26 Mart 2020 Perşembe

Onsuz ‘10’un tadı yok: Juan Roman Riquelme

O futbol tarihinin en kült kahramanlarından biri. Yokluk ve fakirlikle geçen çocukluk yıllarının ardından zirveye, en tepeye tırmanışın öyküsü… Hala tadı damağımızda, Juan Roman Riquelme…

Çete üyesi babasının en büyük oğluydu. Gençlik yıllarında, bahis oynatan çeteler için toprak sahalarda maçlara çıkıyordu. Bu karşılaşmalarda genç oyunculara teşvik amaçlı bahis miktarından da biraz pay veriliyordu. Aile ekonomisine de katkıda bulunan yıldız futbolcu henüz o dönemlerde yakın gelecekte nasıl bir oyuncu olacağının sinyallerini veriyordu.
Maradona'nın veliahtı
Lionel Messi’den önce her Arjantinli çocuğun idolü olan Diego Maradona gibi o da futbola Argentinos altyapısında başlayacak daha sonra tıpkı Maradona gibi Boca Juniors’a geçecekti. Boca’da çıktığı ilk maçta taraftarlara nasıl bir oyuncu olduğu konusunda fikir verdi. On numara pozisyonunda oynayan bu genç çocuk muhteşem bir potansiyel vadediyordu. Kısa zaman içerisinde ‘Yeni Maradona’ yakıştırmalarının merkezinde yer aldı. Maradona’nın aksine onun kadar hızlı değildi ancak oyunu okuması, oyun üzerindeki hakimiyeti, saha içindeki yönetimi ve pasları oldukça dikkat çekiciydi. Yaşından büyük oynuyordu. Riquelme’de yıldız havası vardı…



Erkek kardeşi kaçırıldı, fidye istendi
Kısa bir sürede Boca’nın değişilmez isimlerinden oldu. Arjantin ekibinden ayrılmadan önce üst üste 2 Copa Libertadores, 3 Arjantin şampiyonluğu ve 1 de Kıtalararası Kupa şampiyonluğu kazandı. Güney Amerika’da misyonunu tamamladığı su götürmez bir gerçekti ancak mutlu olduğunu her fırsatta dile getiriyor ve transfer dedikodularını yalanlıyordu. 2002 yılında kendisi adına kırılma noktası olacak bir olay başına geldi. Meşhur olmak, yıldız olmak başına bela açıyordu. Erkek kardeşi kaçırılmış ve fidye istenmişti. İşte bu olaydan sonra Riquelme üzülerek de olsa kulübüyle köprüleri attı ve Barcelona’dan gelen teklife evet dedi.



Rivaldo'nun halefi, yeni 10 numara
Onun Barcelona’ya transferini kimse eleştirmedi, eleştiremedi. Güney Amerika’da başardıkları ve oynadığı futbolla, Barcelona’ya transferi sonuna kadar hak etmişti. 2002 yazında Louis van Gaal’in Barcelona’sına büyük sükse ile transfer oldu. O seçimini Katalan kulübünden yana yapmıştı. Camp Nou’da ondan beklentiler bir hayli fazlaydı. Rivaldo’nun henüz üzerinden çıkardığı, daha önce ‘Maradona’nın da terlettiği 10 numaralı forma tereddüt edilmeden ona verildi. Fakat bir sorun vardı, hem de çok büyük… Hollandalı teknik adam Louis van Gaal aslında Riquelme transferine onay vermemiş ancak yönetim bu transferi ona rağmen bitirmişti.



İstenmeyen adam
Avrupa kariyerine bundan daha kötü başlayamazdı herhalde, istenilmemek… Buna rağmen çalışmayı bırakmadı, mücadeleye devam etti. Süre alamıyor, istediği yerde oynatılmıyordu. Van Gaal onu ısrarla kanatta oynatıyor ve ondan yüksek performans bekliyordu. 2003’ün ilk aylarında önce van Gaal takımdan ayrıldı sonra başkan Joan Gaspart koltuğunu kaybetti. Radomir Antic ile de umduğu süreleri alamayan Riquelme için aslında malumun ilamı olacak ve yaz aylarında Villarreal’e kiralanacaktı. Böylelikle Riquelme’nin Barcelona kariyeri yeni başkan Laporta’nın seçim kozu olan Ronaldinho’nun transferinin açıklanmasından sadece 13 gün sonra noktalanmış oluyordu.



Krizi fırsata çevirdi
Juan Roman Riquelme, Villarreal forması ile harikalar yaratıyordu. Forma giydiği ilk andan itibaren takımın lideri oldu. Arjantinli futbolcu ilk sezonunda yeni takımıyla ligi 8. tamamlarken ikinci sezonunda ise Villarreal tarihinin en iyi derecesine imza atarak La Liga’yı 3. sırada tamamladı ve Manuel Pellegrini yönetiminde Devler Ligi biletini kaptı. Riquelme 16 gol attı, 2 asist yaptığı sezonda Diego Forlan da gol kralı olmuştu. Yaşadığı buhranlı dönemi geride bıraktı ve krizi fırsata çevirerek kariyerinin zirvesine tırmandı.



Tüm otoriteleri şaşırtarak UEFA Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Arsenal’in karşısına çıktılar. İlk maçı 1-0 kaybeden İspanyol ekibi ikinci maçta iyi bir performans sergiliyordu. Maçın son dakikasında kazanılan penaltı, İspanya’nın bu küçük kasabasının mutluluğunun dünyaya yayılmasına vesile olacaktı. Riquelme penaltıda topun başına geldi, nefesler tutuldu… Atılacak 1 gol maçı uzatacak tur şansını artıracaktı. Ama olmadı… Bir anda herkes buz kesti ve hakemin bitiş düdüğü ile peri masalı sona erdi. Riquelme oracığa yığılıp kaldı. Bazı otoritelere göre Riquelme bu penaltıdan sonraki futbol hayatında o anı bir türlü aşamadı. Yıldız oyuncu bu dönemde Arjantin Milli Takımı ile de 2006 Dünya Kupası’nda çeyrek final gördü ve 2008 olimpiyatlarında altın madalya kazandı.



Sevdaya dönüş ve veda
Riquelme için geri dönüş zamanıydı. Önce kiralık olarak sonra bonservisi ile sevdası Boca Juniors’a geri döndü (2008). Üstelik bu sevgi karşılıksız değildi. Taraftarlara yapılan bir ankette Riquelme, Maradona’yı da geride bırakarak Boca tarihinin en iyi futbolcusu seçilmişti. 2010 Dünya Kupası öncesi idolü ve Arjantin Milli Takım Teknik Direktörü Diego Maradona ile yine karşı karşıya gelecek ve onu eleştirdiği için milli takımı bıraktığını, 2010 Dünya Kupası’nda olmayacağını açıklayacaktı. Böylelikle Riquelme futbolseverleri kendinden mahrum ediyor ve hiç ödeyemeyeceği şekilde bize borçlanıyordu.
Ezel’de Tuncel Kurtiz’in canlandırdığı Ramiz Dayı karakterinin dediği gibi, ne kadar uzağa gidersen git, başladığın yere dönersin sonunda… Riquelme de başladığı yerde, Argentinos Juniors’da futbolu bıraktı. 2015 yılıydı ve 37 yaşındaydı. Kimilerine göre hiçbir zaman büyük bir yıldız olamadı, kimilerine göre zaten öyleydi kimilerine göre de efsaneydi… Son tahlilde Juan Roman Riquelme futbol tarihinde derin bir iz ve oynadığı futbolun tadını damağımızda bıraktı. Ya o penaltı gol olsaydı? Bugün değişik şeyler konuşuyor olabilir miydik? Belki de böylesi daha güzel, daha romantik oldu. Kim bilir…

Kaynak: TRT SPOR

0 yorum :

Yorum Gönder