki bu şampiyonlukların karşısında duran çok başka
bir camia da yok. Tek başlarına resmen bir başarı yarattılar. Haluk
Ulusoy döneminde de zaten hep Türker Arslan da itiraf ediyor, Mustafa
Cengiz de. Hasta Galatasaraylı ve daha sonra Galatasaray başkanı
adaylığı olmak hayatımın en büyük hayali diyen Haluk Ulusoy döneminde
bir yıldız hesabı yaptılar, 1959 öncesini hiçe saydılar ve Tahkim Kurulu
Başkanı da işte bugün görüyoruz, Galatasaray sonradan divan başkanı
adayı olan Türker Arslan dönemi Tahkim Başkanı. Böyle bir katakulliyle
hızlandırılmış, yangından mal kaçırır gibi 1959 öncesini sildiler. Sonra
Galatasaray camiası da bugün başkan bazında bunun karşısında
durduklarını, nasıl bir lobi faaliyetiyle bunu saydırmadıklarını -ve bu
başarı faaliyetidir aslında- bu açıklamalarıyla verdikleri dilekçeyle
itirafçı oldular. Galatasaray camiası yaptığı bu açıklamayla, verdiği bu
dilekçeyle 1959 öncesini kendilerinin saydırmadığının itirafçısı
olmuştur. O yüzden şimdi anlatacağımız tezler tamamen Galatasaray
camiasının tezidir çünkü bu şampiyonlukların karşısında durmaya çalışan
başka bir kulüp de yoktur.” diye konuştu.
1959 yılı öncesi şampiyonluklarının karşısında duranların tezlerini
çürüten Metin Sipahioğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü:
TÜRKİYE FUTBOL BİRİNCİLİĞİ’NDE TEMSİL EDİLEN ŞEHİR SAYISI 20’Yİ
GEÇMİŞTİR. BUGÜN BİLE SÜPER LİG’DE BU KADAR FARKLI KENTİN TEMSİLİ YOK
“Ne diyor bu şampiyonluklar işine gelmediği için sayılmasını
istemeyenler? Birinci tezleri şu; ‘1959’dan önce sadece şehir ve bölge
ligleri vardı.’ diyorlar. ‘Ulusal şampiyonalar yoktu, ulusal
şampiyonalar 1959’dan sonra başladı.’ diyorlar. Bu zaten çürütmesi en
kolay yalanları. Demin de anlattığımız gibi Türkiye Futbol Birinciliği
zaten adı üstünde Türkiye Futbol Birinciliği. Öbürü de adı üstünde Milli
Küme. Türkiye Futbol Birinciliği ilk senesinde en az 12 şehrin
takımıyla başlıyor, daha sonra bu sayı giderek yükseliyor, 1935 yılında
22 şehre kadar ulaşıyor. Bırakın bugünkü gibi bugün Süper Lig’de
herhalde 7-8 belki 10 şehir takımı vardır. Yani öyle tek bir şehir,
bölge ligleri anlamında 1959’dan önce şehir, bölge ligleri vardır
yalanları hem şampiyona adlarından hem de şehir sayılarından ortada.
Milli Küme de 3 şehir takımı arasında oynanmaktaydı.
BUGÜNKÜ SÜPER LİG’İN İLK SEZONU 1 SEZON HARİÇ 3 KENTİN TAKIMLARI ARASINDA OYNANDI
Şimdi ikinci iddiaları da zaten Milli Küme’yle ilgili. ‘Hadi Türkiye
Futbol Birinciliği’ni kabul ettik de Milli Küme 3 şehir takımı arasında
oynanıyordu. Yani kısmi ulusaldı, tam ulusal değildi.’ diyorlar. Şimdi
1959-1967 arası oynanan –bunu herkes çok iyi bilsin- günümüz Süper Lig’i
var ya, bu Süper Lig’in de 1959-67 arasında oynanan ilk 8 yılı sadece 3
şehir arasında oynanmaktaydı, 1 sene hariç. Diğer takımların, diğer
bölgelerin İstanbul, İzmir, Ankara hariç Süper Lig’e katılmasına ilk 8
yıl izin verilmedi. İlk 8 yıl bugünkü Süper Lig’e başka şehir takımının
katılmasına izin verilmedi. 1959-67 de aynen tıpkı Milli Küme gibi 3
şehirle oynandı. Elimizde daha önemli bir veri var. Milli Takımımız,
gururumuz, onurumuz Milli Takımımız 1968 yılına kadar İstanbul, Ankara,
İzmir dışında hiçbir oyuncu oynatmadı. Yani Milli Takımımız da 1968
yılına kadar İstanbul, Ankara, İzmir takımlarının dışında hiçbir oyuncu
çağırılmadı. Şimdi şöyle mi diyeceğiz; 1968 yılına kadar oynayan Milli
Takımımız da kısmi milliydi, tam milli değildi o yüzden biz Milli Takımı
saymıyoruz, 1968 öncesini Milli Takım anlamında iptal edelim mi
diyeceğiz. Dediğim gibi bugünkü Süper Lig’in 1959-67 arası sezonları
sadece 3 şehirle oynandı ve Milli Takımın da 1968 yılına kadar tüm
oyuncuları sadece 3 şehirden geliyordu, dördüncü bir şehir yoktu.
1955’TEN ÖNCE UEFA’NIN ORGANİZASYONLARI YOKTU
Üçüncü tezleri. Bu Beşiktaşla ilgili de bir tez. ‘Beşiktaş haklı bir
şekilde aldı.’ diyor Galatasaray. Çünkü Beşiktaş o 2 şampiyonluğu alsın
ama Fenerbahçe 9 almasın istiyorlar. ‘Beşiktaş o yüzden haklı bir
şekilde aldı çünkü Beşiktaş Türkiye’yi Avrupa’da temsil etti.’ diyorlar.
‘Ama Fenerbahçe zamanında Şampiyon Kulüpler Kupası’na bu
şampiyonluklarla katılmadı.’ diyorlar. Avrupa kupaları 1955 yılında
başladı. Bizim bu anlattığımız Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği
1951’e kadar olan dönem. Yani 1955’te başlayan bir Avrupa şampiyonaları
zinciri var. 1955’ten evvel Avrupa’da UEFA bazında hiçbir şampiyona
düzenlenmiyor. O zaman bütün ülkeler aynı şeyi uygulasın. Avrupa’daki
bütün ülkeler ‘Şampiyonlarımız 1955’ten evvel Şampiyonlar Ligi’ne
katılmamıştı o yüzden biz 1955’ten evvel hiçbir şampiyonayı saymıyoruz.’
desin. Böyle saçma bir tez olur mu? Burada Beşiktaş’ın hakkı olan 2
şampiyonluğu derken Beşiktaş’a biliyorsunuz 2 tane şampiyonluk bize göre
haklı şekilde verildi 1959 öncesi. Ama Beşiktaş’ın 5 şampiyonluğu daha
var bize göre yine hakkı olan, alması gereken ama Beşiktaş’a verilen bu 2
şampiyonluk 1959 çizgisinin ne kadar delinmeye müsait bir çizgi
olduğunun kanıtıdır. Çünkü Beşiktaş’ın başvurusu kolayca ele alınmış ve
1959 kabul edilen milat bir anda 56’lara çekilmiştir. Bu bile 1959
çizgisinin ne kadar saçma sapan bir çizgi olduğunun kanıtıdır. Ama
zannediyorum, umuyoruz yakında gerçek yeri olan Cumhuriyetimizin
kuruluşu olan 1923 yılına bu çizgi inecektir.
3-5 MAÇLA ŞAMPİYONLUK DİYE BİR ŞEY YOK
Dördüncü tez. Bunu Galatasaray’ın başkanı Sayın Mustafa Cengiz’de
açıklamasında söyledi. ‘3-5 maç oynayıp kazandılar.’ diyorlar. Tamamen
yalan. 3-5 maçta şampiyonluk diye bir şey yok. Türkiye’de hiçbir zaman
için 3-5 maçla şampiyon olunmamış 1923’ten beri. Önce zaten kendi şehir
liginizde şampiyon olmanız gerekiyor. Bakın Türkiye Futbol
Birinciliği’ne katılmanız için önce kendi şehir liginizde şampiyonluk
kazanmış olmanız lazım ki orada da bir müsabakalar zincirine
giriyorsunuz. Ondan sonra gidiyorsunuz Türkiye Futbol Birinciliği’nde
eleme usulü maçlar yapıp diğer şehir takımlarıyla şampiyon oluyorsunuz.
O DÖNEMLER TÜRKİYE ŞAMPİYONU OLMAK OYNANAN MAÇ SAYISI 20-25’İ BULUYOR, HATTA GEÇİYOR
Yani Türkiye Futbol Birinciliği’nde şampiyon olmak için önce kendi
liginizde olmanız lazım. Bu da bazen 20’den fazla maçın oynanması
anlamına geliyor ki dönemin şartlarına göre çok ciddi bir maç sayısı.
Şimdi Milli Küme zaten başlı başına bir lig. Federasyonun sitesinde
ifade ettiği gibi deplasmanlı bir lig. O yüzden toplamda Milli Küme’de
de katılım için İstanbul, Ankara, İzmir liglerini üst sıralarda
bitirmeniz gerekiyor ki Milli Küme’ye katılabilesiniz. Bu da toplamda
20-25 maçtan fazlası demek. O yüzden 3-5 maçta şampiyonluk bizim
ülkemizde yok.
DÜNYA’DA 3-5 MAÇLA ŞAMPİYON OLAN VAR AMA TÜRKİYE’DE YOK
Ama Mustafa Cengiz’in bilmediği bir şey ver. 3-5 maçta şampiyonluk bizde
yok ama mesela İtalya’da, bugün dünyanın en büyük 5 liginden sayılan
İtalya’da 2 maçta şampiyonluk var. İtalya’da Genoa takımı birkaç
şampiyonluğunu 3-4 maçta, hatta 2 maçta da bir şampiyonluğu var. 3-4
maçta alıyor. Genoa’nın bütün şampiyonlukları da İtalya’da birazdan
ondan da bahsedeceğiz, amatör dönemde alınmış ve İtalya Ligi’nin en
başlarında alınmış. Ama 2-3-5 maçta aldıkları şampiyonluklar bugün
İtalya’da sayılıyor. Mustafa Cengiz şunu çok iyi bilsin; 3-5 maçta
aldılar diye bir ifadesi var, Türkiye Ligi’nde Türkiye Cumhuriyeti’nin
federasyonunun kurduğu Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme’de 3-5
maçta kazanılmış tek bir şampiyonluk bile yok ama İtalya’da 2 maçta bile
kazanılmış şampiyonluk kabul ediliyor. İtalya bir örnek. O dönemin
şartları gereği Almanya’da, Belçika’da çok daha az maçla şampiyonluklar
çıkıyor, o dönem öyle bir dönemmiş tüm dünya için. Daha az takım var,
daha az maç var ama Türkiye’den çok, çok, çok daha az maç oynayarak
kazanılan şampiyonluklar bile sayılıyor. 3-5 maçla şampiyon oldular
ifadesi de tamamen yalana dayalı bir ifade.
AMATÖR DÖNEMDE 9 ŞAMPİYONLUĞU BULUNAN GENOA BİR KEZ DAHA ŞAMPİYON OLURSA YILDIZ TAKACAK
Diğer tezleri. Diyorlar ki, ‘Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği
profesyonel dönemde değildi bu yüzden yıldız hesabına katılamaz.’
İtalya’da Genoa takımının 9 tane şampiyonluğu var, hepsi amatör dönemde
kazanılmış. İtalya’da her 10 şampiyonluğa bir yıldız veriliyor. Genoa
takımı bugün 1 şampiyonluk alırsa 10 şampiyonluğa ulaşıyor, bu 10
şampiyonluğun 9’u amatör dönemde kazanılmış oluyor.
AJAX’IN 34 ŞAMPİYONLUĞUNDAN 8’İ AMATÖR DÖNEMDE
Hollanda’da Ajax’ın 34 tane şampiyonluğunun 8’i amatör dönemden geliyor.
Belçika ligi yine aynı şekilde 1895’ten beri oynanıyor ve ilk başlangıç
yılları amatör. Her zaman aynı birçok ülkede amatör dönemde oynanan
maçlar var ve hepsi de sayılıyor. Dünya Kupası keza amatör dönemde
başlıyor. Yani Dünya Kupası’nın Dünya Kupası olduğu dönemde birçok
futbol ülkesinde futbol amatör, o zaman Dünya Kupası’nı da saymayalım.
AVUSTURYA TAKIMI RAPİD WİEN’İN ADI BUNDESLİGA KUPASININ ÜZERİNDE
Diyorlar ki, ‘Lig formatında oynanmamıştır, bu şampiyonalar eleme usulü
oynanmıştır.’ Eleme usulü ülke şampiyonluğu olmaz gibi bir ifadeleri
var. Bu tamamen formatla ilgili yanlış bir ifade. Zaten bir kere önce
şunu söyleyeyim; Milli Küme için eleme usulü diye bir durum yok. Milli
Küme deplasmanlı bir lig; İstanbul, Ankara, İzmir arasında oynanan.
Türkiye Futbol Birinciliği’ne de sadece eleme değil, katılım için önce
kendi şehir liginizde şampiyon olacaksınız. Şehir liginde şampiyon olup
Türkiye Futbol Birinciliği elemesine katılacaksınız. Futbolun
Avrupa’daki ilk dönemlerinde eleme usulü şampiyonluklar sıkça görülen
bir şey. İtalya’da, Almanya’da birçok şampiyonluk böyle eleme usulü
oynanıyor çünkü o zaman şartlar daha farklı. Almanya bize çok benziyor.
Bizim gibi şehir ya da bölge şampiyonları Almanya Futbol Şampiyonası’na
katılıyor ve eleme usulü maçlarla şampiyon ortaya çıkıyor. Hatta 1903
yılında Almanya’da Leipzig, bugün bildiğimiz o Leipzig takımı Almanya’da
1903 yılında şampiyonluğu var. Bugün Almanya Ligi Bundesliga’da tüm
şampiyonların adının yazdığı bir kupada Leipzig’in de adı 1903 yılında
eleme usulüyle kazandıkları şampiyonluğuyla yer alıyor fakat çok daha
önemli bir şey var. Bakın 1941 yılının şampiyonu Almanya’da kim? Rapid
Wien. Rapid Wien bugün hangi ülkenin takımı? Avusturya. Ama zamanında
Rapid Wien Almanya Ligi’nde oynadığı için Dünya savaşlarından önce,
Almanya’nın yapısı değişmeden önce, bugün Almanya bir Avusturya
takımının şampiyonluğunu dahi kabul ediyor, benimsiyor. Çünkü o zamanın
şartları buymuş, böyle oynanmış ve Rapid Wien’in adı bugün Almanya’da
Bundesliga şampiyonlarına verilen şampiyonluk kupasının üzerinde
yazıyor. Biz kendi şampiyonluklarımızı kabul etmiyoruz. Adamlar
Avusturya takımının şampiyonluğunu kabul ediyor. Çünkü bu tarih. Bunu
yok edemezsiniz. O zaman öyle oynanmış. Bu kadar basit.
‘1 SEZONDA 2 ŞAMPİYON ÇIKMIŞ, HİÇBİRİNİ SAYAMAYIZ’ DİYORLAR. BÖYLE SAÇMA BİR MANTIK OLABİLİR Mİ?
Bu konudaki son tezleri de; ‘Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği
aynı sezonda oynandı. Bir sezonda 2 Türkiye Şampiyonu olamaz.’ diyorlar.
Şunu çok net ifade edelim; Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği
evet aynı sezonda oynandı ama aynı anda oynanmadı. Biri bittikten sonra
diğeri başlayarak oynandı. Burada da şunu söylemek istiyorum; Türkiye
Futbol Federasyonu, zamanın ülke federasyonu takımlara bir çağrı
yapıyor. Diyor ki; ‘Türkiye Futbol Birinciliği düzenliyorum. Milli
Küme’yi düzenliyorum. Ve buna takımlar da kendi aralarında yarışıp
katılma hakkı elde edip katılıyorlar. Şimdi bunlara katılan takımlar o
zaman enayilik(!) yapmış. Bu takımların hepsi enayiymiş, bundan 30-40
sene sonra bir kulübün çıkıp ‘ya o zaman 2 şampiyon aynı yılda yapıldı.
Biz bunların hiçbirini sayamayız’ diye bir tez ortaya atacaklarını
düşünmemişler, alın terleriyle, emekleriyle yarışmışlar ve ülke
şampiyonu olmuşlar. Bugün de bir takım çıkıyor diyor ki, ‘o zaman iki
şampiyon aynı yıl yapıldı, hiçbirini sayamayız.’ Böyle saçma bir mantık
olabilir mi? Bir sezonda iki şampiyonla düzenlediyse Federasyonumuz,
çünkü o zamanın şartları çok daha farklı, dediğim gibi bugüne göre daha
az maç yapıldığı için sezonlarda boşluk var. Bir sezonda Federasyonumuz
iki şampiyona düzenlemiş, takımları çağırmış ve takımlar da katılmış,
hakkıyla da kazanmış. Şimdi de ‘bir sezonda iki şampiyon sayılamaz’
mantığıyla bu dala tutunarak bu şampiyonlukları iptal etmeye
çalışıyorlar.
İTALYA’DA 1921-22 SEZONUNDA 2 ŞAMPİYON VAR
Kabul edilmeyen 1959 öncesi şampiyonlukların dünya futbolunda da
benzer şekilde yer aldığına ancak takımlara şampiyonluklarının
verildiğine dikkat çeken Sipahioğlu, “Dünya futbolundaki örneklerini de paylaştı. Metin
Sipahioğlu, “Şimdi geliyoruz örneklere, dünyadan örneklere: İtalya Ligi,
1921-22 sezonunda elimdeki bu belge Serie A’nın resmi sitesinden
alınmış belgedir. 1921-22 sezonunda İtalya’da federasyonlar içerisinde
bir ayrım oluyor. Hatta bizdekinden farklı olarak federasyon da ikiye
bölünüyor. İki farklı turnuva düzenleniyor. Yani Türkiye Futbol
Federasyonu’nun zamanında ikiye bölündüğünü düşünürsek iki turnuva
yapılıyor. Bugün İtalya iki şampiyonu da tanıyor! İşte bugün Serie A’nın
resmi internet sitesinde 1921-22 sezonunda ekranda da görüldüğü gibi
daire içerisine alınmış iki şampiyon var. Takımların adları da
hatırladığım kadarıyla Pro Vercelli ve Novese idi. Pro Vercelli’nin de
Novese’nin de şampiyonlukları bugün Serie A’nın resmi sitesinde
görüldüğü üzere sayılıyor.
BİR KULÜP ÇIKACAK VE BUNU SAÇMA SAPAN BİR TEZLE ‘AYNI YILLARDA İKİ ŞAMPİYONA YAPILMIŞ, SAYILAMAZ’ DİYE 40 YILI KATLEDECEK
Primera División Argentina (Arjantin Birinci Ligi), ‘açılış ve kapanış
ligleri’ diye oynandı. Arjantin liginde bir sezonda iki şampiyon çıktı.
Onların tercihi. Bizim federasyonumuz da Futbol Birinciliğini ve Milli
Küme’yi zaman zaman aynı takvim yılı içerisinde düzenlemiş. Şimdi biz
zamanında Federasyonun düzenlemiş olduğu bu ulusal Türkiye
Şampiyonalarına katılan takımlara enayi mi diyelim o zaman? Çünkü
Galatasaray gibi bir kulüp çıkacak ve bunu saçma sapan bir tezle ‘aynı
yıllarda iki şampiyona yapılmış; sayılamaz’ diye 40 yılı katledecek, bu
takımlar enayilik yapmış keşke bu takımlar bundan 60-100 yıl sonra
Galatasaray gibi bir kulübün çıkıp başkan bazında, yönetim bazında böyle
bir dilekçe verebileceğini hesap etselerdi de bu şampiyonalara yıllarca
katılıp oynamasalardı. Burada tek söyleyebileceğimiz bu.” dedi.
BU ŞAMPİYONLUKLAR SAYILIRSA GALATASARAY’IN HİÇ İŞİNE GELMEYECEĞİ
İÇİN HER TÜRLÜ LOBİLERİNİ YAPARAK BUGÜNE KADAR BU ŞAMPİYONLUKLARI
SAYDIRTMAMAYI BAŞARDILAR
Galatasaray’ın 1959 öncesi kazanılmış sadece 1 şampiyonluğa sahip
olduğunun da altını çizen Metin Sipahioğlu, “Onların o dönem 1 tane
şampiyonluğu var. Galatasaray’ın 1923-1951 arası sadece 1 tane
şampiyonluğu var. Fenerbahçe’nin 9 tane şampiyonluğu var. Beşiktaş’ın
Federasyon Kupası’ndan aldıkları o sayılan iki şampiyonluk dışında 5
şampiyonluğu daha var. Bu şampiyonluklar sayılırsa Galatasaray’ın hiç
işine gelmeyeceği için her türlü lobilerini, her türlü faaliyetlerini
yaparak bütün camia olarak birleşerek, bu bir başarı hikayesidir onu da
söyleyeyim, bugüne kadar bu şampiyonlukları saydırtmamayı başardılar.”
ifadelerini kullandı.
Gerek resmi sitelerinde gerekse de yazılı resmi yayın organlarında 1959
öncesi kazanılmış şampiyonlukları kabul ettikleri gerçeğiyle de karşı
karşıya olduklarını dile getiren Sipahioğlu, “Tekrar Galatasaray
konusuna geleceğiz ama birçok tez anlattık, cevaplarını verdik. Burada
bir özet geçelim: Futbol her zaman için o dönemin şartları içinde
oynanmıştır ve oynanacaktır da. Dönemin şartları baz alındığında
dünyadaki her ülke az evvel de bahsettiğim gibi Federasyonu kurulduktan
sonra Federasyon tarafından oynatılan ülke şampiyonluklarını bugün
saymaktadır. Yani bu tip tezlere girerseniz her ülkede aynı olaylar var
ve bu yaklaşımlara girdiğiniz takdirde her ülkenin sürekli olarak
şampiyonluklarını sıfırlaması lazım.
FUTBOL DÖNEMİN ŞARTLARINA GÖRE OYNANIR
Örneğin bugüne gelelim, bugün futbol hakemlerle oynanıyor. Belki 20-30
yıl sonra durum değişecek ‘Artificial Intelligence’ denen yapay zeka
belki hakem olacak Dünyada UEFA, FIFA belki de bir yazılım geliştirecek
ve yapay zeka ağırlıklı olarak maçları yönetecek diyelim. 30-40 sene
sonra çok olası bir durum bugünün dünyasında. Biz o zaman şunu mu
diyeceğiz, ‘ya artık hakemler bitti, format değişti. O yüzden biz,
sıfırlıyoruz. 2035’ten başlıyoruz şampiyonlukları saymaya.’ Futbol, her
zaman için o dönemin şartlarında oynanır. Dönemin şartlarında da
Türkiye’de böyle oynanmış. Önemli olan Federasyon mu oynatmış, evet
Federasyon oynatmış; ulusal mı oynatmış, evet ulusal oynatmış! Bu kadar
basit..
SADECE 1 ŞAMPİYONLUĞUNUZ VAR DİYE BU ŞAMPİYONLUKLARIN ÖNÜNE GEÇMEYE ÇALIŞMAYA GEREK YOK
Bu şampiyonlukların önüne sadece sizin 1 şampiyonluğunuz var diye
geçmeye çalışmaya gerek yok. Çünkü sonra utanırsınız. Az sonra iki tane
belge vereceğiz, utanırsınız. Siz bir camia olarak, başkanı olarak,
yönetimi olarak, camiayı temsil eden insanlar olarak resmi olarak
federasyona böyle başvurular yaparsanız saçma sapan, şimdi ortaya
koyacağımız iki tane belgeyle bütün Türkiye o ‘hırsızsınız’ ifadesi
vardır ya hani ‘hırsız demiyorum ama’ ifadesini ima ediyordu, herkes
görür hırsızın kim olduğunu. Çünkü siz zamanında hesap edememişsiniz,
zamanında Fenerbahçe ve diğer kulüpler bu şampiyonlukların peşine düşer,
başvurur diye hesap edememişsiniz. Kendi resmi belgelerinizde, resmi
beyanlarınızda var, az sonra vereceğimiz ifadeler, bunları vermişsiniz. O
yüzden bugün Türkiye’de herkes görecek Galatasaray’ın zamanında resmi
iki belgesini. Hesap edemeyerek zamanında bu belgeleri yayınlamışlar,
şimdi de kaldıramıyorlar. Şimdi iki belge ekrana getireceğim ve nasıl
bir yapıyla, nasıl bir teşkilatla karşı karşıya olduğumuzu tüm Türkiye
görecek. Şimdi arkadaşlardan rica ediyorum, birinci belge; www.galatasaray.org adlı
resmi sitesinde efsaneleri ‘Baba’ Gündüz Kılıç, onların çok büyük
efsanesi, Türk sporunun efsanesi, hepimizin efsanesi. ‘Baba’ Gündüz
Kılıç’ı anlatırken Galatasaray resmi sitesi altı çizili bölgeye bakalım,
bu Galatasaray resmi sitesinde ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatan sayfa.
Ankara Demirspor’da oynamış bir oyuncudur ‘Baba’ Gündüz Kılıç ki Ankara
Demirspor da bugün başvurusunu yapmış durumda.
GALATASARAY RESMİ SİTESİ ANKARA DEMİRSPOR’UN TEK TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞUNU 1947’DE KAZANDIĞINI YAZIYOR
Bakınız ne diyor ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken, ‘Ankara Demirspor,
tarihteki tek Türkiye şampiyonluğunu kazandığı 1947 yılındaki finalde
ise Fenerbahçe’yi 3-0 ve 6-0 yenerken Gündüz Kılıç da Ankara Demirspor
forması giyiyordu.’ Yani Galatasaray resmi sitesindeki ifade bu ve bugün
herkes girip bakabilir. Tabii kaldırmazlarsa! Diyor ki, ‘Ankara
Demirspor, tarihteki tek Türkiye Şampiyonluğunu kazandığı 1947 yılındaki
finalde…’ Yani diyor ki, ‘Ankara Demirspor, tarihteki tek Türkiye
Şampiyonluğunu 1947 yılında kazanmıştır’, tek Türkiye Şampiyonluğunu!
Tekrar üstüne basa basa vurguluyorum, Galatasaray resmi sitesi Ankara
Demirspor’un, 1947 yılında kazandığı Türkiye Şampiyonluğunu resmen
tanıyor ve diyor ki, ‘Ankara Demirspor, tarihte tek Türkiye
Şampiyonluğunu, 1947’de kazanmıştır, bizim efsanemiz ‘Baba’ Gündüz Kılıç
da onların Fenerbahçe’yi 3-0 ve 6-0 yendiği final maçlarında Ankara
Demirspor forması giyiyordu.’ dedi.
1947’DE TÜRKİYE ŞAMPİYONU OLDUĞUNU RESMİ SİTENİZDE BELİRTTİĞİNİZ ANKARA DEMİRSPOR’UN BAŞVURUSUNA NASIL İTİRAZ EDECEKSİNİZ?
Yöneticimiz Metin Sipahioğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Ankara Demirspor, bugün başvuru yaptı. Siz, şimdi çıkıp onların
başvurusuna nasıl itiraz edeceksiniz, utanmadan? Üstelik bu belge resmi
sitenizde varken! Hadi Ankara Demirspor’un başvurusuna itiraz etseniz!
Adama gülerler ya! Siz hem kendi resmi sitenizde zamanında ‘Baba’ Gündüz
Kılıç’ı anlatırken bu ifadeleri kullanacaksınız sonra Ankara Demirspor
hakkını arayarak sizin de tanıdığınız o Türkiye Şampiyonluğunu,
belgenizle tanıdığınız Türkiye Şampiyonluğunu kazanırken nasıl ‘sen
şampiyon değilsin’ diyeceksiniz? Hadi, Galatasaray Kulübü’ne
sesleniyorum, hadi Ankara Demirspor’un başvurusuna da itiraz etsinler.
Hadi etsinler de görelim! Bu belgeyi de ne yapacaklar sonra? İkinci
belge de var! Arkadaşlar ekrana getirsinler; bu belge Galatasaray Spor
Kulübü’nün, kendisinin çıkarttığı resmi bir yayındır! Yılını
hatırlamıyorum ama ‘Yüzyılın Öyküsü Galatasaray Spor Kulübü’ adlı bir
kitap çıkarttı Galatasaray Spor Kulübü, kendi yüzyıllarını anlatırken.
Burada 1939 yılında kazandıkları Türkiye Şampiyonluğunu nasıl
anlatmışlar, bakalım. Galatasaray Spor Kulübü’nün resmi yayın organı
olan ‘Yüzyılın Öyküsü’ kitabında kendi kazandıkları 1939 yılındaki
Türkiye Şampiyonluğu nasıl anlatılmış bir okuyalım lütfen:
FBTV Sunucusu Turhan Seven kitabı okuyor: ‘Galatasaray’ı 1939 yılı Milli
Küme Şampiyonu olarak ilan etmişti.’ Burası ilk altı çizili yerdir.
İkincisi, ‘Galatasaray’ın kazandığı bu şampiyonluk İstanbul Ligi
sonrasında Türkiye geneli itibariyle düzenlenen bir organizasyonda
kazandığı ilk şampiyonluktu. Galatasaray artık sadece bulunduğu kent
düzeyinde değil aynı zamanda Türkiye genelinde de şampiyonluk kazanmış
bir takımdı’
GALATASARAY RESMİ YAYININDA 1939’DAKİ MİLLİ KÜME ŞAMPİYONLUĞUNU TÜRKİYE GENELİ ŞAMPİYONLUK DİYE ANLATIYOR
Şimdi Galatasaray Spor Kulübü, resmi bir yayınında açıkça 1939 yılında
kazandıkları şampiyonluğun bir kent, bölge liginde İstanbul Ligi’nde
değil Türkiye genelinde kazandıkları şampiyonluk olduğunu resmi olarak
kabul ediyor! Yani Galatasaray diyor ki, ‘bizim ilk Türkiye genelinde
kazandığımız şampiyonluk 1939 yılındadır.’ Bu, resmi bir belgedir ve
şimdi Galatasaray’a sormak istiyorum.
BAŞVURU OLACAĞINI HESAP EDEMEDİNİZ
Siz, bu belgeleri yayımlarken, bu yazıları yazarken tabii Fenerbahçe’nin
böyle bir başvuru yapacağını hesap edemediniz, hesaba katamadınız ya da
bu Fenerbahçe’nin meselesi de değil, Ankara Demirspor var, bugün
Gençlerbirliği açıkladı, belki yarın öbür gün başka kulüpler de açıklar,
1959 öncesi Türkiye Şampiyonlukları olan kulüplerin bu başvuruları
yapacağını hesap etmeden, haklı başvuruların yapılacağını hesap etmeden
siz hem resmi sitenizde ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken hem de
‘Yüzyılın Öyküsü’ adlı kitabında kendi şampiyonluğunuzu anlatırken ‘1939
yılındaki şampiyonluğumuz, Türkiye genelinde kazandığımız ilk Türkiye
Şampiyonluğu’ diyorsunuz. ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken Ankara
Demirspor için ‘1947 yılında kazanılmış ilk Türkiye Şampiyonluğunda
Baba’ Gündüz Kılıç da vardı’ diyorsunuz. Sonra çıkıyorsunuz dilekçeler
veriyorsunuz, bir saat yayınlar yapıyorsunuz, bütün camianız sizin
arkanızdan yine yalanlarınızdan dolayı bu tezleri gündeme getiriyor.”
Tüm spor kamuoyunun ‘efsane’ diye lanse ettiği isimlerin kazandığı
şampiyonlukların karşısında durmalarının gerçekle hiçbir şekilde
bağdaştırılamayacağını da belirten Metin
Sipahioğlu, “Şimdi ben soruyorum; Sayın Mustafa Cengiz, bu belgelerden
sonra işinize gelmediği zaman başka şeyler söyleyip, işinize geldiği
zaman bu belgeleri ortaya koyan Galatasaray Kulübü’nün başkanına
soruyorum ben. Kim hırsız ya? Türkiye’de 1923’ten itibaren bizzat
Federasyonun oynattığı büyük efsanelerin; ‘Baba’ Hakkı’ların, Süleyman
Seba’ların, Cihat Arman’ların, Lefter’lerin, ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ların
katıldığı ve bizim ‘efsane’ dediğimiz bugün ligimize ismi verilen bu
efsanelerin şampiyonluklarıyla ilgili siz sadece 1 şampiyonluğunu var
diye, bu şampiyonlukları katletmeye çalışıyorsunuz. Ve bunu yaptınız da
başardınız da… Haluk Ulusoy’larla, Türker Arslan’larla bunları
başardınız ama bugün iletişim çağında yaşıyoruz, internet çağında
yaşıyoruz ve bütün gerçekler ortaya çıkmış, sizin dışınızda hemen hemen
bütün Türkiye bize hak veriyor, bu çok açık! Sizin dışınızda,
Galatasaray camiası dışında bu konuya itiraz eden belki tek tük
istisnalar vardır ama çok da görmedik. Sizin dışınızda buna itiraz eden
yok, istisna olursa da bugünden sonra istisna olur, geneli Türkiye’nin
bu şampiyonlukların ne kadar haklı kazanıldığını anlamış durumda ama bu
Galatasaray adına bir başarı hikayesi. Tekrar ediyorum, Haluk
Ulusoy’larla, Türker Arslan’larla yıllarca bu işin üzerine gittiler ve
yıllarca bunu katlettiler. Çok başarılı bir operasyonla ve bugün de
bizim yapacağımız ilk resmi başvuruya Galatasaray Kulübü çıkıyor
itirafçı olarak ne diyor, karşı başvuru yapıyor ve ‘aman sayılmasın.’
1923’ten beri oynanmış, 30-35 yıl Federasyonun oynattığı bu
şampiyonaları kendi resmi belgelerinizde de itiraf ettiğiniz bu
şampiyonaları bugün saydırmaya çalışmıyorsunuz! Kim hırsız?
Kim hırsız? Biz mi hırsızız siz mi hırsızsınız Sayın Mustafa Cengiz? O
‘hırsız’ ifadesini kullanıyorsunuz ya “hırsızsınız demiyorum ama” ben de
size demiyorum ama soruyorum; Biz mi hırsızız siz mi hırsızsınız? Çıkın
ve açıklayın! Bu kadar iki yüzlü, bu kadar işine gelince öyle ama
gelmeyince böyle bir yaklaşım olursa biz de bunları sinirlenerek
sormakla yükümlüyüz. Dediğim gibi bu iş yıllarca çok güzel kapatıldı.
Haluk Ulusoy’la başlayan Türker Arslan’la devam eden zihniyet bu işi çok
güzel yerlere getirdi. Ama bu işin karşısında duran lobi, bugün bu iş
hakkın bulursa diye paniklemiş durumda, daha çok panikleyecekler, onu da
bilsinler.” şeklinde bir açıklama yaptı.
GALATASARAY’IN O DÖNEM 9-10 ŞAMPİYONLUĞU OLSA BU ŞAMPİYONLUKLAR
ÇOKTAN KABUL EDİLİR MİYDİ, EDİLMEZ MİYDİ? BÜTÜN SPOR KAMUOYU BUNA
VİCDANIYLA CEVAP VERSİN!
Galatasaray’ın 1 değil de daha fazla şampiyonluğunun olması halinde 1959
öncesinin çok daha önceki yıllarda kabul göreceği noktasında spor
kamuoyuna da bir soru yönelten Metin Sipahioğlu, şu şekilde konuştu:
“Kendi belgeleriyle itiraf etmişler ve kendi belgeleriyle itiraf
ettikleri gerçeğin karşısında durmaya çalışıyorlar. Ben söyleyeceklerimi
söyledim, daha da uzatmak istemiyorum. Son bir şey sormak istiyorum.
Bütün Türkiye’ye sadece son bir sorum var! Bugün bizi spor kamuoyunda
izleyen izlemiştir, izlemeyen de izleyecektir, başka yerlerden
duyacaktır. Bütün Türkiye’ye tek bir soru sormak istiyorum. Çok net,
yine spor kamuoyunun vicdanına sormak istiyorum: eğer Fenerbahçe’nin
1959 öncesinde kazandığı 9 şampiyonluğunun yanında Beşiktaş da 7
şampiyonluk kazanmış, Galatasaray da atıyorum 8 veya 10 şampiyonluk
kazanmış olsaydı 1 değil de 8 veya 10, bugün Türkiye’nin en büyük
lobisine sahip olan kulübü Galatasaray 1 değil de 8 veya 10 şampiyonluk
kazanmış olsaydı Fenerbahçe ve Beşiktaş’la aynı şampiyonluk sayılarını
kazanmış olsaydı 1959 öncesinde bu şampiyonluklarla çoktan barışılır, bu
şampiyonluklar Türkiye’nin tarihi olarak kabul edilir hatta
belgeselleri çekilir, ‘Türk futbol tarihinin müthiş gerçeği’ diye
anlatılır mıydı, anlatılmaz mıydı? Yani Galatasaray’ın o dönem 1 değil
9, 10, 11 şampiyonluğu olsa bu şampiyonluklarla çoktan barışılır, çoktan
bunlar tarihimizdeki yerini alır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin futbol
tarihinde de çok güze bir şekilde anlatılıp yerini bulur muydu, bulmaz
mıydı? Benim buradan bütün spor kamuoyuna sorum bu. Bu şampiyonlukların
zaten neden sayılmadığını bu soruya cevap verebilen, vicdanla cevap
verebilen herkes bilecek. Belli zaten de Galatasaray’ın yaptığı son
açıklamalardan, dilekçelerden bu şampiyonlukları saydırmamak için
verdiği çabadan bu şampiyonlukların niye sayılmadığı bugün ortada da
çünkü itiraf niteliğinde açıklamalar, dilekçeler bunlar ama bütün spor
kamuoyuna da soruyoruz! Bir kez daha vurguluyorum; eğer Galatasaray’ın o
dönem 9, 10, 11 şampiyonluğu olsa bu şampiyonluklar çoktan kabul edilir
miydi, edilmez miydi? Bütün spor kamuoyu buna vicdanıyla cevap versin!”
BU TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN BİR DAVASI VE TÜRK FUTBOL TARİHİNİN MESELESİ
“Şunu da söylemek istiyorum; başkalarını arkalarına takmaya çalışarak
başka itiraz etmeye çalışan kulüpleri de ortaya çıkartabilirler. Ama
onlar istisna olacak. Türkiye’nin geneli ne kadar haklı olduğumuzu,
bakınız bu bir Fenerbahçe davası da değil, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin
bir davası ve bunun arkasında sadece Fenerbahçe’nin başvurusu da yok.
Ankara Demirspor da başvurdu, onlar da meselenin ne kadar haklı
olduklarının farkındalar ve anladılar. Bu Fenerbahçe meselesi değil,
Türk futbol tarihiyle barışma meselesidir. Avrupa’da emsalleri ortada
yani bunun Avrupa’da sayılmama örneği yok. Konu, bu kadar basit!”
O DÖNEMKİ ZORLUKLAR DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE O DÖNEMKİ ŞAMPİYONLUKLARDAKİ EMEKLER ÇOK DAHA BÜYÜK
Geçmişte kazanılan şampiyonlukların çok daha anlamlı, çok daha önemli
olduğuna vurgu yapan Sipahioğlu, “Her kulübün başvurusu kendini bağlar.
Ama bildiğim kadarıyla Ankara Demirspor başvuru yaptı ki Galatasaray’ın
resmi sitesinde de ‘itiraf’ niteliğinde… Gençlerbirliği de başvurmuş ama
ben en çok Ankara Demirspor’un başvurusuna Galatasaray nasıl itiraz
edecek, onu merak ediyorum. Çünkü kendi resmi sitelerinde 1947 yılında
ilk Türkiye Şampiyonluğu ifadesi geçiyor Ankara Demirspor için ‘Baba’
Gündüz Kılıç’ı anlatırken.. Başka kulüpler de olabilir ama 1959 öncesi
meselesi sadece Fenerbahçe’nin meselesi değildir, Türkiye’nin
meselesidir. Dediğim gibi diğer kulüplerin başvurusu da son derece
doğaldır, onların da hakkıdır. Herkesin efsaneleri o dönem oynamış, alın
terleriyle çatır çatır şampiyonlukların kazanmış ve şunu da söylemek
istiyorum, o dönemlerdeki futbolun zorluklarına, ulaşım zorluklarına,
sahaların durumlarına vs. baktığınız zaman o dönemlerde kazanılmış
şampiyonluklardaki emekler çok daha büyük. Bugün hayat hem daha kolay
hem futbol daha kolay, çamurların içinde oynamışlar, bataklıklarda
oynamışlar, kafaları yarılmış, bir dönem eldiven yokmuş vs. tabii bu
anlattığım dünyanın her yerinde böyle. Aslında o dönem kazanılan
şampiyonluklar bu yüzden çok değerli ve bu yüzden Almanya gidip Rapid
Wien’in bile şampiyonluğunu sayıyor. Deminki örnek çok çarpıcıdır,
önemlidir; bugün bir Avusturya takımının ismini -Rapid Wien- bugün
Almanya Bundesliga şampiyonluğunun üzerine koyup her sene Bundesliga
şampiyonuna o kupayı veriyor ve her sene orada Rapid Wien’in ismi
yazılıdır, 1941 diye! Bu nedenle o dönemki şampiyonluklar bu dönemkinden
çok daha zor kazanılmıştır ve çok daha önemlidir.” dedi.
Metin Sipahioğlu, sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Başladığımızda tekrar ettiğim bir şeyi üzerine basarak söylemek
istiyorum, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak biz bu yayınları yapmaktan
hicap duyuyoruz. Ama eğer karşınızda bir kulüp sürekli olarak sizi
konuşuyorsa ve 1959 öncesi yaptığınız başvuru ‘sayılmasın’ diye
Federasyona başvuru yapacak kadar tırnak içerisinde söylüyorum
‘çıldırmış’ duruma geldiyse, ben aile terbiyesi alarak büyümüş bir
insanım ve bizi büyüten bir ailemiz var herkes gibi ben ailemden aldığım
terbiyeyle de tekrar ediyorum Galatasaray Kulübü’nün başkanına çıkıp
burada bu söylemleri yapmaktan zaman zaman utanıyorum ama bunları da
yapmak zorundayız, yapmak zorunda kalıyoruz. Ama ne kadar kalırsak yine o
kadar çıkar, yine o kadar söyleriz. Bunu da herkes bilsin.”
Kaynak: fenerbahce.org
0 yorum :
Yorum Gönder