Beşiktaşlı Rıdvan Yılmaz, "İngiltere’de oynamak en büyük hayalim" dedi. 19 yaşındaki sol bek, Türkiye'de Caner Erkin, yurt dışında ise Marcelo'yu örnek aldığını söyledi.
Beşiktaş'ın genç futbolcusu Rıdvan Yılmaz, Türkiye Futbol Federasyonu'nun 'Tam Saha' dergisine konuştu.
Röportajın tamamı şöyle:
Kapısından 7 yaşında girdiği Beşiktaş’ta oyun zekâsı ve çabukluğu ile
parlayan 19 yaşındaki genç sol bek U21 Millî Takımımızın da umut vadeden
isimlerinden birisi. Kendisini pohpohlamak yerine yanlışlarını söyleyen
babasına minnet duyuyor, “Daha iyi yerlere gelebilmek ve ileride iyi
bir hayata sahip olabilmek için bu yaşlarda çok çalışmak gerekiyor”
diyor.
21 Mayıs 2001 Gaziosmanpaşa İstanbul doğumlusun. Gaziosmanpaşa’da nasıl bir çocukluk geçirdin?
Sultangazi’de yaşıyorum. Futboldan önce sokakta büyüdüm ben.
Hep sokakta top oynardım. Annemle babam, benimle abimi içeri zor
sokardı. Dışarıda yemek yerdim sokakta top oynayabilmek için. Mahalle
arkadaşlarımla top oynardık hep. Önce abim başladı futbola. Annem de
futbol meraklısı. Babamdan daha fazla meraklı. Annem, babama, “Bari
Rıdvan’ı da futbola yazdıralım. Tolgacan’la birlikte gitsinler” dedi.
Ondan sonra abim başladı futbola. Hocanın yanına gittik. Annem Erkan
Hocama, “Rıdvan’da bir ışık yoksa alalım, okula devam etsin; abisi
futbol oynamayı sürdürsün” dedi. Hocam, “Abisini alın, Rıdvan devam
etsin” cevabını verdi. Bir mahallede spor okuluna gidiyorduk. Orada
görev yapan Erkan Hocam bu cevabı verdi. Bir yıl sonra Erkan Hocam beni
Beşiktaş’a gönderdi. Orada arkadaşı vardı; Haluk Hoca (Özgerçek)… Haluk
Hoca ile antrenmana çıktım. 2001-2002 yaş grubu yoktu. İdman bitiminde
Haluk Hoca bana, “Seni buraya alalım mı?” diye sordu. Ben de,
“Beğendiyseniz alın hocam” dedim. “Tamam o zaman, yarın gel başla”
cevabını verdi.
Baban, annen, varsa kardeşlerin ne işle meşguller?
Babam tekstil işiyle uğraşıyor. Annem ev hanımı. Abim amatör
kümede futbol oynamaya devam ediyor. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi
Yüksek Okulu’nu bitirdi; orada devam ediyor. Özel antrenörlük yapmaya
çalışıyor.
Ailende abin haricinde sporla ilgilenen birileri var mıydı?
Profesyonel olarak sadece ben varım. Ama geniş ailemizde herkes
top oynadı. Amcamın çocukları halen oynuyor. Bulgar göçmeniyim ben.
Aslen Bursalıyım. Dedelerim Bursa’ya göçmüşler.
Okul hayatın hakkında da bilgi verir misin?
Ortaokulu bitirip liseye geçtikten sonra bir tercih yapmam gerekiyordu.
Futbolla daha çok ilgilenmeye başladım. Millî Takımlara geldikten sonra
bu ilgim daha da arttı. Lisede okula çok fazla gidemedim. Üniversite
sınavlarına katıldım ama başaramadım. Üniversite okumayı çok istiyorum.
Hayalim bu. Yabancı dil eğitimi alıyorum. Pandemide ara verdim ama
İngilizce çalışıyorum. Çalışmam da gerekiyor zaten. Çünkü takım
arkadaşlarım hep yabancı…
Seninle birlikte başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı ama
sen bunu başardın. O arkadaşlarına göre neyi farklı yaptığını
düşünüyorsun?
Bunda en büyük sebep babamdır. Babam hiçbir zaman beni pohpohlayan ya da
öven bir adam olmadı. Yanlışlarımı söyler, doğrularımı söylemezdi. Beni
böyle yetiştirdi. Ben de bunun bilincindeyim zaten. Her zaman işimi
ciddiye aldım. Antrenman günü of-puf yapmadım. 50 metre koşulacaksa, 40
metreden dönmedim. Çalışmaktan hiçbir zaman kaçmadım. Sabah 06.00’da
kalkıp, akşam 21.30’da eve geldim okurken… O zamanlar bile hep ekstra
çalıştım. Elimde hangi alet varsa onunla çalıştım. Hatta çok küçükken,
sol açık oynarken kesik yemiştim. Topu kaldıramıyordum. O kadar
zayıftım. Kendime çok sert bir top aldım. Bütün gün duvara vurdum o topu
ve bacaklarımı güçlendirmeye çalıştım. Her zaman çalışmaktan başka bir
çarem olmadığını biliyordum. Sonra bir yaşa geldikten sonra özel
antrenörüm oldu. Onunla beraber çalıştım. Daha iyi yerlere gelebilmek,
ileride iyi bir hayata sahip olabilmek için bu yaşlarda çok çalışmak
gerekiyor.
Beşiktaş’ın
altyapısında futbola başladığını görüyoruz. 27 Şubat 2013’te filiz
lisansın çıkıyor. Beşiktaş’ta nasıl bir altyapı eğitimi aldın?
Altyapı hocaları çok kaliteli isimler. Bütün oyuncularla özel
ilgileniyorlar. O zamanki şartlar şimdiki gibi değil. Saha olsun, tesis
olsun, o zamanlar bu kadar iyi değildi. Ama ellerinden geldiğince bize
destek olmaya çalıştılar. 11 seneden beri Beşiktaş’tayım, şu anda
özkaynak düzeninin çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Beşiktaş’a
geldiğimde 7 yaşındaydım. Fulya Tesisleri çok güzel. Bir zaman sonra
diyetisyenimiz; psikoloğumuz oldu. Bize çok değer verdiler. Hocaların
hak yediğini düşünmüyorum. Buralara geldim ama gelene kadar yedek
kaldığım dönemler de oldu. Hiç kimseye bir dargınlığım yok. Her şey
olması gerektiği gibi oldu. Onlara çok teşekkür ediyorum.
2013’ten 2018’e kadar Beşiktaş’ın altyapı takımlarında mücadele
ettin ve sonrasında profesyonel sözleşmeye imza attın. Gelişim
liglerinde geçen bu yılları nasıl anlatırsın?
U13, U14, U15’te her şey spor amaçlı gidiyor. Ama U16’dan sonra
özellikle Millî Takım yaş kategorisine girdikten sonra bu işi
profesyonel olarak yapma sorumluluğunu hissediyorsunuz. O dönemde benden
daha fazla fark edilen, göze çarpan arkadaşlarımız vardı. Ama şu anda
2. Lig’de, 3. Lig’de oynuyorlar. Benim dönemimden Süper Lig’de oynayan
bir tek ben varım. İnsan her zaman istikrarlı olmalı. Üç maç iyi oynayıp
iki maç kötü olunca kimsenin gözünde değer kazanamıyorsunuz. Belirli
bir çizgide olmanız gerekiyor. 70’in altına hiç düşmemen lâzım. O yüzden
başarı hep istikrara karşılık gelen bir şey.
8 Nisan 2019 tarihi senin için önemli. Çünkü o tarihte Beşiktaş
formasıyla ilk kez bir Süper Lig maçına çıktın. Çaykur Rizespor
deplasmanında 7-2 kazandığınız maçın son iki dakikasında forma giydin. O
maçı nasıl hatırlıyorsun? Süper Lig’de forma giymek nasıl bir duygu?
O maçı hatırlamamak elde değil. Şenol Güneş Hocam vardı o
zaman. Sağ olsun beni A takımda tuttu genç yaşıma ve düşük fiziğime
rağmen… Beşinci golü attıktan sonra hocam beni ısınmaya gönderdi. Ben de
çok sabırsızlanıyorum. Hocama bakıyorum sürekli. Şenol Hocam beni
yanına çağırdı. 82. dakikada oyuna girecektim. Ama oyun bir türlü
durmadı. Şenol Hocam, “Ne bahtsız adamsın, oyun durmadı” dedi. Sonra
oyun durdu ve girdim. Oyuna girdikten sonra yaşadığım atmosfer gerçekten
çok müthişti. O kadar tecrübeli isimlerle sahada olmak gerçekten çok
gurur vericiydi. Şenol Hocama çok teşekkür ediyorum.
2019-2020 sezonunda seni Süper Lig’de aralıklarla görmeye
başladık. 6 Süper Lig, 1 Türkiye Kupası maçında forma giydin. Geçen
sezonu nasıl değerlendirirsin?
Geçen sezon ilk kez Göztepe maçında sahaya çıkmıştım. Abdullah
Hocamın yardımcısı olan Şenol Fidan Hocam bana forma şansı vermişti. Çok
teşekkür ediyorum kendisine. Ondan sonra pandemi girdi araya. Ben
hissediyordum oynayacağımı. Sonra Sergen Hocam beni oynatacağını söyledi
sağ olsun. Murat Hoca, Ozan Hoca hep konuştular benimle. Sonra oynamaya
başladım. Elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordum. Bizden çok
tecrübeli oyuncularla aynı seviyede oynamamızı bekliyorlar ama şu anda
mümkün değil. Biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Oynayarak
pişeceğiz. Sağ olsun hocam bana Antalyaspor ve Konyaspor maçlarında şans
verdi. Elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım. Sergen Hocamın ekibinde
kalmaya, Beşiktaş’a tutunmaya uğraştım. Altyapıdan çıkmış oyuncu
etiketinden kurtulmak, bana profesyonel futbolcu gözüyle bakılmasını
sağlamak istiyordum. Camiamızı mutlu etmeye çalıştım. Benden yana
mutlularsa ne mutlu bana…
Bu sezonun Beşiktaş adına sıkıntılı başlamasını nasıl değerlendiriyorsun?
Sanki takım olarak tam adapte olmuş değiliz. Taraftarlar bizden çok şey
bekliyor. Çok büyük bir camiayız. Ama iyi sonuçların geleceğini
biliyorum. Yeniden zirveye oynayacağız. Sadece biraz zamana ihtiyacımız
var. Transferde birçok oyuncu gelip gitti. Bir sürü sıkıntı yaşadık.
Millî ara iyi oldu. Kısa sürede toparlanacağımızı düşünüyorum.
Beşiktaş'ta geçtiğimiz sezonlarda Caner Erkin gibi çok önemli
bir sol bek markası forma giydi. Birlikte geçirdiğiniz dönemde ondan
neler öğrendin? Nasıl bir iletişiminiz vardı?
Caner abi ile aramız çok iyiydi. Bana hep, “Şunu yapman lâzım, bunu
yapman lâzım” diyordu. Saha dışında bana hep anılarını anlatırdı. Sadece
futbol konuşmazdık. Hayata dair de çok konuşuyorduk. Caner Erkin,
Türkiye’ye gelmiş en iyi sol beklerden bir tanesidir. Belki de en
iyisidir. Ondan öğrendiğim çok şey var. Gördüğüm en önemli şey ise hırsı
oldu.
İyi bir sol bekin hangi özelliklere sahip olması gerektiğini düşünüyorsun? Bu bağlamda kendi muhasebeni nasıl yapıyorsun?
Bana sorarsanız futbol tamamen zekâ ve sezgi oyunu. Bence benim en
önemli özelliğim sezgilerim. Top gelmeden düşünüyorum. Fizik çok önemli
ama eğer oyun bilginle bazı şeyleri kapatabiliyorsan fiziğin çok bir
anlamı kalmıyor. Yaşıma göre fiziksel eksikliğimden dolayı çok
yıprandığım veya kötü göründüğüm bir maç hatırlamıyorum. Beni çok fazla
zorlayan fizik gücü kuvvetli futbolcu da tanımıyorum. Bana kalırsa
futbolda sol bekte olması gereken şeyler zekâ, çabukluk ve sezgi…
Genç oyuncular zaman zaman sert eleştiriler alabiliyor. Büyük
camialarda genç oyuncuların bu eleştiri ve tepkilere baş etmesi kolay
değil. Sen nasıl bir yöntem izliyorsun ve sana kimler destek oluyor?
Taraftarımızın haklı olduğu durumlar var. Bizden çok şey bekliyorlar ve
bu da hakları… Şu zamana kadar çok sert eleştiri almadım. Televizyonda
konuşanlar yapıyor bunu… Söylenecek çok şey var ama ben sahada
konuşayım… Genç yaşımda burada sana konuşursam, bu çok yanlış yerlere
çekilecektir. O yüzden ben cevabımı sahada vermeyi istiyorum.
Uzun bir aradan sonra, Necip Uysal'dan bu yana altyapıdan
oyuncuları yeniden takımda görüyoruz. Kendi aranızda nasıl bir
dayanışmanız var. Neler konuşuyorsunuz?
Çok fazla genç oyuncu var şu an. Ersin, Kartal, Erdoğan… Dostluklarımız
çok iyi. Bundan önce çıkan arkadaşlarımın hepsiyle diyalog içerisindeyim
halen… Beşiktaş A takımında antrenman yapmak çok güzel. Ayrıca ortam
içinde bulunmak da çok güzel. Gençler olarak hep birbirimize destek
oluyoruz. Hatalarımızdan ders çıkartıyoruz. Birbirimize güveniyoruz. Her
şey olması gerektiği gibi. Onlara da çok teşekkür ederim. Benim burada
olmamın en büyük sebebi takım arkadaşlarım. Onlar bana gerektiği yerde
pas atmasaydı, bana destek olmasaydı belki burada olmayabilirdim.
Millî Takımlar kariyerine baktığımız zaman ay-yıldızlı formanın
gediklilerinden olduğunu görüyoruz. U16, U17, U18, U19, U21 takımlarında
defalarca forma giydin. Millî oyuncu olmak nasıl bir duygu?
Çok güzel bir duygu. Millî Takıma gelebilmek için çok
çalışıyordum. Beni ilk olarak Ahmet Ceyhan Hocam Millî Takımlara
almıştı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Ondan önce hiç gelmemiştim.
Burada çok kişi toplandı, 200 kişilik karmalar oldu ama hiçbirisine
çağırılmadım. Antalya’da oynanacak İtalya maçında Ahmet Hocam beni
kadroya almış. Okulda bilgisayar dersindeydim. Yanımda arkadaşım Kerem
vardı. “Gel bakalım, kadro açıklanmış” dedi. Ben hiç beklemiyordum.
İtalya maçı sonuçta… Kendimi bir gördüm, ağlamaya başladım. Kerem’le
birbirimize sarıldık. Annemi, babamı aradım. Çok mutlu oldular. Millî
Takım formasını giymek müthiş bir duygu. Tarif edilemez. Anlatamam
bunu…
Tolunay Kafkas'la ilk olarak Andorra maçında birlikte oldunuz.
Tolunay Hocanın getirdiği değişiklikler nedir? Onu nasıl tanımlarsın?
İnsanlar Tolunay Hocayı dışarıdan çok sert mizaçlı biri
zannedebilir. Tanımayanlar tabiî ki… Ama ben kendimi Tolunay Hocama çok
yakın hissediyorum. Çok cana yakın. U17 Avrupa Şampiyonası oynamıştık;
bizimle birlikte oraya gelmişti. Bizimle konuşuyor, “Bu ülkede
yabancıların yerine sizin oynamanız lâzım. Çok değerlisiniz” diyordu.
Takım içerisinde bizimle hep olumlu konuşan, bizi hiçbir zaman
kötülemeyen, yaptığımız hataları bile üstüne alan bir teknik adam. Bize
çok şey öğretmeye çalışan ve öğrettikten sonra da uygulatan bir teknik
adam.
Seyircisiz maçlar seni nasıl etkiliyor?
İlk seyircili maçımı Rize’de oynadım. Ondan sonra Göztepe
maçında ilk 11 oynadığım için seyircili maçı orada çok hissettim. Bence
seyircili maçlar çok daha güzel. Deplasmanlarda oynamak zor olur. Kendi
sahanda taraftarın sana sahip çıkıyor. Hatta şu anda gösterdiğin
performansın daha iyisini sergileyebiliyorsun. Ama seyircisiz oynamak,
maça konsantre olma açısından biraz daha sıkıntılı. Keşke maçlar
seyircili oynanabilse…
Futboldan kazandığım ilk parayla neler yaptın?
Futboldan kazandığım bütün paramı aileme veriyorum. Yatırımımı
onlar yönetiyor. Onlar bana harçlık verir, onunla idare ederim. Almam
gereken her şeyi ailem alıyor.
Henüz çok genç bir oyuncusun. 2023 yılına kadar sözleşmen var. Beşiktaş’ta kendine nasıl bir kariyer planlıyorsun?
Beşiktaş’ta geçen sene maç oynadım. Az çok kendimi kanıtlıyorum
yavaş yavaş… En son Gençlerbirliği maçında oynadım. Elimden geleni
yapmaya çalıştım. Formayı alıp, bırakmamak gibi bir hayalim var. Kim
gelirse gelsin Beşiktaş’ta formayı bırakmak istemiyorum. Tabiî ki Avrupa
hayalim var. Teklif gelirse düşünürüm. Hayallerim arasında var bu.
Küçüklükten beri hayalim yurt dışında oynamak. İnşallah Beşiktaş
taraftarının önünde oynayıp da giderim.
Hangi ligleri hayal ediyorsun?
İngiltere’de oynamak en büyük hayalim. Çok kaliteli bir lig.
Ama İngiltere’ye gidip yedek oturacağıma, başka bir takımda oynayıp,
sonra İngiltere’ye gidebilirim. Kendini göstereceğin yer sahadır. İlk
başta oynayacağım kulübe gitmek isterim.
Forma giymediğin sadece A Millî Takım kaldı. A millî forma hakkında neler düşünüyorsun?
A millî forma çok yakın bir hayal… İyi oynadıktan sonra
gidilmeyecek bir yer değil. Eğer böyle bir şey olursa hedeflerimin
yarısından fazlasını başarmış olurum. Devamlı oynamak isterim. Full
kalmak isterim orada. İnşallah Beşiktaş’ta çok oynayıp, A Millî Takım’da
da kalıcı olmak isterim.
Futbolda artık atletik oyuncular görüyoruz. Mesela Antoine
Griezmann orta boylu bir oyuncu olmasına rağmen makine gibi bir vücuda
sahip. Böyle bir fiziğe ulaşman gerektiğini düşünüyor musun? Fizik
çalışmaları yapıyor musun?
Türkiye futbol anlamında maalesef geriden gelen bir ülke… Adamlar benim
şu anda çalıştığım programı belki 13 yaşında çalışmaya başlıyor. Ben ne
zaman fitness gördüm? 16 yaşından sonra… Adamlar 10 yaşından sonra Core
Training yapmaya başlıyor. Aramızda çok büyük bir fark var. Onların
fizik kalitesine göre biz düşüğüz ama ben ne fizikli oyuncular gördüm
ki, hiçbir şey olamadılar. Her şey fizik değil. Griezmann evet orta
boylu; daha kısa oyuncular da var. Ama benim şu an kısa olmam, güçsüz
olduğum anlamına gelmiyor. Onlar çok atletik. Biz yeteneğimizle
yürüyoruz. Çağlar abi olsun, Cengiz olsun yurt dışına açılan çok
oyuncumuz var. Burak abi 35 yaşında transfer yaptı. Kolay değil Lille
gibi bir takıma gitmek. Kimse almaz normalde ama Burak abi başardı.
Kendine örnek aldığın ya da beğendiğin futbolcular var mı? Türkiye ve dünyada mevkiinde hangi isimleri beğeniyorsun?
Türkiye’de Caner abi var şu anda… Onunla çalıştığım için Caner
abi. Yurt dışında Marcelo’yu çok seviyorum. Bayern Münih’e benimle aynı
yaşta olmasına rağmen damga vuran Alphonso Davies var… Onu çok
beğeniyorum. Çok iyi bir sol bek… Ama idolüm Marcelo diyebilirim.
İstanbul’da nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarında neler yaparsın?
Evim İstanbul’da ama uzak olduğu için tesiste kalıyorum. Zaten
arkadaşlarım da orada. Ersin de tesiste kalıyor. Fitnessa giriyoruz.
Daha kolay oluyor bizim için. Tesisten dışarı çıkmıyoruz genelde.
Dışarıda gezmeyi fazla sevmem. Tesislerde kalmayı tercih ediyorum.
Dışarıda bazen yemek yiyoruz. Boş zamanlarımda bazen oyun oynuyor, bazen
sosyal medyada geziyorum. Zaman zaman ailemin yanına gidiyorum. Küçük
kız kardeşim var; onunla ve abimle vakit geçiriyorum.
Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan
0 yorum :
Yorum Gönder